12 Haziran 2012 Salı

Devlet Assubay’ını Terör Örğütü’nün elinde bıraktı



Kaçırılan bir subay olsaydı acaba durum böyle olurmuydu? Subaylarına toz kondurmayan, balyoz, Ergenekon ve andıç sanıklarını kurtarmak için personelinden zorla para toplamakla meşgul olan genel kurmay, söz konusu bir Assubay veya uzman erbaş olunca neden sessizliğe gömülüyor ve üç maymunu oynuyor.

Operasyonlarda kahramanca kendilerine verilen görevleri yaparken şehit olan nice Assubay ve Uzman erbaşlar var, bunların adlarını ve fotoğraflarını genel kurmay’ın sitesinde yayınladığını daha görmedik, göremedik.

Astsubay’lar ile subaylar arasına sokulan, sistemin gereğini yaptığını zannederek böbürlenen zatlar bu “fitne” ve “nifak” gözünüzü kör etmiş ve orduyu bitirme noktasına getirmiş.
Subayların yaptığı baskı, tehdit, şantajdan dolayı askeri hastanelerin Psikiyatri servileri Assubay ve Uzman erbaşlar ile dolup taşıyor. Gazetemize kendilerine yapılan baskı ve tehdidi anlatan görevli personelden her gün 10-15 e-posta alıyoruz.
Çocuklarına daha iyi ve onurlu bir yaşam vermek için, aldığı vazifeleri canla, başla üstün bir gayretle yerine getiren, bu uğurda ölümü bile göze alarak ülkenin en ücra köşelerinde görev yapacak kadar cesur olan, asla aklından hainlik ve hıyanetlik geçirmeyen bu kahraman insanlara yapılan reva mı?
Unutmayalım ülkenin gireceği bir savaşta omuz omuza çarpışacağız.
NE EKERSEN ONU BİÇERSİN!
Astsubay’ların özlük haklarını düzeltmek, daha onurlu bir yaşam kurmalarını sağlamak, geleceğe güvenle bakmalarını temin etmek için “kılını kıpırdatmayan” genel kurmaydan, 242 gündür terör örgütünün elinde bulunan bir Assubay’ı kurtarmasını beklemek hayalden öteye gitmez.
Sistemin generalleri için varsa yoksa Harbiyeli subay, diğer personel ise her an harcanılabilir. Kendini Atatürkçülük ve laiklik konusunda “kaf dağının” tepesinde gören bu sistemin subaylarının asıl zihniyeti budur.
Artık herkes şapkasını önüne almalı ve yıllardan beri Assubaylara karşı yürütülen ve tarihten gelen bu kini, nefreti bir kenara bırakıp, 80 yıldan beri Assubaylar ile subaylar arasına atılan bu “Nifak” ve “Fitne” tohumlarının kökünü kurutulmalıdır. Bu gidişat hiç kimseye yarar sağlamayacağı gibi ülkeyi de bir felaketin eşiğine getirir.
21. yüzyıl Türkiye’sinde insanlar arasında ayrımcılık bozgunculuk, fitne ve fesat çıkarmak kabul gören bir düşünce ve davranış biçimi değildir. Bu tip insanları zaten toplum dışlamakta ve Türk yargısıda en güzel cevabını vermektedir.
Genel kurmay tüm personeline eşit, adaletli ve insana yakışır bir davranışla yaklaşmalı, özlük hakları konusunda nalıncı keseri gibi hep subayların tarafına yontmamalı.
ASSUBAY’IN KADERİ BU OLMAMALIYDI!
İNSANIN “NERDE BU DEVLET, NERDE BU GENEL KURMAY” DİYESİ GELİYOR. 
DİYARBAKIR’ın Lice İlçesi Fis Ovası’nda geçen yıl 9 Temmuz’da PKK’lı teröristler tarafından kaçırılan 34 yaşındaki Astsubay Başçavuş Abdullah Söpçeler’den, aradan geçen 242 günde hiçbir haber alınamadı. Astsubay Söpçeler’in Kırklareli’nin Babaeski İlçesi’nde yaşayan yakınlarının endişeli bekleşiyi ise sürüyor.

Diyarbakır’da 9 Temmuz 2011 tarihinde, kaza yapmış gibi davranarak yol kesen PKK’lı grup tarafından, içinde bulunduğu araçtan indirilen Lice 2’nci Mekanize Piyade Tugay Komutanlığı’nda görevli Astsubay Başçavuş Abdullah Söpçeler kaçırıldı. Evli ve 1 çocuk babası Astsubay Başçavuş Abdullah Söpçeler’den bu güne kadar hiçbir haber alınamadı. Söpçeler’in Kırklareli’nin Babaeski İlçesi’ndeki yakınlarının endişeli bekleşiyi sürüyor. Söpçeler’in sağlık durumu hakkında bilgi sahibi olmak istediklerini söyleyen yakınları, "Yetkililer bize arama çalışmalarının sürdüğünü söyledi. Bizde umutla bekliyoruz" dedi.

Terör örgütü PKK yanlısı yayın yapan ROJ TV, 29 Temmuz 2011 günü, kaçırıldıktan 20 gün sonra Astsubay Başçavuş Abdullah Söpçeler’in görüntülerini yayınlamıştı. Görüntülerde Söpçeler, "Öncelikle olarak aileme seslenmek isityorum. Sağlık ve genel durumum iyi. Burada bize iyi davranıyorlar. Rehin alındığımız günden beri herhangi bir kötü muamelede bulunmadılar. Kendi faydalandıkları her türlü imkan ve olanaklardan bizi de faydalandırdılar. Kendinizi fazla yıpratmayın. Tek dileğim biran önce sizlere kavuşmak. İkinci olarak bütün sivil toplum kuruluşlarına, insani yardım derneklerine, insan hakları örgütlerine, aydın insanlara, ’Bu soruna ben de katkıda bulunurum’ diyebilen ve çözümü gerçekleştirmek isteyen bütün insanlara seslenmek istiyorum; Bu akan kan ve gözyaşlarının durması, ölümlerin bitmesi adına bu ılımlı ve yumuşak ortamın devam ettirilip, barış ortamının sağlanması ve ailemize biran önce kavuşmamız adına ellerinden gelen gayreti ve çaba göstermelerini diliyoruz" diye konuşmuştu.

Hiç yorum yok:

Şair Uzman Jandarmadan İkinci Şiir. (Hak arayışı Uzman Jandarmayı Şair Yaptı)

Türkiye cumhuriyeti sınırları içerisinde uzman jandarmalarla ilgili haberleri  okumayan kalmamıştır muhtemelen. Astsubaylarla ...