6 Mart 2012 Salı

Bu çeteleri kim kullandı?




Bütün ulusal kavramların-milli değerlerin içini boşaltma operasyonu son sürat devam ediyor
Bütün ulusal kavramların-milli değerlerin içini boşaltma operasyonu son sürat devam ediyor, sözde asker emeklisi bir gruptan oluşan, kendilerini vatanı kurtarmakla görevlendirip durumdan vazife çıkaran güruh üzerinden ‘vatanseverlik, TSK, milli mücadele ruhu ve de Kuvayı Milliye hareketlerine itibar infazı’ yapıldı. Yakalanan, tutuklanan ‘vatan kurtarmaca oyunu oynayanların’ geride asıl yaptıkları iş ise; çete, tahsilat ve benzeri yeraltı faaliyetleri. Kendilerini emekli albay diye tanıtanların TSK ile kurumsal hiçbir ilişkisi kalmamış, kimisi yıllar önce ordudan atılmış.

Genelkurmay Başkanı Büyükanıt’ın dün yaptığı ‘özel’ açıklamaya dikkatinizi çekeceğim, diyor ki Sayın Büyükanıt; ‘Çete operasyonlarını izliyorum. Haberlerde bu kişilerden bahsederken, ‘emekli yüzbaşı, emekli binbaşı, emekli albay’ gibi ifadeler kullanılıyor. Adı geçen kişilere bakıyoruz, ordudan tardedilmiş, yani atılmış. Yani TSK ile hiçbir ilişkileri kalmamış. Biz üzerimize düşeni yapıp bu kişileri ihraç etmişiz. Ama hâlâ adları, asker oldukları dönemdeki rütbeleriyle anılıyor. Bu konuda daha dikkatli davranma görevi medyaya düşüyor.’

NEDEN BUNCA ZAMAN YOL VERİLDİ?

Bu vakanın en tuhaf olanı da; vatan kurtarmaca oyunu oynayan sözde vatansever güçlerin ilk faaliyetleşme-dernekleşmeleri 2003 yıllarında başlamış olmasına yani bu adamlar yaklaşık 4 yıldır benzer gölgeli işlerin içinde bulunmalarına rağmen, malum çetelere nedense bunca zamandır hiçbir MALİ TAKİP ya da adli soruşturma-araştırma yapılmamış. Uzağa gitmeyelim, bendeniz yaklaşık 2 yıl önce ‘vatansevercilik’ oyunu oynayan VKGBH’nin acilen incelenmesi gerektiğini bu sütunlarda kaleme almıştım, 08.09.2005 tarihli yazımın ilgili bölümü aktarıyorum;
‘Ve şimdi ŞOK olacaksınız ey okur, VATANSEVER KUVVETLER GÜÇ BİRLİĞİ HAREKETİ. Merkezi ANKARA’da, Dernek Başkanı Taner Ünal. Ünal ve Genel Sekreteri Murat Ilıkan’la dün uzun bir tele-sohbet yaptım, verdikleri bilgiler beni hayretlere düşürdü, son birkaç ay içinde Türkiye çapında tam 40 ilde-90 şube açmışlar, açmaya da devam ediyorlar, ‘ayda yaklaşık 20 şube açıyoruz, 600 bine yakın üye müracatı var’ dedi. Kendisine de söyledim, bana bu rakam oldukça-çook abartılı geldi, 600 bin kişi üye olmak için mi bekliyor?! (Kimi kandırmaya çalışıyorlar?) Başkan Taner Ünal diyor ki ‘vatan hainlerine-işbirlikçilere karşı milli mücadele başlattık. Şu ana kadar evlerimizi satıp 1 trilyon liralık harcama yaparak bu seviyeye geldik (ben ısrarla bu sivil harekatın bütçesini nasıl oluşturduklarını-para kaynaklarını sordum, 1 trilyon liralık harcamanın gerçek kaynağını neden kimse sormuyor) sürekli paneller, toplantılar yapıyoruz. Taner Ünal’a aynı ısrarla ‘siz kime karşı’ MİLLİ MÜCADELE vereceksiniz sorusunu sordum, O da aynı ısrarla, ‘işbirlikçi-hainlere karşı’ dedi ama... Hain tanımlamasına takıldım-ürktüm, itiraf etmeliyim ki son derece çekinceli-şüpheli dinledim, aklımdan geçen tedirginliklerimin nedenini siz anladınız eminim ey anlayışlı okur.

YABANCI İSTİHBARAT PARMAĞI

Şimdi de asıl sorulması gerekenlere bakalım; bu tür organizasyonlarda kullanılan kişilerin psikolojik profilleri adeta klonlaşmış gibi birbirine benziyor; yaralı egoları var yani her an övülmeye ve anılmaya ihtiyaç duyuyorlar, kendilerinin önemli olduğunu hissetmek-onaylanmak istiyorlar, suça eğilimliler, kolay manipüle oluyorlar, biyografileri düşük, peki bu adamları kullanan-yönlendiren ‘yabancı istihbarat servisleri’ olabilir mi? Son yıllarda ‘bu derneklerin farklı kariyerlerdeki yabancılarla (çeşitli kimliklere sahip olan aslında yabancı istihbarat elemanlarıyla) ilişkileri oldu mu? Oldu ise hangi seviyede?
Bizler daima Doğu ve Güneydoğumuzda etnik ayrılıkçı ve radikal dinci yapıların yabancı servisler tarafından kullanıldığını düşündük, bir tarafta ‘karşıyı’ yönlendiren yabancı servisler aynı zamanda ‘ötekileri’de yani ‘vatankurtarmaca oyunu oynayan düşük profilli bu sözde ulusalcıları da’ yönlendirmiş olabilirler mi? Sızmalar nereye-kimlere-hangi dış servislere uzanıyor dersiniz?

İllerin kredi vizyonu açıklandı




Türkiye'de 2011 yılında 691 milyar 469 milyon 25 bin liraya ulaşan toplam nakdi kredilerde bir önceki yola göre en fazla artış Doğu ve Güneydoğu illerinde kaydedildi.

Türkiye'de 2011 yılında 691 milyar 469 milyon 25 bin liraya ulaşan toplam nakdi kredilerde bir önceki yola göre en fazla artış Doğu ve Güneydoğu illerinde kaydedildi. Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu'nun (BDDK) internet sitesinde yer alan Finansal Türkiye haritasındaki verilere göre, nakdi kredi hacmini nüfusa oranla en fazla arttıran şehir 493 milyon 945 bin lirayla Muş oldu. Muş kredi hacmini 306 milyon 895 bin liradan 493 milyon 945 bin çıkardı. Muş'u sırasıyla 755 milyon 962 bin liralık nakdi kredi hacmini 1 milyar 202 milyon 673 bin liraya yükselten Batman, 1 milyar 82 milyon 173 bin liradan 1 milyar 664 milyon 490 bin liraya çıkaran Mardin, 202 milyon903 bin liradan 308 milyon 652 bin liraya çıkaran Hakkari ile 454 milyon 306 bin liradan 679 milyon 894 bin liraya yükselten Bitlis izledi. En az nakdi kredi hacmine sahip il ise kredi hacmi geçtiğimiz yıl 183 milyon 473 bin lira olan bu yıl ise kredi hacmini 250 milyon 457 bin liraya çıkaran Bayburt oldu. Güneydoğu Anadolu Bölgesinde yüksek nakdi kredi hacmiyle en dikkat çeken il yüzde 43'lük artış ile Gaziantep oldu. Gaziantep'te nakdi kredi hacmi 9 milyar 512 milyon 29 bin liradan 13 milyar 604 milyon 116 bin liraya yükseldi. Gaziantep'i
Diyarbakır ve Şırnak'ta da yüzde 41'lik artışla takip etti. İllerin 2011 yılı nakdi kredi rakamları şu şekilde: "Muş 493 milyon 945 bin TL, Hakkari 308 milyon 652 bin TL, Gaziantep 13 milyar 604 milyon 116 bin TL, Batman 1 milyar 202 milyon 673 bin TL, Mardin 1 milyar 664 milyon 490 bin TL, Bitlis 679 milyon 894 bin TL, Kırşehir 1 milyar 126 milyon 534 bin TL, Iğdır 498 milyon 954 bin TL, Osmaniye 1 milyar 830 milyon 309 bin TL, Şırnak 822 milyon 155 Bin TL, Diyarbakır 4 milyar 274 milyon 390 bin TL, Kırklareli 2 milyar 125 milyon 856 bin TL, Ağrı 633 milyon 820 bin TL, Kahramanmaraş 4 milyar 342 milyon 906 bin TL, Malatya 2 milyar 970 milyar 822, Ardahan 319 milyon 185 bin TL, Kilis 320 milyon 11 bin TL, Şanlıurfa 3 milyar 573 milyon 364 bin TL, Erzurum 2 milyar 864 milyon 689 bin TL, Bolu 1 milyar 748 milyon 375 bin TL, Adıyaman 1 milyar 637 milyon 970 bin TL, Niğde 1 milyar 332 milyon 313 bin TL, Elazığ 2 milyar 170 milyon 943 bin TL, Rize 1 milyar 976 milyon 96 bin TL, Kayseri 8 milyar 543 milyon 768 bin TL, Tekirdağ, 5 milyar 924 milyon 217 bin TL, Edirne 2 milyar 736 milyon 183 bin TL, Konya 10 milyar 752 milyon 89 bin TL, Bayburt 250 milyon 457 bin TL, Erzincan 836 milyon 547 bin TL, Bilecik 1 milyar 100 milyon 663 bin TL, Mersin 10 milyar 519 milyon 27 bin TL, Sivas 2 milyar 560 milyon 239 bin TL, Gümüşhane 454 milyon 97 bin TL, Van 1 milyar 720 milyon 372 bin TL, Karaman 1 milyar 236 milyon 321 bin TL, Sinop 854 milyon 466 bin TL, Kastamonu 1 milyar 802 milyon 885 bin TL, Aksaray 1 milyar 384 milyon 856 bin TL, Tunceli 308 milyon 356 bin TL, Bursa 22 milyar 63 milyon 563 bin TL, Adana 15 milyar 64 milyon 396 bin TL, Trabzon 4 milyar 459 milyon 533 bin TL, Sakarya 5 milyar 378 milyon 782 bin TL, Balıkesir 7 milyar 78 milyon 678 bin TL, Kars 898 milyon 777 bin TL, Yozgat 1 milyar 735 milyon 770 bin TL, Yalova 1 milyar 497 milyon 677 bin TL, İzmir 38 milyar 891 milyon 190 bin TL, Isparta 2 milyar 238 milyon 170 bin TL, Kütahya 2 milyar 493 milyon 265 bin TL, Bingöl 448 milyon 658 bin TL, Eskişehir 5 milyar 189 milyon 593 bin TL, Çorum 2 milyar 677 milyon 42 bin TL, Tokat 2 milyar 446 milyon 244 bin TL, Manisa 7 milyar 567 milyon 108 bin TL, Giresun 1 milyar 696 milyon 494 bin TL, Uşak 1 milyar 854 milyon 33 bin TL, Amasya 1 milyar 709 milyon 197 bin TL, Samsun 6 milyar 992 milyon 764 bin TL, Çanakkale 2 milyar 859 milyon 549 bin TL, Bartın 835 milyon 582 bin TL, Ordu 2 milyar 966 milyon 116 bin TL, Antalya 23 milyar 336 milyon 430 bin TL, Muğla 6 milyar 756 milyon 310 bin TL, Kırıkkale 1 milyar 289 milyon 756 bin TL, Afyon 3 milyar 59 milyon 927 bin TL, Artvin 773 milyon 740 bin TL, Nevşehir 1 milyar 413 milyon193 bin TL, Çankırı 829 milyon 336 bin TL, İstanbul 279 milyar 333 milyon 976 bin TL, Hatay 12 milyar 24 milyon 286 bin TL, Düzce 1 milyar 761 milyon 784 bin TL, Burdur 1 milyar 643 milyon 225 bin TL, Aydın 6 milyar 322 milyon 864 bin TL, Denizli 7 milyar 939 milyon 41 bin TL, Ankara 80 milyar 661 milyon 664 bin TL, Siirt 774 milyon 877 bin TL, Karabük 1 milyar 396 milyon 889 bin TL, Kocaeli 15 milyar 635 milyon 565 bin TL ve Zonguldak 3 milyar 966 milyon 602 bin TL. 81 ilin nakdi kredi toplamı 691 milyar469 milyon 25 bin TL." İLLERE GÖRE TAKİPTEKİ ALACAKLAR İllere göre takipteki alacaklarda 8 ilde artış yaşandı. Bu iller sırasıyla; Batman, Siirt, Antalya, Diyarbakır, Mardin, Ankara, Eskişehir ve Şanlıurfa. Takipteki alacaklarda en fazla artışın yaşandığı il yüzde 13,25'lik oranla Şanlıurfa. En fazla azalışın olduğu il ise yüzde 23,02'lik düşüşle Niğde oldu. Niğde'yi Nevşehir, Ardahan, Bingöl ve Rize takip etti. Ayrıca, 81 ilin 2011 yılındaki takipteki alacak miktarı toplamı 18 milyar 711 milyon 224 bin TL olarak açıklandı.

TÜRK BOĞAZLARI TEHLİKEDE




Rus petrollerinin sevkiyatı konusunda yaşanan aksaklıklar dış basında giderek daha sık yer alıyor. Novorossisk’ten Akdeniz limanlarına petrol taşıyan büyük tonajlı tankerlerin büyük kayba uğradıkları ifade edilen haberlerde, zararın en büyük gerekçesi olarak VTS gösteriliyor. VTS, güvenli gemi geçişine elektronik kontrol imkânı sağlayan Türk Boğazları Gemi Trafik Hizmetleri Projesi...
Boğazlar fizikî özelliklerinin daha fazla trafiği ve yükü karşılayabilecek durumda olmadığı için Boğazlardaki gemi trafiğinin daha sıkı bir şekilde kontrol edilmesi gerekiyor. Buradaki amaç Rusya’nın ekonomik çıkarlarını engellemek değil, Hazar bölgesi petrolünün Boğazlar üzerinden nakli sırasında kaynaklanabilecek "felâket riskini" azaltmak. Bu amaçla yapılacak her türlü düzenleme sadece İstanbul ve Türkiye için değil tüm Karadeniz Havzası ve Dünya için hayatî bir önem taşıyor.
Herhangi bir şekilde Türk Boğazlarının fizikî kapasitesinin zorlanması ve riskin yükseltilmeye çalışılması, gerek İstanbul gerekse bu su yolunu kullanan ülkeler için büyük bir faciaya yol açacak. Boğazların günlerce süren bir faciadan dolayı kapalı kalması, kapasitenin artırılmasını isteyen ülkelerin rafinerilerinin kapılarına kilit vurmasına da neden olacak gelişmeleri de beraberinde getirir.
Zaman içerisinde, ticarî yük taşıyan gemilerin sayılarında ve boyutlarında kaydedilen gelişmenin yarattığı deniz trafiği yoğunluğu, Türk Boğazlarının mevcut coğrafî ve fizikî kısıtlamaları nedeniyle hem İstanbul hem de Boğazlar için giderek daha büyük bir tehlike arz etmeye başladı. Bir diğer deyişle, Türk Boğazları gemi trafiğine doygun hale geldi ve içinden çıkılamaz bir trafik kargaşası ile karşı karşıya kaldı.
Tehlikeli yük taşıyan gemilerin İstanbul Boğazı’nda neden olacağı kazalar ve yangınlar, Boğazın kıyısında bulunan, en önemli kültür mirası olarak tanımlanan yalıların yok olmasına, Marmara ve Karadeniz’de geri döndürülemez çevre zararlarının meydana gelmesine de neden olabilecek boyutlarda.
Bu çerçevede; Türk Hükûmeti, Türk Boğazlarından geçen her türlü ticarî gemiye keyfi bir uygulama sonucu sınırlama koyma niyetinde olmadığı gibi, Türkiye’nin bu konuda ortaya attığı temel şart, Uluslararası Denizcilik Örgütü tarafından belirlenen kurallar çerçevesinde Boğazlardan geçiş yapan tehlikeli yük taşıyan tankerlerin güvenlik ve emniyet kurallarına azamî derecede uyması zorunluluğunu getirmekte.
Şimdi soruyoruz...
Petrol satıcılarının gelirini azaltmamak uğruna, insanların en doğal yaşama hakkına tecavüz niteliğini taşıyan denizlere yönelik tehdidi hiçe saymak, ne derece insanlıkla bağdaşır bir hareket tarzıdır?...

Türkiye 3 yılda çipli kimliğe kavuşuyor Türkiye 3 yılda çipli kimliğe kavuşuyor Türkiye 3 yılda çipli kimliğe kavuşuyor




Geri sayım başladı. İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin 'Pilot uygulama tamam. Nüfusun tümü 3 yıl içinde yeni kimliğe sahip olacak' dedi. Ayrıca tüm acil hatlar da 112 olarak tek numaraya dönüşecek.

ANKARA - İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin, valiler toplantısında yürüttükleri projelere ilişkin şu bilgileri verdi:

Türkiye Cumhuriyeti Kimlik Kartı Projesi'nde pilot il olarak Bolu seçildi. Bu ilde 220 bin kişiye yeni kimlik kartları dağıtılarak, bu kartlarla yapılabilecek işlemler gözden geçirildi. Üç sene içinde proje tamamlanmış ve yeni kimlikler dağıtılmış olacak.

KİMLİKTE PARMAK İZİ

Yeni kimlik kartları TÜBİTAK tarafından geliştirildi. Nüfus cüzdanının yanı sıra, sağlık karnesi, ehliyet ve vergi kimlik kartı olarak da kullanılabilecek. 10 yıllık kullanım ömrüne sahip kartlarda milli işletim sistemine sahip çip bulunuyor. Vatandaşın parmak izinin de yer aldığı dijital kimlik kartıyla, 6 haneden oluşan şifreyle işlem yapılacak. Yeni kimlik kartı, sigortadaki kaçakların önlenmesinin yanı sıra, sağlık karnesinin mükerrer kullanımı gibi sıkıntıların da önüne geçilmesini sağlayacak.

BÜTÜN ACİL NUMARALAR 112

112 Acil Çağrı Merkezleri Projesi'yle aralarında 110 İtfaiye, 112 Hızır Acil Yardım, 155 Polis İmdat, 156 Jandarma İmdat gibi acil numaraların tamamı '112' hattında toplanacak. 81 ilde acil çağrı merkezleri kurulacak. Pilot iller olarak belirlenen Antalya ve Isparta'da çalışmalar tamamlandı. Proje kademeli olarak ülke geneline yaygınlaştırılacak. 11 ilde daha merkezlerin yapımı tamamlandı ve bu yıl projenin faaliyete geçmesi planlanıyor. 28 ile ise ödenek gönderildi.


CIA Tayyip Erdoğan’a iki yıl ömür biçti




CIA'nın gölgesi olarak bilinen Amerikan düşünce kuruluşu Stratfor'un yazışmalarında Başbakan Tayyip Erdoğan'ın sağlık durumuyla ilgili önemli bir iddia ortaya atıldı.

Türkiye'de "Faruk Demir" adlı kaynağından aldığı istihbaratı değerlendiren Stratfor, doktorlarının Erdoğan’a iki yıl ömür biçtiğini yazdı. Aynı mesajda, ayrıca Türkiye'nin Suriye'de bir iç savaş çıkarmaya çalıştığı belirtildi. Öte yandan, Startfor'la enerji alanında danışmanlık yaptığını doğrulayan Faruk Demir, metinde geçen ifadeleri kabul etmedi.

Wikileaks'in açıkladığı Stratfor'a ait yazışmalarda Başbakan Erdoğan'ın sağlık durumuyla iglili ciddi bir iddia gündeme getirildi. "TR325” koduyla numaralandırılan Faruk Demir isimli bir kaynağın verdiği istihbarata göre, doktorlar Tayyip Erdoğan'a iki yıl ömür biçti.
Kendini Milli Güvenlik Kurulu’nun eski bir üyesi ve Erdoğan’ın enerji konularındaki danışmanı olarak tanıtan Faruk Demir, bilgiyi Erdoğan'ın ameliyatını gerçekleştiren Profesör Doktor Dursun Buğra'ya dayandırdı. Faruk Demir'le konuşan Stratfor elemanı aldığı bigileri merkeze e-postayla gönderdi.

TR325’in iş ortağının eski bir sınıf arkadaşı, Erdoğan’ın geçirdiği son ameliyatı yapan ekibin başındaki cerrahmış. Bu cerrah Erdoğan’ın kolon kanseri olduğunu, ancak metastas yapıp yapmadığını görmek için gerekli olan ikinci biyopsi sonuçlarını henüz görmediklerini söyledi. Son ameliyatta, Erdoğan’ın kalın bağırsağından 20 santimetre kesmişler.
Erdoğan'ın 26 Kasım'da geçirdiği ilk ameliyatın ardından geçilen e-postada, doktorların Erdoğan'ın sağlığı hakkındaki tahmini aktarıldı.

Erdoğan bir süre için seyahat edemeyecek ve en az iki-üç ay boyunca yanında bir kolonoskopi torbası taşıması gerekecek. Ancak prognoz (hastalığın gidişatına ilişkin öngörü) pek iyi görünmüyor. Cerrah, Erdoğan’ın iki yılı kaldığı tahmininde bulunduklarını söylemiş.
Startfor'un kaynağı, mesajında, ilk ameliyattan sonra AKP içerisinde yaşanan çatışmaya dair de önemli bilgiler verdi.

Bunun AKP içinde büyük çatlaklara yol açması yüksek ihtimal. Gül’ün fazla bir desteği yok. Davutoğlu herkesin onun altını oymaya çalıştığı konusunda paranoyak. Erdoğan’ın kime güvendiğini sorduğumda, iki isim zikredildi –Ali Babacan (Başbakan Yardımcısı) ve Taner Yıldız (Enerji Bakanı.)

Stratfor'a geçilen mesajda, TR325, Türkiye'nin Suriye’deki planının iç savaş üzerine odaklandığını açıklıyor. Kaynak, Türkiye'nin Hür Suriye Ordusu'na eğitim, silah ve destek sağladığını belirtiyor. İki ülkenin "özel operasyon güçlerini" gayrıresmi olarak Suriye'de görevlendirdiğini anlatıyor. Faruk Demir isimli kaynak, Suriye'de iki ay içinde şiddetin tırmanacağını ve bunun için çalıştıklarını aktarıyor.

Erdoğan'ın ameliyatını gerçekleştiren ekibin başındaki Dursun Buğra ise iddiayı yalanladı. Erdoğan hakkındaki iddiayı gündeme getirdiği öne sürülen Faruk Demir, Stratfor'la çalıştığını doğruladı. Sadece enerji konularında danışmanlık çalışması yaptığını belirten Demir, "enerji politikaları dışındaki analzilerle ilgim yoktur" dedi.

Suçluyu Esad'a neden teslim ettin?





Yeni MİT yasası ilk kez Hatay'da gözaltına alınan MİT mensubu Ö. S. için uygulandı. Başbakan Tayyip Erdoğan, Özgür Suriye Ordusu'nun kurucusu albay Hüseyin Harmuş ve binbaşı Mustafa Kassum'u Suriye'ye teslim eden MİT mensubu için soruşturma izni verdi.


MİT yasasında yapılan değişikliğin ilk uygulaması gerçekleşti. Başbakan Erdoğan, MİT mensuplarına yönelik Hatay'daki operasyonda gözaltına alınan MİT mensubu Ö.S. için soruşturma izni verdi.


Adana Özel Yetkili Savcılığı Ö.S.'nin soruşturulması için Başbakanlıktan izin istedi. Başbakan Erdoğan da, savcılığın bu talebine olumlu yanıt verdi.

Hatay Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü ekipleri, 10 Şubat’ta Ö.S. ile birlikte 4 kişiyi gözaltına almıştı. Ö.S.'nin Albay Harmuş olayındaki rolü nedeniyle MİT'le ilişiği de kesilmişti.

Ö.S., Hatay'ın Altınözü Kampı'nda kalan Özgür Suriye Ordusu'nun kurucusu Albay Hüseyin Harmuş ve Binbaşı Mustafa Kassum'u Suriye'ye teslim etmekle suçlanıyor.



Jandarma, İçişleri'ne bağlanacak


Jandarma’yı İçişleri Bakanlığı’na bağlayacak yasal çalışma hazır.

Hükümetin, ağır aksak giden sivilleşme politikalarına ivme kazandırıcınitelikte bir adım atmakta olduğu ve bu kapsamda, Jandarma Genel Komutanlığı’nın (JGK) İçişleri Bakanlığı’na bağlanması için yasal bir çalışma yaptığı öğrenildi. Ancak bu çalışmanın, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın, geniş kapsamlı ilk çalışmaya getirdiği bazı çekinceleri nedeniyle daha dar kapsamlı tutulduğu belirtildi.

Hükümet, geçen yıl temmuz ayında, PKK’nın, tek yanlı ateşkesi sürerkenDiyarbakır’ın Silvan İlçesi’nde bir karakola düzenlediği baskında 13 askerin ölümünün akabinde yeni bir güvenlik konseptini uygulamaya koyarak, kırsalda jandarmanın yanı sıra polis özel harekât timlerini de devreye sokmuştu. Yeni güvenlik konseptiyle, ilk kez bir hükümet, PKK’yla mücadelede askerin inisiyatifindeki karar verme ve yönlendirme mekanizmasını da üstlenmişti. Bu amaçla, terörle mücadelede, mülki amirlerden bağımsız hareket eden JGK’nın, valilerin talimatları doğrultusunda faaliyet göstermeleri politikası benimsenmişti.

Ancak, JGK’nın, fiilen TSK’ya bağlı olması, bu askerî kolluk biriminin ne ölçüde valinin talimatlarına uyacağı ve uyduğu konusunu da gündeme getirmişti. Nitekim, geçen yıl 28 aralıkta, Uludere’de 34 vatandaşın PKK’lı sanılarakF-16 jetlerinin bombardımanı sonrasında ölümüyle sonuçlanan olayın ardından basına konuşan Uludere Kaymakamı Naif Yavuz’un, “İlçenin mülki amiri olarak bana iletilmiş bir bilgi yok. Sadece şahsi temaslarımdan edindiğim bilgiler var. Olayla ilgili askerler bana bilgi vermedi” yolundaki sözleri,jandarmanın, Başbakanlık talimatına rağmen eski alışkanlıklarını sürdürdüğünü ortaya koyan son gelişme oldu. Dolayısıyla, JGK’nın, İçişleri Bakanlığı’na bağlanması, hem iç güvenlikteki zaafiyeti ortadan kaldırmak hem de demokratikleşme adına elzem hale geldi.

Kapsamlı çalışma daraltıldı

İçişleri Bakanlığı, JGK’nın kendisine bağlanması için geçen yıl sonlarına doğru kapsamlı bir yasal çalışma başlattı. Bu çerçevede, 5442 sayılı İl İdaresi Kanunu, JGK Kanunu’nda yaklaşık 14 madde ile TSK kanunlarında değişikliğe gidildi. Böylece, JGK mensuplarının, TSK tarafından yapılan sicil ve atamalarının ve maaş ödemelerinin İçişleri Bakanlığı’na devredilmesi ve zorunlu askerlik hizmetini yapanların artık Jandarma’da görev almamaları öngörüldü. Dolayısıyla, JGK mensuplarının artık profesyonelleşmesi de hedeflendi. Bu arada, İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin’in, “Anayasa değişikliği bu aşamada zor” demesi üzerine, bu kapsamlı çalışma için mevcut yasalar üzerinde değişiklik çalışması yapıldı.

Anayasa’ya göre, Jandarma Genel Komutanları, MGK’ya İçişleri Bakanı’yla eşit statüde katılıyorlar. Dolayısıyla, Anayasal değişiklik için MGK’nın yapısının da değiştirilmesi ya da bu kurulun feshedilmesi gerekiyor.

JGK’nın İçişleri Bakanlığı’na bağlanmasını öngören geniş kapsamlı çalışma, geçen yıl aralıkta Başbakan Erdoğan’a sunuldu. Ancak Erdoğan’ın, yükümlülerin devre dışı bırakılacağı bu çalışmanın Jandarma’da personel açığı yaratacağı gerekçesini ortaya atması üzerine yasa tasarısının kapsamı daraltılarak bir nevi kademeli olarak JGK’nın İçişleri’ne bağlanması modeli benimsendi.

Ancak güvenlik uzmanları, olası personel açığının poliste olduğu gibi jandarmada da üniversite mezunlarının istihdamıyla kapatılabileceğini belirtiyorlar. Erdoğan’ın talimatları doğrultusunda, İçişleri Bakanlığı, yine JGK’da profesyonelliği öngören ancak ilk aşamada, terörün yoğun olarak yaşandığı bölgeler dışındaki ilçe jandarmateşkilatlarının kaldırılmasını da öngören yeni bir yasal çalışma yaptı. Yeni tasarıda da, JGK’da bundan böyle yükümlülerin görev yapması öngörülmezken aslında birçok ilçede gerek olmayan Jandarma teşkilatlarının kapatılması da gündeme gelebilecek. Zira, birçok ilçede teşkilatı olan Jandarma, polis bölgesi olduğu için bu ilçelerde görev yapmıyor ve yalnızca alt yapısını buralarda muhafaza ediyor.

Yakında yasalaşması hedefleniyor

Taraf ’ın görüşlerine başvurduğu hükümete yakın kaynaklar, kademeli de olsa JGK’nın, İçişleri Bakanlığı’na sicil, terfi gibi yönlerden de bağlanması için hazırlanan yasa tasarısının nisana kadar hazır hale getirilmesini öngörüyorlar. Bir yetkili, “Terörün tırmanabileceği bahar aylarına yasa çalışmasının sarkması halinde bunun zamanlaması açısından terörle mücadele için çalışma yapıldığı algısı ortaya çıkabilir. Böyle bir algı oluşsun istemiyoruz. Çalışma sivilleşme adına önemli bir adım” dediler.

JGK’nın statüsü sorunlu

Teorik olarak, JGK, emniyet ve asayiş işleri ve diğer görev ve hizmetlerinin yerine getirilmesi yönünden barış zamanında şeklen İçişleri Bakanlığı’na bağlı görev yapan silahlı, askerî bir güvenlik ve kolluk kuvvetiyken savaş zamanında TSK bünyesinde Kara Kuvvetleri Komutanlığı’na bağlı olarak faaliyet gösteriyor. Gerçekte ise JGK, TSK’nın fiilen bir parçası olup silahlı kuvvetlerle ilgili görevleri, örgütlenme biçimi, bütçesi, terfi sistemi, personel eğitim ve öğrenim açısından Genelkurmay Başkanlığı’na bağlı faaliyet gösteriyor. TSK, iç güvenlik konularına, bir dizi yasa uyarınca Jandarma yoluyla ve ayrıca kendi içinde yayımladığı genelgelerle de müdahale ediyor. JGK bütçeleri, her ne kadar İçişleri Bakanlığı’nın bütçe kalemleri arasında yer alsalar da TSK’nın denetimi altında kullanılmakta ve TSK’ya ayrılan bütçenin dışında, savunmaya ayrılan kaynaklar arasında gösteriliyor. İç güvenlikte kullanılan bir kolluk kuvveti olan JGK, asayişin sağlanmasında doğrudan JGK karargâhına bağlı olarak çalışıyor. Buna göre, JGK karargâhı, Jandarma Genel Komutanı’na birliklerin sevk ve idaresinde yardımcı olan en üst organı konumunda. İçişleri Bakanlığı’na bağlı olarak görev yapan polis teşkilatı da iç güvenlikten sorumluykenJandarma’nın asayişin sağlanmasında JGK’ya bağlı olarak faaliyet göstermesi iç güvenlikte ciddi zaafiyetlere yol açıyor.

atlar�� � r C7 0 7 , İçişleri Bakanlığı, yine JGK’da profesyonelliği öngören ancak ilk aşamada, terörün yoğun olarak yaşandığı bölgeler dışındaki ilçe jandarmateşkilatlarının kaldırılmasını da öngören yeni bir yasal çalışma yaptı. Yeni tasarıda da, JGK’da bundan böyle yükümlülerin görev yapması öngörülmezken aslında birçok ilçede gerek olmayan Jandarma teşkilatlarının kapatılması da gündeme gelebilecek. Zira, birçok ilçede teşkilatı olan Jandarma, polis bölgesi olduğu için bu ilçelerde görev yapmıyor ve yalnızca alt yapısını buralarda muhafaza ediyor.

Yakında yasalaşması hedefleniyor

Taraf ’ın görüşlerine başvurduğu hükümete yakın kaynaklar, kademeli de olsa JGK’nın, İçişleri Bakanlığı’na sicil, terfi gibi yönlerden de bağlanması için hazırlanan yasa tasarısının nisana kadar hazır hale getirilmesini öngörüyorlar. Bir yetkili, “Terörün tırmanabileceği bahar aylarına yasa çalışmasının sarkması halinde bunun zamanlaması açısından terörle mücadele için çalışma yapıldığı algısı ortaya çıkabilir. Böyle bir algı oluşsun istemiyoruz. Çalışma sivilleşme adına önemli bir adım” dediler.

JGK’nın statüsü sorunlu

Teorik olarak, JGK, emniyet ve asayiş işleri ve diğer görev ve hizmetlerinin yerine getirilmesi yönünden barış zamanında şeklen İçişleri Bakanlığı’na bağlı görev yapan silahlı, askerî bir güvenlik ve kolluk kuvvetiyken savaş zamanında TSK bünyesinde Kara Kuvvetleri Komutanlığı’na bağlı olarak faaliyet gösteriyor. Gerçekte ise JGK, TSK’nın fiilen bir parçası olup silahlı kuvvetlerle ilgili görevleri, örgütlenme biçimi, bütçesi, terfi sistemi, personel eğitim ve öğrenim açısından Genelkurmay Başkanlığı’na bağlı faaliyet gösteriyor. TSK, iç güvenlik konularına, bir dizi yasa uyarınca Jandarma yoluyla ve ayrıca kendi içinde yayımladığı genelgelerle de müdahale ediyor. JGK bütçeleri, her ne kadar İçişleri Bakanlığı’nın bütçe kalemleri arasında yer alsalar da TSK’nın denetimi altında kullanılmakta ve TSK’ya ayrılan bütçenin dışında, savunmaya ayrılan kaynaklar arasında gösteriliyor. İç güvenlikte kullanılan bir kolluk kuvveti olan JGK, asayişin sağlanmasında doğrudan JGK karargâhına bağlı olarak çalışıyor. Buna göre, JGK karargâhıJandarma Genel Komutanı’na birliklerin sevk ve idaresinde yardımcı olan en üst organı konumunda. İçişleri Bakanlığı’na bağlı olarak görev yapan polis teşkilatı da iç güvenlikten sorumluykenJandarma’nın asayişin sağlanmasında JGK’ya bağlı olarak faaliyet göstermesi iç güvenlikte ciddi zaafiyetlere yol açıyor.

Şair Uzman Jandarmadan İkinci Şiir. (Hak arayışı Uzman Jandarmayı Şair Yaptı)

Türkiye cumhuriyeti sınırları içerisinde uzman jandarmalarla ilgili haberleri  okumayan kalmamıştır muhtemelen. Astsubaylarla ...