4 Temmuz 2011 Pazartesi

YIL 2060 BEN VE KIZIM

Yıl 2060

Kızım 18,
Ben 74 yaşındayım...

'Baba bizim bayrağımızda sizin zamanınızda Ay-yıldız varmış neden şimdi haç işareti ve anlamını bilmediğim renkler var?

2 arkadaş okulda tavan arasında eski bir atlas bulmuştuk, o atlasta gördük daha önce Edirne'den Kars'a kadar Türkiye toprağı imiş,şimdi neden o haritanın 1/5'ine Türkiye diyoruz?

Eskiden her mahallede 1–2 cami varken,şimdi neden her ilde bir cami var,dedem bahsetmişti daha önce ezan denen bir şey varmış,günde 5 defa camilerden okunurmuş şimdi bu çan sesleri ne baba?

Filistinlilerin zamanında topraklarını parça parça satarak İsrail'in kurulmasına sebep olduklarını hiç mi bir yerde okumadınız da, topraklarımızı sattırıp şimdi bu ufacık alana bizi hapsettiniz? Siz atalarınızdan böyle mi aldınız bu toprakları?

Emaneti böyle mi korudunuz?Günden güne topraklarımız satılırken siz uyuyor muydunuz baba?

Baba küçükken herkesin beni Ayşegül diye çağırdığını hatırlar gibiyim şimdi neden bana Angel diyorlar, benim kulağıma Angel ismini ezanla sen mi söyledin?

Bizim evin önünden tanklarla geçen Amerikan askerleri kim baba? Her gün bize hakaret ederek ve sizi her gördükleri yerde coplayarak demokrasi! mi getirdiler baba?

Bize okulda demokrasinin tanımını daha farklı öğretiler sanki

Elime geçen gün bir kitap geçti baba,senin gençliğinden kalan. Biz Ankara'ya taşınmazdan önce memleketimizin ismi Gaziantep'miş ve 6317 şehit vererek 'Gazi' lik ünvanını kazanmış. Neden şimdi oraya Kürdistan diyorlar baba. Baba hani size Kürtlerle-Türkler kardeştir demişler, peki kardeşlerim neden bizi öldürüp
ülkemizde ayrı devlet kurdular.

Baba o kitapta Atatürk diye birinden de bahsetmişti. O her kimse 1933'te Bursa'da bir nutuk vermiş,ben şimdi bile ne kastettiğini anlayabiliyorken, sizin gençliğiniz
bu kadar mı cahildi de o uyarıları dikkate almadınız?

Şimdiki kürdistan toprağında yer alan Süleymaniye'de askerimizin başına çuval
geçirmişler ve sen o dönemde gençtin,hiç mi kanın donmadı baba? Neden hesap sormadınız?

Bunları görmezden gelen yöneticilerinize?

O az önce bahsettiğim Atatürk size bir hitabe yazmış ve sizi hain yöneticilere ve uşaklara karşı uyarmış ve hitabenin sonunda da 'Muhtaç olduğun kudret damarlarındaki asil kanda mevcuttur' demiş.Baba kanınız o kadar bozuk mu ki ülkemizi bu hale getirenlerin yakasına yapışmadınız?

Baba Türkiyeli ne demek? Biz Türk çocuğu değil miyiz? Soyumuz belli değil mi bizim?

O kitapta okumuştum 'Ne mutlu Türküm diyene' yazıyordu. Peki,baba ben neden
ben mutlu değilim?..Türküm demek suçsa ve kötü bir şeyse siz eskiden neden
söylerdiniz?

Baba biz Kurtuluş Savaşı denen bir şey yaşamışız.Kitaba göre dünyanın gördüğü en
şanlı savaşmış ve o savaşta 4 milyon şehit vermişiz.Madem bu vatandan bu kadar kolay vazgeçecektiniz de neden o kadar şehit verdiniz?

Hiç mi kitap okumadınız? Hiç mi sizi uyaran olmadı, hiç mi göremediniz ülkemizin peşkeş çekildiğini? eğer farkında olduysanız ve duygusuzca evinizde oturduysanız sizin o hainlerden ne farkınız kaldı? Allah'ın huzuruna hangi yüzle çıkacaksınız baba. 'Vatan sevgisi imandandır' diye bir hadis varken hadi diyelim ki Türklüğünüzden vazgeçtiniz bari İslam'ın emrine uysaydınız.

Senin eski cd'lerden dinledim baba, bizim de bir İstiklal Marşı'mız varmış. O marşı yalnızca körü körüne mi ezberlediniz? Atalarımız sizi her fırsatta uyarmış,demiş ki 'Ey Türk titre ve kendine dön'. Baba ne zaman titreyeceksiniz? Ankara'yı da kaybettikten sonra mı? Bundan 13 yıl önce titremediyseniz eğer artık hiç bir şey titretemez sizi.

Baba sen son bağımsız olan Türkiye Cumhuriyetini gördün.'Ya devlet başa, ya kuzgun leşe' diyebilecek bir Hasan Tahsin, bir Şehit Şahin, bir Sütçü İmam yok
muydu aranızda?

Yazıklar olsun baba sizin gençliğinize!

Bu günleri göreceğime hiç doğmasaydım baba.Türklüğünüzden utanmadınız hiç olmazsa insanlığınızdan utansaydınız baba. Bu vatan göz göre göre altınızdan
kayarken hiç olmazsa ŞEREFİNİZLE ÖLEMEDİNİZ Mİ?


HER GÜNÜM CENAZE HER GÜNÜM ŞEHiT
BUNLARIN SEBEBİ BİR İT OĞLU İT
UYAN TÜRK EVLADI UYUMA UYAN
OTUZ KUPONA ALINMADI BU VATAN

DİKKAT..! HER AN KALP KRİZİ GEÇİREBİLİRSİNİZ

Diyelim ki, mesai saati bitti ve siz de akşam 18:30 civarında, alışılmadık derecede zorlu bir iş gününün ardından (tabii ki tek başınıza) arabanıza binip evin yolunu tuttunuz.
Çok yorgunsunuz ve canınız da fena halde sıkkın.

MÜTHİŞ GERGİN VE SİNİRLİ BİR HALDESİNİZ…
Birdenbire göğsünüzde,kolunuza ve çenenize doğru yayılmaya başlayan korkunç bir ağrı hissediyorsunuz. En yakın hastaneye sadece on dakikalık mesafedesiniz ama hastaneye ulaşmayı başarıp başaramayacağınızdan bile emin değilsiniz.
NE YAPACAKSINIZ???
İLK YARDIM KURSLARINA KATILACAK KADAR AKLI BAŞINDA BİRİYDİNİZ AMA KURSTAKİ EĞİTMEN, SİZİN BAŞINIZA BİR ŞEY GELDİĞİNDE NE YAPACAĞINIZI ÖĞRETMEDİ!!!
YALNIZ BAŞINIZAYKEN KALP KRİZİ GEÇİRİRSENİZ NASIL HAYATTA KALIRSINIZ?
PEK ÇOK İNSAN KALP KRİZİ GEÇİRDİĞİ SIRADA TEK BAŞINA OLUYOR; ETRAFTA YARDIM EDECEK KİMSE BULUNMUYOR. KALP ATIŞLARI DÜZENSİZLEŞEN VE KENDİSİNİ BAYILACAKMIŞ GİBİ HİSSEDEN BİRİNİN
BİLİNCİNİ YİTİRMEDEN ÖNCE YALNIZCA 10 SANİYE KADAR ZAMANI VARDIR.
BU DURUMDA NE YAPMANIZ GEREKİR?
CEVAP:
PANİĞE KAPILMADAN ÜST ÜSTE KUVVETLİCE ÖKSÜRMEYE BAŞLAYIN.
ÖKSÜRMEDEN ÖNCE HER SEFERİNDE DERİN BİR NEFES ALIN; ÖKSÜRÜKLERİNİZ GÜÇLÜ OLSUN, DERİNDEN GELSİN VE UZUN SÜRSÜN, TIPKI GÖĞSÜNÜZDE BİRİKMİŞ BALGAMI ATMAYA ÇALIŞIR GİBİ ÖKSÜRÜN.
HER İKİ SANİYEDE BİR DERİN NEFES ALIP ÖKSÜRÜN VE BUNU YA YARDIM GELENE DEK YA DA KALP ATIŞLARINIZ TEKRAR NORMALE DÖNENE DEK SÜREKLİ YAPIN.
DERİN NEFES ALMAK CİĞERLERİ OKSİJENLE DOLDURUR.
ÖKSÜRMEK KALBE TAZYİK YAPAR VE KAN DOLAŞIMINI RAHATLATIR.
KALBE UYGULANAN BU TAZYİK, KALBİN NORMAL RİTMİNE DÖNMESİNİ KOLAYLAŞTIRIR.
BÜTÜN BUNLAR SİZE, BİLİNCİNİZİ KAYBETMEDEN ÖNCE HASTANEYE YETİŞECEK ZAMANI TANIR.
NEDEN?

BU KONUDA MÜMKÜN OLDUĞUNCA ÇOK KİŞİYİ BİLGİLENDİRİN.
BU BİLGİ SAYISIZ İNSANIN HAYATINI KURTARABİLİR!!!
ASLA, 'BENİM BAŞIMA GELMEZ!' DİYE DÜŞÜNMEYİN.
HAYAT TARZIMIZIN EPEYCE DEĞİŞTİĞİ ŞU SON YILLARDA ARTIK HER YAŞTA İNSAN
KALP KRİZİ GEÇİRİYOR.

Adalet Mülkün Temeli Değil mi?

Boğaziçi Üniversitesinde yapılması planlanan “İMPARATORLUĞUN ÇÖKÜŞ DÖNEMİNDE ERMENİLER” başlıklı konferans, İstanbul dördüncü İdare Mahkemesinin üçte iki kararı ile durdurulmuştu.Bu bağımsız yargının aldığı bir karardır. Ve hukuk devletlerinde yargının aldığı kararlara hiç kimsenin müdahalesi söz konusu değildir. Çünkü Hukuk Devletinin temel prensibi “Hukukun üstünlüğü” ilkesidir. Bu ana fikirden yola çıkararak mevcut hükümetin söylemlerini değerlendirelim. Söz konusu konferansın ilk telaffuz edilmeye başladığı mayıs ayında bakınız Adalet Bakanı Cemil Çiçek Türkiye Büyük Millet Meclisinin Genel Kurulunda ne diyor?

“Bu hareketle arkadan hançerlemişlerdir bizi. Üniversiteler özerktir ama özerklik sorumsuzluk değildir. Bu büyük sorumsuzluk ve ciddiyetsizliktir. Keşke Adalet Bakanı olarak dava açma yetkimi devretseydim. Bu ciddiyetsizlik bu sorumsuzluk bu milletin nüfus cüzdanını taşıyıp bu milletin aleyhine propaganda yapma ve ihanet etme dönemini kapatmamız lazım.”

Bugünse aynı Adalet Bakanı ki burada bir kez daha altını çizerek belirtmek istiyorum Adalet Bakanı yargıda ki boşluktan nasıl yararlanılacağını şöyle ifade ediyor, ya da bir başka değişle hırsıza şöyle yol gösteriyor: “ Bu esastan verilmiş bir karar değil. Karar sadece iki üniversiteye yönelik. Genel bir yasak yok.”

Şimdi tam burada şunu sormak lazım çok değil birkaç ay önce bu konferansı Türk milletini sırtından hançerlemekle değerlendiren Çiçek, nasıl oluyor da bugün bambaşka bir tutumla Yüce TÜRK Milletinim karşısına hem de hiç yüzü kızarmadan çıkabiliyor? Bunun adı siyasi oryantallik değil de, nedir?

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ise İdare Mahkemesin almış olduğu kararı şu açıklaması ile değerlendirmiştir.

“Ermeni konferansıyla ilgili verilmiş olan kararı ben Tayyip Erdoğan olarak asla tasvip etmiyorum, etmem de mümkün değil. Çünkü ben, özgürlüklerin en geniş anlamda yaşandığı bir Türkiye'de yaşamak istiyorum.(…)Durumdan vazife çıkarma mantığının hortlatılmasını kabul etmek mümkün değildir.”

Özgürlük ve Demokrasiye her gün işine geldiği gibi yeni anlamlar yükleyen Başbakan açık olarak yargıyı siyasallaştırmak istiyor. Kendisi nasıl bir Türkiye'de yaşamak istiyor ben tam anlamış değilim ama ben Recep Tayyip Erdoğan'ın Başbakanlık yapmadığı bir Türkiye'de yaşamak istiyorum.

Ve son olarak Dışişleri Bakanı Gül: “ Bu kadar kendisine zarar veren bir ülke olamaz” diyor.

Bence bir anlamda da haklı AKP'yi iktidara taşıyarak bu ülke kendisine çok zarar vermiştir.

Birliğine girmek için atılmadık takla bırakmayan Avrupa avareleri Sözde özgür ve akademik bir platformda Şerefli tarihimize şerefsizce saldırmaktadır. Avrupa'nın birçok ülkesinde sözde Ermeni Soykırımı kabul edilmiş olması şöyle dursun, bunun aksi bir söylem de bulunmak kanun dışı hale getirilmiştir.

Yüce Türk Milletinin çok şerefli bir tarihi vardır. Gelecek Türk nesilleri tarihi ile övünmelidir. Çünkü Türk Milleti tarihinin de şehidinin bekçisidir. Bu yurt TÜRK YURDUDUR SON TÜRK ÖLENE KADAR DA ÖYLE KALACAKTIR.

Tarihi bir yanılgıya düşmeden önce Atatürk'ün bir anısını hemen her fırsatta (fotoğraf sergisinde, konferansta vb…) Türk tarihine saldıran provokatörlere nakletmek isterim.

1935 senesinde idi. Atatürk'ün Çanakkale'ye geleceği rivayetleri dolaşıyordu.

O zamanlar dünyanın bazı yerlerinde olduğu gibi, memleketimizin de bazı bölgelerinde Yahudiler aleyhinde bir hareket ve ayaklanma baş göstermişti. Bu hal karşısında bütün Museviler mallarını, mülklerini satarak yolculuğa hazırlanıyorlardı. Bunlar, o zaman rivayet olunduğuna göre Filistin'e gitmek istiyorlardı.


İşte bu sıralarda "Atatürk Çanakkale'ye geliyor" dediler. Çok sevindim. Çünkü Atatürk'ü hiç görmemiştim. Heyecanla Atatürk'ün geleceği Balıkesir caddesine dikildim. Bu esnada yanımda bulunan birkaç Yahudi'nin fısıltı ile pek hararetli olarak konuştuklarını gördüm. Alakadar olmağa vakit kalmadan karşıdan birkaç otomobil göründü."Atatürk geliyor" sözü yeniden ağızdan ağıza dolaştı. Halkın "yaşa, Varol!" nidaları arasında Atatürk otomobilinden indi. Alkışlar devam ediyor, o da halkın arasında ilerliyordu. Garip bir tesadüf ve talih eseri olarak Atatürk bizim önümüze gelince hafif bir duraklama yaptı. Halka bakıyor ve kalabalığı selamlıyordu. Tam bu esnada yanımda bulunan ve biraz evvel fısıltı halinde, fakat hareketli konuşan Yahudilerden biri, ileriye doğru yürüdü ve Ata'nın önüne atıldı. Muhafızlar mani olmak istedi. Atatürk:

—Bırakın gelsin! Dedi.

Bu Musevi vatandaş, Atatürk'ün önünde ellerini açtı, omuzlarını yukarıya kaldırarak:

—Paşam bizi kovuyorlar. Biz ne yapacağız? Dedi.

Atatürk bu şekilde önüne atılan bu adamın ne demek istediğini ve kim olduğunu derhal anlamıştı. Buna rağmen sordu:

—Sen kimsin?

—Ben paşam, Çanakkale Musevilerinden Avram Palto.

—Sizi kim kovuyor? Hükümet mi? Kanun mu? Polis mi? Jandarma mı? Bana söyle? Dedi.

Bu Musevi vatandaş durakladı, şaşaladı. Biraz sonra kendini toparlayarak cevap verdi:

—Hayır, paşam, halk kovuyor.

Atatürk, bu adamın yüzüne dikkatle baktı, gülümsedi ve:

—Halk isterse beni de kovar, dedi ve yürüdü.

(Atatürk'ün Nükteleri, Fıkraları, Hatıraları, sh.68)

Hayat Kat Kattır

Hayat Kat Kattır.


Evvel zaman içinde Memleketin birinde 90 yaşlarında fakat çok dinç ve genç görünümlü bir adam yaşarmış? Çevresinde bulunan herkes ona çok özenir ve sorarlarmış.
"bu gençliğin sırrı nedir" diye. İhtiyar delikanlı güler geçermiş her soruldukça bu soruya…Ama sorular sık, soranlar çoğalınca cevap vermek vacip olmuş sanki.
Düşünmüş nasıl anlatırım bu sırrımı kolayca herkese. Sonra karar vermiş tüm meraklıları yemeğe davet etmeye evine."Bu davette size sırrımı açıklayacağım" demiş. Herkes merakla davete gelmiş.Yemekler yenilmiş, içilmiş, sohbetler edilmiş vakit iyice gecikmiş.Ama gençlik sırrı ile ilgili tek kelam edilmemiş.Herkes konu ne zaman açılacak diye merak ederken adamcağız huri gibi sevimli hanımına seslenmiş.
"Hatun , şu kilerden bir karpuz getirirmisin bize sana zahmet!.." Hanım hemen doğrulmuş kilere giderek kaş ile göz arasında gidip bir karpuz getirmiş. Adamcağız şöyle eliyle bir vurmuş tık tık diye sonra da :
" Bu olmamış hanım, güzel çıkmayacak, başka getirir misin bir zahmet" demiş. Hanım onu götürmüş bir tane daha getirmiş.Adam onu da bir yoklamış yine beğenmemiş.
"Hanım sana yine zahmet olacak ama bu da olmamış başka bir tane getirir misin" demiş. Başka istemiş?. Bu böylece dört sefer daha tekrarlanmış . Dedemiz beşincide karpuzu beğenmiş ve karpuz kesilmiş, misafirlere ikram edilmiş?. Herkes karpuzunu afiyetle yerken bizim dedicik sormuş.
"Eeeee?. Arkadaşlar işte benim gençliğimin sırrı burada anladınız mı??" Herkes birbirinin yüzüne bakmış.Kimse bişey anlamamış..
"Aman dede demişler nerde? Anlamadık biz bu sırrı!" Dedecik gülmüş.
"Efendiler" demiş
"O gördüğünüz karpuz kilerde bir tanecikti, tekti. Ben hanıma git de başka getir dedikçe o kilere gidip geliyor aynı karpuzu getiriyordu.Bir kere bile (aman be adam, delimisin nesin şu tek karpuzu ne taşıtttırıyorsun bana defalarca…) demedi. Beni sizin önünüzde mahcup duruma düşürmedi.İşte bütün bu gençliğimi hanımıma borçluyum."
"Biz birbirimizi hiç başkalarının önünde zor duruma düşürmeyiz. Aile içindeki
hiçbir şeyi dışarıya yansıtmayız.Hep birbirimize destek olur, dert ortağı olur, yardım ederiz. Birbirimizle ilgili olan problemleri yine birbirimize anlatırız.İyi kötü her olayı da birlikte paylaşırız." Demiş.



SENİN NE ANLATTIĞIN DEĞİL,
İNSANLARIN NE ANLADIĞI ÖNEMLİDİR.
SENİ ANLAYAN BİRİNE ANLAT.
ANLAŞILMIYORSAN SUS Kİ,
ANLATTIĞINI ANLATMAK ZORUNDA KALMAYASIN!! !!

Hayatınız seçtiğiniz kadındır….
Zevkli bir kadına rastlarsanız, ZEVKİNİZ,
bilgili bir kadına rastlarsanız BİLGİNİZ,
zeki bir kadına rastlarsanız ZEKANIZ gelişir.
Hayat kat kattır.
Babil'in Asma Bahçeleri gibi teraslar halinde yükselir ve
bir terastan bir terasa sizi kadınlar götürür.
Ve bugün durduğunuz teras ,
seyrettiğiniz manzara,
gördüğünüz hayat
yanınızdaki kadının terası,
manzarası ve hayatıdır.

Hayatınız seçtiğiniz kadındır.

Ahiret

Can Bedenden Cıktı Mı ? Kalmaz Dünyalık Şehvet
İmanda İsen Son Bulacak Kasvet
Beden Toprakta, Ruh Kalır Artar Muhabbet
En Sonunda Varacağın Yer Orası Yakındır Kıyamet

Göğe Açılınca Çizgili Eller
Omzuna Konar Masum Melekler
Elbet Gelecek Ahiret, Bitecek Hasretler
Güllerin Efendisi Ümmetin Bekler.

1 Temmuz 2011 Cuma

ÖMRÜ UZATAN 7 GIDA

ÖMRÜ UZATAN 7 GIDA

Badem, kahve, tarçın, patates, sebze çorbası, zeytinyağı, çay...

Amerikan Kanser Araştırmaları Enstitüsü (AICR), 2007’ye sağlıklı bir başlangıç yapmanız için, vücudu kanser, kalp krizi, Alzheimer ve diyabet gibi ciddi rahatsızlıklara karşı koruyan besinlerin listesini açıkladı. Badem: Her gün, bir çay fincanın yarısını dolduracak miktarda, yani 30 gram badem yemeyi ihmal etmeyin. Omega-3 asitli yağları açısından oldukça zengin bir besin olan badem, kandaki kötü kolesterol (LDL) oranını yüzde 4.4 oranında düşürüyor. Badem böylece damar tıkanıklıklarını önleyerek, dolaşım sisteminin düzenli olarak çalışmasını sağlıyor; kalbi koruyor.

Kahve: Günde iki fincan kahve, özellikle orta yaşlardan sonra görülen Parkinson ve Tip-2 diyabete karşı vücudu koruyor. Kahvede bulunan kafein maddesi, diyabete yakalanma riskini yüzde 35 azaltıyor. Ayrıca ağrı kesici özelliği de bulunuyor. Ancak kahveyi mutlaka kalsiyum deposu olan sütle için. Böylece kafeinin kemikleri zayıflatmasını engellemiş olursunuz.

Tarçın: Her yemekten sonra içinde bir miktar tarçın bulunan bir tatlı yemeyi unutmayın. Tatlı yemek istemiyorsanız, küçük bir çay kaşığı dolusu tarçını doğrudan suya ekleyerek içebilirsiniz. Tarçın kan şekerini düzenliyor, ayrıca sinir sistemini rahatlatıyor. Öte yandan köri baharatının içinde bulunan Tumerik adlı maddenin eklem iltihabını ve romatizmayı önlediğini unutmayın.

Patates: Antioksidanlar yönünden çok zengin. Amerikan Tarım Dairesi'ne göre en yararlı 100 besinler arasında 17. sırada yer alıyor. Akciğer kanseri, diyabet ve kalp krizine karşı koruyor. Ancak patatesi kızartmak yerine, yağsız bir şekilde haşladıktan veya fırında pişirdikten sonra yemeyi tercih edin.

Sebze çorbası: Doyurucu ancak kalorisiz bir yiyecek olduğu için özellikle kilo vermek isteyenlerin bir numaralı tercihi. Ayrıca, özellikle sebze çorbası sodyum bakımından zengin. Bir kase sebze çorbasında 500 miligram sodyum bulunuyor. Sodyum, sinir sistemi ve kasların düzenli olarak çalışmasını sağlıyor. Ayrıca vücuttaki sıvı miktarının dengesini düzenliyor. Ancak günde 1500 miligramdan fazla sodyum tansiyon ve kalp rahatsızlıkları konusunda tam bir ters etki yaratıyor.

Zeytinyağı: Zeytinyağı kanser riskini azaltıyor. Günde 25 ml. zeytinyağı alanların idrarlarında, hücrelere zarar veren “8oxodG” adlı maddenin seviyesinin azaldığını ortaya çıkardı. Zeytinyağı kanserin yanı sıra iyi kolesterol (HDL) oranın artmasını sağlayarak kalbi koruyor, 1 çorba kaşığı zeytin yağında 120 kalori bulunuyor. Bu nedenle günde 6 çorba kaşığını geçmeyin.

Çay: Siyah veya yeşil olsun, çayın her türü kanser riskinin azaltılmasında etkili bir rol oynuyor. Çay, kadınlarda rahim kanserine yakalanma riskini yüzde 50 azaltıyor. Göğüs kanseri içinse bu oran yüzde 60'a kadar çıkıyor. Çay ayrıca Alzheimer ve kalp krizine karşı vücudu koruyor.

Adalet Birgün Herkese Lazım Olur


Eski Deniz Kuvvetleri komutanı İlhami Erdilin AİHM Başvurusu
Eski Deniz Kuv.K. nı İlhami ERDİL Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine "Askeri Mahkemeler AİHM içtihatlarına göre adil yargılama yapamaz" gerekçesi ile başvuruda bulundu.



Başvuru AİHM tarafından incelemeye alındı.Yakın bir tarih de durum netlik kazanır.

Bu durumda AİHM müracaatı haklı görür ve davayı Askeri Mahkemelerin Tarafsız Olamayacağı için bozar ise bu Askeri Mahkemelerde daha önce verilen tüm kararlar için EMSAL TEŞKİL EDEN bir durum olur.

Bu yüzden bu dava iyi takip edilmeli.

AİHM TSK'da Yargı Denetimi İstedi

AİHM TSK'da Yargı Denetimi İstedi




Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), Türkiye'den yapılan bir şikayet başvurusunda, askerlik hizmeti sırasında, sadece bir komutanın keyfi emriyle oda hapsi cezası verilmesinin insan hakları ihlali teşkil ettiğine hükmetti.

Türkiye'nin, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 5. maddesini ihlal ettiği görüşüne varan AİHM'nin gerekçeli kararında, "askerlik hizmeti sırasındaki hapis cezalarının ve bunlara itirazların, yetkili ve bağımsız yargı organları tarafından verilebileceği" yorumunu yaptı.

Türkiye, AİHM kararı gereği, 1981 doğumlu Ersin Pulatlı isimli vatandaşa, mahkeme masrafları da içinde olmak üzere 9500 euro ödeyecek.

Pulatlı, 2007 yılında Diyarbakır'da askerliğini yaparken, birliğini izinsiz terk ettiği gerekçesiyle komutanı olan bir yüzbaşı tarafından askeri yasalara göre 7 gün oda hapsine çarptırılmasını gerekçe göstererek, AİHM'ye başvurmuştu.

Pulatlı, bu tür bir cezanın, bir komutan tarafından değil, yetkili ve bağımsız bir yargı organı tarafından verilmemesi dolayısıyla ihlal yapıldığını görüşünü savunmuştu.

Türk vatandaşı Ersin Pulatlı’nın açtığı davayı kararı bağlayan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, TSK’da verilen disiplin cezalarının yargı denetimine açılmasını istedi.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) silahlı kuvvetlerde disiplin amirlerince verilen cezaların yargı denetimine açılmasını istiyor. AİHM Ankara'ya bu çağrıyı Türk vatandaşı Ersin Pulatlı tarafından açılmış davada aldığı kararda duyurdu.

Pulatlı, 18 Nisan 2007 tarihinde çavuş rütbesiyle askerli yaptığı garnizonu izinsiz terk etmiş ve bu nedenle komutanı tarafından Askeri Ceza Kanunu'nun disiplin amirlerinin ceza salahiyetini düzenleyen maddesi temelinde bir hafta hapis cezasına mahkum edilmişti.

Söz konusu disiplin cezasının yargı denetimine açık olmadığı ve bu nedenle Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ne aykırı olduğunu savunan Pulatlı, 2007 yılında Strasbourg Mahkemesi'ne başvurmuştu.

Davayla ilgili kararını bugün açıklayan AİHM; Pulatlı'ya yönelik disiplin cezasının emir komuta zinciri içinde ve kendisine karşı "bağımsız" nitelenemeyecek amiri tarafından verilmesinin ve bu karara sadece bir üst amir düzeyinde itiraz hakkı bulunmasının Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin özgürlük ve güvenlik hakkıyla ilgili 5'inci maddesine aykırı olduğu sonucuna vardı.



‘YARGI DENETİMİ YAPISAL SORUN’

AİHM, askeri disiplin cezalarının yargı denetimine kapalı olmasının "yapısal" bir sorun olduğuna da işaret ederek, Ankara'dan bu soruna ivedi çözüm üretmesini istedi. Sorunun Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Kanunu'nun idari davalar ve yargı yetkisinin sınırıyla ilgili 21'inci maddesinden kaynaklandığını not eden AİHM, çözüm yolu olarak, Türk yargı sistemine askerlerin özgürlüklerinin elinde alınmasını gerektiren askeri disiplin cezalarının hukuksal güvenceye sahip bir otorite tarafından verilmesi veya kontrol edilmesini önerdi.

Ankara, karar gereği davacıya 9 bin Euro manevi tazminat ile 500 Euro mahkeme masrafı ödeyecek. Türkiye'nin karara olası itiraz için 3 ay süresi bulunuyor.

Şair Uzman Jandarmadan İkinci Şiir. (Hak arayışı Uzman Jandarmayı Şair Yaptı)

Türkiye cumhuriyeti sınırları içerisinde uzman jandarmalarla ilgili haberleri  okumayan kalmamıştır muhtemelen. Astsubaylarla ...