2 Şubat 2012 Perşembe

Ve Gençliğe Hitabe kalkıyor !




Yeni "özel okullar yönetmeliği", Atatürk ve 'Gençliğe Hitabe' tartışması yarattı.
Milli Eğitim Bakanlığı Özel Eğitim Kurumları Genel Müdürlüğü'nce hazırlanan yönetmelik taslağında pek çok tartışmalı düzenleme yer alıyor.

Cumhuriyet gazetesinin haberine göre bunlardan bazıları şöyle:

- Özel okulların amaçları arasında yer alan "Öğrencileri Atatürk inkılâp ve ilkelerine ve anayasada ifadesini bulan Atatürk milliyetçiliğine bağlı; Türk milletinin milli, ahlaki, insani, manevi ve kültürel değerlerini benimseyen, koruyan ve geliştiren; ailesini, vatanını, milletini seven ve daima yüceltmeye çalışan; insan haklarına ve anayasanın başlangıcındaki temel ilkelere dayanan demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyeti'ne karşı görev ve sorumluluklarını bilen ve bunları davranış haline getirmiş yurttaşlar olarak yetiştirmektir" ifadesi çıkarıldı.

TÜRKÇE İSİM ŞARTI KALKTI

- Özel ortaöğretim okullarındaki Atatürk köşelerinden Atatürk'ün Gençliğe Hitabe'sinin kaldırılmasını öngörülüyor. Mevcut yönetmelikte özel ortaöğretim okullarında Atatürk köşesinin zeminden yüksekte olması, Atatürk büstü veya maskının konulması, Atatürk'ün fotoğrafı, Türk bayrağı, İstiklal Marşı ve Atatürk'ün Gençliğe Hitabe'sinin uygun biçimde asılması, madalyon, gravür, Atatürk'ün eğitimle ilgili sözlerine yer verilmesine ilişkin hükümler bulunurken, taslakta bu hükümlerin tamamı çıkarılmış durumda.

-Yabancı okul adlarına vize: Özel öğretim kurumlarına verilecek adların "Türkçe olması" şartı kaldırıldı.


PKK Liderleri Neden Paketlenmiyor...?




Amerikan askerleri Usame bin Ladin’i nasıl aldıysa, bizimkiler de Karayılan’ı veya diğerlerini alamazlar mı?
Habertürk'ten Fatih Altaylı, örgütün lider kadrosundan 'Bir karayılan'ı, bir Fehman Hüseyin'i' 'Paketlemek Çok mu Zor?' dedi, SAT’ları, SAS’ları, bordo berelileri hatırlattı ve "Eğer bu askerlerimizin kabiliyetleri hakkında anlatılanlar doğru ise çok zor olmasa gerek." diyerek "Bunların yakalanıp getirilmesi halinde anlatacakları şeyler pek de hoşa gitmeyecek." mi imasında bulundu.

İşte Altaylı'nın yazısının ilgili bölümü:
Doğrusunu isterseniz ben Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin, terör örgütünün lider kadrosunu ele geçirmek istemediğini düşünüyorum.
Öyle ya, 30 yıllık terörle mücadele tarihimizde yakalanıp bize teslim edilen Abdullah Öcalan ve örgütle kavga edip ayrılmak zorunda kaldıktan sonra peşmergelerin yardımıyla Türkiye sınırına yakın bir yerde aldığımız Şemdin Sakık dışında, örgütün lider kadrosundan hiç kimse ele geçirilemedi.
Yoksa çok mu zor bunları yakalayıp Türkiye’ye getirmek ya da yerinde ortadan kaldırmak.
Bir karayılan'ı, bir Fehman Hüseyin'i.
Neredeyse çocukluğumuzdan beri hikayeleriyle büyüdüğümüz SAT’larımız, SAS’larımız, bordo berelilerimiz yok mu?

Tüm savaş oyunlarında en iyi, en süper komandolar seçilen, sineği gözünden vuran, dağda aç susuz üç ay yaşayabilen, paraşütle atlayan, suyun dibinde giden müthiş askerlerimiz.
Çok mu zor bunlardan bir veya birkaç bölüğü Kandil’e indirmek.

Ani bir baskınla lider kadrodan birkaç kişiyi paketlemek.
Eğer bu askerlerimizin kabiliyetleri hakkında anlatılanlar doğru ise çok zor olmasa gerek.
Amerikan askerleri Usame bin Ladin’i nasıl aldıysa, bizimkiler de Karayılan’ı veya diğerlerini alamazlar mı?
Ya birisi çıksın desin ki:” Nerede bizde öyle kabiliyet.”

Ya da birisi çıksın desin ki: “Emretsinler beş dakikada alıp gelelim.”
30 yıldır bu niye yapılmadı hiçbir fikrim yok. Böyle bir olayın terör örgütüne vuracağı darbe, yaratacağı moral çöküntü tahayyül dahi edilemez.

Ama nedense yapılmıyor.
Nedense denenmiyor bile.
Niye bilmiyorum.
Aklıma tek bir şey geliyor.
Bunların yakalanıp getirilmesi halinde anlatacakları şeyler pek de hoşa gitmeyecek.
Eğer öyle ise vah bizim halimize.



ŞOK..ŞOK..ŞOK..İDDİA..Gizli Tanıktan Şok Çatlı İddiası



Ergenekon davasında dinlenilen ''Gizli tanık Poyraz'', Abdullah Çatlı ile Gonca Us'un Susurluk'taki kaza sırasında ölmediğini, boyunları kırılarak öldürüldüğünü iddia etti.


Birinci ''Ergenekon'' davasında dinlenilen ''Gizli tanık Poyraz'', Abdullah Çatlı ile Gonca Us'un Susurluk'taki kaza sırasında değil, boyunları kırılarak öldürüldüğünü, bunu Veli Küçük'ün de bildiğini iddia etti.

İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmada dinlenilen ''gizli tanık Poyraz'', savcı Mehmet Ali Pekgüzel'in sorularını yanıtladı.

Pekgüzel'in ''Abdullah Çatlı'yı tanıyor musunuz?'' sorusuna gizli tanık, ''Allah rahmet eylesin, toprağı bol olsun'' diye yanıt verdi. Savcı Pekgüzel'in, tekrar tanıyıp tanımadığını sorduğu gizli tanık, aynı cevabı verdi.

Pekgüzel'in, ''Sedat Peker de aynı şeyi söylüyor'' sözleri üzerine gizli tanık, ''Sedat Peker onu tanımaz. Çatlı'yı çok iyi tanıyan Drej Ali, Muhsin başkandır. Çatlı'yı eskiler tanır. Peker'in yaşı yetmez'' dedi.

Pekgüzel'in Susurluk kazasıyla ilgili bilgisi olup olmadığını sorduğu gizli tanık, ''Kaza haberini ilk alan Veli Küçük'tür'' diyerek, Abdullah Çatlı ve Gonca Us'un kaza nedeniyle değil de 3-4 kişi tarafından boyunları kırılarak öldürüldüğünü iddia etti.

''Gizli tanık Poyraz'', kaza geçiren arabayı arkadan takip eden Sedat Bucak'ın koruması ''Abaza Yalçın''ın eski özel harekatçı olduğunu ifade ederek, ''Kaza yerine anında gelen Abaza Yalçın'dır. Ben Abaza Yalçın ile sohbet ettim. Bana kazadan değil de boyunları kırılarak öldürüldüğünü söyledi. Kaza haberini ilk alan Veli Küçük, boyunlarını kıran 3-4 kişi de biliyor. Bunları açıklasın. Benim çok iyi bilgim var ama ispatım yok'' şeklinde konuştu.

-''Babalar üstü baba''-

Gizli tanık, Sedat Peker'in yaşının genç, gözü kara ve atak olmasının Veli Küçük'ün dikkatini çektiğini belirterek, ''Veli Küçük tam aradığını bulmuştu. Sedat Peker gibi birini bulduğu için havalara uçuyordu. Küçük önce, Hadi Özcan'a, ardından da Kürşat Yılmaz'a babalar üstü baba olmayı teklif etti. Onlar kabul etmeyince de Sedat Peker'e teklif etti. Bundan sonra Sedat Peker'in etrafına Veli Küçük'ün itirafçıları yerleştirildi'' diye konuştu.

Peker'in arkasındaki gücün Veli Küçük ve Korkut Eken olduğunu söyleyen gizli tanık, ikinci ''Ergenekon'' davasının tutuksuz sanığı Adil Serdar Saçan'ın, Sedat Peker'i gözaltına aldığını belirterek şöyle devam etti:

''Önceleri Adil Serdar Saçan'ın adını duyan fellik fellik kaçıyordu. Peker'in gözaltına alınması ve güzelce bir sorgulanması üzerine Veli Küçük, Saçan'a tehditler yağdırdı. Araya Korkut Eken girdi. Daha sonra da Adil Serdar Saçan korktu, Küçük'ün tarafında geçti.''

Gizli, tanık, ikinci ''Ergenekon'' davasının tutuklu sanığı eski Özel Harekat Dairesi Başkan Vekili İbrahim Şahin ile Veli Küçük'ün birebir bağlantısı olduğunu da iddia etti.

Bu arada, mahkeme heyeti tarafından ''ara verildiği sırada sanıkların duruşma salonundan çıkabileceklerine'' ilişkin ara karar olmasına rağmen, bazı sanıkların Mahkeme Heyeti Başkanı Hasan Hüseyin Özese'den izin alarak salondan ayrıldıkları görüldü.

Tutuklu sanıklardan Veli Küçük de, gizli tanık kendisiyle ilgili iddialarda bulunduğu sırada, ''Dinlemek istemiyorum. Artık midem bulanıyor'' diyerek salondan ayrılmak istedi. Başkan Özese'nin ''Sizinle ilgili konuşuyor'' sözleri üzerine Küçük, avukatının salonda olduğunu belirterek, ayrıldı.

Duruşma ertelendi.

Memura 2012 İçin Öngörülen Zam Oranı




Yaklaşık 2,5 milyon memurun beklediği zam oranı kulislerde konuşulmaya devam ediyor. İşte memur ve memur emeklisi için 2012'de öngörülen zam oranı?...

Memur ve emeklisi için zam oranı bütçede şimdilik %11.25 öngörüldü. Oran görüşmede 1-2 puan artabilir.
Yaklaşık 2.5 milyon memur ve 2 milyon memur emeklisini ilgilendirecek Toplu Sözleşme Yasa Tasarısı 
Meclis'te kanunlaşma yolunda. Toplu Sözleşme öncesinde tasarı ile ilgili tartışmalar sürerken, yapılacak zammın bütçeye konan paraya göre yüzde 10 civarında olacağı ortaya çıktı. Edinilen bilgiye göre 2012 bütçesine memur zammı için yaklaşık yüzde 2.5 + 2.5 artış öngören kaynak konuldu. Buna ilaveten Toplu Sözleşme görüşmeleri de düşünülerek, 5 milyar lira dolaylarında bir ilave ödenek de ayrıldı. Hesaplamalara göre memura 1 puan ilave zam yapılması yaklaşık 800 milyon liralık bir kaynak gerektiriyor. Bu da 6.25'lik bir artış demek. Bütün bu hesaplamalara göre bütçedeki kaynak yıllık olarak memura yüzde 11.25 civarında bir zam yapılmasının öngörüldüğünü gösteriyor. Tabi toplu sözleşme görüşmelerinde bu miktarın değişmesi büyük ihtimal dahilinde. Burada 1-2 puanlık bir artışında söz konusu olabileceği konuşuluyor.

SENDİKA TEPKİSİ

Öte yandan toplu sözleşme görüşmelerinde memur tarafının başkanlığını yapacak olan Memur-Sen Başkanı Ahmet Gündoğdu, mevcut tasarının yeterli olmadığını belirterek, "'Daha önce mutabakata vardığımız temel konulardan biri olan hizmet kolu toplu sözleşmesinde her iki bakanla uzlaşmıştık. Bu uzlaşmaya göre yetkili sendikalar, hizmet kollarını ilgilendiren döner sermaye, ek ders ücreti gibi konuları sözleşme maddesi haline getireceklerdi. TBMM'ye sevk edilen tasarıda ise bütün bunlar yok sayılmış'' dedi. Türkiye Kamu Sen ise yaptığı açıklamada, tasarının arzu edilen noktada olmadığını belirtti.

HAKLAR KAYBOLMAZ

Memurların toplu sözleşme sonunda alacakları zam oranları tarih ne olursa olsun, 1 Ocak 2012'den itibaren geçerli olacak ve fark toplu olarak ödenecek.

"Kulüpler kurtarılmaya çalışılmaktadır!"



Aziz Yıldırım avukatları aracılığıyla yaptığı yazılı açıklamada, "Bugün tarihi bir toplantı yapılmaktadır. 58. Madde’de herhangi bir değişiklik yapılmasına dair bir gündem olmamasına rağmen, bu madde içinde yer almayan puan silme getirilmeye ve bu şekilde bazı kulüpler kurtarılmaya çalışılmaktadır"
Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım, avukatları aracılığıyla açıklama yaptı. Yıldırım'ın açıklaması şöyle:

"Türkiye Futbol Federasyonu Genel Kurulu’na,

Bugün tarihi bir toplantı yapılmaktadır. 58. Madde’de herhangi bir değişiklik yapılmasına dair bir gündem olmamasına rağmen, bu madde içinde yer almayan puan silme getirilmeye ve bu şekilde bazı kulüpler kurtarılmaya çalışılmaktadır.

Bu girişim, Türk sporunun üzerinde kara bir leke olarak kalacaktır. Bu Genel Kurul'un görevi, 1959’dan beri olan Türkiye liglerinin araştırılması için Cumhuriyet Savcılığı’na suç duyurusunda bulunmak olmalıdır.

İşte o zaman tarih sizleri kahraman olarak anacaktır. Aksi halde ise Türk sporuna verdiğiniz zarardan dolayı, en azından vicdanlarda yargılanacaksınız.

Fenerbahçe Spor Kulübü olarak, puan silme düzenlemesinin tamamına karşıyız; zira biz ’en az’ orada olanlar kadar temiziz.

Bu dava, şike ve teşvik davası değildir; bu davanın aslında ne olduğunu süreç içinde göreceğiz"

BAHÇELİ'DEN ŞOK İDDİA.



Bahçeli'den Anıtkabir İddiası
MHP lideri Devlet Bahçeli, hükümeti sinsi ve gizli planlarını devreye sokmakla eleştirirken ilginç bir öngörüde bulundu. Bahçeli, Anıtkabir'in botanik parkına çevrilebileceğini iddia etti.

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli Türkiye'nin geçtiği dönem ve son siyasi gelişmeler hakkında yazılı bir açıklama yaptı.

Bahçeli, "Dersim ayaklanmasını gündeme taşıyan sorumsuzlukla büyüyen gedik; Menemen tartışmasıyla açılmış, Uludere meselesiyle derinleşmiş, Yüksekova davasıyla boyut değiştirmiş, 'Hepimiz Ermeniyiz' hezeyanlarıyla çıtasını yükseltmiştir. Hükümet, gündemi işgal eden her konuyu fırsat bilerek, sinsi ve gizli planlarını bugüne kadar anında devreye sokmuştur" dedi.

"AKP'NİN EKTİĞİ AYRILIK TOHUMLARININ BOY ATMAYA BAŞLADI"

Bahçeli, "AKP hükümetinin özgürleşme ve demokratikleşme olarak övdüğü Arap Baharı dalgası, görüldüğü kadarıyla otoriter hevesleri beslemiş, değişim dinamiklerinin doğal mecrasını tıkamış ve daraltmıştır. Mısır ve Libya örnekleri bunun için iyi bir misal teşkil etmiştir. Dışarıda özet olarak bunlar olurken, ülkemizde taşlar yerinden oynamakta, AKP'nin yaydığı fitnenin ve ektiği ayrılık tohumlarının boy atmaya başladığı görülmektedir. Bu kapsamda birbirine eklemlenerek güçlenen ve sürdürülebilir bir içerik kazanan vahamet halkaları, aziz milletimizin önünü kesmekte, geçiş ve ilerleyiş güzergâhını tuzaklamaktadır" dedi.


"HÜKÜMET SİNSİ VE GİZLİ PLANLARINI BUGÜNE KADAR ANINDA DEVREYE SOKMUŞTUR"

Bahçeli, "Dersim ayaklanmasını gündeme taşıyan sorumsuzlukla büyüyen gedik; Menemen tartışmasıyla açılmış, Uludere meselesiyle derinleşmiş, Yüksekova davasıyla boyut değiştirmiş, "Hepimiz Ermeniyiz" hezeyanlarıyla çıtasını yükseltmiştir. Hükümet, gündemi işgal eden her konuyu fırsat bilerek, sinsi ve gizli planlarını bugüne kadar anında devreye sokmuştur. Bu kapsamda olmak üzere; Başbakan'ın rahatsızlığı; timsah gözyaşlarını döken içten pazarlıkçı hükümet üyesine, herkesin kimliğini tanıma çıkışını yapma konusunda uygun zemin teşkil etmiş, Sürekli gündemde bulunan ve her meselenin doğrudan tarafı haline gelen bir grubun, yine bu dönemde şike konusu etrafında AKP'ye meydan okuması işitilmiş, Uludere tartışmaları sürerken 19 Mayıs törenleriyle ilgili çarpık ve art niyetli girişimlerin açığa çıkmasına şahitlik edilmiştir. Bundan sonra Anıtkabir'in botanik parkına çevrilmesi, İstiklal Marşı'nın susturulması, bölücülüğün tetikçisi olanlar tarafından önerilen okullardan "Andımızın"kaldırılması da etaplar halinde uygulamaya geçilebilecektir" dedi.

Astsubaydan şok eden itiraflar




Hrant Dink davası duruşma savcısı ile soruşturma savcısının istediği Zirve Yayınevi cinayetleriyle ilgili soruşturma dosyasından Astsubay Göktürk’ün şok itirafları çıktı.

Malatya Zirve Katliamı soruşturmasında, Başçavuş Murat Göktürk’ün sorgusu sırasında 107 soruya verdiği 21 sayfalık cevaplarda Zirve Katliamına doğru ilerleyen süreci adım adım anlattığı iddia edildi.
Jandarmanın katliamdan bir yıl önce Malatya’da misyonerlik faliyetlerini takibe başladığını belirten Göktürk, kendisine de Zirve Yayınevi çalışanlarına ilişkin bilgi toplatıldığını söyledi. O dönemde, 2. Ordu Karargahı’nda da her hafta misyonerlik toplantısı yapıldığını belirten Göktürk, katliam günü Ergenekon davası sanığı Hurşit Tolon’un da Malatya’da olduğunu iddia etti.

İki şehre farklı görev verildi
Star Gazetesi'nin haberine göre Zirve Katliamı’nı soruşturan savcıya ifade veren Astsubay Murat Göktürk, ‘misyonerlik faliyetlerine’ ilişkin toplantıların 2006’da Kayseri Jandarma Bölge Komutanı Harun Ocaklı’nın yazılı emriyle başladığını ve “Niğde’ye Hizbullah, Malatya’ya Misyonerlik” konusu verildiğini söyledi. Malayta İl Jandarma Alay Komutanı Albay Mehmet Ülger’ın talimatıyla 2007’de Mersin’de Ruhi Abat, Abdullah Atılgan ve İlker Çınar’la toplandıklarını ve Abat’ın misyonerlik seminerleri verdiğini verdiğini söyledi.
2. Ordu’da misyonerlik toplantıları
Malatya’da kaç misyonerin bulunduğu ve bunlara ait olduğu belirtilen kilise evlerin sayısı hakkında Jandarma istihbaratının çalışmalarını da anlatan Göktürk “Misyonerlikle ilgili kişi bazında değil bölgesel anlamda bir çalışma yaptık. Haber alma elemanlarından alınan bilgilere göre biz 30-40 tane ev olduğunu yazdık. Ayrıca 2. Ordu Komutanlığı’nda düzenli olarak yapılan haftalık toplantılarda da bu konular gündeme geliyordu. O dönemde Ordu Komutanı Şükrü Sarıışık’tı. Bu toplantılara MİT ve Emniyet mensupları da katılırdı. Ancak İlker Çınar’ın Malatya’ya gelip eski İl Jandarma Komutanlığı binası içerisinde Haydar Yeşil, Mehmet Ülger ve Ruhi Abat’la bir araya geldiğini biliyorum. Ben bu görüşmeye katılmadım” dedi.
Abat, Ülger’le birlikte rapor yazdı
Astsubay Göktürk “Ruhi hoca (Abat) bazı yazıları getirirdi, Mehmet Ülger’le kendi odasında konuşup bazı raporlar yazardı. Bu raporları biz görmezdik, hatta üst yazı orada yazılırdı. Ruhi Abat benim kayıtlı elemanım değildi, ancak bizzat Alay Komutanı ve Haydar Yeşil ile yaptığı görüşmeler sonucu kendisine para verildiğini duydum” dedi. Albay Mehmet Ülger’in misyonerlik ile ilgili tüm çalışmalarını Ruhi Abat ile beraber organize ettiklerini kaydeden Göktürk, “Biz hizmet gereği yapıyorduk. Ancak Ruhi Abat’la samimi olduktan sonraki süreçte beni görevlerden soğuttu” diye konuştu.

Zirve çalışanlarının bilgisi istendi
Mehmet Ülger, Haydar Yeşil, Ruhi Abat ve İlker Çınar’ın katıldığı İl Jandarma Komutanlığında düzenlenen Misyonerlik çalıştayına alınmadığını anlatan Göktürk, “Ben toplantıda yoktum, ancak bana misyonerlikle alakalı görevlerin tamamını istihbaratçı olmamız sebebiyle Haydar Yeşil tarafından verilirdi. Zaman zaman da Alay Komutanı da çağırıp bu konuda görev veriyordu. Toplantıdan sonra bu Zirve Yayınevinin çalışanların kim olduğuna dair benden bilgi istediler. Ben de yazıp verdim, Necati Aydın ve Uğur Yüksel’i tanımam. İsimlerini orada Zirve Yayınevi’nde çalıştıkları için duymuştum, kendilerini tanımam” şeklinde konuştu.
Birbirlerini ziyaret ederlerdi

Ergenekon tutuklu sanığı Hurşit Tolon’un Malatya Zirve Yayınevi cinayetinin olduğu gün Malatya’da olduğunu da doğrulayan Göktürk “Hurşit Tolon’un cinayet günü seminer dolayısıyla Malatya’da İnönü Üniversitesi’nde olduğunu duydum. Niye geldiğini bilmiyorum. Rektör Fatih Hilmioğlu ile görüşürdü. Mehmet Ülger de Fatih Hilmioğlu ile çok samimiydi. Birbirlerini ziyaret ederlerdi. Ayrıca Rektör Fatih Hilmioğlu Ordu Komutanı Hasan Iğsız’la da sık sık görüşürdü” dedi.


Şair Uzman Jandarmadan İkinci Şiir. (Hak arayışı Uzman Jandarmayı Şair Yaptı)

Türkiye cumhuriyeti sınırları içerisinde uzman jandarmalarla ilgili haberleri  okumayan kalmamıştır muhtemelen. Astsubaylarla ...