Nevruz Nedir?

Orta Asya'dan Balkanlardaki uluslara kadar çok geniş bir
bölgede yerel renk ve inançlarla kutlanan Nevruz, he
r ulusun kendi kültür değerleriyle özdeşleştirip sembolleştirdiği, özü
itibariyle baharın gelişinin kutlandığı coşkuyla karşılandığı bir gündür.
Yaşadığı geniş coğrafyada doğa ve çevrenin uyanışının kutlandığı Nevruz
Bayramı'nın Anadolu'da ve Türk kültürünün yayıldığı bölgelerde de son derece
köklü ve zengin bir geçmişi vardır.
Nev(yeni) ve ruz (gün) kelimelerinin birleşmesinden meydana gelen ve YENİGÜN
anlamını taşıyan Nevruz, kuzey yarımkürede başta Türkler olmak üzere bir çok
halk ve topluluk tarafından yılbaşı olarak kutlanır.
Gece ile gündüzün eşitlendiği 21 Mart'ta güneş göçmen kuşlar gibi kuzey
yarımküreye yönelir. 21 Mart ile birlikte havalar ısınmaya, karlar erimeye,
ağaçlar çiçeklenmeye, toprak yeşermeye, göçmen kuşlar yuvalarına dönmeye
başlar.
Bu nedenle 21 Mart bütün varlıklar için uyanış, diriliş ve yaradılış günü
olarak kabul edilerek, Nevruz/YENİGÜN bayramı adıyla kutlanır.
Orta Asya'da yaşayan Türkler, Anadolu Türkleri ve İranlıların yılbaşı olarak
kabul ettikleri güne Nevruz adı verilir ki, yeni gün anlamına gelir. Gece ve
gündüzün eşit olduğu Miladi 22 Mart, Rumi 9 Mart gününe rastlamaktadır.
Nevruz-i Sultani, Sultan Nevruz, Sultan Navrız, Navrız, Mart Dokuzu gibi
adlarla da anılmaktadır.
Oniki Hayvanlı Türk Takviminde görüldüğü üzere Türklerde de çok eskiden beri
bilinmekte ve törenlerle kutlanmaktadır. Türklerde Nevruz hakkında başlıca
rivayet, bugünün bir kurtuluş günü olarak kabul edilmesidir. Yani Ergenekon'dan
çıkıştır. İşte bu nedenle bugün Türklerde Nevruz, yeni yılın başlangıcı olarak
kabul edilmiş ve günümüze kadar bayramlarda kutlanagelmiştir. Orta Asya'daki
Türk topluluklarından Azeri, Kazak, Kırgız, Türkmen, Özbek, Tatar, Uygur
Türkleri, Anadolu Türkleri ve Balkan Türkleri Nevruz geleneğini canlı olarak
günümüze kadar yaşatmışlardır.
Nevruz Kutlamaları
Kazakistan
Kazaklar, Nevruz törenlerinde Mevlid okuturlar. Evler baştan başa temizlenir,
herkes en iyi elbiselerini giyer. Nevruz törenleri sırasında ev duvarlarına
veya çeşitli eşyalar üzerine kil kaplar atılarak parçalanır. Ateş üzerinden
atlanır. Ateşten atlamaların, eski yılın kötülüklerinden ve hastalıklarından
sıyrılmak, yeni yıla sağlıklı bir şekilde girmek için yapıldığı tespit
edilmiştir. Kazaklar, Nevruz'da yaptıkları yemeğe "Nevruz-köcö" adını
verir. Nevruz çorbası veya lapa adı verilen başka bir yemek de yaparlar ki,
bunları o gün komşulara dağıtırlar.
Kırgızistan
Kırgızlar, yeni yılın ilk gününe Nooruz adını vermeket ve bugün "Nooruz
köcö" denilen özel bir yemek yemektedirler. "Köcö", darı yarması
yahut bulgur konulmak suretiyle yapılan bir nevi tirittir. "Auz köcö"
denilen "kavut" da bu günün özel yemeklerindendir.
Kırgız yılı, gece ile gündüzün bir olduğu günde yapılan Nevruz Festivali ile
başlamaktadır.
Yılbaşı bayramı 21 Mart'tır.
Özbekistan
Özbekistan'ın Semerkand, Buhara, Andican taraflarında Nevruz
törenleri, Nevruz günü başlamakta ve bir hafta devam etmektedir. Halk, bu Nevruz
eğlencelerine "Seyil Eğlenceleri" adını vermektedir. Halk bu Nevruz
eğlencelerine "Seyli Eğlenceleri" adını vermektedir. Seyil yerleri
dönme dolaplar, çalgıcılar, beççeler, seyyar satıcılarla dolar. Nevruzun
birinci günü, halk çadır çadır gezerek birbirlerinin bayramını kutlar. Bu
ziyaretler sırasında ikram edilen yemek, "aş" adı verilen pilavdır.
Ayrıca çay ve çeşitli meyveler de sunulur. Köpkari, güreş, at yarışları ve
horoz dövüşleri gibi spor gösterileri düzenlenir. Nevruz kutlamalarından
esinlenmiş tiyatro eserleri sahnelenir.
Türkmenistan
Türkmenler, yeni yılın ilk gününe Novruz adını verirler. Novruz'dan beş altı
gün önce, her Türkmen ailesi temizlik yapmaya başlar. Novruz için Türkmen
çöreği, Türkmen petiri, külce, yağlı börek, şekşeke, koko, bovursak, Türkmen
palovu hazırlanır. Ne kadar çok yiyecek hazırlanırsa, yeni yılın o denli iyi
geçeceğine inanılır. Semeni, Novruz'un özel yiyeceğidir.
Birkaç aile birleşip büyük bir kazanda buğday özüne, un, su ve şeker ekleyerek
hazırlarlar. Bir gün önceden pişirilmeye başlanan semeni, 21 Mart sabahı hazır
olur.
Azerbaycan
Azerbaycan'da Nevruz, üç gün sürmektedir. Her yıl Mart ayının 21-23'üncü
günleri, büyük törenle kutlanır. Nevruz'dan sonraki en önemli gün, "ahir
çerşenbe/son çarşamba" dır. Bu güne, "ılin ahir tek tek" günü de
denir. Bayram ayı içindeki dört haftanın Çarşamba günleri de önemlidir. Buna
"üskü" denilmektedir. "Ahir çerşenbe"den önceki Salı günü
mezarlığa giden erkekler, Fatiha okuyup dönerler. Kadınlar ise mezarlığa,
hazırladıkları helva, pilav ve daha başka yiyecekler ile gitmektedir. Kur'an-ı
Kerim okunur, Fatihaların ardından yemekler fakirlere dağıtılıp, 1-2 saat sonra
mezarlıktan ayrılınır. Kabir-üstü uygulaması da sona erer.
Azerbaycan'da salıyı çarşambaya bağlayan gece "ahir-çerşenbe" denir.
"Ahir çerşenbe" de yapılması gerekli işlerin başında evin, eşyanın,
kap kacağın yıkanması ve temizlenmesi işi gelmektedir. Pülenberi adı verilen
üzerliğin yakılması adetinin yanısıra, en az yedi yemişten oluşan "yeddi-levin"
gecesi yapılmaktadır. "Gapı Pusma" adeti gençlerin niyet tutarak
komşu kapılarını dinlemeleri ile ilgilidir. İlk duyulan söz, yeni yılın lehine
veya aleyhine yorumlanmasına neden olur.
"Ahir çerşenbe" nin diğer bir âdeti de, "suya yüzük atma"
oyunudur. Odanın ortasına su dolu leğen getirilir, leğenin etrafını saran
kızlar yüzüklerini leğenin içine atarlar. Üstü bezle örtülü leğenden, kızlardan
birisi bayatı söyleyerek leğenin içinden yüzük çıkarır, çekilen yüzük kime
aitse, bayatı da onun olur.
Su-başı âdetleri: Ertesi gün, gün doğmadan su kaynağına gidilir, el yüz
yıkanır. Kızlar iki ellerinin başparmaklarını ip ile bağlayarak, suyun
üzerinden atlarlar. Daha sonra parmaklarındaki ipi keserek suya atarlar.
Böylece kısmetlerinin açılacağına inanırlar.
Su başına gidenler, kaynağın gözünden yedi küçük taş alarak, su kabının dibine
koyarlar. Bu taşlar, bir dahaki âhir çerşenbeye kadar kabın dibinde kalır. Su
dönüşü, üç böğürtlen dalı koparılarak eve getirilir. Bunlar da bir sonraki âhir
çerşenbeye kadar takıldığı yerde kalır.
Nevruz'dan bir gün öncesine, "baca-baca" denir. Çeşitli renklere
boyanmış, suda pişirilmiş yumurtalar, kapı kapı dolaşan çocuklara verilir.
Çocuklar o gün gruplar halinde dolaşarak;
Nevruz, Nevruz bahara
Güller güller nahara
Bağçamızda gül olsun
Gül olsun, bülbül olsun
şeklinde bayatılar, maniler söylerler. Çocuklar yeşil alanlarda boyalı boyalı
yumurtalar ve aşıklarla oyun oynarlar.
"Baca-baca" gününün gecesi "bacadan şal atma" âdeti
görülür. Akşam üzeri yine tongallar yakılır, üzerinden atlanır, gece olunca
çocuklar uçlarına uzun ip bağlı heybeleri, hısım ve akrabalarının bacalarından
sallandırırlar, gençler bellerine bağladıkları şalı bacadan sarkıtırlar. Ev
sahibi şalı sarkıtan tahmini kişi için, en uygun armağanı şala bağlar.
Yeddi-levin gecesinin sabahında, bir ağaca kalın bir iple küflen (salıncak)
asılır. Genç kızlar ve delikanlılar sıra ile sallanır. Bu oyuna küfdibi,
küfyeli gibi adlar verilir. Küflende sallanan kişi, mani okur, etrafındakiler
ona cevap verir.
Bayram günü erkekler ve kadınlar, ayrı ayrı toplanarak bayramlaşırlar. O yıl
ölenlerin, evleri ziyaret edilir. Bu gün yas tutulması günah sayılır. Evler
dolaşılarak şeker, pirinç, yumurta vb. yiyecekler fakirlere dağıtılır. Hasta ve
dost ziyaretleri önemlidir.
Nevruz: Karapapaklar'da Nevruz, Kırım Türkleri'nde Navrez, Gündönümü; Batı
Trakya Türkleri'nde Mevris, Makedonya ve Kosova Türkleri'nde Sultan-ı Navrız
adlarıyla kutlanmaktadır.
Türkiye

Anadolu'da "Sultan-ı Nevruz", "Nevruz Sultan", "Mart
Dokuzu" ve "Mart Bozumu" gibi adlarla bilinen Nevruz,
gelenekleriyle bütün Türk toplumu içerisinde yaşamaya devam etmektedir.
Ağaç işleriyle uğraşmaları nedeniyle tahtacı olarak isimlendirilen Tahtacı
Türkmenleri'nde; Nevruz Bayramı eski Martın dokuzudur ve Sultan Nevruz olarak adlandırılmaktadır.
Nevruz, Tahtacı Türkmenleri'nin yaylaya çıkışında; 22-23 Mart tarihlerinde
kutlanmaktadır. Tahtacı, Türkmenlerinde Nevruz; ölülerin yedirilip içirildiği
gün olarak kabul edilir. Burada eski Türk inanç sisteminin atalar kültü kendini
göstermektedir.
22 Mart, Nevruz'dan bir gün önceyi karşılamaktadır. Bu gün Nevruz hazırlıkları
yapılır. Çamaşırlar yıkanır, yemekler hazırlanır. Nevruz günü yenilen yemekler
arasında ıspanaklı börek, soğan kabuğu ile boyanmış yumurtalar, yufka,
sarı-burma, şeker, leblebi, lokum sayılabilir. Bu arada yakın akraba ve
komşular, birbirlerine Nevruz ziyaretine gidip gelmeye başlarlar.
23 Mart sabahı erken kalkılır. Yeni ve temiz elbiseler giyilerek, önceden
hazırlanan yiyeceklerle birlikte mezarlığa gidilir. Mezarlığın başında bulunan
ocaklarda kahve pişirilir, sohbet edilir. Herkes komşu mezarları ziyaret etmek
ve çay, kahve içmek zorundadır. Daha sonra topluca yemek yenir. Bu arada sazlar
çalınır, şarkılar, türküler söylenir. Ağaçlara salıncaklar kurulur. Çocuklar
"bayrak" adı verilen uçurtmaları uçururlar.
Öğleden sonra kadınlar geniş bir tabağa çerezler koyarak, "hak
üleştirir" ler. Yiyecekler gelen geçene dağıtılarak, "ölünün ruhuna
değsin" dileğinde bulunur.
Yemekten sonra aile fertleri teker teker mezar taşını öperler, daha sonra
mezarlıktan dönülür.
Akşam komşu ve akrabalar, eğlencelerini ve sohbetlerini, yeme ve içmelerini
sürdürürler. Sohbetler sabaha kadar devam eder.
Bu bayramda herkes güler yüzlüdür. Suçlar bağışlanır. Bayrama katılmak zorunludur,
katılmayan köy halkınca dışlanır.
Yörükler arasında; Nevruz ile birlikte kışın bittiği ve bahar mevsimin
başladığı kabul edilir. Köy ve yaylalarda 22 Mart'ta şehirlerde ise Nevruz günü
Pazar gününe rastlamazsa, bu tarihi takip eden Pazar günü kutlanır. Köy halkı,
22 Mart sabahı yaylalara doğru yola çıkarlar. Daha önceden "davar
evleri" ne yerleşmiş olanlar, köyden gelen akraba ve komşularına ev
sahipliği ederler. Köylerden gelen grupla yayladakiler karşılaştıklarında, bir
el silah atarak "Nevruzunuz kutlu, dölünüz hayır ve bereketli olsun"
şeklinde selamlaşırlar. Gelen misafirler çadırlara yerleşir, kendilerine
ikramlarda bulunulur. Sürü sahipleri tarafından kesilen kurbanlar, hep birlikte
yenilir. Sünni olan Yörüklerde, imamlar tarafından yapılan dualara halk da
katılır ve şükredilir..
Gençler tarafından yapılan eğlenceler düzenlenir, yemekler yenir, şarkı ve
türküler söylenir, oyun oynanır. Eğlenceler geç saatlere kadar devam
eder.
Bazı bölgelerde, Nevruz'un Hz. Ali'nin doğum günü olduğuna dair inanışın yanı
sıra Hz. Ali ile Hz. Fatima'nın evlenme günü olduğuna dair bir inanış da
vardır. Ayrıca, kışın sona ererek baharın geldiği, kışlaklardan yaylalara doğru
göçlerin başlamasının zamanının geldiği kabul edilir. Nevruz sabahı mürşidin
okuduğu duadan sonra, süt içilir. Nevruziye adı verilen nefesler ve Hz. Ali'nin
Mevlidi okunur. Bugün şeker, şerbet ve çiçeklerle kutlanır.
Gaziantep ve çevresinde 22 Mart gününe "Sultan Navrız" adı verilir.
Halk arasındaki inanca göre 21 Mart'ı 22 Mart'a bağlayan gece Sultan Navrız,
belli olmayan bir saatte gökte, ayaklarındaki halhalları gıcırdatarak, önünde
gergefini işleyerek, batıdan doğuya göç eden güzel bir kızdır. Başka bir inanca
göre ise, "kuş donuna" giren ve ayaklarındaki halhalı gıcırdatarak
uçan, bir ermiştir. Nevruz gecesi Sultan Navruz'ın geçtiği saatte uyanık
olanların, bütün dileklerinin gerçekleşeceğine inanılır.
Bu sebeple evdeki bütün kap kacağa su doldurulur, sabaha kadar beklenir ve
Nevruz gecesi, avluya bir tekne içerisinde ay ışığında su bırakılır ve sabaha
kadar ibadet edilir. Yöresel inanca göre dilek kabul edilirse, teknedeki suyun
altına dönüşeceğine inanılır. Ertesi sabah ise bütün halk kırlara, bostanlara
gider, orada çiğ köfte, şareli pirinç aşı, yumurta, maş piyvazı yerler, çeşitli
oyunlar oynarlar, eğlenirler.
Diyarbakır'da; Nevruz günü halk, eğlence ve mesire yerlerine giderek Nevruz'u
kutlarlar.
Doğu Anadolu halkı için Nevruz gecesi, kutsallık taşır. Bu gece, canlı cansız
bütün varlıkların Tanrı'ya secde ettiklerine inanılır. O gün, herkesin yıllık
rızkı ve mukadderati belirlenir. Herkes, güzel ve yeni elbiseler giyerek yeni
yıla hazırlanır. Evlerde yemekler yapılır, karşılıklı ziyaretler birbirini
takip eder, fakirlere yardım edilir. 17 Mart gününe bağlanan gece, aile reisi
aile mensuplarının sayısı kadar küçük taş toplar. Bunları evin bacasının dış
kısmında bir yere koyar. Taşların kimi temsil ettiği, daha önceden belirlenir.
Bayram sabahı bu taşlar yoklandığında, hangisinin altında kırmızı böcek
bulunursa, uğur ona addolunur. Bununla ilgili olarak, ailenin o uğurlu ferdi
yüzünden Tanrı'nın rızkının kendilerine verildiğine inanılır.
Mart ayı içinde Anadolu'nun bazı yörelerinde görülen bir başka gelenek de,
"kara çarşamba" geleneğidir. Mart ayının ilk çarşambasını içine
almaktadır. Bu tarihte törenler yapılır. Çeşitli yiyecekler hazırlanarak
birlikte yenilir. Aynı gece gençler bir dilek tutarak, komşularının kapısını
dinlerler. Konuşmadan yayık yaymak yaygın bir gelenektir.
Kars ve çevresinde; bu tarihte kapı dinleme, baca-baca âdetleri görülür. Evde
bulundurulan çeşitli meyvelerden, baca-baca gezenlere verilir.
Tunceli çevresinde bugün, erkekler alınlarına kara sürerek su kaynaklarına
giderler. Bu karaları orada temizleyerek, dua ve niyazda bulunurlar. Bunun
yanında, kötülük ve sıkıntılardan kurtulma dileği taşıyan farklı uygulamalara
da rastlanmaktadır.
"Kara Çarşamba" geleneğine bağlı olarak, baca çizmek ve taş dizmek
olarak anılan uygulamada, bacaların kenarına ev halkını temsil eden taşlar
dizilir. Sabaha kadar orada kalan taşların altı, sabah erkenden kontrol edilir.
Taşların hangisini altından böcek çıkarsa, o taş için belirlenen kişinin, evin
kaderi üzerinde etkili olacağına inanılır.
"Pamuk iğne" olarak adlandırılan oyunda ise, köyden iki genç kız
abdest alarak, kalaylanmış bir karavana ile, buz tutmuş suyun başına giderler.
Buzu kırıp, karavanayı suya daldırırlar, yedi kez ihlâs suresi okuduktan sonra
kabı sudan çekerler.
Çarşamba akşamı "tuzluk gılik" olarak adlandırılan çöreği yiyen erkek
yada genç kızın, kiminle evleneceğini yönelik yorumlarda bulunulması bir diğer
uygulamadır.
Özellikle Orta Anadolu'da Nevruz, "Mart Dokuzu" olarak bilinir. Diğer
bölgelerde olduğu gibi 22 Mart sabahı oldukça erken kalkılır, mezarlar ziyaret
edilir, niyet tutulur. Niyetlenecek kişi mezarlardan birer taş alarak, kırka
tamamlar. Bir torbaya koyup, niyet tuttuktan sonra evine asar ve bir yıl
bekler, niyet kabul olursa, taşların kırkbir adet olacağına inanılır. Bir
dahaki Mart Dokuzu'nda, niyet kabul olsa da olmasa da taşlar, iade
edilir.
Ziyaretlerden sonra çeşitli yemekler yenilir, oyunlar oynanır, dilekler
tutulur, eğlenceler düzenlenir, büyük ateşler yakılır. 21 Mart'ı 22 Mart'a
bağlayan gece de seyirlik oyunlar oynanır. Eğlence ve sohbetler geç saatlere
kadar sürer.
Nevruz'la ilgili Anadolu'da görülen diğer gelenekler arasında; ağacın güneşten
etkilenmemesi için ağaca bez bağlanarak yapılan "Mart ipliği" âdeti
ve özellikle Giresun'da "Mart bozumu" âdeti önem taşımaktadır. Mart
bozumunda, akarsulardan alınıp getirilen su evlere serpilir, ayağı uğurlu bir
misafirin gelmesi ve "Mart'ınızı bozuyorum" demesi beklenir.
Tekirdağ'da nevruz soğukların sonu, baharın başlangıcı olarak kabul edilir ve
"Nevruz Şenlikleri" adıyla kutlanır.
Edirne'de, 22 Mart günü yapılan Nevruz kutlamalarında mesire yerlerine gidilir,
eski hasırlar yakılarak üzerinden atlanır. Kırklareli'nde Nevruz, "Mart
Dokuzu" adıyla kutlanır. Çeşitli yiyecekler hazırlanarak kırlara
gidilir.
İzmir Urla'da "Mart Dokuzu Şenlikleri" adıyla kutlanırken; Tire'de
bugün "Sultan Nevruz Bayramı" olarak bilinir.
Uşak'ta Nevruz kutlamaları oldukça yaygındır. Bugün için, "yıl
yenilendi" tabiri kullanılır.
Sivas'ta Mart Dokuzu'nda gök gürlerse, o yıl ürünün bol olacağına
inanılır.
Şebinkarahisar'da 22 Mart sabahı akarsularda yıkanıldığı takdirde, kuvvet ve
sağlık kazanılacağına inanılır.
Bilindiği üzere eski takvim, Mart ayından başlardı. Mart ayının ilk oniki günü
ayrı ayrı ayları temsil etme suretiyle, o yıl içinde neler olacağı ilk oniki
günden tespit olunurdu. O gün yedi çift, bir tek baş harfi S ile başlayan
yiyeceklerden yemesi geleneklerdendir.
Osmanlı Padişahlarınca da Nevruz'a özel önem verildiğini görmekteyiz.
Padişahlara Nevruz günleri "Nevruziye" adı verilen telhisler
yazılarak, padişah kutlanırdı. Nevruz günlerinde müneccimbaşı, yeni takvimi
padişahlara sunar, o anda aldığı bahşişe de "Nevruziye Bahşişi" adı
verilirdi. Saray hekimbaşları tarafından hazırlanan ve Nevruziye denen çeşitli
baharatlardan yapılmış macunlar, padişah ailelerine ve büyüklere sunulurdu.
Bugün için yapılmış olan macunlar, porselen kapaklı kâseler içinde takdim
edilirdi. Müneccimbaşılar tarafından Nevruz gününün hangi saatinde yenmesi
gerektiğini yazan bir kağıt, bu kâselere iliştirilirdi.
Nevruziyeler sadece fakirlere ve hastalara verilirken, zamanla çevresinin
talebinin artması ve haksızlık olmaması için çevreye saçılmaya başlanmıştır.
Mesir ile Nevruz Macununu aynı uygulamadan kaynaklanmakta ve her ikisinin de
sağaltım niteliği bulunmaktadır.
Nevruz geleneği, uygulamada bazı farklılıklar olmakla birlikte, Orta Asya Türk
Toplulukları, İran, Anadolu ve Balkanlarda, aynı tarihler arasında her toplumca
kendine özgü bir nedene dayandırılarak kutlanan bir geleneksel bir bayram
niteliği kazanmıştır.
İran'da günümüzde de kutlanmakta olan Nevruz, efsanevi bir niteliğe sahiptir.
Bu efsanelerde ateşi bulduğuna inanılan Cemşid, ağırlık taşımaktadır. İran'da
Tanrı'nın, Adem'i Nevruz günü yarattığı ve yıldızların o gün, burçlarına
ayrıldığına inanılmaktadır. Nevruz, İranda 13 gün sürer.

1- Azerbaycan
21 Mart Nevruz Bayramı (Resmi Tatil)
2- Kazakistan
21 Mart Nevruz Bayramı (Resmi Tatil)
3- Kırgızistan
21 Mart Nevruz Bayramı (Resmi Tatil)
4- Özbekistan
21 Mart Nevruz Bayramı (Resmi Tatil)
5- Türkmenistan
21 Mart Nevruz Bayramı (Resmi Tatil)
6- Türkiye
21 Mart Nevruz Bayramı
7- Kuzey Kıbrıs
Türk Cumhuriyeti
21 Mart Nevruz Bayramı
Azerbaycan Hükümet Başkanı Neriman Nerimanof'un Mustafa Kemal Paşa'ya Nevruz
dolayısıyla çektiği 24 Mart 1921 tarihli telgraf;
"Cenubi Kafkasya Komiseri, Azerbaycan serbest Harbiye Mektebi Talebeleri,
iki bölüklü Süvari Askerleri ve Topçuları, Nişancı Türk Alayı askerleri, Türk
Milletinin, büyük Nevruz Bayramını tebrik ediyor ve biz ümid ediyoruz ki
Azerbaycan İnkılap Ordusu kahraman Türk Ordusu ile beraber Garp emperyalizmi
tazyikinde bulunan Şark milletlerini yakında kurtarırlar. Yaşasın Şark İnkılap
başları Mustafa Kemal!"
Avrasya’nın Ortak Bayramı Nevruz
Tabiat ile iç içe, kucak kucağa yaşayan, toprağı
"ana" olarak vasıflandıran Türk'ün düşünce sisteminde "baharın
gelişi" elbette önemli bir yere sahip olacaktı.
Nevruz, Türk dünyasının kuzeyinden güneyine, batısından doğusuna kadar uzanan
engin coğrafyada yaşayan toplulukların pek çoğu tarafından yaygın olarak
kutlanan bahar bayramıdır. Bütün bayramların dinî ve millî bir inanıştan, o
toplumu ilgilendiren ortak bir hatıradan, geleneklerden, duygulardan ve
tabiatın insanlara tesir eden bir olayından doğduğuna inanılır.
Tabiat ile iç içe, kucak kucağa yaşayan, toprağı "ana" olarak
vasıflandıran Türk'ün düşünce sisteminde "baharın gelişi" elbette
önemli bir yere sahip olacaktı. Çünkü insan vücudu, baharda uyarıldığı kadar
kışta uyarılmaz. İç karartıcı, yeknesak günlerin ardından doğan hareketli,
pırıl pırıl güneşli, kuş ve hayvan sesleriyle kurulmuş ilâhî orkestranın
musikisi insan hayatını canlandırır. Ayrıca ortaya çıkan rengârenk tablo kıştan
bahara geçişi ne de güzel tasvir eder: "Bir yanda her tarafı kaplayan
soluk, mat ve daha çok beyazın hakim olduğu renkler, diğer yanda yeşilin
değişik tonları arasında baş veren bin bir renk cümbüşü... Birisi hareketsiz,
şekilsiz; diğeri kıpır kıpır, şekil şekil, çiçek çiçek... Kış, sağır ve dilsiz;
ilkyaz duygulu, coşkulu, kulaklara fısıldadığı nağmelerle cazibeli... Birinde
tabiat hayat dolu, diğerinde donmuş, yeniden doğmak üzere uyuşmuş kalmış...
Genellikle Nevruz, yani Farsça "Yeni Gün" adını taşıyan bahar
bayramı, insan ruhunun tabiattaki uyanışıyla birlikte kutladığı bir bayramdır.
Böyle bir bayramın, yani mevsimlerin değişikliğinden doğan özel günlerin, başka
başka adlar altında birçok milletin sosyal hayatında yer aldığı da
bilinmektedir. Mesela, Hıristiyan âleminin dinî muhteva ile şekillendirerek ve
Noel Baba sembolü ile karlar ülkesinden geyiklerin çektiği kızaklarla neşe ve
ümitleri taşıdığı "Noel Bayramı" bunun farklı bir örneğini teşkil
eder. Bu kutlamalarda yine bahara duyulan özlem "çam ağacı" motifi
etrafında şekillendiriliyor. Aynı zamanda bir takvim değişikliğini de ifade
eden bu kutlamalara baktığımızda Türk' ün kutladığı "bahar
bayramı"nın da bir takvim değişikliğini yansıttığı görülüyor. Burada
dikkati çeken husus "baharın başladığı zaman"dır. Türk, bu takvim
değişikliğini "toprağın uyandığı gün" ile özdeşleştirmiştir. Kışın
ortasında baharı kutlamaz. Türklerde bir tabiat, varoluş, diriliş bayramı
niteliğinde olan Nevruz'un ruhî atmosferini ve eskiliğini anlayabilmek için
kültürümüzün yıpranmış, tozlu ve pek okunmayan eski sayfalarına bir göz atmamız
gerekiyor. Bu coşkuyu Türk kamları dualarında, niyazlarında şöyle ifade
ediyorlar:
"... Yüce Göktanrı'nın ilk defa gürlediği, yağız yer, altmış türlü
çiçeklerle ilk defa bezendiği, altmış türlü hayvan sürülerinin ilk defa
kişnediği ve melediği zaman sen (Türk'ün Atası) yaradıldın!"
Bu sözler Türk'ün yaratılış felsefesinin, inancının, hayat tarzının ifadesidir.
Bütün bayramların dinî ve millî bir inanıştan, o toplumu ilgilendiren ortak bir
hatıradan, geleneklerden, duygulardan ve tabiattan doğduğundan bahsetmiştik.
İşte millî bir bayram olan Nevruz da Müslüman olan ya da olmayan çeşitli Türk
toplulukları arasında kamların dua ettikleri asırlar öncesinden günümüze kadar
farklı farklı şekillerde, ama aynı ruhla hâlâ kutlanmakta. Bu bayram
İslâmiyet'i kabul etmiş olan ilk Müslüman konargöçer Türk topluluklarında;
sürgün avı, toy, şölen, yuğ vb. gibi İslâmiyet'le çatışmayan âdetlerden biri
olarak devam edegelmiştir. Böylece bu ananeler günümüz Türk dünyasına ortak
kültür mirası olarak intikal etmişlerdir. Gelenekler, tarihini kesinlikle
tespit edemediğimiz dönemlerden kalmadır. Neden, niçin, nasıl gibi sorular
sorulmadan atadan oğula kalmıştır. Gelenekler bu özelliğiyle millet bağını güçlendiren
en önemli unsurlardan biridir. Baharın gelişinin kutlandığı bugün de böyle bir
gelenektir.
Nevruz, çeşitli kültür çevrelerinde, farklı etnik gruplarda farklı bir
muhtevaya ve anlama sahip olmuştur. Kültürler arasındaki iletişim sonucunda
çeşitli kültürlere girmiş ve benimsenmiştir. Eldeki tarihi kaynaklardan
hareketle en eski Türk adetlerinden, bayramlarından biri olduğu kesinleşmiştir.
Yeni yılın başlangıcı, yenilik, coşku, canlanma gibi nitelikler hiç değişmeden
günümüze kadar yaşadığı uçsuz bucaksız coğrafyalarda görülmektedir.
Çin kaynaklarından Kutadgu Bilig'e, Kaşgarlı Mahmud'dan Bîrûnî'ye, Nizâmü'ı
Mülk'ün Siyasetname’sinden Melikşah'ın takvimine kadar, Akkoyunlu Uzun Hasan
Bey'in kanunlarına kadar gelen bir çizgide Nevruz ile ilgili kayıtlar eldedir.
Diğer taraftan Sivas hükümdarı Kadı Burhaneddin Ahmed, Safevi Türkmen
Devletinin kurucusu Şah İsmail (Hataî), Osmanlılarda Sultan I. Ahmed ve Sultan
Dördüncü Murad gibi hükümdarların, Mustafa Kemal Atatürk'ün; din adamlarımızdan
Kazasker Bâki Efendi ve Şeyhülislam Yahya Efendilerin, şairlerimizden Kuloğlu,
Pir Sultan Abdal, Kaygusuz Abdal, Şükrü Baba, Hüsnü Baba, Fuzulî, Nev'î Efendi,
Nef'î, Nedim, Hüseyin Suad ve Namık Kemal gibi şairlerimizin Fatih devri
vezirlerinden Ahmed Paşa'nın; büyük Azeri şairi Şehriyar'ın ve büyük Türkmen
şairi Mahdumkulu'nun uzun bir tarih boyunca Nevruz bayramının gelişini
"Nevruziye" veya "Bahariye" denilen şiirlerle
kutladıklarını da biliyoruz.
Ayrıca Nevruz'un Türk musikisinin en eski mürekkep makamlarından biri olarak da
kültürümüzde yedi yüzyıldan fazla bir maziye sahip olduğunu da biliyoruz. Bu
makam ilk defa Urmiyeli Safıyûddîn Abdulmü'mîn Urmevî (1224–1294) tarafından
kullanılmıştır. Bu şekilde elimizde yirminin üzerinde makam
bulunmaktadır.
Nevruz geleneği ne Sünnilikle, ne Alevilikle, ne Bektaşilikle doğrudan doğuş
bağlantısı olmayan, İslâmiyetten çok öncelere giden bir gelenektir. Yani bir
dinin veya mezhebin bayramı değildir. Bu yüzden de herhangi bir şekilde bir
mezhep adına, bir din adına, bir etnik menşe adına bağlı gösterilmesi, istismar
edilmesi bir ayrılık unsuru olarak takdim edilmeye çalışılması yanlıştır.
Tarihin ve kültürün bütün gerçeklerine aykırıdır.
1990 yılında bağımsızlıklarını ilan eden Türk Cumhuriyetleri'nde Kırgızistan,
Kazakistan, Özbekistan, Türkmenistan ve Azerbaycan ile Rusya Federasyonu
bünyesindeki Tataristan 21 Mart Ergenekon/Nevruz Bayramı'nı "Milli
Bayram" olarak ilan etmişlerdir. Bu günün coşkuyla kutlanmasına büyük önem
vermektedirler. Türk kültüründen kaynaklanan Ergenekon/Nevruz bayramı, her
yönüyle Türk gelenek ve görenekleriyle zenginleşmiş ananevi ve temeli beş bin
yıllık Türk tarihine dayalı milli bir bayramdır. Türkiye'de de 1991 yılında
Türk Dünyası ile birlikte ortak bir gün olarak resmi tatil olmaksızın bayram ilan
edilmiştir.
Nevruz; Türk insanını birbirine kenetleyen, bağlayan, Ergenekon'dan demir
dağları eriterek dirilen atalarının ruhlarıyla yanan bir ateştir. Bu ateş, hiç
sönmeden binlerce yıl yandı ve gelecekte de kıvılcımlarından binlerce gönlü
tutuşturarak "ortak kültür ocağı"nda binlerce ruhu ısıtacaktır.
Avrasya’nın, Türk âleminin Nevruz toyu kutlu olsun, Nevruz gülleri geleceğe
umutlar taşısın.
5 Bin Yıllık türk geleneği Nevruz'u kürtlerin sahiplenme
çabaları ( kürtlerde nevruz)
Kürtlerde nevruz'u sahiplenme cabaları...
Türk coğrafyasının hemen her yerinde kutlanan örnegin ( azerbeycan, özbekistan,
türkmenistan, kırgızistan, taristan, uygur) ve diğer türk ülkelerinde kutlanan
türklerin 5.000 yıllık şamanizm'den bu güne gelmiş olan nadir bayramlardan birtanesi
olan nevruz bayramını şu sıralar kürtlerinin'miş gibi gösteren bazı etnik
guruplar vardır.
Nevruz bayramını kürtlerinmiş gibi göstermektedir! Nevruz bayramı türklerin öz
geleneklerindendir!
Türkiyede askeriyenin kutladığı bir nevruz kutlaması.
Son on yıldır, binlerce yıllık Türk bayramı, Kürt bayramı şekline sokulmuş,
siyasi maksatlı, ortalığı yangın yerine çeviren gösteriler Nevruz bahane
edilerek yapılır olmuştur.
Demirci Kawa tarafından sistemleştirildiği söylenen bu bayramın Türk bayramı
olduğu, tüm Türk halkları tarafından ortak olarak kutlanması ile açık olarak
görülmesine rağmen Kürtlerin bayramı sahiplenmesi, sadece siyasi amaçlıdır.
Kendileri de böyle bir bayramlarının olmadığını iyi bilmektedirler.
Nevruz bayramı Türk Milletinin en büyük bayramıdır. Bu bayram binlerce yıldan
beri, hatta Sovyet imparatorluğunun en acımasız olduğu dönemlerde bile ara
verilmeden, tüm Türk coğrafyasında kutlanmıştır ve ebediyete kadar da
kutlanacaktır. Kürtlerin bu bayramı sahiplenmelerinin tek nedeni, yukarıda
söylediğimiz gibi siyasi amaçlıdır. Bizim için ise, bayramın siyasi amaçlı,
bölücü, ayırımcı yönü yoktur, birleştirici, kaynaştırıcı, dostlukları
güçlendirici yönleri önemlidir. Bu yüzden bu günü bayram olarak kutlamaktayız.
Bayramların birleştirici, bütünleştirici özeliklerini göz ardı ederseniz, onun
bayram olması mümkün olmaz.
Nevruz, baharın geldiği, dünyanın yeniden yaşama döndüğü çok
önemli bir gündür. Doğanın, uykusundan uyandığı, insanlara yeniden yaşama
olanağı sunmaya başladığının ilk günüdür. Bu yüzden Türkler, bu günü sadece
yeni bir gün gibi görmezler, aynı zamanda yeni bir yılın başlangıcı kabul
ederler. On iki hayvanlı Türk takvimi bu gün başlar ve bu takvim, Nevruz
bayramının çok eski zamanlardan beri bilindiğinin ve kutlandığının en büyük
kanıtıdır.
Türk edebiyatında, Türk halk biliminde Nevruz ile ilgili bir çok tarihi ve
sosyal belgeler, bilgiler, şiirler ve edebi metinler vardır. Türk edebiyatını
süsleyen Nevruziyeler, sadece Nevruz gününe hasredilmiş, günün anlam ve
önemini, güzelliğini, verdiği duyguları, coşkuyu, sevinci, mutluluğu aks
ettiren şiirlerdir. Türk milletinin yaşamına, edebiyatına, sosyal yaşamına,
insani ilişkilerine kadar hemen her alana etki eden ve üzerinde düşünülen,
eserler meydana getirilen bir günün, bizim olması kadar doğal bir şey olamaz.
Şunu kesinlikle söylememiz mümkündür; Nevruz; Türk’ün
dehasının bir ürünüdür ve Türk milletinin binlerce yıldan beri ortak olarak
kutladığı en büyük bayramıdır.