6 Mart 2012 Salı

Depremi Amerika mı Tetikledi?




ABD'nin Alaska'da atmosfer araştırması için kurduğu HAARP adlı tesis için ortaya atılan "depremi tetikliyor" iddiası yine gündeme geldi.

7.2 büyüklüğündeki Van depremi sonrasında komplo teorileri bir kez daha gündeme geldi.
İddiaların ilk sırasında ise, Alaska'da, ABD Hava Kuvvetleri, ABD Donanması, Alaska Üniversitesi ve ABD Savunma Sistemleri Geliştirme Ajansı (DARPA) tarafından finanse edilen Yüksek Frekanslı Aktif Auroral Araştırma Programı (HAARP) tesisi yer alıyor.

1993'te kurulan HAARP yüksek frekanslı enerji çıkışları ile atmosferin iyonosfer katmanındaki değişimleri gözlüyor. Yaptığı deneylerin doğaya verdiği etkiyi izleyen HAARP resmi olarak radar sistemlerini ve iletişimi geliştirmek, petrol ve doğalgaz yataklarını tespit etmek ve olası hava saldırılarını havada imha etmek için çözümler oluşturuyor.
Gayri resmi kaynaklar ise HAARP'ın deprem yaratabildiğini, ozon tabakasını kullanabildiği iddialarını ortaya atıyor.

Bilimsel bağlantı var

NASA'nın Gelişmiş Uzayaraçları Malzemeleri yöneticisi Minoru Freund, BBC'ye yaptığı açıklamada "Depremler ile atmosfer değişimleri arasında çok yakın bir bağ kurabiliriz" dedi.
ABD'nin saygın eğitim kurumlarından Stanford Üniversitesi de "Deprem uzmanları, elektromanyetik dalgaları yansıtacak miktarda iyonların bulunduğu iyonosferdeki frekansları incelemeli" diyerek, depremler ile enerji değişimleri arasındaki bağlantıyı ortaya koydu.
HAARP'ın verileri daha önce de tartışmaya sebep olmuştu. 11 Mart'ta Japonya'da yaşanan 9 büyüklüğündeki depremden birkaç saat önce HAARP'ın frekans ölçme sisteminde 2.5 Hz'lik bir değişim ortaya çıkıyor. 12 Ocak 2010'da Haiti'deki 7 büyüklüğündeki deprem öncesinde HAARP'ın frekansları yayınlayan sisteminde yaklaşık 2 Hz'lik bir hareketlenme yaşandı.
Önceki gün Van'daki deprem için aynı verilere bakıldığında ortaya 21 Ekim, saat 08.00'da başlayan bir hareketlenme görülüyor. Dalga yaklaşık 1.8 Hz büyüklüğünde.
ABD'nin önde gelen eğitim kuruluşlarından MIT'e göre iyonosfer'e gönderilen dalgalar bir ısınmaya neden oluyor ve fay hattından radyoaktif radon gazının çıkmasını sağlayarak depremi tetikliyor.

 Evrensel Işık Haarp Nedir? 

HAARP, HF'da yüksek enerji çıkışları ile iyonosferin ısıtılması ve burada bir takım değişimler yapılarak etkilerinin incelenmesi için başlatılmış bir projedir. Kullanılan frekans aralığı 2.8-10MHz arasıdır, çıkış gücü ise resmi kaynaklarda 3.6 Gigawatt olarak belirtilmesine karşılık 10 Gigawatt'a çıkarılabileceği açıklanmaktadır.
Bu enerji dünyadaki en büyük radyo vericisi ünvanını kazandırmaktadır. Merkezin 1 saat boyunca çalıştırılması durumunda Hiroşima atılan atom bombası kadar enerji ortaya çıkaracağı hesaplanmıştır. Fakat bu merkezin yılda 4-5 kere ve sürekli olmayıp vuruş modunda (seri ve güçlü atışlar üretme) ile çalışacağı bildirilmektedir.

HAARP'ın Yeri ve Projeyi Gerçekleştirenler Kimler?

HAARP, çok ilginç bir yerde konuşlanmıştır, Alaska Gakona. Gakona'da askeri üstün yakınlarında ve kimsenin girmediği özel bir alanda tesis kurulmuştur. Niçin burası seçilmiştir? İki temel amacı vardır. Birincisi Alaska dünyadaki elektromanyetik kuşakların özel bir kesişim bölgesinde bulunmaktadır. Dünyanın elektromanyetik alanlarına müdahale edebilmek için en iyi yerdir. İkincisi ise insanlardan uzak, korunması kolay ve gözlerden mümkün olduğunca uzak bir yer olmasıdır.

Gakona daki bu merkezde 21m. yüksekliğinde 180 adet kule üzerinde cross dipol anten inşa edilmiştir. Teknik detaylarınıhttp://www.haarp.alaska.edu/haarp/tech.html     adresinde bulabilirsiniz.

Gakona dünyanın elektromanyetik alan çizgilerinin kesiştiği bir yerdedir.

Bu alan aynı zamanda auroral dediğimiz ışımaların en yoğun yaşandığı bölgedir. Dünya manyetik alan çizgileri üzerinde yapılacak en küçük değişimlerin bile büyük etkilere yol açabileceği söylenmektedir. Bu konuda Tesla'nın da zamanında bazı çalışmaları olmuştur.

İlk kez Nicola Tesla tarafından ortaya atılan "Dünyasal Sabit Dalgalar", dünyanın kendi kendine bir elektrik ürettiği ve uygun konumlarda bu dalgalara erişilerek kontrol edilebileceği söylemektedir. Tesla bunu ispat etmek için uygun frekanstaki bu titreşimleri kullanarak elektrik enerjisini çok uzaklara tel kullanmadan aktarabilmişti.

Deneyinde 40Km uzaklıkta bir yerde 200 ampülü yakabilmişti. Yine Tesla'nın bir amacı da "Kablosuz Dünya İletişim Kulesi"ni inşa etmekti. Tesla dünya çapında bir iletişim düşünüyordu, kısacası bugünün Internet dünyasını tasarlıyordu. Fakat bunu kablosuz ortamda gerçekleştirecekti, ama ömrü bu projeyi yapmaya yetmedi.

HAARP'ın Amaçları:
1-Atmosferdeki termonükleer araçları kontrol edecek elektromanyetik vuruşları gerçekleştirmek.
2-Denizaltılar ile haberleşmeyi kolaylaştırmak. Bu haberleşme ELF(Extremely Low Frequency) ve VLF(Very Low Frequency) dediğimiz 30Hz-30KHz civarında çalışmaktadır. ELF nin yan etkileri bilindiğinden mevcut ELF vericileri ile HAARP vericileri değiştirilmek istenmektedir.
3-Radar sistemlerini geliştirmek.
4-Çok geniş bir alanda ABD ordusunun haberleşmesini sağlamak.
5-Cray ve EMass süperbilgisayarlarının yardımı ile yer altının tomografik haritasını çıkarabilmek.
6-Petrol, doğalgaz ve mineral yataklarını tespit etmek.
7-Cruise füzesine benzer alçak irtifadan uçan füze ve hava araçlarını havada imha etmek.

HAARP'ın sadece bu amaçları gerçekleştirmesi durumunda bile "Star Wars" projesine gerek kalmayacağını görüyor ve çekiniyoruz. Fakat bunlar işin görünen yanı, buz dağının altında çok daha vahim bir tablo ile karşılaşıyoruz. Bu tablo projenin karşısında olanlar tarafından dile getirilmektedir. Özellikle de 230 sayfalık "Angels Don't Play This HAARP-Melekler HAARP ile Oynamaz" adlı kitap bu görüşleri dile getiren en önemli kaynaktır.
   
HAARP karşıtı birçok görüş yayınlanmış ve bu görüşler inanılmaz baskılara uğramış, net deki sayfalar kapatılmıştır.(Umarım bu sayfa da kapatılmaz) Fakat ABD hükümeti bu karşıt görüşleri tam anlamıyla yalanlayacak bir döküman veya bilgiyi basına vermemiştir. Bu da karşıt görüş oluşturanların şüphelerinde haklı olma gerçeğini arttırmaktadır. Şimdi HAARP karşıtı açıklamalara bakalım ve teorileri destekleyen olayları inceleyelim.

1-İklimleri değiştirebilir.
2-Kutupları eritebilir veya yerinden oynatabilir.
3-Ozon tabakası ile oynayabilir.
4-Deprem yaratabilir.
5-Okyanus dalgalarını kontrol edebilir.
6-Dünyanın enerji kuşakları ile oynayarak insan biyolojisini ve beynini etkileyebilir.
7-Radyasyon yaymadan termonükleer patlama oluşturabilir.
Yukarıda yazanları tekrar okuyup son 10 yılda yaşanan olayları göz önünüze getirmenizi istiyorum. Aklınıza gelen örneklerin sadece basit doğa olayları veya küresel ısınmayla açıklanamayacağını bir kez düşünün. Dünyamız yaşadığı sıkıntıları sadece doğal nedenlerle mi yaşıyor, yoksa insan parmağı işin içinde mi?

Bu çeteleri kim kullandı?




Bütün ulusal kavramların-milli değerlerin içini boşaltma operasyonu son sürat devam ediyor
Bütün ulusal kavramların-milli değerlerin içini boşaltma operasyonu son sürat devam ediyor, sözde asker emeklisi bir gruptan oluşan, kendilerini vatanı kurtarmakla görevlendirip durumdan vazife çıkaran güruh üzerinden ‘vatanseverlik, TSK, milli mücadele ruhu ve de Kuvayı Milliye hareketlerine itibar infazı’ yapıldı. Yakalanan, tutuklanan ‘vatan kurtarmaca oyunu oynayanların’ geride asıl yaptıkları iş ise; çete, tahsilat ve benzeri yeraltı faaliyetleri. Kendilerini emekli albay diye tanıtanların TSK ile kurumsal hiçbir ilişkisi kalmamış, kimisi yıllar önce ordudan atılmış.

Genelkurmay Başkanı Büyükanıt’ın dün yaptığı ‘özel’ açıklamaya dikkatinizi çekeceğim, diyor ki Sayın Büyükanıt; ‘Çete operasyonlarını izliyorum. Haberlerde bu kişilerden bahsederken, ‘emekli yüzbaşı, emekli binbaşı, emekli albay’ gibi ifadeler kullanılıyor. Adı geçen kişilere bakıyoruz, ordudan tardedilmiş, yani atılmış. Yani TSK ile hiçbir ilişkileri kalmamış. Biz üzerimize düşeni yapıp bu kişileri ihraç etmişiz. Ama hâlâ adları, asker oldukları dönemdeki rütbeleriyle anılıyor. Bu konuda daha dikkatli davranma görevi medyaya düşüyor.’

NEDEN BUNCA ZAMAN YOL VERİLDİ?

Bu vakanın en tuhaf olanı da; vatan kurtarmaca oyunu oynayan sözde vatansever güçlerin ilk faaliyetleşme-dernekleşmeleri 2003 yıllarında başlamış olmasına yani bu adamlar yaklaşık 4 yıldır benzer gölgeli işlerin içinde bulunmalarına rağmen, malum çetelere nedense bunca zamandır hiçbir MALİ TAKİP ya da adli soruşturma-araştırma yapılmamış. Uzağa gitmeyelim, bendeniz yaklaşık 2 yıl önce ‘vatansevercilik’ oyunu oynayan VKGBH’nin acilen incelenmesi gerektiğini bu sütunlarda kaleme almıştım, 08.09.2005 tarihli yazımın ilgili bölümü aktarıyorum;
‘Ve şimdi ŞOK olacaksınız ey okur, VATANSEVER KUVVETLER GÜÇ BİRLİĞİ HAREKETİ. Merkezi ANKARA’da, Dernek Başkanı Taner Ünal. Ünal ve Genel Sekreteri Murat Ilıkan’la dün uzun bir tele-sohbet yaptım, verdikleri bilgiler beni hayretlere düşürdü, son birkaç ay içinde Türkiye çapında tam 40 ilde-90 şube açmışlar, açmaya da devam ediyorlar, ‘ayda yaklaşık 20 şube açıyoruz, 600 bine yakın üye müracatı var’ dedi. Kendisine de söyledim, bana bu rakam oldukça-çook abartılı geldi, 600 bin kişi üye olmak için mi bekliyor?! (Kimi kandırmaya çalışıyorlar?) Başkan Taner Ünal diyor ki ‘vatan hainlerine-işbirlikçilere karşı milli mücadele başlattık. Şu ana kadar evlerimizi satıp 1 trilyon liralık harcama yaparak bu seviyeye geldik (ben ısrarla bu sivil harekatın bütçesini nasıl oluşturduklarını-para kaynaklarını sordum, 1 trilyon liralık harcamanın gerçek kaynağını neden kimse sormuyor) sürekli paneller, toplantılar yapıyoruz. Taner Ünal’a aynı ısrarla ‘siz kime karşı’ MİLLİ MÜCADELE vereceksiniz sorusunu sordum, O da aynı ısrarla, ‘işbirlikçi-hainlere karşı’ dedi ama... Hain tanımlamasına takıldım-ürktüm, itiraf etmeliyim ki son derece çekinceli-şüpheli dinledim, aklımdan geçen tedirginliklerimin nedenini siz anladınız eminim ey anlayışlı okur.

YABANCI İSTİHBARAT PARMAĞI

Şimdi de asıl sorulması gerekenlere bakalım; bu tür organizasyonlarda kullanılan kişilerin psikolojik profilleri adeta klonlaşmış gibi birbirine benziyor; yaralı egoları var yani her an övülmeye ve anılmaya ihtiyaç duyuyorlar, kendilerinin önemli olduğunu hissetmek-onaylanmak istiyorlar, suça eğilimliler, kolay manipüle oluyorlar, biyografileri düşük, peki bu adamları kullanan-yönlendiren ‘yabancı istihbarat servisleri’ olabilir mi? Son yıllarda ‘bu derneklerin farklı kariyerlerdeki yabancılarla (çeşitli kimliklere sahip olan aslında yabancı istihbarat elemanlarıyla) ilişkileri oldu mu? Oldu ise hangi seviyede?
Bizler daima Doğu ve Güneydoğumuzda etnik ayrılıkçı ve radikal dinci yapıların yabancı servisler tarafından kullanıldığını düşündük, bir tarafta ‘karşıyı’ yönlendiren yabancı servisler aynı zamanda ‘ötekileri’de yani ‘vatankurtarmaca oyunu oynayan düşük profilli bu sözde ulusalcıları da’ yönlendirmiş olabilirler mi? Sızmalar nereye-kimlere-hangi dış servislere uzanıyor dersiniz?

İllerin kredi vizyonu açıklandı




Türkiye'de 2011 yılında 691 milyar 469 milyon 25 bin liraya ulaşan toplam nakdi kredilerde bir önceki yola göre en fazla artış Doğu ve Güneydoğu illerinde kaydedildi.

Türkiye'de 2011 yılında 691 milyar 469 milyon 25 bin liraya ulaşan toplam nakdi kredilerde bir önceki yola göre en fazla artış Doğu ve Güneydoğu illerinde kaydedildi. Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu'nun (BDDK) internet sitesinde yer alan Finansal Türkiye haritasındaki verilere göre, nakdi kredi hacmini nüfusa oranla en fazla arttıran şehir 493 milyon 945 bin lirayla Muş oldu. Muş kredi hacmini 306 milyon 895 bin liradan 493 milyon 945 bin çıkardı. Muş'u sırasıyla 755 milyon 962 bin liralık nakdi kredi hacmini 1 milyar 202 milyon 673 bin liraya yükselten Batman, 1 milyar 82 milyon 173 bin liradan 1 milyar 664 milyon 490 bin liraya çıkaran Mardin, 202 milyon903 bin liradan 308 milyon 652 bin liraya çıkaran Hakkari ile 454 milyon 306 bin liradan 679 milyon 894 bin liraya yükselten Bitlis izledi. En az nakdi kredi hacmine sahip il ise kredi hacmi geçtiğimiz yıl 183 milyon 473 bin lira olan bu yıl ise kredi hacmini 250 milyon 457 bin liraya çıkaran Bayburt oldu. Güneydoğu Anadolu Bölgesinde yüksek nakdi kredi hacmiyle en dikkat çeken il yüzde 43'lük artış ile Gaziantep oldu. Gaziantep'te nakdi kredi hacmi 9 milyar 512 milyon 29 bin liradan 13 milyar 604 milyon 116 bin liraya yükseldi. Gaziantep'i
Diyarbakır ve Şırnak'ta da yüzde 41'lik artışla takip etti. İllerin 2011 yılı nakdi kredi rakamları şu şekilde: "Muş 493 milyon 945 bin TL, Hakkari 308 milyon 652 bin TL, Gaziantep 13 milyar 604 milyon 116 bin TL, Batman 1 milyar 202 milyon 673 bin TL, Mardin 1 milyar 664 milyon 490 bin TL, Bitlis 679 milyon 894 bin TL, Kırşehir 1 milyar 126 milyon 534 bin TL, Iğdır 498 milyon 954 bin TL, Osmaniye 1 milyar 830 milyon 309 bin TL, Şırnak 822 milyon 155 Bin TL, Diyarbakır 4 milyar 274 milyon 390 bin TL, Kırklareli 2 milyar 125 milyon 856 bin TL, Ağrı 633 milyon 820 bin TL, Kahramanmaraş 4 milyar 342 milyon 906 bin TL, Malatya 2 milyar 970 milyar 822, Ardahan 319 milyon 185 bin TL, Kilis 320 milyon 11 bin TL, Şanlıurfa 3 milyar 573 milyon 364 bin TL, Erzurum 2 milyar 864 milyon 689 bin TL, Bolu 1 milyar 748 milyon 375 bin TL, Adıyaman 1 milyar 637 milyon 970 bin TL, Niğde 1 milyar 332 milyon 313 bin TL, Elazığ 2 milyar 170 milyon 943 bin TL, Rize 1 milyar 976 milyon 96 bin TL, Kayseri 8 milyar 543 milyon 768 bin TL, Tekirdağ, 5 milyar 924 milyon 217 bin TL, Edirne 2 milyar 736 milyon 183 bin TL, Konya 10 milyar 752 milyon 89 bin TL, Bayburt 250 milyon 457 bin TL, Erzincan 836 milyon 547 bin TL, Bilecik 1 milyar 100 milyon 663 bin TL, Mersin 10 milyar 519 milyon 27 bin TL, Sivas 2 milyar 560 milyon 239 bin TL, Gümüşhane 454 milyon 97 bin TL, Van 1 milyar 720 milyon 372 bin TL, Karaman 1 milyar 236 milyon 321 bin TL, Sinop 854 milyon 466 bin TL, Kastamonu 1 milyar 802 milyon 885 bin TL, Aksaray 1 milyar 384 milyon 856 bin TL, Tunceli 308 milyon 356 bin TL, Bursa 22 milyar 63 milyon 563 bin TL, Adana 15 milyar 64 milyon 396 bin TL, Trabzon 4 milyar 459 milyon 533 bin TL, Sakarya 5 milyar 378 milyon 782 bin TL, Balıkesir 7 milyar 78 milyon 678 bin TL, Kars 898 milyon 777 bin TL, Yozgat 1 milyar 735 milyon 770 bin TL, Yalova 1 milyar 497 milyon 677 bin TL, İzmir 38 milyar 891 milyon 190 bin TL, Isparta 2 milyar 238 milyon 170 bin TL, Kütahya 2 milyar 493 milyon 265 bin TL, Bingöl 448 milyon 658 bin TL, Eskişehir 5 milyar 189 milyon 593 bin TL, Çorum 2 milyar 677 milyon 42 bin TL, Tokat 2 milyar 446 milyon 244 bin TL, Manisa 7 milyar 567 milyon 108 bin TL, Giresun 1 milyar 696 milyon 494 bin TL, Uşak 1 milyar 854 milyon 33 bin TL, Amasya 1 milyar 709 milyon 197 bin TL, Samsun 6 milyar 992 milyon 764 bin TL, Çanakkale 2 milyar 859 milyon 549 bin TL, Bartın 835 milyon 582 bin TL, Ordu 2 milyar 966 milyon 116 bin TL, Antalya 23 milyar 336 milyon 430 bin TL, Muğla 6 milyar 756 milyon 310 bin TL, Kırıkkale 1 milyar 289 milyon 756 bin TL, Afyon 3 milyar 59 milyon 927 bin TL, Artvin 773 milyon 740 bin TL, Nevşehir 1 milyar 413 milyon193 bin TL, Çankırı 829 milyon 336 bin TL, İstanbul 279 milyar 333 milyon 976 bin TL, Hatay 12 milyar 24 milyon 286 bin TL, Düzce 1 milyar 761 milyon 784 bin TL, Burdur 1 milyar 643 milyon 225 bin TL, Aydın 6 milyar 322 milyon 864 bin TL, Denizli 7 milyar 939 milyon 41 bin TL, Ankara 80 milyar 661 milyon 664 bin TL, Siirt 774 milyon 877 bin TL, Karabük 1 milyar 396 milyon 889 bin TL, Kocaeli 15 milyar 635 milyon 565 bin TL ve Zonguldak 3 milyar 966 milyon 602 bin TL. 81 ilin nakdi kredi toplamı 691 milyar469 milyon 25 bin TL." İLLERE GÖRE TAKİPTEKİ ALACAKLAR İllere göre takipteki alacaklarda 8 ilde artış yaşandı. Bu iller sırasıyla; Batman, Siirt, Antalya, Diyarbakır, Mardin, Ankara, Eskişehir ve Şanlıurfa. Takipteki alacaklarda en fazla artışın yaşandığı il yüzde 13,25'lik oranla Şanlıurfa. En fazla azalışın olduğu il ise yüzde 23,02'lik düşüşle Niğde oldu. Niğde'yi Nevşehir, Ardahan, Bingöl ve Rize takip etti. Ayrıca, 81 ilin 2011 yılındaki takipteki alacak miktarı toplamı 18 milyar 711 milyon 224 bin TL olarak açıklandı.

TÜRK BOĞAZLARI TEHLİKEDE




Rus petrollerinin sevkiyatı konusunda yaşanan aksaklıklar dış basında giderek daha sık yer alıyor. Novorossisk’ten Akdeniz limanlarına petrol taşıyan büyük tonajlı tankerlerin büyük kayba uğradıkları ifade edilen haberlerde, zararın en büyük gerekçesi olarak VTS gösteriliyor. VTS, güvenli gemi geçişine elektronik kontrol imkânı sağlayan Türk Boğazları Gemi Trafik Hizmetleri Projesi...
Boğazlar fizikî özelliklerinin daha fazla trafiği ve yükü karşılayabilecek durumda olmadığı için Boğazlardaki gemi trafiğinin daha sıkı bir şekilde kontrol edilmesi gerekiyor. Buradaki amaç Rusya’nın ekonomik çıkarlarını engellemek değil, Hazar bölgesi petrolünün Boğazlar üzerinden nakli sırasında kaynaklanabilecek "felâket riskini" azaltmak. Bu amaçla yapılacak her türlü düzenleme sadece İstanbul ve Türkiye için değil tüm Karadeniz Havzası ve Dünya için hayatî bir önem taşıyor.
Herhangi bir şekilde Türk Boğazlarının fizikî kapasitesinin zorlanması ve riskin yükseltilmeye çalışılması, gerek İstanbul gerekse bu su yolunu kullanan ülkeler için büyük bir faciaya yol açacak. Boğazların günlerce süren bir faciadan dolayı kapalı kalması, kapasitenin artırılmasını isteyen ülkelerin rafinerilerinin kapılarına kilit vurmasına da neden olacak gelişmeleri de beraberinde getirir.
Zaman içerisinde, ticarî yük taşıyan gemilerin sayılarında ve boyutlarında kaydedilen gelişmenin yarattığı deniz trafiği yoğunluğu, Türk Boğazlarının mevcut coğrafî ve fizikî kısıtlamaları nedeniyle hem İstanbul hem de Boğazlar için giderek daha büyük bir tehlike arz etmeye başladı. Bir diğer deyişle, Türk Boğazları gemi trafiğine doygun hale geldi ve içinden çıkılamaz bir trafik kargaşası ile karşı karşıya kaldı.
Tehlikeli yük taşıyan gemilerin İstanbul Boğazı’nda neden olacağı kazalar ve yangınlar, Boğazın kıyısında bulunan, en önemli kültür mirası olarak tanımlanan yalıların yok olmasına, Marmara ve Karadeniz’de geri döndürülemez çevre zararlarının meydana gelmesine de neden olabilecek boyutlarda.
Bu çerçevede; Türk Hükûmeti, Türk Boğazlarından geçen her türlü ticarî gemiye keyfi bir uygulama sonucu sınırlama koyma niyetinde olmadığı gibi, Türkiye’nin bu konuda ortaya attığı temel şart, Uluslararası Denizcilik Örgütü tarafından belirlenen kurallar çerçevesinde Boğazlardan geçiş yapan tehlikeli yük taşıyan tankerlerin güvenlik ve emniyet kurallarına azamî derecede uyması zorunluluğunu getirmekte.
Şimdi soruyoruz...
Petrol satıcılarının gelirini azaltmamak uğruna, insanların en doğal yaşama hakkına tecavüz niteliğini taşıyan denizlere yönelik tehdidi hiçe saymak, ne derece insanlıkla bağdaşır bir hareket tarzıdır?...

Türkiye 3 yılda çipli kimliğe kavuşuyor Türkiye 3 yılda çipli kimliğe kavuşuyor Türkiye 3 yılda çipli kimliğe kavuşuyor




Geri sayım başladı. İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin 'Pilot uygulama tamam. Nüfusun tümü 3 yıl içinde yeni kimliğe sahip olacak' dedi. Ayrıca tüm acil hatlar da 112 olarak tek numaraya dönüşecek.

ANKARA - İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin, valiler toplantısında yürüttükleri projelere ilişkin şu bilgileri verdi:

Türkiye Cumhuriyeti Kimlik Kartı Projesi'nde pilot il olarak Bolu seçildi. Bu ilde 220 bin kişiye yeni kimlik kartları dağıtılarak, bu kartlarla yapılabilecek işlemler gözden geçirildi. Üç sene içinde proje tamamlanmış ve yeni kimlikler dağıtılmış olacak.

KİMLİKTE PARMAK İZİ

Yeni kimlik kartları TÜBİTAK tarafından geliştirildi. Nüfus cüzdanının yanı sıra, sağlık karnesi, ehliyet ve vergi kimlik kartı olarak da kullanılabilecek. 10 yıllık kullanım ömrüne sahip kartlarda milli işletim sistemine sahip çip bulunuyor. Vatandaşın parmak izinin de yer aldığı dijital kimlik kartıyla, 6 haneden oluşan şifreyle işlem yapılacak. Yeni kimlik kartı, sigortadaki kaçakların önlenmesinin yanı sıra, sağlık karnesinin mükerrer kullanımı gibi sıkıntıların da önüne geçilmesini sağlayacak.

BÜTÜN ACİL NUMARALAR 112

112 Acil Çağrı Merkezleri Projesi'yle aralarında 110 İtfaiye, 112 Hızır Acil Yardım, 155 Polis İmdat, 156 Jandarma İmdat gibi acil numaraların tamamı '112' hattında toplanacak. 81 ilde acil çağrı merkezleri kurulacak. Pilot iller olarak belirlenen Antalya ve Isparta'da çalışmalar tamamlandı. Proje kademeli olarak ülke geneline yaygınlaştırılacak. 11 ilde daha merkezlerin yapımı tamamlandı ve bu yıl projenin faaliyete geçmesi planlanıyor. 28 ile ise ödenek gönderildi.


CIA Tayyip Erdoğan’a iki yıl ömür biçti




CIA'nın gölgesi olarak bilinen Amerikan düşünce kuruluşu Stratfor'un yazışmalarında Başbakan Tayyip Erdoğan'ın sağlık durumuyla ilgili önemli bir iddia ortaya atıldı.

Türkiye'de "Faruk Demir" adlı kaynağından aldığı istihbaratı değerlendiren Stratfor, doktorlarının Erdoğan’a iki yıl ömür biçtiğini yazdı. Aynı mesajda, ayrıca Türkiye'nin Suriye'de bir iç savaş çıkarmaya çalıştığı belirtildi. Öte yandan, Startfor'la enerji alanında danışmanlık yaptığını doğrulayan Faruk Demir, metinde geçen ifadeleri kabul etmedi.

Wikileaks'in açıkladığı Stratfor'a ait yazışmalarda Başbakan Erdoğan'ın sağlık durumuyla iglili ciddi bir iddia gündeme getirildi. "TR325” koduyla numaralandırılan Faruk Demir isimli bir kaynağın verdiği istihbarata göre, doktorlar Tayyip Erdoğan'a iki yıl ömür biçti.
Kendini Milli Güvenlik Kurulu’nun eski bir üyesi ve Erdoğan’ın enerji konularındaki danışmanı olarak tanıtan Faruk Demir, bilgiyi Erdoğan'ın ameliyatını gerçekleştiren Profesör Doktor Dursun Buğra'ya dayandırdı. Faruk Demir'le konuşan Stratfor elemanı aldığı bigileri merkeze e-postayla gönderdi.

TR325’in iş ortağının eski bir sınıf arkadaşı, Erdoğan’ın geçirdiği son ameliyatı yapan ekibin başındaki cerrahmış. Bu cerrah Erdoğan’ın kolon kanseri olduğunu, ancak metastas yapıp yapmadığını görmek için gerekli olan ikinci biyopsi sonuçlarını henüz görmediklerini söyledi. Son ameliyatta, Erdoğan’ın kalın bağırsağından 20 santimetre kesmişler.
Erdoğan'ın 26 Kasım'da geçirdiği ilk ameliyatın ardından geçilen e-postada, doktorların Erdoğan'ın sağlığı hakkındaki tahmini aktarıldı.

Erdoğan bir süre için seyahat edemeyecek ve en az iki-üç ay boyunca yanında bir kolonoskopi torbası taşıması gerekecek. Ancak prognoz (hastalığın gidişatına ilişkin öngörü) pek iyi görünmüyor. Cerrah, Erdoğan’ın iki yılı kaldığı tahmininde bulunduklarını söylemiş.
Startfor'un kaynağı, mesajında, ilk ameliyattan sonra AKP içerisinde yaşanan çatışmaya dair de önemli bilgiler verdi.

Bunun AKP içinde büyük çatlaklara yol açması yüksek ihtimal. Gül’ün fazla bir desteği yok. Davutoğlu herkesin onun altını oymaya çalıştığı konusunda paranoyak. Erdoğan’ın kime güvendiğini sorduğumda, iki isim zikredildi –Ali Babacan (Başbakan Yardımcısı) ve Taner Yıldız (Enerji Bakanı.)

Stratfor'a geçilen mesajda, TR325, Türkiye'nin Suriye’deki planının iç savaş üzerine odaklandığını açıklıyor. Kaynak, Türkiye'nin Hür Suriye Ordusu'na eğitim, silah ve destek sağladığını belirtiyor. İki ülkenin "özel operasyon güçlerini" gayrıresmi olarak Suriye'de görevlendirdiğini anlatıyor. Faruk Demir isimli kaynak, Suriye'de iki ay içinde şiddetin tırmanacağını ve bunun için çalıştıklarını aktarıyor.

Erdoğan'ın ameliyatını gerçekleştiren ekibin başındaki Dursun Buğra ise iddiayı yalanladı. Erdoğan hakkındaki iddiayı gündeme getirdiği öne sürülen Faruk Demir, Stratfor'la çalıştığını doğruladı. Sadece enerji konularında danışmanlık çalışması yaptığını belirten Demir, "enerji politikaları dışındaki analzilerle ilgim yoktur" dedi.

Suçluyu Esad'a neden teslim ettin?





Yeni MİT yasası ilk kez Hatay'da gözaltına alınan MİT mensubu Ö. S. için uygulandı. Başbakan Tayyip Erdoğan, Özgür Suriye Ordusu'nun kurucusu albay Hüseyin Harmuş ve binbaşı Mustafa Kassum'u Suriye'ye teslim eden MİT mensubu için soruşturma izni verdi.


MİT yasasında yapılan değişikliğin ilk uygulaması gerçekleşti. Başbakan Erdoğan, MİT mensuplarına yönelik Hatay'daki operasyonda gözaltına alınan MİT mensubu Ö.S. için soruşturma izni verdi.


Adana Özel Yetkili Savcılığı Ö.S.'nin soruşturulması için Başbakanlıktan izin istedi. Başbakan Erdoğan da, savcılığın bu talebine olumlu yanıt verdi.

Hatay Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü ekipleri, 10 Şubat’ta Ö.S. ile birlikte 4 kişiyi gözaltına almıştı. Ö.S.'nin Albay Harmuş olayındaki rolü nedeniyle MİT'le ilişiği de kesilmişti.

Ö.S., Hatay'ın Altınözü Kampı'nda kalan Özgür Suriye Ordusu'nun kurucusu Albay Hüseyin Harmuş ve Binbaşı Mustafa Kassum'u Suriye'ye teslim etmekle suçlanıyor.



Şair Uzman Jandarmadan İkinci Şiir. (Hak arayışı Uzman Jandarmayı Şair Yaptı)

Türkiye cumhuriyeti sınırları içerisinde uzman jandarmalarla ilgili haberleri  okumayan kalmamıştır muhtemelen. Astsubaylarla ...