Dünyanın neresinde olduğumuz
büyük ölçüde üç devâm sorusuna bağlı. Birincisi kendimizi dünyanın neresinde
görüyoruz? İkincisi dünya bizi nerede görüyor? Üçüncüsü nerede olmalıyız?
ABD'nin Merkezî Haber Alma
Örgütü (CIA), dünya ülkeleriyle ilgili 2002 milli gelir tahminlerini
değiştirdi. CIA'nin internet sitesinde yer alan ''The World Factbook'' adlı
çalışmasındaki veriler belki tek başına referans alınmak için yeterli
olmayabilir, ama yine de bir ölçü veriyor.
CIA, daha önce 2002 yılı için
468 milyar dolar olarak açıkladığı Türkiye'nin satın alma gücü paritesiyle
gayri safi yurtiçi hasılasını yeni tahmininde 489,7 milyar dolara çıkardı.
Yaklaşık yarım trilyon dolar.
Bu rakam Türkiye’nin 2002 yılında kişi başına yurtiçi gelir rakamında 7.300
dolar seviyesinde olduğunu gösteriyor.
Türkiye bu ölçüye göre
dünyanın 17. büyük ekonomisi. Ancak bütün dünyanın aynı veriler çerçevesinde
toplam 49 trilyon dolar olduğu düşünüldüğünde, Türkiye dünya toplamının %1’ni
oluşturuyor. Aynı rakamlara göre ABD 10 trilyon 450 milyar dolar ile dünyanın
yaklaşık %21’ini meydana getiriyor. İkinci sırada 5 trilyon 989 milyar dolar
ile Çin var. Onu Japonya 3 trilyon 651 milyar dolar ile izliyor.
Sonra Hindistan 2 trilyon 664
milyar dolarla dördüncü, Almanya 2 trilyon 160 milyar dolarla beşinci, Fransa 1
trilyon 558 milyar dolarla altıncı, Birleşik Krallık 1 trilyon 528 milyar
dolarla yedinci, İtalya 1 trilyon 455 milyar dolarla sekizinci, Rusya 1 trilyon
409 milyar dolarla dokuzuncu, Brezilya 1 trilyon 376 milyar dolarla onuncu. Bu
10 ülke 32 trilyon 240 milyar dolarla 2002 yılında dünyadaki toplam üretimin
üçte ikisini gerçekleştirdi.
İkinci on ülkelik dilimde ise
sırası ile Güney Kore, Kanada, Meksika, İspanya, Endonezya, Avustralya,
Türkiye, İran, Tayland ve Hollanda var.
Birinci dilim tek başına
dünya üretiminin %65’i sağlarken, ilk iki dilimin toplamı %80 gibi bir rakama
ulaşıyor.
Üçüncü dilimde ise 216
bağımsız ülke, bağımlı ülke veya bölge ekonomisi var. Onların toplamı 10
trilyon 38 milyar dolar. Bir başka deyişle ABD’den biraz az. Bir başka deyişle
Türkiye’nin yaklaşık 20 katı.
Burada dikkat çeken bazı
hususlar var.
Birincisi; AB ülkelerinin
mutlak ekseriyetinin üçüncü dilimde yer alması. Almanya, İngiltere, Fransa,
İtalya, İspanya ve Hollanda dışında kalanlar üçüncü dilimdeler.
Bununla birlikte, söz konusu
beş AB ülkesi bir araya geldiğinde bile başlı başına dünyadaki üretimin sekizde
birini oluşturuyorlar.
İkincisi; Çin, Hindistan,
Rusya, Brezilya, Güney Kore ve İran gibi demokraside sorunlu olan, serbest
pazar ekonomisi ile gereken uyumu sağlayamamış ve insan haklarından açık
topluma kadar birçok sahada telâfi etmesi gereken uzun süreçler bulunan
ülkelerin birinci ve ikinci dilimde yer alması.
Dolayısı ile kuvvetli
ekonominin kuvvetli demokrasi veya tam işleyen serbest pazar ekonomisi ile
mümkün olduğu tezi bu sıralama ile ölüyor.
Üçüncüsü; 17. sıradaki
Türkiye’nin önünde bir başka İslâm ülkesi bulunmuyor.
Diğer birçok İslâm ülkesinin
düşük nüfusuna ve büyük petrol gelirine sahip olmasına rağmen sıralamada üçüncü
dilimden yukarıya çıkamaması, sistem hatasından kaynaklanıyor.
Dördüncüsü; Türkiye’nin bütün
komşuları üçüncü dilimde yer alıyorlar.
İkinci dilimde yer alan
Türkiye’nin nerede olduğu ve olacağı da özellikle birinci, ikinci ve üçüncü
dilim ülkeleri ile ilişkilerine bağlı görünüyor.
Herhangi bir bölgesel, etnik,
dinî ve siyasî ihtilâfı bulunmayan Türkiye’nin dünyadaki gerçek konumunu
veriler ile tarif etmek mümkün. Bu arada unutulmaması gereken hususlar ise söz
konusu rakamların 2002 yılına ait olduğu ve Türk ekonomisinin 2004 yılında daha
iyi durumda olmasından hareketle, aynı zamanda AB ile tam üyelik müzakerelerinin
başlaması için yıl sonunda karar çıkması hâlinde Türk ekonomisinin daha da
kuvvetleneceği de düşünüldüğünde Türkiye’nin konumu önümüzdeki sadece birkaç
yıl içerisinde çok daha farklı bir konumda olabilir.
Bununla birlikte bazı
muhtemel gelişmeleri de gözden kaçırmamak gerekiyor. Örneğin Çin’in yüksek
büyüme hızı, Rusya’nın gayri safî millî hasılasını 2010 yılına kadar iki katına
çıkartma hedefi, Güney Doğu Asya’nın hareketleneceği beklentileri birçok
sürprizin önünü açabilir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder