9 Nisan 2012 Pazartesi

Yakalanan PKK'lıdan çıkan belgeler şok etti!


Terör örgütünün Nevruz kutlamalarına, “Zerdüştlük inancı” diye büyük önem verdiği; halkı bu kutlamalara “Zerdüştlüğü yaşatalım” diye davet ettiği ortaya çıktı. ...


Terör örgütünün Nevruz kutlamalarına “Zerdüştlük inancı” diye büyük önem verdiği; insanları Nevruz eylemlerine “Zerdüştlüğü yaşatma” iddiasıyla davet ettiği ortaya çıktı.

Akit'ten Fatih Akkaya'nın haberine göre, 1 Mart 2012 günü İstanbul Sütlüce'de meydana gelen patlamadan hemen sonra yakalanan PKK'lı terörist Mehmet Kurt'un üzerinde örgütün eğitim belgelerinin çıktığı öğrenildi. Bu şok eğitim belgelerine ulaşıldı.

İSLAMİYET AŞAĞILANIYOR

El yazısı ile yazılan notlarda Zerdüştlük ve Nevruz ile ilgili çok ilginç ifadeler yer alıyor. Notlarda İslamiyet dini hakaretlerle sürekli aşağılanırken, Kürtlerin asıl dininin Zerdüştlük olduğu ispat edilmeye çalışılıyor.

ATEŞ KUTSAL KABUL EDİLİYOR

Notlarda, Nevruz kutlamalarının Zerdüştlük dininin öğretilerinden olan “ateşin kutsal kabul edilmesi ve taşıdığı diğer simgelerle paralellik gösterdiği” anlatılıyor.

“NEVRUZ'U KUTLAMAMIZ ZERDÜŞTLÜK'TEN GELİR”

Teröristin üzerinden çıkan notlardan, PKK'lılara “İslamiyet baskıcı bir dindir. Kürtlerin dini Zerdüştlüktür ve Nevruz'u kutlamamız Zerdüştlük dininden gelir” dersinin verildiği anlaşılıyor.

İŞTE O SKANDAL İFADELER

“(...) İslamiyetin baskıcı ve inkarcı yaklaşımına karşı ayaklanan Hürremiler, Karmatiler, Aleviler vb. inanç ve hareketler Zerdüşt öğretisini kendisine esas alıp rehber yapmışlardır. (...) günümüzde hala Zerdüşt inancının etkileri yoğun olarak görülmektedir. En belirgin örnek olarak ateşin kutsal kabul edilmesini ve Newroz Bayramını örnek olarak gösterebiliriz. (...) Zerdüşt öğretisinin direniş, kurtuluş ve özgürlüğü temsil eden olguları bağrında taşıması ve bu olguların bileşkesi olan Newroz Bayramını Kürtlerin 2600 yılı aşkın süredir büyük bir coşku ve heyecanla kutlamasının nedeni Kürt Halkının Zerdüşt inancını bir anlamda hala sürdürmesi anlamına gelir.”

8 Nisan 2012 Pazar

Mü'min İnsan İçin Tevbe İstiğfarın Önemi


  

İstiğfar etmek, (estağfirullah) demektir. Tevbe, haram işledikten sonra, pişman olup, Allahü teâlâdan korkmak, bir daha yapmamaya azmetmek, karar vermektir. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Tevbe, günahtan sonra o günahı bir daha yapmamaktır.) [İ.Ahmed]

Günahtan hemen sonra tevbe etmek farzdır. Tevbeyi geciktirmek de büyük günahtır. Bunun için de, ayrıca tevbe etmek gerekir. Kur'an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
(Allah'a tevbe edin!) [Nur 31]
(Allahü teâlâ, tevbe edenleri sever.) [Bekara 222]
(Allah'a tevbe-i nasuh yapınız!) [Tahrim 8]

Nasuh kelimesine 23 mana verilmiştir. Bunlardan en meşhuru günahlara pişman olup, istiğfar etmek ve bir daha işlememeye karar vermektir. Nasuh tevbesinin ne olduğunu soran zata Peygamber efendimiz buyurdu ki:
(Tevbe-i nasuh, günahkârın işlediği günahtan pişman olması, Allahü teâlâdan mağfiret dilemesi, bir daha böyle bir günah işlememesi demektir.) [Beyheki]

İstiğfarın fazileti çok fazladır. Kur'an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
(İstiğfar okuyun, imdadınıza yetişirim.) [Hud 52]

Pişman olan affedilir
Hadis-i şeriflerde de buyuruldu ki:
(Allahü teâlâ, günah işleyip pişman olanı, istiğfar etmeden önce affeder.) [Taberani]

(Küçük günahlarda ısrar edilirse küçük kalmaz. Büyük günahlara istiğfar edilirse büyük kalmaz.) [Deylemi]
(İstiğfar eden, günde 70 defa aynı günahı işlese ısrar etmiş sayılmaz.) [Tirmizi]
(Günde 70 defa istiğfar edenin, 700 günahı affolur.) [Beyheki]

(İstiğfara devam edeni, Allahü teâlâ, dertlerden, sıkıntılardan kurtarır. Ummadığı yerden rızıklandırır.) [Nesai]

(Bir mümin günah işleyince, melek üç saat bekler, eğer o kimse istiğfar ederse, o günahı yazmaz.) [Hakim]

(Günahınız çok olup göklere kadar ulaşsa, pişman olunca, Allahü teâlâ, tevbenizi kabul eder.) [İbni Mace]

(Günahlar kalbi paslandırır, karartır. Kalblerin cilası ise istiğfardır.) [Beyheki]
(Derdinizi ve devasını bildireyim. Derdiniz, günahlar, devası da istiğfardır.) [Hakim]

(Bir günahkâr, istiğfar eder, sonra bu günahı tekrar yapar, sonra istiğfar eder. Üçüncüde yine yapar, yine tevbe ve istiğfar ederse, dördüncü defa yapınca, büyük günah yazılır.) [Deylemi]

(Tevbe eden günah işlememiş gibi olur.) [İbni Mace]
(Günaha devam edip, dili ile istiğfar eden, Rabbi ile alay etmiş sayılır.) [Beyheki]
(Herkes günah işler. Fakat günahkârların en iyisi tevbe edendir.) [Hakim]

(Günahına pişman olup abdest alıp, namaz kılanı ve günahı için istiğfar edeni, Allahü teâlâ affeder.) [Nesai]

(Kıyamette, amel defterinde çok istiğfar bulunana müjdeler olsun!) [Beyheki]

(Elinizden geldiği kadar çok istiğfar edin. Çünkü Allah katında kurtuluşunuza bundan daha iyi vesile olacak ve Allahü teâlânın bundan daha çok sevdiği bir şey yoktur.) [Hakim]

Tevbe edebilmek, Hak teâlânın büyük nimetlerinden biridir. Günah işleme korkusu ile tevbeyi asla geciktirmemelidir! Çünkü, hadis-i şerifte (Sonra yaparım diyenler helak oldu) buyuruldu. Yani tevbeyi ve diğer iyi işleri geciktirenler, bu günün işini yarına bırakanlar, aldandı, ziyan etti. (İ.Gazali)

Günah, kulun yanında küçük ve kıymetsiz görününce, Allahü teâlâ katında büyük olur. Kul küçük günahı büyük görünce, o günah Allahü teâlânın katında küçülür. Mümin, iman ve marifetiyle küçük günahları da büyük görür. Her günah işleyişte kalbi sızlar. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Mümin, günahını dağ gibi görüp, üstüne düşeceğinden korkar. Münafık ise, burnunun üzerine konan ve hemen uçacak sinek gibi görür.) [Buhari]

..Susmak; eylemsiz ve durağan bir edim gibi görünse de her susku bir şey anlatır yine de
ve her suskunun bir nedeni vardır
ve her susku içinde pek çok sesi hapseden sessiz bir "eylem "dir…



Dinimizde Kadın ve İnanç




     Hamd, ancak ilahi kelamında : “(Ey hainleri müdafaa edenler) işte siz dünya hayatı uğruna onları tuttunuz, onları savundunuz. Ya kıyamet günü Allah onları azabına uğratırken kendileri için kim savaşacak ve kendilerine kim vekil olacak.”diye buyuran BİR ve VAR olan yüce ALLAH’a mahsustur. Salat ve selam “kim cenk etmeyerek ve nefsinde cenk için arzu taşımaksızın ölürse nifakın bir şubesi (dalı) üzerine ölür.” Sözü ile biz ümmetini uyaran Hazreti Muhammed Mustafa (s.a.s.)’in, onun temiz soyundan gelenlerin ve bir musibete uğradıklarında “Biz ancak Hakk’ın kuluyuz ve yine onun yüce huzurlarına döneceğiz” diyen sevdalı gönüllerin üzerine olsun:
Kıymetli gönüller bu kutlu vatan toprakları üzerinde hasbel kader yaşayan, aydın olarak da etiket kazanan ve bizler için kutsal ne varsa , aslanın avı ile oynadığı gibi bu kutlu milletin değerleri ile oynayan sözde aydın özde satılmış olan bir zümrenin suistimal ettikleri bir konuyu dilimiz döndüğünce sizlerle paylaşmaya çalışacağız..
Bu kutlu Millet tarih sahnesinde yerini aldığı günden itibaren , Yüce yaradanın insan oğluna eşrefi mahluk yani en şerefli varlık olarak yüklediği idealler ile kök saldı inadına dünya denen tarlada. Hakk’ın sevdalarına yapışarak hakkın karşısında olan kim olursa onunla da cenk meydanlarında hesaplaşmayı uygun görmüştür her zaman. Hakk için halkın yanında diz vurmuştur sır ile bu inanç ve sevda at sürdürdü bozkırlar da birileri tarafından nasıl yok edebilirim hesabı yapılmıştır. güzide milletin içine ekilen nifak tohumları zaman zaman boy vermeye çalışmıştır amma ve lakin boyun gösterdikleri an boyunsuz kalmayada mahküm edilmişlerdir herzaman Her devrin kendine göre satılmışı olmuştur elbet bundan sonrada olacak bunun da bilinci ile İslam’a acık acık savaş açamayan bazı zavallılar, çirkin emellerine inanmış samimi Müslüman için her zaman baş tacı olan kadının haklarını savunmak adına salyalarını akıtıyorlar. Müslüman Türk milletinin üzerine
Ammare adında oğlu olduğundan, Ümmü Ammare diye çağrılan, Kab kızı Nesibe, geçmişte aldığı büyük bir yaranın, omuzun da ki izini hikaye ediyordu. Resul-i Ekrem (s.a.v) zamanını idrak etmemiş veya o vakitte küçük olan kadınlar, özellikle genç kızlar ve kadınlar, zaman zaman Nesibe’nin, omuzun da ki çukuru görüyorlar ve merakla ondan, yaralanmasına sebep olan o korkunç macerayı soruyorlardı ve Uhud sahnesinde vuku bulan ilginç hikayesini, şahsen kendi ağzından, dinlemek istiyorlardı. Nesibe, Uhud denilen yerde kocası ve iki oğluyla birlikte, omuz omuza savaşarak

Resul-i Ekrem (s.a.v)’i müdafaa edeceklerini, hiç bir zaman düşünmemişti. O sadece, savaş meydanındaki yaralılara su ulaştırmak için bir su kırbasını yüklenmişti ve yaralıların yaralarını bağlamak için yanında kumaştan hazırladığı bir miktar da band getirmişti. O gün, bu iki işten başka üçüncü bir iş de, yapacağını ummuyordu. Müslümanlar savaş başlangıcında, sayı bakımından çok değildiler ve yeterli teçhizatları da yoktu. İlkin düşmanı büyük bir yenilgiye uğrattılar. Düşman kaçtı ve meydanı boşalttı. Fakat uzun sürmedi ki “Aynen” tepesindeki gözcülerden, bir kaç tanesi vazifelerinde gaflete düştüler. Düşman bu fırsattan yararlanarak geriden döndü ve gece baskını yaptı. Durum değişti ve Resul-i Ekrem (s.a.v)’den, uzakta kalan Müslümanların çoğu dağıldılar. Nesibe, vaziyeti bu şekilde görünce, su kırbasını yere bıraktı ve eline de bir kılıç aldı.
Kah kılıçtan faydalanıyordu, kah ok ve yaydan. Sonra kaçmakta olan bir adamın kalkanını aldı ve ondan faydalanmak istedi. Bir an düşman askerlerinden birinin “Muhammed nerede? Muhammed nerede?” diye bağırdığını gördü. Nesibe hemen, oraya gitti ve ona, birkaç darbe indirdi. O adam, üstünde iki zırh giymiş olduğu için, Nesibe’nin vurduğu onca darbeler tesir etmedi. Buna karşılık adam Nesibe’nin savunmasız omuzuna öyle bir darbe vurdu ki, tedavisi bir sene sürdü. Resul-i Ekrem (s.a.a), Nesibe’nin omuzundan fışkıran kanları görünce Nesibe’nin oğullarından birine seslendi ve “çabuk annenin yarasını sar” buyurdu. O da annesinin yarasını sardı. Nesibe tekrar, savaş meydanında, işiyle meşgul oldu.
Bu arada Nesibe, oğullarından birinin, yaralandığını gördü, hemen yaralıların yarasını sarmak için, yanında getirdiği bantları çıkarıp oğlunun yarasını sardı. Resul-i Ekrem (s.a.v) seyrediyordu ve bu kadının mertliğini gördükçe gülümsüyordu. Nesibe oğlunun yarasını sardıktan sonra, ona “çocuğum çabuk kalk ve savaşmaya hazırlan” dedi. Bu söz, henüz Nasibe’nin ağzındaydı ki, Resul-i Ekrem (s.a.a), Nesibe’ye bir şahsı göstererek, “çocuğuna vuran budur” dedi. Nesibe, o adama bir aslan gibi saldırdı, kılıçla onun baldırına, öyle bir vurdu ki, adam yere düştü. Resul-i Ekrem (s.a.v): “İntikamını iyi aldın. Allah’a şükür ki sana zaferi bağışladı ve gözünü aydınlattı.” buyurdu.
Müslümanlardan, bir çoğu, şehit oldu, bir çoğu da yaralandı. Nesibe pek çok yara almıştı, sağ kalmasına fazla ümit yoktu.

Uhud vakıasından sonra, Resul-i Ekrem (s.a.v) düşmanın vaziyetinden emin olmak için, ara vermeden, Hamra ül-Esed’e hareket etmeleri için, emir verdi. Ordu safları hareket etti. Nasibe de aynı durumunda, hareket etmek istedi. Fakat ağır yaralar onun gitmesine izin vermedi. Resul-i Ekrem (s.a.a), Hamra ül-Esed’den dönünce kendi evine gitmeden önce, Nesibe’nin ne durumda olduğunu sormak için birini gönderdi. Onun sağ olduğu haberini verdiler. Resul-i Ekrem (s.a.a), bu haberden çok mutlu oldu ve sevindi.

İSLÂM DINININ EN ÖN SAFINDA GÖZÜKENLERIN İÇ DURUMU




Yâsin Sûre-i şerif’inin 21. Âyet-i kerime’sinde şöyle buyuruluyor:
“Sizden hiçbir ücret istemeyenlere uyun. Onlar doğru yoldadırlar.” (Yâsin: 21)
Bu Âyet-i kerime mucibince para toplayanların doğru yolda olmadığını Cenâb-ı Hakk bildirdiği halde, ya doğru yolda imiş gibi göstermek isteyenlerin durumu ne olacak?
Bu Âyet-i kerime bir berzahtır. Binaenaleyh kim ki para topluyorsa doğru yolda olmadığını bu Âyet-i kerime beyan eder.
Bu para toplayanlar, bu Âyet-i kerime’ye iman etmiş değillerdir. İman edenlere ise bu Âyet-i kerime kâfidir. Çünkü hepsi eğri yoldalar, hepsi soyuyor, yoluyorlar.
Diğer bir Âyet-i kerime’de şöyle buyuruluyor:
“Resulüm! Onlara de ki: ‘Ben sizden bir ücret istersem eğer, o ücret sizin olsun. Benim ücretim Allah’a âittir. O herşeye şâhiddir.” (Sebe: 47)

Ve fakat, dini dünyaya âlet edenler, sofrada yemek için dâvet ederler ve orada halkı kaz gibi yolarlar, soyarlar. Bunu, her bölücü yapıyor.

Cemiyet içinde utandırarak evini, arabasını, parasını, elindeki avucundakini alırlar. Senet imza ettirirler. Oturduğu evi, bindiği arabasını, icra yolu ile alırlar. Hepsi faizle iştigal ederler.
Kimisi banka kurar, küfrünü açık ilân eder. Kimisi vaaz vereceğiz diye, gelenleri soyarlar.
Resulullah Aleyhisselâm, din-i İslâm’ı tebliğ ederdi. Onlar da kendi dinlerini, partilerini tebliğ ediyorlar. Çarşıda, pazarda, Arafat’ta, Kâbe’de, Medine-i münevvere’de evden eve gezerler, her çadıra girerler. Kendi din ve partilerini bahis edip, para toplarlar. Allah-u Teâlâ para istemeyi yasakladığı gibi, aynı zamanda bu paralar nereye harcanıyor? Hem istiyorlar, hem de zekât ve fitre diye toplanan paralar fakire ulaştırılmıyor. Oysa talebelerden de para alınıyor. Hem de kendilerini müslüman imiş gibi göstermek isterler.
Kim ki bunların toplantısına dahil olursa, bunlara para verirse;
“Fasığa ikram eden İslâmiyet’in yıkılmasına yardım etmiş olur.” (Münâvi)
Hadis-i şerif’i mucibince İslâm dininin yıkılmasına yardım etmiş sayılır.
Hadis-i şerif’te:
“Onların dinleri para olacak.” buyuruluyor. (Münâvi)
O ise koyun postuna bürünüp dini dünyaya alet ediyorlar. Oysa din-i İslâm ile hiçbir ilgilerinin olmadığını yukarıdaki Âyet-i kerime’ler ile açıkladık.
“Ahir zamanda öyle kimseler türeyecektir ki, bunlar dinlerini dünyalığa âlet edeceklerdir. İnsanlara karşı koyun postuna bürünmüş gibi yumuşak ve güzel huylu görünürler. Dilleri şekerden bile tatlıdır, amma kalpleri kurt gönlü gibidir.
Aziz ve Celil olan Allah-u Teâlâ (bu gibi kimseler için) şöyle buyuruyor:
‘Bunlar acaba benim sonsuz affediciliğime mi güveniyorlar, yoksa bana karşı meydan mı okuyorlar? Ululuğum hakkı için, onlara öyle ağır bir musibet vereceğim ki aralarında bulunan yumuşak başlılar şaşakalacaklardır.” (Tirmizî)
Koyun postuna bürünüp halkı soyanlara sen müslüman der misin? Sen de onlardan mısın?
Bunlar mümin midir? Kâfir midir? Kararını kendin ver. Bu Âyet-i kerime’lere bak. Bunların icraatlarına bak, kararını kendin ver.



7 Nisan 2012 Cumartesi

İnternetten Pornografik materyal,resim,vb.indirmek ve bulundurmak suç mudur?




Dünyanın belki de en yaygın ve gelişmiş sektörlerinden olan porno sektörü de, bilişim teknolojilerinin gelişmesi ile hızla büyümektedir. İnternet ve diğer elektronik iletişim araçlarının hızlı ve kolay ulaşılabilir olması sebebi ile de en büyük pazarı bilişim sektöründe bulmaktadır. Ancak, insanların temel içgüdülerinden gelen merak duygusu sonucunda bir çoğu ücretsiz olan pornografik içeriğin bilinçsizce indirilmesi veya görüntülenmesi bazen sorunlar yaratabilmektedir.
Ülkemizde, her türlü pornografik yayın yasaktır. Yasağın kapsamı salt bulundurma için geçerli olmayıp, ortalıkta açıkça el değiştirmesidir. Bunlara özel izinle yayınlanan dergiler ve filmler dâhil değildir. Ancak, internette rahatça ulaşılabilen ve pornografik materyal içeren sitelerin Türkiye’de yayın yapması Ceza kanunumuza göre suç olarak düzenlenmiştir.
Bu tür yayın yapan sitelerde, özellikle kategorilere ayrılmış içeriklerde Türk Ceza Kanunu’nca indirilmesi ve bulundurulması açıkça suç sayılan içeriklere de rastlanmaktadır. Bunların başında; içeriğinde ”hayvan”ların kullanıldığı ve şiddet içeren pornografik resim, söz ve videolar bulunmaktadır. Bu tarz içeriğin bulundurulması ve indirilmesi dahi suçtur, bulunduran veya indiren kişiye 1 yıldan 5 yıla kadar hapis cezası ve para cezası öngörülmüştür. Yine, Lolita, Liseli, Teenage gibi tanımlarla yer alan, yaşça küçük olan ya da o şekilde izlenim verilen içeriklerin bulundurulması, dağıtılması ve paylaşılması 2 Yıldan 5 Yıla kadar hapis cezası ve para cezasını gerektirmektedir.
Liseli, Teenage, Lolita gibi kavramlar, her ne kadar insanların aklına 3 – 5 yaşındaki çocukları getirmese de bu kavramların ifade ettiği kişiler yetişkin olmayan kişilerdir. Ülkemizde bu yaş sınırı 18’dir ve 18 yaş altında kalan kişiler Türk Ceza Kanunu’nun 6/b maddesinde “Çocuk “ olarak nitelendirilmektedir. Bu sebeple 3 Yaşında olan bir çocuğun pornografik görüntülerinin bulundurulması, indirilmesi, dağıtılması ile 17 yaşındaki bir çocuğun pornografik görüntülerinin bulundurulması, dağıtılması ve indirilmesi arasında herhangi bir fark yoktur. Bu suç, 18 yaşına gelmemiş her çocuğu kapsamaktadır.
Bu suçu işleyen ve tıpta “pedofili” olarak nitelendirilen insanlar dışında, sadece merak yüzünden ya da indirilen içeriğin kontrol edilmemesinden dolayı birçok kullanıcı farkında olmadan suç işlemiş olmaktadır.
Çocukların cinsel istismarı ile Çocuk pornografisi birbirine karıştırılmamalıdır. Her ne kadar pornografik görüntülerde çocukla ilişkiye giren kişinin suçu istismar ya da başka bir suçu oluşturuyor olsa da; bu görüntüleri indiren, bulunduran ve dağıtan insanların suçu “çocuk pornografisi “ altında değerlendirilmektedir ve 2 yıldan 5 yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılmaktadır.
Bu noktada akıllara gelen ilk sorulardan biri, görüntülerde bulunan kişilerin yetişkin olmasına rağmen, daha genç imajı verilmek için okul kıyafetleri ile ya da imaj değiştirerek ergin olmayan imajı verilmesi halinde suçun işlenmiş olup olmayacağıdır. Ya da tam tersi, çocuk olmasına rağmen yetişkin imajı verilen içeriklerin bulundurulmasının veya indirilmesinin suç olup olmayacağıdır. Bizce, bunlardan hiç biri suçun oluşmasına engel değildir. Bazı ülke kanunlarında ve Avrupa Siber Suçlar Sözleşmesi’nde bu suçun oluşması için bizzat çocukların kullanılması gerekmemektedir, hatta “anime” şeklinde çizgi filmler ya da çocukları çağrıştıran görüntüler de suç olarak tanımlanmıştır.
Görüldüğü üzere, İnternet kullanıcısını ilgilendiren en önemli husus “Çocuk” kavramı ve yaş unsurudur.
1-Çocuk Pornosu Kavramının tanımlanması
Çocuk pornografisi kavramı ile ilgili olarak birçok tanımlama yapılmıştır. Çocuk haklarını korumaya yönelik Birleşmiş Milletler tarafından oluşturulan Çocuk hakları Sözleşmesine (UN 1989) ek olarak, üye devletler arasında 25.05.2000 de imzalanan protokolde çocuk pornografisi, ‘’Çocuğun gerçekte veya taklit sureti ile bariz cinsel faaliyetlerde bulunur şekilde herhangi bir yolla teşhir edilmesi veya çocuğun cinsel uzuvlarının ağırlıklı olarak cinsel amaç güden bir şekilde gösterilmesidir.’’ şeklinde tanımlamıştır.
Avrupa Konseyi’nce hazırlanıp 45 ülke tarafından imzalanan Avrupa Siber Suçlar Sözleşmesi’nde ise çocuk pornografisi “bir çocuğun cinsel olarak kullanılmasını, küçük gibi görünen kişinin cinsel olarak kullanılmasını, bir küçüğü temsil eden gerçekçi bir imajın cinsel içerikli olarak kullanılmasını görsel olarak içeren pornografik materyaldir.’’ şeklinde tanımlamıştır.
2-Çocuk Pornografisinde Yaş unsuru
Ceza Kanununun 6. Maddesinin 1 Fıkrasının b bendine göre, çocuk deyiminden henüz 18 yasını doldurmamış kişi anlaşılmaktadır. Bazı ülkelerde, cinsel olgunlaşmaya bağlı olarak, bu yaş sınırı 12 ve 15 yaş olarak kabul edilirken, bazı ülkelerde ise 17 – 18 yaşına kadar varmaktadır. Bazı ülkelerde ise yaş tanımlaması yapılmamış olup, ergenliğine henüz girmemiş olan herkes çocuk olarak kabul edilmiştir.
Hukuki düzenlemelere bakıldığında Türk Medeni Kanunu’ndaki ve Ceza Kanunu’ndaki korumaya yönelik yaş sınırı farklıdır. Evlenme yaşı ile cinsel erginlik yaşlarının farklı olarak düzenlendiği Medeni Kanun’da asgari evlilik yaşı 17 iken Ceza Kanunu’nda cinsel yetişkinlik açısından 18 yaş sınır kabul edilmektedir. Cinsel yetişkinlik yaşı Amerika’da ve Norveç’te 16, Polonya’da 15, Kanada’da 14, Japonya’da 13’tür.
Sonuç olarak, ülkemizde her türlü Pornografik yayının internet üzerinden yapılması suçtur. Yetişin içerikli pornografik görüntülerin sadece bulundurulması suç olmasa da, şiddet içeren, çocukları gösteren, hayvanları kullanan pornografik içerikler Ceza Kanunu’na göre suç kabul edilmektedir. Her ülkenin yasaları farklı olduğundan sınırlandırmalar da buna göre yapılmaktadır. Ancak bu içeriklerin yabancı ülkeden yayın yapan bir siteden indirilmesi ve bulundurulması, bizim ülkemizde suç olduğu gerçeğini ortadan kaldırmamaktadır. Bu sebeple ağır yaptırımlara maruz kalmamak için güvenli sitelerden içerik indirilmeli ve indirilmeden önce içeriğin ne olduğu mutlaka kontrol edilmelidir. İçeriği kontrol edilmeden veya güvenilir olmayan sitelerden indirilen pornografik içerikler suç içerebilir ve kullanıcılar kendisini birden bire mahkeme önünde bulabilir.

Bilgisayar Dünyası,Sosyal Ağlar ve Bilişim Suçları




 İnternetin kitlesel olarak kullanılmaya başlandığı 1990’lı yıllarda internet kullanıcıları , sadece değişik sitelerdeki içeriklere (yazı , fotoğraf vb.) erişebiliyor fakat kendi içeriklerini internette yayınlayamıyordu. Yakın tarihte son nesil internet teknolojisi olan Web 2.0 ile bu da gerçekleşti ve artık internet kullanıcıları içeriklerini kolayca internette paylaşabilir hale geldiler. Ancak Web 2.0 ‘a damgasını vuran siteler kanımca sosyal ağlar oldu. Çünkü internet kullanıcıları resimlerini , sevdikleri müzik parçalarını , videolarını kendi arkadaşları ile paylaşıyorlar. İstedikleri bir konuda grup kurabilmek , beğendiği bir dizinin fragmanını profiline eklemek , arkadaşlarını sosyal ağ sitesinden takip edebilmek çok cazip.

 Ancak sosyal ağların çok kolay ihlal edilebilecek yasal çizgilerinin olduğu da bir gerçek. Bu yazımızda Türkiye’de sayıları 20 milyona yaklaşan sosyal ağ kullanıcılarını bilişim suçlarına karşı uyarma görevimizi yerine getiriyoruz.

 Eğer sosyal ağlara girdiğiniz bilgisayarı başkaları ile ortak kullanılıyorsanız ve bilgisayar başına oturduğunuzda bir başka kullanıcının sosyal ağ oturumu açık ise kapatmalısınız. Çünkü bu oturumu kapatmayıp izinsiz şekilde o oturuma devam etmeniz Türk Ceza Kanunu – TCK 243/1 kapsamında “Bilişim Sistemine Girme ve Kalmaya Devam Etme” suçunu oluşturacaktır. Sözkonusu maddeye göre “Bir bilişim sisteminin bütününe veya bir kısmına , hukuka aykırı olarak giren ve orada kalmaya devam eden kimseye bir yıla kadar hapis veya adli para cezası verilir.” Yine bu suçu oluşturacak bir başka durum da bilgisayarı ortak kullandığınız diğer kişinin şifresi ile izinsiz olarak sosyal ağ sitesine giriş yapılması halidir.

 Eğer sosyal ağ oturumunuza izinsiz erişip , sosyal ağ bilgilerinizde değişiklik yapılmış veya bir kısım bilgiler (veriler) yok olmuş olabilir. Buna örnek olarak profil resminizin silinmesi veya duvarınıza yeni bir video eklenmesi olarbilir. İşte bu fiili işleyen kişi TCK 244/2 gereğince altı aydan üç yıla kadar hapis cezasına çarptırılabilecektir.

 Eğer sosyal ağ oturumunuza izinsiz giren kişi aynı zamanda sizin arkadaşlarınıza gönderdiğiniz veya onlardan gelen mesajlarınızı da okuduysa “Haberleşmenin Gizliliğini İhlal Suçu” işlenmiş olacak ve bu fiili işleyen kişi 1 yıldan 3 yıla kadar hapis cezasına çarptırılabilecektir. Eğer sosyal ağ oturumunuza izinsiz giren kişi , mesajlarınızı okumakla kalmaz bir de  bu mesajları arkadaşlarınıza gönderirse “Haberleşmenin Gizliliğini İfşa Etme Suçu” gerçekleşecek ve bu hareket 1 yıldan 3 yıla kadar cezalandırılacaktır.


Bir başka ihtimal ise sosyal ağ hesabınızın bir başkası tarafından ve sizden izin alınmadan silinmiş olmasıdır. Bu ihtimali dikkate alan TCK 244/1 maddesi “Bilişim Sistemini Engelleme veya Bozma Suçunu” düzenlemiş ve Bir bilişim sisteminin işleyişini engelleyen veya bozan kişi, bir yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır demiştir.Sosyal ağ hesabınızın izniniz dışında bir başkası tarafından silinmiş olması aynı zamanda altı aydan 2 yıla kadar ceza verilebilecek olan “Haberleşmenin Engellenmesi suçunu da oluşturacaktır.


Şayet yukarıda bahsettiğimiz suçlar bir kamu kurum veya kuruluşu aleyhine işlenirse TCK 244/3 gereğince verilecek ceza yarı oranında arttırılacaktır. Buna örnek olarak bu tip suçlar twitter hesabı bulunan TC Dışişleri Bakanlığı aleyhine işlenirse fiilin cezası ½ oranında arttırılacaktır.

Görüldüğü üzere sosyal ağlarda kullanıcı bir anda mağdur olabilmektedir. Bu tür mağduriyetler yaşamamak için sosyal ağ oturumunuza izinsiz erişimi engellemede için alınacak en sağlamtedbirler , sosyal ağ sitesine  giriş yaparken “Oturumumu sürekli açık tut” seçeneğinin işaretlenmemesi ve şifrelerinizin en az altı ayda birgüvenli bir şifre ile değiştirilmesidir ve kapsamlı bir anti virüs internet güvenlik programı kullanılmasıdır. Tabi ki bu kadar önemli bilgilerinizi koruyan sosyal ağ şifrenizi de kimseyle kesinlikle paylaşmayınız.



1 Nisan 2012 Pazar

Silinmeyen Dosyaları Silme Tekniği


Windows XP de güvenli kip kullanmadan kendi kullanıcınız üzerinden dosyaları silebilirsiniz.

Bazen güvenli kipde bile silinemeyen dosyalar için de bu yöntemi kullanabilirsiniz.




 Silinemeyen klasörümüzü gördük.Artık işleme başlıyabiliriz.Resimleri sırasıyla ve dikkatlice takip edin tüm resimler üzerinde açıklamaları bulunmaktadır.











  






9 adımda silemiyeceğiniz dosya veya klasör yok. Bu işlemler Sistem dosyaları dahil tüm dosyalar silinebilir.

Not: Bilgisiz ve deneyimsiz kullanıcılar bilgisayarı iyi bilmeyen arkadaşlar bu yöntemi kullanmaları çeşitli sıkıntılar doğurur.Bilgisayarı iyi bilmiyen arkadaşların kesinlikle kullanmamasını öneririm,lütfen bilen birinden yardım isteyiniz.

Şair Uzman Jandarmadan İkinci Şiir. (Hak arayışı Uzman Jandarmayı Şair Yaptı)

Türkiye cumhuriyeti sınırları içerisinde uzman jandarmalarla ilgili haberleri  okumayan kalmamıştır muhtemelen. Astsubaylarla ...