Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy’nin Fransız Ulusal
Meclisi’nden çıkardığı karar, içi yılan dolu bir sepet gibi. Sarkozy kendine
“par exellence” bir plan uyguluyor. Bu planın sonu karanlık. Sarkozy büyük bir
olasılıkla, tarihe geçme ihtirasıyla bu adımları atıyor.
Gerçekten de Sarkozy başarılı olursa Paris’teki hediyelik
eşya satan dükkanlarda onun bire bir ve gerçekten boyundan daha büyük
heykelcikleri satılabilir. Çünkü “cep Napoleon’u” tarih kitaplarına geçecek
ölçekte birtakım gelişmeleri tetiklemeye gayret ediyor.
Paris’in gösterdiği çabanın merkez noktasında Türkiye’yi
tepkiselliğe ve fikri karşıtlığa zorlama amacı var. Türkiye’nin mümkün olduğu
kadar öfkeli, kızgın, tepkili olması veya gösterilmesi Sarkozy’nin kendisini
önemli hissetmesi için ve Paris’in önümüzdeki birkaç yılı kapsayan kısa
vadedeki hedeflerinin gerçekleşmesi için çok önemli.
Türkiye’nin tarihine ve kimliğine yönelik bir harekete
refleksif biçimde sertlikle karşı çıkması, Paris’in Türkiye’yi “tehditkâr”
görmesini ve göstermesini sağlayacak. Türkiye, hedeflerine tehdit ve şantajla
ulaşmaya çalışan bir ülke olarak sunulacak. Türkiye, üyesi olmak istediği
Avrupa Birliği’ne de, üye ülkelerine de saygısızlıkla itham edilecek. Türkiye,
müttefiklerinin parlamentolarının aldığı kararlara gereken saygıyı göstermeyen
bir ülke olmakla suçlanacak.
Paris bu sayede Türkiye-Avrupa Birliği ilişkilerinin daha da
kötü bir hale gelmesini temin edecek. Fransa, önümüzdeki dönemde Türkiye’nin
gösterdiği ve göstereceği tepkiler nedeniyle gümrük birliğinden çıkmasını
savunabilir. Hatta Türkiye’nin Dünya Ticaret Örgütü’nden ihracını dahi talep
edebilir.
Fransa’nın provokasyonunun hedefinde “Türkiye’nin Avrupa
Birliği’nin ortak değerlerine yabancı olduğunu” savunmak için gereken delilleri
elde etmek var. Aynı çerçevede “Türkiye’nin komşularıyla geçinemeyen, komşusu
olmayan Avrupa Birliği üyesi ülkelerle de kavga eden, çatışan doğulu bir güç”
olduğu propagandası da yer alıyor.
Fransa’nın Yunanistan ve Güney Kıbrıs ile yoğun ve yakın
ilişkilerinin en önemli katmanını “Türkiye’ye yönelik ortak bakış açısı” teşkil
ediyor. Güney Kıbrıs’ın Avrupa Birliği gemisinin dümenine geçeceği 2012’de -24
Nisan’dan önce- Fransız Ulusal Parlamentosu’nun ardından diğer bazı Avrupa
Birliği üyesi ülkelerin parlamentoları da benzer kararlar alabilirler.
Bu süreçte üye ülkelerden bazılarının Fransa’nın bu adımı
üzerine bazı benzer konularda aynı yasal düzenlemeyi takip etmeleri de mümkün
olabilir. Her durumda Fransa’nın bu adımı Türkiye-Avrupa Birliği ilişkileri
için “diplomatik ötenazi” anlamına geliyor.
Sarkozy’nin çabaları sonuç verir mi, öngörmek zor. Fakat
Sarkozy’nin seçim kazanma konusundaki boyundan büyük ihtirası daha büyük
felaketlere de yol açabilir. Büyük bir olasılık değil ama, yine de Fransız
Ulusal Meclisi’nin attığı bu yanlış adımın yol açacağı bir “kelebek etkisi” söz
konusu olabilir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder