22 Aralık 2011 Perşembe

Ermenistan ve Paris'i şok edecek karar



Meksika Kongresi Ermenistan'ı ve Paris'i şok edecek bir karar kabul etti.
Güncelleme:22 Aralık 2011 15:23
Fransa Meclisi'nin 'sözde Ermeni soykırımı iddialarını inkâr edenlere hapis cezası öneren' yasa tasarısını kabul etmeye çalıştığı bir sırada Meksika Kongresi Ermenistan'ı ve Paris'i şok edecek bir karar kabul etti.

Soykırım teklifi geçti

Meksika Kongresi, silahlı Ermeni güçlerinin Azerbaycan'ın Hocalı kentinde yaptıkları katliamı kınayan bir karar kabul etti. Meksika,'Hocalı katliamını', 'soykırım' niteliğinde değerlendirdi.

Azeri Apa Ajansı tarafından Azerbaycan Dışişleri Bakanlığı'na dayandırılarak verilen haberde, Meksika Kongresi'nin, 'Ermenilerin Azerbaycan'ın topraklarının yüzde 20'sini hala işgal altında tuttuğu, bir milyona yakın insanın mülteci durumunda olduğu, taraflar arasında ateşkes olmasına rağmen Ermenistan'ın bunun ihlal ettiği ve Azeri halkına hala zarar verdiği' şeklinde bir kınama metnini kabul ettiği belirtildi.

Meksika Kongresi kınamasında, Ermeni silahlı kuvvetlerince kategorik olarak yapılan işgalde özellikle Hocalı'da işlenen katliamın soykırım niteliğinde olduğunu vurgulandı.

Ayrıca Meksika'nın, Ermeni hükümetinden, Birleşmiş Milletler kararları çerçevesinde işgal ettiği Azeri topraklarından askerlerini çekmesini istediği de aktarıldı.

26 Şubat 1992 yılında Ermeniler tarafından 83'ü çocuk ve 106'si kadın olmak üzere toplam 613 kişi Hocalı'da öldürülmüştü. Bölgede bin 275 Azeri vatandaşı kişi esir düşmüş ve 150 kişi ise hala kayıp.

11 Aralık 2011 Pazar

DÜNYA BASINI VAN DEPREMİNİ BÖYLE DUYURDU




Van'da meydana gelen deprem dünya basınında geniş yer bulurken, bir çok ülkenin saygın gazeteleri AA'nın haberleri ve fotoğrafları ile manşetten duyurdu.

ANKARA - Depremin hemen ardından bölgeye ulaşan muhabir, foto muhabiri ve kameramanlardan oluşan 15 kişilik AA ekibinin haber, fotoğraf ve görüntüleri, dünya basınında yer aldı.
Bu arada deprem bölgesindeki sıcak gelişmeler ve kurtarma çalışmalarına ilişkin görüntüler de Van'daki AA naklen yayın aracı tarafından, ulusal ve uluslararası televizyonlarda canlı olarak ekranlara yansıdı.
İngiliz Guardian gazetesi hem ilk sayfasında hem de iç sayfalarında, AA muhabiri Ali İhsan Öztürk'ün depremle ilgili fotoğraflarını yayımladı.
Öztürk'ün göçükten kurtarılan iki kadının yer aldığı fotoğrafı bir çok İngiliz gazetesinde de geniş yer buldu.
Guardian'ın yanı sıra Times, Daily Telegraph, Independent ve Financial Times gazeteler de haberlerinde bölgede bulunan AA muhabirlerinin çektiği fotoğrafları geniş şekilde kullandı.
-Çin-
Depremin meydana gelmesinin ardından Çin'in resmi ajansı Şinhua gelişmeleri flaş haberlerle abonelerine haberine duyururken, Çin resmi televizyonu ve birçok ulusal kanal da depremi ilk haber olarak yayımladı.
Gazetelerde, depremin boyutları, ölü sayıları ve tahminlere ilişkin bilgiler yer alırken, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan başta olmak üzere bölgeye giden yetkililerin ağzından bilgiler verildi.
Çin'deki birçok gazete AA'nın haberlerini ve fotoğraflarını manşetten tam sayfa olarak yayımlayarak kamuoyuna duyururken, birçok internet sitesi oluşturdukları foto galerilerle depremin boyutlarını yansıtmaya çalıştı.
Haberlerde Türkiye'de geçmişte yaşanan depremler ve bilançolarına dair geniş bilgiler de yer aldı.
Çin'in büyük gazeteleri Halkın Günlüğü ve China Daily gazeteleri başta olmak üzere Şangay Sabah Postası, Gençlik Günlüğü ve Global Times gibi birçok basın kuruluşu AA'nın haber ve fotoğraflarıyla gelişmeleri manşete taşıdı.
Çin yönetimi bugün yaptığı açıklamada Çin yönetimi Van'da meydana gelen depremden dolayı her türlü yardımı sağlamaya hazır olduklarını açıklamış ve Başbakan Erdoğan'a başsağlığı mesajı göndermişti.
-Lübnan-
Lübnan'da yayınlanan Daily Star gazetesi birinci sayfasından fotoğraflı olarak verdiği haberde depremdeki kurtarma çalışmalarını aktarırken, çok sayıda insanın yıkılan binaların enkazı altında kaldığı belirtti.
Arapça yayınlanan Safir gazetesi ise birinci sayfasından verdiği haberde ölü sayısının artmasından endişe edildiğini bildirdi. Haberde, Van'daki 7.2 şiddetindeki depremin Van ve Erciş'te büyük hasara neden olduğu, kurtarma çalışmalarının hemen başladığını vurgulandı.
Nahar gazetesi de birinci sayfadan aktardığı haberde Türkiye'nin doğusunu vuran depremde, 'ölü sayısının artmasından endişe edildiği' başlığını kullandı.
Al Hayat gazetesi 'Türkiye'deki depremde yaklaşık bin kişinin hayatını kaybettiğinden endişe ediliyor' başlığıyla, ajanslardan aldığı haberleri birinci sayfasından duyurdu.
Lübnan televizyonları da depremle ilgili gelişmeler haber bültenlerinde geniş olarak yer aldı.
-İtalya-
İtalya'nın önde gelen gazeteleri depremi AA'nın bölgeden çektiği fotoğraflarla sundu.
Corriere della Sera gazetesi Van'daki depremi 'Deprem Türkiye'yi yıktı' başlığıyla duyurdu. La Repubblica gazetesi ise Türkiye'deki depreme 2 sayfa yer ayırdı. Depreme geniş yer veren bir başka gazete ise La Stampa oldu.
-ABD-
ABD'nin New York Times (NYT) ve Wall Street Journal (WSJ) gazeteleri internet sayfalarında Van'daki depreme ilişkin gelişmeleri ilk sayfasından duyurdu.
AA muhabirlerinin felaket bölgesinde çektikleri fotoğrafları da kullanan ABD gazeteleri Van depremine geniş yer ayırdı.
-Almanya-
Van'daki depreme ilişkin AA'nın fotoğrafları Alman basınında da geniş şekilde yer aldı.
'B.Z' gazetesi haberine 'Şiddetli deprem Türkiye'yi sarstı' başlığını atarken, Bild gazetesi birinci sayfadan verdiği haberde AA muhabiri Ali İhsan Öztürk'ün çektiği fotoğrafı kullandı. Gazetenin iç sayfalarında da AA'nın bölgeden çektiği çok sayıda fotoğrafa yer verildi.
Die Welt gazetesi haberinde 'Yardıma ihtiyacımız var' başlığını kullandı. Frankfurter Allgemeine Zeitung ve Frankfurter Rundschau gazeteleri de depremle ilgili haberlerde AA fotoğraflarını ön plana çıkardı.
-İran-
İran'daki televizyonlar ve haber ajanslarının yanı sıra gazeteler de Van'daki depreme geniş yer verdi.
Günlük gazetelerin tamamına yakını Van'da dün meydana gelen 7,2 büyüklüğündeki depremi AA'nın fotoğraf ve haberlerini kullanarak okuyucularına duyurdu.
Gazeteler depremin merkez üssü, büyüklüğü, ölü ve yaralı sayısı ile arama kurtarma çalışmalarını manşetten ve ilk sayfadan verdi.
İran'da çıkan günlük bazı gazeteler depreme ilişkin haberleri şu şekilde verdi:
Merdom Salari: İlk sayfadan fotoğraflı olarak verdiği haberinde ölü ve yaralı sayısının bini bulabileceğini yazdı.
Bamdad: Manşetten verilen haberde, Van'da çok sayıda binanın yıkıldığı, binlerce kişinin ölmüş ya da yaralanmış olabileceği belirtildi. Haberde, çok sayıda kişinin de enkaz altından yaralı olarak çıkarıldığı bilgisine yer verildi.
Cam-e Cem: Depremi ilk sayfadan verdiği haberde kurtarma çalışmalarının sürdüğünü okuyucularına duyurdu.
İran: İlk sayfadan verdiği haberinde ölü sayısının bini bulabileceği tahmininde bulunuldu.
İttilaat: 'Binlerce ölü' başlığıyla haberi manşetten veren gazete depremin İran'ın sınırdaki bölgelerinde de hissedildiğini, Çaldıran kentinde onlarca binanın hasar gördüğünü yazdı.
Cumhur-i İslami: Birinci sayfadan verdiği haberinde Türkiye'deki uzmanlarının depremin neden olabileceği can kaybı ve yaralı sayısına ilişkin tahminlerini okuyucularına duyurdu. Haberde ölü saysının 500 ila 1000 arasında tahmin edildiği belirtildi.
Horasan: Ölü ve yaralı saysının bini geçebileceğini ilk sayfadan okuyucularına duyurdu.
-İsrail-
İsrail'deki yazılı ve görsel basın da depreme geniş yer verirken, İbranice ve İngilizce gazeteler fotoğraf ve haberlerle gelişmeleri okuyucularına yansıttı.
İbranice Maariv, Yedioth ve Haaretz gazeteleri, depremi birinci sayfadan fotoğraflı olarak verdi. Filistin'de yayımlanan El Kudüs gazetesinde de Van depremini ilk sayfasından bildirdi.
Maariv, Türkiye'deki depremde ölü sayısının bini aşacağından endişe edildiğini bildirirken, İsrail'in yardım önerdiğini ancak Ankara'nın bunu reddettiğini belirtti.
Maariv'e göre 7'yi aşkın büyüklükteki deprem, Tel Aviv'deki yüksek binaların üst katlarında da hissedildi.
Yedioth Ahranot ise 'Türkiye: 'Teşekkürler, kendimiz hallederiz' dedi' başlığının kullandı. Gazete haberinde İsrailli üst düzey makamların depremden sonra yardım önerdiğini ancak Türkiye'nin bunu reddettiğini ifade etti.
Haaretz gazetesi de Ankara'nın ölümcül depremden sonra İsrail ve uluslararası yardım önerilerini geri çevirdiği başlığıyla, Türkiye'nin doğusunu sarsan 7.2 büyüklüğündeki depremde bin dolayında kişinin ölmüş olmasından korkulduğu kaydetti.
Globes, yüzlerce insanın enkaz altında olduğunu belirtip, ölü sayısının 217'ye çıktını duyurdu. Globes'da, İsrail Savunma Bakanı Ehud Barak'ın televizyonlarda yayımlanan açıklamalarına atıfta bulunularak, İsrail'in mümkün olan her türlü yardımı yapmaya hazır olduğunu ve depremden hemen sonra yardım önerildiğini söylediği aktarıldı.
İsrailli yaygın haber siteleri Walla ve Nana da depremin ardından Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın felaket bölgesine gidip, incelemeler yaptığını kaydetti.
Kanal 2 televizyonu, Türkiye'nin depremin ardından çeşitli ülkelerden gelen tüm yardım önerilerini geri çevirdiğini belirtirken, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'nun ilgili tüm kurum ve kuruluşlara Türkiye'ye yardım önermeleri konusunda talimat verdiğini duyurdu.
Haberde ayrıca Netanyahu'nun komşuların birbirine böyle davranmaları gerektiğini, bir kaç yıl önceki Türkiye depreminde kendilerinin de böyle yaptığını, Karmel yangını sırasında Türkiye'nin iki uçak göndererek aynı şekilde davrandığını söylediği kaydedildi.
İsrail devlet ve ordu radyoları da depremin yarattığı can kaybı, kurtarma çalışmaları ve İsrail'in yardım önerisiyle ilgili haberleri benzer cümlelerle aktardı.
Öte yandan Ynet haber sitesi, Türkiye'nin yardım önerisini nazikçe reddetmesine rağmen, 'Onlarca İsrailli gönüllünün Türkiye'ye hareket etmek oradaki arkadaşlarından telefon beklediğini' aktardı.
Ynet'de bir Türk Dışişleri yetkilisinin İsrail'in yardım teklifinin kabul edilmemesinin iki ülke arasındaki halihazırdaki siyasi anlaşmazlıkla bir ilgisi bulunmadığını, İsrail'in yanı sıra diğer yardım öneren ülkelere de aynı cevabın verildiğini söylediği kaydedildi.
Filistin'de yayımlanan El Kuds gazetesi de Türkiye'deki deprem haberini, ilk sayfadan bir fotoğrafla okuyucularına aktardı.
-Belçika-
Belçika'da Fransızca ve Hollandaca yayımlanan gazetelerin tamamına yakını deprem haberini manşette veya ilk sayfalarından AA'nın fotoğraflarıyla birlikte verdi.
Fransızca yayımlanan gazetelerden Le Soir, 'Van'a yardım yağıyor' başlığını kullanırken, İsrail dahil biçok ülkenin 1999'dan bu yana en ağır deprem felaketini yaşayan Türkiye'ye yardıma hazır olduğunu duyurdu.
Derniere Heure gazetesi, 'Türkiye 7,3'le yıkıldı' başlıklı haberinde, depremin hemen ardından Başbakan Recep Tayyip Erdoğan başta olmak üzere yetkililerin bölgeye gittiğini, Kızılay'ın tüm imkanlarını seferber ettiğini ve Türk Silahlı Kuvvetleri'nin de yardım çalışmalarına katıldığını aktardı.
L'Avenir gazetesi, 'Şiddetli bir deprem doğuyu yerle bir etti' başlığını kullanarak, ölü sayısının 500 ila 1000 arasında beklendiğini bildirdi.
Hollandaca yayımlanan Het Laatste Nieuws ise ayrıntılı deprem haberinde, Türkiye'nin kar yağmadan enkaz altında kalan yaralıları bulmayı umduğunu yazdı.
De Morgen gazetesi, 'Türkiye'nin doğusundaki deprem yüzlerce can aldı' başlığıyla verdiği haberinde, enkaz altında kalanların soğuk bir gecenin ardından canlı çıkarılamayacağından endişe edildiğini bildirdi. Depremin Ermenistan ve İran'da da hissedildiğini yazan gazete, felaketin hemen ardından yardım malzemelerinin bölgeye taşınmaya başlandığını ve dış dünyadan birçok yardım teklifi geldiğini aktardı.
Het Nieuwsblad gazetesi, depremde ölü sayısının bine yaklaşabileceği tahminine yer verirken, Türkiye'nin birçok kez büyük deprem tecrübesi yaşadığını hatırlattı.
Bu arada Belçika'daki birçok Türk sivil toplum kuruluşu, deprem felaketi nedeniyle yardım kampanyası başlattı.
-Japonya-
Japon medyası da gazete ve televizyonlarıyla Türkiye'de yaşanan depremi kamuoyuna duyurdu.
Japonya'nın birçok gazetesi Van'daki depremin şiddeti ve ölü sayısı ile ilgili tahminler başta olmak üzere bölge hakkında çeşitli haberler yayımladı.
Başbakan Erdoğan'ın deprem bölgesine gittiğini aktaran gazeteler, yıkılan binaların enkazlarında askerlerin de arama kurtarma çalışmalarına başladığını anlattı.
Yomiuri Shimbun gazetesi manşetten gördüğü haberinde, Türkiye'de yaşayan bir Japon ile yaptığı röportaja yer verirken, Norika Vatanuma adlı Japon'un 'Sanki kendi ülkemde olmuş gibi hissediyorum' sözlerine yer verdi.
Gazetede ayrıca Türkiye'nin mart ayında Japonya'da yaşanan deprem felaketinde yaptığı yardımlar ve gönderdiği ekipler hakkında da bilgi verildi.
Ülkede ayrıca Kyodo ajansı, Sankei Shimbun, Mainichi Shimbun ve Yomiuri Shimbun gazeteleri gibi birçok gazete AA'nın servis ettiği fotoğrafları kullandı.
-Bulgaristan-
Bulgar basını, Bulgaristan'da cumhurbaşkanlığı ve yerel seçimlerin yapıldığı günde meydana gelen depremi seçim haberlerinin yanında, manşetlere taşıdı.
Gazeteler, 'Komşu sallandı, biz üzüldük' başlığında birleşirken, felakette en az bin kişinin hayatını kaybettiği tahmininde bulunuldu.
24 Saat gazetesi dış haberler sayfasının tamamını deprem haberine ayırdı. Fotoğraflı haberde, Bulgaristan Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Vesela Çerneva'nın depremde ölü yada yaralılar arasında Bulgaristan vatandaşı olmadığı yönündeki açıklamasına yer verildi.
Ülkenin en yüksek tirajlı gazetesi Trud da, 7.2 şiddetindeki depremin Türkiye'yi yasa boğduğunu yazdı.
Sol görüşlü Duma gazetesi, Türkiye'deki deprem haberinde, ülkenin daha önce yaşadığı büyük deprem felaketlerini de anımsattı.
Vseki den gazetesi, 'Biz seçim yaparken Türkiye'de 1000 komşumuz depremde yaşamını yitirdi' başlığını kullandı.
Standart gazetesi, 'Yer sallandı, 1000 kişiyi öldürdü' diye başlık attı. Deprem haberi, ülkedeki Novinar ve Monitor ile diğer gazetelerde de geniş şekilde yer aldı.
Bulgaristan'daki bir çok radyo, televizyon ve internet siteleri de Van'daki deprem felaketini izleyicilerine detaylı şekilde haber olarak duyuruyor.
-Fransa-
Fransa'nın en büyük gazetelerinden Le Figaro ve Le Parisien, depreme ayırdıkları sayfalarında AA fotoğraflarını kullandı.
Ülkedeki bir çok haber sitesinde de depreme ilişkin gelişmeler AA'nın fotoğraf ve haberleri duyuruldu.

VAN DEPREMİ İSTANBUL'U TETİKLER Mİ?


Deprem uzmanı Prof. Dr. Ahmet Ercan, 7,2 büyüklüğündeki sarsıntıyı değerlendirdi. Prof. Dr. Ercan, şunları söyledi:
"Van'ın deprem çekincesi 7,3, yıkım gücü ise 11. Bugün yaşanan 7,2'lik deprem bu rakama yakın. Deprem, bölgenin olağan depremi. Görüntüleri ilk izlediğimde betonarme bir yapının yıkıldığını gördüm. Bir yıkımın gerçekleşmesi için yıkım gücünün 10 şiddetinde olması gerekir.
Bölgede 15 gün boyunca artçı depremle yaşanabilir. Bu deprem, İstanbul'daki bir depremi tetikler mi? Bu mümkün değildir. Olası deprem beklenen yerler; Tunceli, Muş, Varto, Ağrı, Iğdır, Çaldıran, Hakkari, Elazığ ve Adıyaman.
Van Gölü'nün kenarları yapılaşmaya uygun değildir. Başkale ve Bahçesaray dayanıklıdır; ancak Ahlat ve Çaldıran da kısmen yıkım görülebilir."
7,2 büyüklüğündeki deprem, Cumhuriyet tarihi boyunca Anadolu'da meydana gelen en büyük depremlerden biri olarak kayıtlara geçti.

Ülkemiz, jeolojik açıdan genç bir kara parçası üzerinde yer almaktadır. Bu kara parçası henüz oluşumunu tamamlamadığı için yer kabuğundaki hareketler devam etmekte, fay hatları aktif bir şekilde faaliyetlerini sürdürmektedir...

Dolayısıyla deprem, ülkemizin yadsınamaz bir gerçeğidir. Öyleyse, bu gerçeği biran önce kabullenip, depremle yaşamaya alışmalı, şehirlerimizi bu doğrultuda inşa etmeli, insanlarımızı bilinçlendirmeli ve depremin vereceği zararları önleyici tedbirleri süratle almamız gerekmektedir.
Tarih boyunca ülkemiz topraklarında çok sayıda büyük deprem meydana gelmiş, bunlardan bazıları ciddi hasarlara yol açmıştır. Ancak ecdadımız bunlardan önemli dersler çıkarıp, gerekli tedbirleri almışlar, uygun yapım sistemleriyle şehirleri inşa etmişlerdir. Bugün yaşanan şiddetli depremlerde dahi birkaç yüz yıllık yapıların sapasağlam ayakta kalması bunun apaçık bir göstergesidir. Ancak yakın bir geçmişten itibaren, tarihi yapılar ve doğal çevre katledilerek, bilinçsizce, plansız ve programsız, mimari estetik ve mühendislik desteğinden yoksun, rant esaslı inşa ve şehircilik faaliyetleri artmış, şehirlerimiz deprem, yağmur, kar gibi doğa olaylarının afet boyutuna dönüştüğü merkezler haline gelmiştir.
17 Ağustos 1999 Gölcük Depremi bize ülke olarak depreme ne kadar hazırlıksız olduğumuzu çok ağır bir şekilde ikaz etmişti. Ne var ki aradan geçen bu kadar zaman zarfında arama kurtarma ve enkaz kaldırma konuları haricinde mevcut yapı stoklarının yenilenmesi ve binaların deprem riski dikkate alınarak inşa edilmeleri konularında istenilen seviyeye gelinememiştir.
Yaşanan bu acı tecrübeden önemli dersler çıkarmamız gerekirken, 23 Ekim 2011 tarihinde yaşadığımız Van Depremi, yine aynı acı tabloyu gözler önüne sermiş, yüzlerce insanımız hayatını kaybetmiştir. Hiç olmazsa bu sefer gerekli dersleri alalım ve bundan sonra bu acıları yaşamamak için topyekün bir seferberlik başlatalım.
Ülkemizin aktif deprem kuşağında olduğu ve yıkıcı depremleri sıklıkla yaşadığımız gerçeğini, kabul ederek mevcut bilgi ve teknolojilerin imkanlarıyla desteklenmiş deprem öncesi, deprem anı ve depremden sonrası olmak üzere çok aşamalı planların devreye sokularak depremlerden en az zayiatla (insan kaybı ve ekonomik kayıplar) çıkma yollarının altyapısını oluşturmamız gerekmektedir.
Mimar ve Mühendisler Grubu olarak (mesleki formasyonumuz gereği) yıkılan ve hasar gören binalardaki teknik eksikliklere ve çarpık şehirleşmeye yoğunlaşarak dikkatleri depremde can ve mal kaybını en aza indirecek binalar yapma ve insan ölçekli yaşanabilir yeni şehirler kurma konusuna çekmeye çalıştık.
Van Depremi Tespitleri
Mimar ve Mühendisler Grubu yöneticilerinden oluşan teknik heyet olarak 23 Ekim 2011 tarihinde Van ve çevresinde meydana gelen 7,2 büyüklüğündeki deprem sonrası incelemeler yapmak üzere bölgeye gittik. Jeofizik Mühendisleri Odası Van Şube Başkanı Bedrettin Anaran’ın da iştirak ettiği Van, Erciş ve depremde hasar gören köyleri kapsayan bir inceleme gezisi gerçekleştirdik.
Depremin acı tablosu karşısında, bir nebze olsun üzüntümüzü hafifleten nokta, acil müdahale, arama kurtarma ve yardım konularında, geçmişe göre epeyce mesafe kat ettiğimizi müşahede etmemiz oldu. Deprem sonrası Devletin seferber olması ve anında bölgeye ulaşması, ülkenin dört bir yanından sivil toplum kuruluşları, vakıflar, dernekler ve belediyelerin büyük bir gayretle bölge halkının yaralarını sarmaya çalışmaları, bölgede tesis edilen kardeşlik köprüleri, manzaranın olumlu tarafını teşkil etmektedir.
Diğer taraftan, teknik, şehircilik ve mühendislik alanındaki eksiklikler, deprem öncesi hazırlık amaçlı bir kriz planının olmayışı, deprem sonrası hasar tespit çalışmalarının yetersizliği ve gerekli tedbirlerin alınmayışı sonucunda 10 Kasım’da gerçekleşen 5.6 büyüklüğündeki depremde onlarca kişinin daha hayatını kaybetmesi, ihmalin boyutlarını gözler önüne sermektedir.
Van bölgesiyle ilgili yaptığımız tespitler şunlardır:
Van’da Binalar Neden Yıkıldı?
a) Yıkılan bir binadan aldığımız ve laboratuar ortamında kırılma testi uygulanan beton numune sınıfının C20 olması gerekirken C9 (90 kg/cm2)  çıkması, donatı çap, adet, aralık ve cins tahkiki yaptığımızda ortaya çıkan düşey donatıların nervürsüz (S220) olması,  etriye aralıklarının olması gerekenden fazla olup 30 cm e yakın olması, kolon ve betonarme perdelerin kirişlerle birleştiği noktalarda etriye sıklaştırma yapılmaması bu tür binaların yıkılmasının kaçınılmaz olduğunu açıkça ortaya koymaktadır.
b) Ülkemizde uygulanan Yapı Denetim sisteminin bu bölgede yeni başlamış olması, bu zamandan önceki yapıların denetimi noktasında eksiklik ve boşluğun neticesi olarak yıkım ve hasar oranı artmıştı.
c) Zemin ve jeolojik yapı dikkate alındığında Kuzey Anadolu Fay Hattının bir kolunun üzerinde bulunan Van ve Erciş’in depremsellik kriteri dikkate alınarak hassasiyetli yapılaşma ve depreme hazır bir kent oluşturma beklentisinden uzak deprem bölgesi olmayan diğer illerdeki gibi gelişigüzel denetimsiz ve deprem hesaba katılmadan yapılaşmanın ortaya çıkması sonucu yıkım ve hasar oranı artmıştır. Van ve Erciş’te toptan göçen binaların tamamının çok katlı (5–8 katlı) olması bu tespitimizi güçlendirmektedir.
d)  Günümüz mevzuatı açısından eksiklik olarak görünen Yapı Denetim’e tabi bir bölge olmamış olması veya yeni başlanılan bir sistem olması dışında bir mevzuat eksikliği yoktur. Fakat mevzuatın öngördüğü imar planı, mikro bölgeleme (microzonation), proje ve denetim kriterlerine ilgililerinin uyulmamıştır.
e) Mevzuat öngörse de mühendis, müteahhit, denetim firması, belediye arasında koordinasyonun eksik olması veya hiç olmaması sonucu kalfa veya usta marifetiyle ortaya çıkan inşaatlar, projede mühendislik hizmetini almış olsa bile uygulamada almamıştır.
f) Köylerdeki binalar hiçbir mimarlık ve mühendislik hizmeti almadan kerpiç ve briket gibi bölgede kolay temin edilebilen yapı malzemeleri kullanılarak yığma yapı olarak, yatay ve düşey hatıl gibi herhangi bir bağlantı elemanı olmadan ve mukavemet hesapları dikkate alınmadan yapılmıştır.
g) Deprem bölgesi olmasına rağmen yüksek katlı binalarda bahsi geçen eksiklikler ve hatalar sıklıkla tekrar edilmiştir.
Richter Ölçeği ile 5.6 Büyüklüğündeki 2. Deprem Neden Yıkıma Sebep Oldu?
Daha önce de belirtildiği gibi binalarımızın deprem kuvvetleri karşısında göstermiş olduğu mukavemet gelen deprem yükleri oranında binada kalıcı hasarlar oluşturabilir. Bu şekilde hasar oluşan yapıların kolayca bir sonraki deprem kuvvetleri karşısında göstereceği davranışı tahmin etmek mümkündür.
Eğer hasar taşıyıcı sistemde değil de tuğla ve pencere gibi mimari elemanlarda oluşmuş ise bu elemanlara aktarılan kuvvetin taşıyıcı sistemi örselediği ve bir şekilde sönümlendiğini rahatça söyleyebiliriz. İşte hasar durumu bu şekilde olan ve taşıyıcı sistemde “sorun yok yapı sağlamdır mantığı çok yanlıştır “ve bir defa can kayıpsız atlatılan 7.2 büyüklüğündeki depremin ardından gelen 5.6 lık deprem kuvvetleri (ki normal zamanlarda bu büyüklükteki bir depremin bu kadar hasara sebep olmaması gerekir) artık yapı tarafından sönümlenememekte ve yapı taşıyıcı elemanları sınır değerlerine ulaşan taşıma gücünü bir kademe daha zorlamak zorunda kalarak kırılmaya başlamaktadır. Bu andan sonra donatıda akma gerçekleşecek veya bağıl kuvvet etkisinde betonarmede çatlamalar oluşacak ve bina performans kriterleri çerçevesinde taşıma gücünü kaybedip yıkılacaktır. 5.6 büyüklüğündeki 2. depremin Van Merkez’de sebep olduğu yıkımların ana sebebi yukarıda izaha çalıştığımız yorgun yapı elemanları olmuştur.
Sonuç Ve Önerilerimiz:
İnsan öncelikli emniyetli şehirler kurmalıyız..
a) 2007 Deprem yönetmeliğinin şartlarına, özellikle de beton dayanımı ve etriye, çiroz gibi donatı elemanlarına ait koşullara, tavizsiz uyularak gerekli kontroller yapılmalıdır.
b) 4708 sayılı Yapı Denetim Kanunu kapsamında mevzuatın yeniden gözden geçirilmelidir. Van ve Erciş’te yıkılan binaların ruhsatlı olması yapı denetim mevzuatının boşlukları olduğunu göstermektedir. Yapı denetim kanunu için yeniden yapılması gereken düzenlemeler çerçevesinde belirlenebilecek UYGUN bir yöntemle müteahhit veya yapı sahibinin Yapı Denetim firması ile organik bağının kesilmiş olması ve tarafların işveren-çalışan pozisyonundan çıkarılması gerekmektedir.
Şu anki mevzuat çerçevesinde yapı denetim firması denetim için kendisine ödenmesi gereken tutarı her ne kadar ilgili Belediyeye müteahhit veya yapı sahibi tarafından ödenen miktar olarak Belediyeden iş tamamlanma süreci ile paralel olmak üzere almakta olsa da, proje aşamasında müteahhit veya yapı sahibi yapı denetim firmasını kendisi seçmekte ve bir sonraki işlerini yapabilmek adına yapı denetim firmaları müşterisi konumundaki yapı sahibi veya müteahhidin yanlış veya eksik uygulamalarını düzeltmekte zorlanmaktadır.
c) Deprem sonrası öncelikle ayakta kalmasını istediğimiz Hastane Okul Hükümet Konağı gibi kamu yapılarının temel sistemine (maliyet düşünülmeden) deprem kuvvetini azaltan ve yapının depremde salınmasını engelleyen veya az salınım yapmasına olanak sağlayan deprem sönümleyiciler (izolatörler) konulmalıdır. İlk maliyet yerine deprem sonrası yapacağı hizmet göz önüne alınarak bu tekniğin fizibilitesi yapılmalıdır.
d) Deprem konusu açıldığında öncelikle irdelenmesi gereken kriter olan zemin durumu konusunda Van ve Erciş olmak üzere bölgenin depremselliği ve diri fayları dikkate alındığında diğer illere nazaran özellikle Van Gölü ve çevresi başta olmak üzere mikro bölgeleme haritaları, fay haritaları, jeolojik etütler üzerinde yapılacak çalışmalar neticesinde 1/100.000 lik ten başlayıp büyüyen ölçekte planlar yapılmalıdır.
e) Belediyelerce yapılan imar planlarında her ne kadar zemin ve statik açıdan proje uygunluk gösterse de çok katlı yapılaşma yerine daha az katlı ve bahçeli nizam yapıların ortaya çıkması plan aşamasında ön görülmeli ve teşvik edilmelidir.
Her ne kadar her zemine her bina yapılır denilse de, deprem bölgesinde maliyetler ve kullanım amaçları düşünüldüğünde gereksiz yere gökyüzü ile yarışan binalardan uzak durulmalı ve ticari kaygıların yerini güvenilir konforlu şehirleşme gayreti almalıdır.
Bölgede yaptığımız incelemelerde yapıların ruhsat alma aşamasının çok geç sürdüğü ve bu zaman aralığında yapı sahibinin belediyenin denetimini beklemeksizin hızla binayı yapmaya devam ettiğini duyduk. Bu durumda yapılan yapının denetim adına hiçbir kriteri sağlamamasını anlamak zor olmasa gerek.
Projeler uygun olsa dahi denetim mekanizmasının işlemediği bir bölgede kalfa ve ustanın teknik becerisine emanet edilen yapılarla karşılaşılmaktadır.
Bu sorunun çözümü için, yapı sahibinden belediyeye kadar uzanan geniş bir sorumluluk paylaşımı sonucu herkes üstüne düşen görevi yerine getirmelidir.
f) Köylülerin gerek kendi gerekse hayvanları için yapacağı yapılarla ilgili olarak yerel yönetimler köylere destek mahiyetli sistemi ve yapılış yöntemi tip projeler hususunda destek vermeli, ve bu destek verilirken bölgenin şartları dikkate alınarak yöresel malzemelerin kullanılmasına ve geleneksel köy hayatına müdahale edilmemesine özen gösterilmelidir.
g)  Afet öncesi tedbirler kapsamında, her ilin ve ilçenin yerel yönetimleri, afet anında kullanılmak üzere stoklarında belli sayıda konteynır bulundurmalıdır. Böylece, Van Depreminde şahit olduğumuz gibi, olumsuz hava koşullarında vatandaşların yaşadığı barınma ve ısınma sorunlarının yaşanmasına meydan vermeden, çok hızlı bir şekilde bu ihtiyaç giderilmiş olur.
h) Yapım sisteminde betonarme malzemenin yanı sıra, depremde mukavemeti daha yüksek olan çelik ve ahşap gibi alternatif sistemler de sistemler de kullanılmalıdır
Şehircilik anlayışında yeni yaklaşımlar..
Van Depremi bir kez daha gösterdi ki, hem şehirlerimiz hem de halkımız, başta deprem olmak üzere doğal afetler karşısında son derece hazırlıksız ve savunmasızdır. Her deprem sonrasında ortaya çıkan enkaz görüntüleri ve ciddi can kayıpları hepimizin içini sızlatmaktadır. Bu durumu değiştirebilmemiz için, başta devlet olmak üzere, yerel yönetimlere, mimar ve mühendislere, müteahhitlere ve bütün vatandaşlarımıza büyük vede ciddi sorumluluklar düşmektedir.
Van depremini bir milat kabul ederek aktif deprem kuşağında olan yerleşim yerlerinin (başta İstanbul olmak üzere) depreme hazır hale getirilmesi için gerekli çalışmaların bir an önce başlatılmasının gereğine inanıyoruz.
Van depreminde yaşanan acı kayıpları, depreme dayanıklı yeni mekanlar yapmak ve çarpık ve sağlıksız yapıların kuşattığı şehirlerimizi, insanca yaşayacağımız mekanlara dönüştürmemize temel teşkil edecek bir fırsata çevirmemiz gerekmektedir.
Van depremiyle ülke gündemine gelen başta İstanbul olmak üzere pek çok şehirde başlanan ‘’Kentsel Dönüşüm’’ uygulamalarının sadece deprem odaklı sağlam binalar inşa etmekle sınırlı tutulup, şehirlerin sosyokültürel ve tarihi dokuları da dikkate alınmadan ve dikey büyümeyi esas alan anlayışların şehirlerimizde geri dönüşü olmayan başka bir tahribata yol açacağı aşikardır.
Şehirlerimizi yeniden inşa ederken, sadece deprem odaklı sağlam binalar inşa etmek noktasında yoğunlaşmak, çok dar bir perspektiften olaya bakarak niteliksiz, kimliksiz ve gayriinsanî şehirler ortaya çıkmasına netice verebilir. İnsanları dikey istifleme mantığı, şehirlerimizi ruhsuz beton bloklarına çevirecektir. Bu yüzden şehirleşme konusunu çok kapsamlı bir şekilde ele almak ve bütüncül bir şehircilik anlayışı ortaya koymak gerekmektedir. Şehircilik, çok disiplinli bir alandır. Hem bir bilim hem de bir kültürdür. Sadece mimarlar, mühendisler ve şehir plancılarına bırakılmayacak kadar kapsamlı bir kavramdır. Sağlıklı bir şehir yapılanması için, sosyologları, tarihçileri, çevre bilimcilerini, sivil toplum örgütlerini ve halkı mutlaka bu sürece dahil etmek gerekir. Kentsel dönüşümü ekonomik rant odaklı planlamaktan çıkarıp, insan ve çevre odaklı planlamamız gerekir. İktisadi ve maddi boyutlardan ziyade, inanç, ahlak ve kültürel boyutları ön planda tutan planları hayata geçirmemiz gerekir.

Van Depremi sonrası Sayın Başbakanımızın, “Bu tabloları defaatle yaşamaktansa iktidarı kaybetmek çok daha hayırlıdır” cümlesiyle başlayan kentsel dönüşüm hamlesi, doğru uygulandığında ülkemiz ve şehirlerimiz açısından çok önemli bir fırsattır. Ancak bu zamana kadar yapılan kentsel dönüşüm uygulamalarından önemli dersler çıkarılmalı, yapılan hatalar tekrar edilmemelidir. Son dönemlerde, sağlıksız yapıları dönüştürmek adına yapılan çalışmalarda, mevcut arsalara verilen emsal artışlarıyla, rant odaklı yüksek katlı yapılaşmaya olanak sağlanarak, insan ruhuna ve fıtratına aykırı beton bloklardan oluşan şehir siluetleri ortaya çıkmıştır. Kat sayısı ve bina yüksekliği arttıkça, kalitenin ve modernitenin arttığı gibi yanlış bir algıya düşülmektedir. Şehrin kültürüne, iklimine, doğal şartlarına bakılmaksızın, tüm şehirlerde aynı türden, aynı malzemelerden, aynı mimaride binalar inşa edilmiş, kentsel ve sosyal doku, hızlı bir şekilde dönüştürülmüş ve tahrip edilmiştir.
Şehirlerdeki nüfus yoğunluğu, birçok problemi de beraberinde getirmektedir. Bu problemleri sadece afet zamanlarında değil, günlük yaşantımızda da müşahede ediyoruz. Birim alandaki nüfus yoğunluğu altyapı, ulaşım gibi teknik sorunların yanı sıra, sosyolojik açıdan da önemli sorunlara yol açmaktadır. Bu sebepten, emsal artışı vererek nüfusu daha da yoğunlaştırmak yerine, şehri geniş alanlara yayarak, az katlı ve bahçeli konutlar inşa etmek daha doğru bir yaklaşım olmaktadır.
Her insanın insanca yaşama hakkı vardır. Ülkemiz 780.000 km2’lik alanıyla her ferdinin insanca yaşayabileceği evler ve şehirlerin kurulması için yeterli alana sahiptir. Büyük şehirleri daha da cazip hale getirecek ve nüfusunu artıracak politikalar yerine, Anadolu’nun her bir köşesini cazip hale getirecek politikalar uygulamak Devletimizin en önemli öncelikleri arasında yer almalıdır. Çarpık ve depreme dayanıksız şehirlerimizi dönüştürürken yurdumuzun her bir köşesinde, istihdamı artırmak, nitelikli, yerel mimariyi yansıtan, kimlik sahibi, insani ölçeklerde ve insanca yaşayabileceğimiz huzurlu ve emniyetli yeni şehirler kurmak, dolayısıyla büyük şehirlerimizin yükünü hafifletmek, yoğunluğunu azaltmak ve yaşam kalitesini yükseltmek, kentsel dönüşümün temel gayesi olmalıdır. Kentsel dönüşüm adı altında 2–3 katlı gecekonduları yıkıp yerine 40–50 (!) katlı konut amaçlı kuleler dikmek şehircilik adına işlenebilecek en büyük cinayettir. Bu mantıkla yapılacak kentsel dönüşüm sadece İstanbul’un değil ülkemizin diğer bütün büyük şehirlerinin de hızla ‘’insanları istifleyerek yerleştirme’’ mantığıyla gökdelenler ormanına dönüşmesi demek olacaktır. Bunun da gelecek 75–100 yılımızın geri dönüşümsüz ipotek altına alınması demektir.
İmar faaliyetleri sonucunda belli bir rantın oluşması kaçınılmazdır. Ancak bu rantın, belli arsa sahibi ve müteahhit yerine, kamuya aktarılması da devletin sosyal adalet anlayışının tesisi açısından önemlidir.
Bugün başta büyükşehirlerimiz olmak üzere şehirlerimiz göç, çarpık yapılaşma, trafik vs. pek çok problemlerle karşı karşıyadır. Şehirlerimizin genel görüntüsü ve konutlarımız asgari konfor ve standartlardan uzaktır.
Bu açıdan konut ve şehirleşme meselesi ülkemizin en ciddi meselelerinden biri olarak önümüzdedir.
Kentsel dönüşümü bu bağlamda düşünüp bir oldu bittiye getirmeden şehirlerimizi ve yaşadığımız mekanlarımızı güvenli, insani ölçeklerde, huzurlu, güzel ve estetik olarak yeniden inşa etmek için bir fırsat olarak görmemiz gerekir.

"Van Depremi Sedef Hastalığının Artmasına Neden Olacak"



 Akdeniz Üniversitesi Hastanesi Tıp Fakültesi Deri ve Zührevi Hastalıkları Uzamanı ve Deri ve Zührevi Hastalıları bölümü Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Şahin Yazar, Van'da meydana gelen depremin arından sedef hastalığının artacağını savundu.
Akdeniz Üniversitesi Hastanesi Tıp Fakültesi Deri ve Zührevi Hastalıkları Uzamanı ve Deri ve Zührevi Hastalıları bölümü Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Şahin Yazar, sedef hastalığının Türkiye'de yaygın olduğunu ve sıkıntılı zamanlarda insanlarda artığını söyledi. Sedef hastalığının ülke genelinde yüzde 5 oranda yayıldığını belirten Prof. Dr. Şahin Yazar, "Sedef hastalığı özellikle sıkıntılı durumlarda artar. Sıkıntılı zamanlardan biriside deprem. Türkiye'de yine bir deprem gündemi var.

Sedefin 1999 yılında Marmara depreminde arttığını gördük, şimdi de Van bölgesinde yaşayanlarda sedef yükselecektir. Çünkü insanların elinden bir şey gelmeyen, halledemeyeceği bir durum var" dedi.
Hastalığın belirtisinin saç, diz ve dirseklerde kızarıklık ve kepeklenme ile görüldüğünü ifade eden Prof. Dr. Yazar, "Ruhsal durumla ilgili bir hastalık. Hatta dilde bile yerleşebiliyor. Tırnaklarda görülüyor, çoğunlukla yanlış anlaşılarak mantar tedavisi yapılıyor" dedi.
Hastalığın yüzde 30 oranda aileden, yüzde 70 oranda ise sonradan meydana geldiğini söyleyen Yazar, "Sedef hastalığının olması için iki şart var, birincisi halledemedikleri, çok zorlandıkları sıkıntılarla karşı karşıya kalmaları, ikinci çok hassas ve duyarlı olmaları, sıkıntıları paylaşamamaları, biriktirmeleri. Bu iki olay bir araya geldiğinde sedef hastalığına neden oluyor" diye konuştu.
Hastalığın belli bir yaşı ve cinsi olmadığına da değinen Prof. Dr. Yazar, insanların hastalığın ruhsal ve psikiyatrik tarafıyla yüzleşmek istemediklerini de ifade etti. Prof. Dr. Şahin Yazar konuşmalarına şöyle devam etti:
"İlk ruhsal durumun tedavi olunması gerekiyor. Ama o farklı branşta, psikiyatride tedavi olunduğu için oraya gitmeyi insanlar hoş görmüyor. Psikiyatriye her hangi bir nedenle gidene dengeli gözüyle bakılmıyor ve bunun bir genç kız ve ya erkek olduğunu düşündüğümüzde durum daha da zor hale geliyor."
Sedef hastalığı olan çocuklarda hastalık nedenlerini araştırırken ilginç bulgularla karşılaştıklarını söyleyen Şahin Yazar, "Bunlarda pek enteresan sebepler bulduk, birisinin babası yurt dışında çalışıyordu veya diğerinde anne ve baba ayrılmış, ders yılı içerisinde okulu değişmiş ve bir sıra bunlar gibi sebepleri vardı" dedi.

'DOKTOR BALIKLAR' HİV VE HEPATİT GİBİ BULAŞICI HASTALIKLARI YAYMA TEHLİKESİ TAŞIYOR
İlk defa Sivas'ın Kangal ilçesinin Topardı köyünde bulunan, boyları 3-4 santimetre olan ve Uzakdoğu ülkelerinden ithal edilen "Garra fura" cinsi doktor balıklarının cilt hastalılarına iyi geldiği, ayaktaki ve ellerdeki ölü deriyi temizleyerek mantar ve sedef gibi hastalıkları tedavi ettiği ileri sürülüyordu. Bu balıkların hiçbir hastalıkta doktorluk gibi görevi olmadığını söyleyen Prof. Dr. Yazar, "Doktor olarak bir faydası yok, salgısında, sekresyonunda özel bir madde yok. Sadece insanların ve
doktorların cilt üzerinde istemedikleri bir tabakayı, oluşumu kaldırdığı için doktor balık denmiş" dedi.
Balıkların sadece sedef hastalarının derilerinde bulunan kepeği yediğini söyleyen Yazar, "Balıklı göldeki espri şu. Doktor balıklar ılık suda yaşayan hamsi büyüklüğünde bir balık, maalesef biz pek çok şeye sahip olamadığımız gibi bu balığımıza da sahip olamadık, Türkiye'den Uzak Doğuya, Endonezya'ya Tayland'a, Almanya'ya kavanozlarla alıp götürdüler. Bu ülkenin insanları bu balıkları ayak temizliğinde kullanıyorlar. Bizdeki görevi ise o değildi. Sedef hastalarında kullanılıyordu" dedi.
Doktor balıklara gruplar halinde iki ya da üç gün yem verilmediğini, üçüncü gün ise hastaları havuza alıp balıkları onların üzerine bıraktıklarını ifade eden Yazar, "Balık aç, gidiyor hızla çarpıyor, kepeği yemek için burnuyla vuruyor, neticede hem kepek yerinden ayrılıyor, hem de kanıyor. İşte bu durumda Hepatit B ve HİV bulaşabilir mi evet bulaşır. Kimse bulaşmaz diyemez" dedi.
Sedef hastalığının birçok tedavi yöntemi olduğuna da değinen Prof. Dr. Şahin Yazar, bunu folklorik tedavi yöntemi adlandırdıklarını belirtti. Lokal olduğu ve bir yerel özelliği olduğu için ayrıca o yörenin turizmine, gelirine bir katkı sağladığı için karşı çıkmadıklarını da belirten Yazar, "Hastalar bize oraya gitmenin faydası olur mu şeklinde sorduklarında bizim cevabımız şu oluyor, çok fazla beklentinizi yükseltmemek şartıyla gide bilirsiniz. Çünkü o bölgenin de gelişmesi lazım, oraya da birilerinin
gitmesi lazım" dedi.
Bu yöntemle tedavinin sadece Türkiye'de değil, dünyada da yapıldığına değinen Yazar, "Mesela İsrail de yapıyor. İsrail'in Ölü denizi var, efsanedeki Lut gölü, bizdeki Tuz gölüne benziyor, çok fazla tuz kristalleri var. Onlar da dünyanın her yerindeki Yahudi asıllı sedef hastalarını toplayıp o Lut gölüne götürüyorlar, bir de işin içine inanç giriyor, o suda tuzdan başka bir şey yok, bizimkinde hiç olmazsa balık var" dedi.
Doktor balıkların sadece yörenin turizmine ve gelirine bir katkı sağlayarak fayda verdiğini söyleyen Yazar, "İnsanları o havuzlara grup-grup alıyorlar. Girilen o havuzdaki su her seferinde değişmiyor. Değişip dezenfekte etseler sorun olmaz belki, ama az önce havuza kimin girdiğini bilmiyoruz, belki aralarında HİV, Hepatit hastası vardı" şeklinde konuştu.
Prof. Dr. Yazar, konuşmalarına şöyle devam etti:
"O balıkların bulunduğu havuzlara girmek çok temiz olmayan bir diş hekimine gitmekten daha tehlikeli. Hepatit B, HİV gibi hastalıklar çoğunlukla temiz olmayan dişçilerde bulaşıyor. Bu ondan da tehlikeli, çünkü ılık ve ıslak bir zemin, her zaman bir tehlike var."

Kaynak
http://www.haber3.com/van-depremi-sedef-hastaliginin-artmasina-neden-olacak-1089806h.htm#ixzz1g9jPnaiK

VAN DEPREMİ (AMERİKAN) HAARP ALETİ SALDIRISIMI




Haarp diğer adıyla kıyamet teknolojisi adında bir olay var. Henüz kanıtlanmış birşey değil. Çünkü internette herhangi bir resmi vb. mevcut değil. Kanıtlanamıyor çünkü kimse oraya sokulmuyor. İnternette gördüğün resimlerin hepsi sahte. ABD \ Pentagon’da bulunuyor. Anlayacağınız şekilde anlatacak olursak; bu teknoloji ile iyonosfere belli miktarda watt göndererek, istenilen yerde yapay deprem olması sağlanıyor. Yani anlayacağınız, sizin bizim gibi insanlar sadece aletler sayesinde dünyanın istediği yerinde deprem yaratabiliyor. Bu şu anda dünyada sadece 3 ülkede mevcut. Norveç, Rusya ve ABD… Hepsinin ismi başka ve kanıtlanamayan teknolojiler…
İnternette her deprem sonrası bu haarp denilen teknoloji fikirleri ortaya atılıyor ve ondan kaynaklandığı söyleniyor. Doğru olabilitesi yüksek ancak kanıtlamadığı için bunu düzgün olarak kimseye detaylıca anlatamadığımızdan kimse anlamıyor, anlayamıyor. Bu teknoloji sanıyorum Nicola Tesla tarafından yapılmış bir alet… Alet dediğime bakmayın, 18-20 büyük antenin birleşimiyle oluyor…

Van’da gerçekleşen 7.2′lik deprem bildiğiniz gibi tamda şehit haberlerinin ardından yapılacak operasyonların zamanına denk geldi. Bu size garip veya basit gelebilir ama Türkiye’de gündem çok kolay değişiyor ve değiştirmeyi başardılar da… Van depremi olduktan sonra kim şehitleri andı? kimse… Unutuldu gitti. Sınır ötesi operasyon diye bağıranlar ortadan kayboldu. Çünkü gündem değişti. Elbette bu depremi doğal mı yoksa bu haarp ile mi yapıldı diye araştırma yapan kişilerde var. Ve araştırmalar sonucu gerçekten haarp olduğu anlaşıldı. Youtube gibi birçok video servisine yüklenmesine rağmen, youtube yönetimi tarafından direk olarak silinmekte…
HAARP sisteminin tam olarak çalışmasının 90 yılı aşkın süresi var. Bu sürede birçok deprem oldu ve gerçekten de cihazlar sayesinde kanıtlandı. 19 ağustos depremi de buna örnektir. 1999 depremi kesinlikle doğal bir deprem değildir. HAARP vasıtasıyla yapay deprem oluşturulmuştur. Ancak Van depremi Rusya üzerinde yer alan teknoloji sayesinde saldırı yapılabilmiştir. Bunun internette birçok videosu bulunmaktadır. Youtube videosunu eklemiyorum çünkü sürekli yönetim tarafından silinmekte…

Van depreminden bir gün sonra Kremlin’de Karadeniz donanmasından bir rapor geldi. Raporda Türkiye’nin Kuzey Irak’a girmesine karşılık Amerika Birleşik Devletleri deprem silahlarından birisiyle Türkiye’ye saldırdı.Bu rapora göre Karadeniz ve civarındaki Rus monitor istasyonları son 36 saatte İyonosferde hızlı bir ısınma gözlemlemeye başladılar. Bu ısınma Türkiye’nin doğusunu vuran 7.2 büyüklüğündeki depremden bir kaç saat önce zirveye ulaştı.

23 Ekim 2011 tarihinde bölgede 8 saat boyunca çok yüksek frekanslı bir sinyal tesbit ediliyor. Bunu resimde görebilirsiniz.

İyon seviyesi…
Zaman: 23 ekim 2011
Bölge: Karadeniz bölgesi

Bir gün öncesinde ise;

Saat 12.00 itibariyle, iyonosfer de oluşan ısınma sonucu cihazların algıladığı büyük bir iyon transferi başlıyor..
Aslında yukarıda anlattıklarımız ile resimler birebir tutuyor. Ayrıca daha gerçekçilik açısından, yine yukarda söylediğimiz gibi yapılan videoları izleyin. Van depremi’nin haarp olma ihtimali gün geçtikçe artıyor.

ODTÜ'nün Van Depremi raporu açıklandı!




ODTÜ'nün hazırladığı Van Depremi raporunda yapısal hasarların bina kat sayısıyla olan ilişkisine dikkat çekildi.
Orta Doğu Teknik Üniversitesi Deprem Mühendisliği Araştırma Merkezi (ODTÜ-DMAM) araştırmacılarının, 23 Ekim 2011'de meydana gelen Van Depremi ile ilgili saha çalışması raporu açıklandı. Raporda Van ve Erciş ilçe merkezinde 5-7 katlı betonarme binaların hasar yoğunluğu açısından ağırlığı oluşturduğu belirtilerek, ''Orta yükseklikteki perdesiz betonarme çerçeve sistemlerinin deprem performansı açısından ülkemizde en kırılgan yapı türleri olduğu Van Deprem ile bir kez daha teyid edilmiştir'' değerlendirmesine yer verildi.

Yapılardaki tasarım ve imalat kalitesizliğiyle yapı denetim mekanizmasındaki aksaklıkların etkisine de vurgu yapıldı.

''Van Depremi Sismik ve Yapısal Hasara İlişkin Saha Gözlemleri'' başlıklı rapora göre, 23 Ekim'de meydana gelen 7,2 büyüklüğündeki Van Depremi, 1999 Kocaeli (Mw 7,6) ve Düzce (Mw 7,1) depremleriyle beraber yer ivmesi kayıtları alınmış ülkedeki ilk 3 büyük deprem arasına girdi.

Depremin ardından 25 Ekim'de bölgeye geçen ODTÜ-DMAM, sahada sismik ve yapısal hasara ilişkin çalışma gerçekleştirdi. TMMOB İnşaat Mühendisleri Odasının desteğiyle hazırlanan rapordaki bazı tespitler şöyle:

-Gözlemlenen yapısal hasarlar bina kat sayısıyla ilişkili. Van ve Erciş ilçe merkezlerinde 5-7 katlı betonarme binalar hasar yoğunluğu açısından ağırlığı oluşturuyor. Orta yükseklikteki perdesiz betonarme çerçeve sistemlerinin deprem performansı açısından ülkemizde en kırılgan yapı türleri olduğu Van Depremi ile bir kez daha teyit edilmiştir. Bu durum, özellikle konut olarak kullanılan bu tip yapıların gerekli mühendislik ve kontrol hizmeti alamamasından kaynaklanıyor.


DOLG DUVARLARIN ROLÜ

-İncelenen binaların pek çoğunda tasarım ve detay yetersizliği mevcut. Pek çok yapıda kirişlerin düz donatılarının kolonlardan sıyrıldığı tespit edildi. Bunlar arasında birleşim bölgelerinde etriye sıklaştırması yapılmaması, etriye kollarının serbest uçlarının sadece 90 derece bükülerek kabuk betonu içerisinde bırakılması, düz donatı bindirme boyu yetersizlikleri ve tüm donatıların kat hizasında bindirilmesi gibi hususlar, yıllardır gözlemlenen, önemleri defalarca vurgulanan, ancak uygulamada değiştirilemeyen hususlar.

-Yapılardaki tasarım ve imalat kalitesizliği, yapı denetim mekanizmasının işleyişindeki aksaklıklar, deprem tarafından bir kez daha ortaya çıkarılan önemli unsurlar. Denetlenemeyen ortamlarda yapılan tasarım ve imalat, yapısal hasarın artmasında önemli rol oynamıştır.

-İncelemeler esnasında ortaya çıkan en önemli bulgulardan biri tuğla dolgu duvarların yapı sistemlerinin davranışı üzerinde oynayabildiği belirleyici rolü. Dolgu duvarlar yapıya ciddi rijitlik (kuvvet etkisi altında şeklini değiştirmeyen, formunu koruyan) kazandırmakta olup düzlemleri içinde kaldıkları müddetçe yapının kat ötelemelerini sınırlayabilmektedir. Ancak bazı durumlarda düzlem dışı göçerek bina davranışını ani olarak değiştirebilmektedir.

-Bu bağlamda yeni binalarda dolgu duvar yapımı, montajı ve çerçeve sistemle olan ilişkisi acilen ele alınmalı. Mevcut binalarda ise çerçeve içerisindeki dolgu duvarların düzlem içi ve düzlem dışı davranış etkileşimleri bilimsel çalışmalarla irdelenmeli.

-Yapısal hasarlar içinde kırsal yığma yapılarla ilgili gerçekleştirilen çalışmalarda malzeme dayanımının yetersizliği ve bu tip yapılar için dikkat edilmesi gereken basit yapım kurallarının göz ardı edilmesi, gözlenen hasarın önemli boyutlara ulaşmasında büyük etken olmuştur.

-Kırsal alanda yapılan çalışmalarda Van Depremi sonucu pek çok yerde şev stabilitesi ve sıvılaşma problemleri gözlenmiştir. Bu tip problemlerin gözlendiği sahaların kırsal yerleşim alanlarına yakın olmaları durumunda kırsal bölgelerde belirlenen hasarın artmasına sebep olma ihtimalleri yüksektir. Bu sonuç, kırsal yerleşim bölgelerinin yer seçiminde, depremin neden olabileceği bu tip yüzey deformasyonlarının olabilme ihtimalinin dikkate alınması gerektiğinin bir işaretidir.

KARAYOLUNDA VE SU DAĞITIM ŞEBEKELERİNDE SORUN GÖZLENMEDİ

-Ulaşım, su ve tarihi yapılarda yapılan incelemelerde özellikle bazı köprülerin ve tarihi yapıların deprem etkisi altında zorlandıkları gözlendi.

-Van Depremi sonrası karayolu ulaşımında veya su dağıtım şebekelerinde aksamalar ise ODTÜ-DMAM ekiplerinin saha çalışmaları sırasında gözlenmedi. Şev stabilitesi sonunda meydana gelen karayolu hasarlarının çok hızlı bir şekilde tamir edildiği görüldü.

Sonuçların, geçmişte yapılan hataların yapılmaya devam ettiğini gösterdiği belirtilen raporda, ''Türkiye'de depreme dayanıklı yapı tasarımı ve imalatından sorumlu mühendis, müteahhit ve kontrol teşkilatlarının deprem gerçeği ve deprem mühendisliği konusunda çok temel bilgi eksikliklerinin bulunduğu'' öne sürüldü.

Raporda, ''pek çok can ve mal kaybına neden olan Van Depremi'nin ülkede deprem afetini azaltıcı mekanizmalardaki bilinç, eğitim ve yeterlilik seviyesinin istenilen düzeye gelmediğini, acı bir şekilde kamuoyunun gündemine taşıdığı'' ifade edildi.

SAHA ÇALIŞMASINI 24 KİŞİLİK UZMAN EKİP GERÇEKLEŞTİRDİ

ODTÜ İnşaat Mühendisliği, Jeoloji Mühendisliği ve Mühendislik Bilimleri öğretim üyeleri ve araştırma görevlilerinden oluşan 24 kişilik ekip, 25 Ekim–5 Kasım tarihleri arasında saha çalışması gerçekleştirdi. Çalışmalarda, deprem dolayısıyla oluşmuş yapısal ve geoteknik hasara ilişkin veriler derlendi, jeolojik arazi çalışmaları gerçekleştirildi, ana şoka ait kuvvetli yer hareketi kayıtları incelendi.

Çalışma safhasında ODTÜ-DMAM ekibine, ABD'de faaliyet gösteren Uluslarası Earthquake Engineering Research Institute (EERI) adına 4 kişilik bir araştırma grubu da dahil oldu. Van Yüzüncü Yıl, Dicle ve Mustafa Kemal üniversitelerinden toplam 11 kişiden oluşan öğretim üyesi ve araştırma görevlisi grubu da çalışmalara katıldı.

DEPREM RAPORU 9 KASIM'DA

Yapısal hasar incelemeleri, Van ve Erciş merkezlerindeki konut ve iş yeri olarak kullanılan betonarme binalar, kırsal yığma yapılar, Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi kampüs binaları ve Araştırma Hastanesi Kompleksi, Van Asayiş Kolordu Komutanlığı, okul, hastane ve bazı kamu kuruluşlarına ait yapılar olmak üzere toplam 345 binada gerçekleştirildi. Yapısal hasar olarak bölgedeki tarihi eserler, su yapıları ve karayolu köprüleri de incelendi.

Raporun hazırlanması sürecinde, 9 Kasım 2011 tarihinde Edremit merkezli depremin meydana geldiği belirtilerek, Van-Edremit depremine ilişkin bulguların ayrı bir rapor olarak hazırlanacağı ifade edildi.


Van Depremi



Doğu Anadolu Bölgesi 23 Ekimden bu yana devamlı depremle sarsılıyor. 23 Ekim Saat 13.41’de Van’ın Tabanlı köyünde 7,2 büyüklüğünde bir deprem meydana geldi. Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi depremi ilk olarak 6,6 olarak duyurdu, ancak daha sonra büyüklüğü 7,2 olarak güncelledi.29 saniye süren depremin ardından onlarca artçı sarsıntı oldu.

ERCİŞ YERLE BİR
7,2’lik depremde en büyük yıkım, Erciş ilçesinde meydana geldi. Çınarlı Mahallesi ile Atatürk ve Kışla caddelerindeki binaların neredeyse tamamı yıkıldı. Yıkılan binaların arasında bir öğrenci yurdu da yer aldı.
İlçede enkaz altında kalan çok sayıda kişi için kurtarma çalışmaları başlatıldı. Ancak çalışmaların yetersiz kalması nedeniyle vatandaşlar, kendileri kurtarma çalışması yaptı. Sarsıntı nedeniyle Muradiye ilçesinde bulunan Devlet Hastanesi de boşaltıldı.
Hastaneler dolup taşarken, yaralılar için bahçede sahra çadırları kuruldu. Bazı yaralılar da tedavi için çevre illere gönderildi.

Akşam saatlerinde bölgeye giden Başbakan Erdoğan, "Amaç özellikle Erciş’te enkaz latında kalanlara ulaşabilmek ve kaç kişi olduğunu bilmiyoruz. Köylerde de kerpiç evler tamamen yıkılmış durumda..." dedi.

ÖLÜ SAYISI 300'E YAKLAŞTI
Depremde bilanço saatler geçtikçe artıyor. Şu ana kadar yaşamını yitirenlerin sayısı 279'a ulaştı. Son açıklamayı yapan Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, 1300 de yaralı olduğunu söyledi.



ATALAY: ULAŞILMADIK ENKAZ KALMADI
Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay, Sağlık Bakanı Recep Akdağ ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar ortak basın toplantısı düzenledi.
Beşir Atalay, “Ulaşılmadık bir yer kalmadı, bütün enkazlara ulaşıldı. Her enkazın başında çalışma vardır” diye konuştu.
Atalay, şunları söyledi: "Çadır, ısıtıcı, bataniye bakımından bugün itibarıyla hiçbir eksik kalmayacak, fazlası olacak. Vatandaşlarımız artçı depremler olduğu için evlerine girmeden evlerinin yakınında çadır kurmak istiyorlar. Bölgeye çadır takviyesi yapacağız. Mutfaklar kuruldu, belediyelerimiz de yardımcı oldu. Devletin tüm imkanlarını en üst seviyede buraya getirilmiş oldu. 29 köyümüzde elektrik yok. Erciş’in tamamına akşama kadar elektrik verilebilmesi için çalışmalar devam ediyor. Su sıkıntısı yok."

Sağlık Bakanı Recep Akdağ ise yaralı sayısını kesin olarak söylemenin zor olduğunu söyledi. Akdağ, “Hiçbir hastanemizde önemli bir hasar yok” dedi.

KANDİLLİ’NİN TAHMİNİ: BİNDEN FAZLA ÖLÜ
Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü, depremin şiddetinin 7,2’den daha büyük olduğun açıkladı.
Kandilli’den yapılan açıklamada şöyle denildi: “Depremin şiddeti 8 ile 9 arasında. Depremin 9 şiddetinde hissedildiği bölgelerde hasar büyük. Bin dolayında evin hasar gördüğünü tahmin ediyoruz. Yaklaşık bin can kaybı tahmin ediyoruz. Ama bu rakam daha fazla da çıkabilir.”
‘İNSANLAR CAN ÇEKİŞİYOR’
Erciş Belediye Başkanı Zülfikar Arapoğlu ve Çelebibağ Belde Belediye Başkanı Veysel Keser, depremden sonra yardım çağrısında bulundu.
Kurtarma ve sağlık ekibi ile çadır gönderilmesini isteyen Zülfikar Arapoğlu, ilçelerinde çok sayıda binanın yıkıldığını, ölü ve yaralıların olduğunu söyledi.
Çelebibağ Belde Belediye Başkanı Veysel Keser ise şunları söyledi: "İnsanlar molozlar içinde can çekişiyor. Bir an önce buraya yardım gerekiyor. İnsanlar kendi imkanlarıyla kurtarmaya çalışıyor.''

YARDIM İÇİN BU NUMARALARI ARAYIN
Depremden dolayı yardıma ihtiyacı olan vatandaşlar, 112 ve 155 çağrı merkezlerini arayabilir. Vatandaşlar bu numaralara mesaj da atabilir.
Oluşturulan kriz masasının irtibat numaraları ise şöyle:
Telefon: 0312-248 7000 (10 hat)
Faks: 0312-292 2751
e-posta: kriz1@mfa.gov.tr, kriz2@mfa.gov.tr, kriz3@mfa.gov.tr, kriz4@mfa.gov.tr, kriz5@mfa.gov.tr, kriz6@mfa.gov.tr, kriz7@mfa.gov.tr, kriz8@mfa.gov.tr

Şair Uzman Jandarmadan İkinci Şiir. (Hak arayışı Uzman Jandarmayı Şair Yaptı)

Türkiye cumhuriyeti sınırları içerisinde uzman jandarmalarla ilgili haberleri  okumayan kalmamıştır muhtemelen. Astsubaylarla ...