Yirmi Yedi Ekim İki Bin On Bir… Bu tarih unutulmaması
gereken bir tarihtir. Her sene, bu tarihin yıldönümünde dileyen yas tutsun,
dileyen kutlamalar yapsın. İstediğiniz ismi de verin; Avrupa Fiyasko Bayramı…
Yunan Skandalı Günü… Avrupa İdealini Anma Günü… Dolandırılma Günü… Bu tarih
AB’nin Yunanistan’ın borçlarının %50’sini sildiği ve Avrupa’nın dayandığı
değerlerin öldüğünü “zımnen” ilan ettiği gündür. Sevinene kutlu olsun! Üzülene
geçmiş olsun! Neden olana yazıklar olsun!...
Avrupa Birliği’nin kuralları vardır, diye biliyorduk. Avrupa
Birliği bir kurallar manzumesidir, diye düşünmüştük. Avrupa Birliği ülkeye veya
duruma göre değil, ilkelere göre davranır, diye inanmıştık. Avrupa Birliği
küçük çıkarlara, günlük hesaplara ve ahbaplıklara göre değil, ideallere göre
karar alır, sanmıştık. Avrupa Birliği’nin çifte standartları olmadığını varsayıyorduk.
Yanılmışız. Hem de çok yanılmışız.
Yunanistan on yıllardır yedi, içti. Lüks hayat yaşadı.
Üretmeden, sadece tüketerek, üstelik Avrupa Birliği’nin kasasından aldığı
parayı harcayarak yaşadı. Sonra da iflas etti. Avrupa Birliği Yunanistan’ı Birlikten
kovmalı ve yaptığı işlerin faturasını da ödemesi için önüne koymalıydı.
Ama Avrupa Birliği öyle yapmadı. Birlik ilk önce
Yunanistan’ı desteklemek namına Yunanistan’ın belgelerde yaptığı tahrifata,
istatistiklerde yaptığı güzelleştirmelere ve Birlik ilkelerine ihanetine
rağmen, Atina’ya adeta “Avro boru hattı” döşedi. Yunanistan yine de reform
yapmadığı gibi herhangi bir performans da gösteremedi.
Bu defa Avrupa Birliği “Yunanistan’ın harcadığı Avrupa’nın
parasını kurtarabilmek ve verdiği kredileri geri alabilmek için, sonradan
ödediği kredileri de kurtarmaya çalıştı. Sonuçta ise Avrupa Birliği
Yunanistan’ın borçlarını %50 sildi!...
Yunanistan’ın on yıllardır süren ve şimdi çöken tatlı
hayatının faturasını finanse edecek olan Avrupalıların fikrini soran oldu mu?
Elbette hayır! Çünkü Avrupa Birliği’nde işler böyle yürümez.
Avrupa Anayasası taslağı çökünce, Brüksel 2009’da aynı
içerikle yeni bir anlaşma metni hazırlamıştı; Lizbon Anlaşması. Ama o da önce
işe yaramadı. Çünkü İrlanda referandumda bu anlaşmayı onaylamayı reddetti.
Bunun üzerine Avrupa Birliği İrlanda’nın aynı konuda ikinci bir referandum
yapmasına karar verdi. İrlandalılar ikinci referandumda “evet” oyu verdiler.
Rezaletin daha büyüğü Ekim’de yaşandı. 11 Ekim 2011’de
Slovak Parlamentosu’nda yapılan oylamada Avrupa Finansal İstikrar Fonu (EFSF)
ile ilgili plan reddedildi. Ama ne olduysa 13 Ekim 2011’de Slovakya
Parlamentosu, EFSF’nin genişletilmesi planını onayladığını ilan etti!
Nerede ilkeler? Nerede kurallar? Nerede üyelerin eşitliği?
Nerede demokrasi ve saygı? Yunanistan borç listesinden ve Avrupa’nın alacakları
listesinden silinen rakam 100 milyar EUR! Türkiye’ye yapılacak küçük ödeme
miktarlarına “İncil adına, İsa adına” karşı çıkanlar, acaba bu rezaleti hangi
bab veya cüzle açıklayabiliyorlar?
Yunanistan Başbakanı Yorgo Papandreu’nun açıklamalarından
Yunanistan’ın mevcut durumdan çok memnun olduğu anlaşılıyor. Papandreu
bankaların Yunanistan'ın tahvillerinde %50 kaybı kabul etmesinin -borç silmek
için artık böyle deniliyor- ülkenin borç yükünün sürdürülebilir olduğu anlamına
geldiğini söyledi. Daha açık bir dille; Papandreu Avrupa Birliği’nin yaptığı bu
iyiliğin Yunanistan’ı iflastan kurtardığını itiraf ediyor.
Papandreu, Brüksel'de yaptığı açıklamada, “borç şimdi
kesinlikle sürdürülebilir. Yunanistan ve Avrupa için yeni ve iyi günler umalım.
Yunanistan kesin olarak geçmişten şimdiye hesaplarını halledebilir” dedi.
Elbette Yunanistan yeniden aynı işleri bir kez daha yapmazsa…
Papandreu Yunanistan'da bazı bankaların geçici olarak
kamulaştırılabileceğini de açıkladı. Buna göre, çok büyük olasılıkla bankaların
hisselerinin büyük bölümü devlete geçecek. Bankalar yeniden yapılandırıldıktan
sonra özel yatırımcılara satılacak. Papandreu bunun için “bu çok standart bir
uygulama, korkacak bir şey yok” diyor. Elbette korkulacak bir şey yok. Avrupa
Birliği bunu finanse etmeye razı olduktan sonra… Eğer bu plan işe yaramazsa,
yine de korkulacak bir şey yok. Nihayetinde Avrupa Birliği’nin tutumu ortada.
Olmazsa, yine denenir!
Bu planların, taktiklerin işe yaraması olasılığı yok. Çünkü
bu plan işe yarasa bile -ki daha öncekiler hiç işe yaramadı-
Yunanistan'ın %160 olan borç seviyesi 2020 yılına kadar %120'ye düşecek. Bunun
için dahi Yunanistan’ın yeniden “yaramazlık yapmaması” gerekiyor.
Ama galiba bunun da çaresi düşünülmüş. Avrupa Birliği Yunan
özel sektörüne 30 milyar EUR destek verme kararı aldı! Neden? Neye göre?
Acaba şu sorunun cevabı var mı; Biz neden borcumuzu
ödüyoruz? Bizim -veya başkasının- borcunu neden silmiyorlar? Borcuna sadık
kalan ülkeler ve krizle başa çıkmaya çalışanlar bunu hak etmiyor!
Merak etmemek mümkün mü; Avrupa Birliği’nin kuralları,
ilkeleri, gelenekleri ve meşhur müktesebatı kimin için, hangi zaman, hangi
şartlarda ve neye göre uygulanır, hatta önemsenir?
Bu rezaletin faturası çok ağır… Hangi Avrupa Birliği
yetkilisi bundan sonra hangi açıklamasının ciddiye alınmasını umabilir? Örneğin
Türkiye hakkındaki ilerleme raporları, açıklamalar, kararlar… Belli ki Avrupa
Birliği ilkelere ve kurallara göre hareket etmiyor. Yunanistan örneğinden
belli! Acaba Yunanistan için uygulanan imtiyaz ve kuraldışı iltimas diğer
ülkelere de gösterilecek mi? İtalya, İspanya, Portekiz, Estonya, Letonya,
Macaristan, İrlanda? Hatta İngiltere?
Avrupa Birliği’nin savunduğu “değerlere, ilkelere ve
kurallara” sadakatinin üzerinde durup zaman kaybetmemek lazım! Ama bir husus
kesin; Yunanistan gerçekten de Avrupa Birliği’nin fikri kökenleri arasında yer
alıyor!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder