28 Temmuz 2011 Perşembe

PSİKOLOJİK HASTALIKLAR NELERDİR


PANİKATAK
Tanım:
Panik atak yoğun ama kısa süreli rahatsızlık hissi ve korkunun aniden yerleşimi ortaya çıktığı bir ruhsal rahatsızlıktır.Bu hale bedensel ve bilişsel şikayetler eşlik eder.Atak birden başlar,on dakikadan kısa süre içinde en üst seviyeye ulaşır.Kesin tanı konabilmesi için “yoğun korku veya rahatsızlık hissine” eşlik etmek üzere aşağıda sayılan on üç belirtiden en az dört belirti tanımlanmalıdır. Daha az belirti varsa bunlara “sınırlı atak” denebilir.

Belirtiler:

Bilişsel(zihinsel)
  • Ölüm korkusu
  • Çıldırma veya kontrolünü kaybetme korkusu
  • Yaşantılananları gerçekmiş gibi hissetmeme (derealizasyon) veya benliğin çevreye karşı yabancılaşma duygusu (depersonalizasyon)
Bedensel
  • Baş dönmesi, bayılacak gibi olma hissi
  • Çarpıntı,kalp atışlarını fazla duyumsama
  • Göğüs ağrısı veya göğüste rahatsızlık hissi
  • Nefes alamıyor gibi olma-nefes darlığı hissi
  • Soluk kesilmesi-boğulma hissi
  • Bulantı , karında rahatsızlık veya karın ağrısı hissi
  • Terleme
  • Karıncalanma ve vücutta uyuşma hissi
  • Titreme ve ya sarsılma
  • Üşüme,ürperme veya ateş basmaları
Panik atak çoğunlukla bir kaygı rahatsızlığına örneğin bir yılan fobisine bağlı olarak bir yılan ile karşılaşıldığı ya da karşılaşıldığı “sanıldığı-hayal edildiği” durumda ortaya çıkar.

Bir bedensel duyum panik atağı tetikleyebilir. Örneğin göğüs çevresinde hissedilen bir adale ağrısı kalp ağrısı şüphesi uyandırdığında veya ense ağrısı beyin kanaması fikrini akla getirdiğinde panik atak tetiklenebilir.
Kimi durumlarda “saf panik atak” şeklinde bir fobik unsur veya bedensel duyum olmadan da panik atak ortaya çıkabilmektedir.
Pek çok panik atak hastası doğru teşhis konulmadan önce ciddi bir kalp-akciğer-beyin rahatsızlığı olduğunu düşünerek hekime –çoğunlukla da atak esnasında hastanelerin acil servislerine başvurmaktadır.Bu esnada şikayetler üzerine yapılan araştırmalar çoğunlukla doğru bir teşhis konulamaması ile sonuçlanmaktadır.

Görülme sıklığı:

Amerikan verilerine gör tek bir yıl içinde popülasyonun %10’u panik atak geçirmektedir.Bu atakların ancak küçük bir kısmı panik rahatsızlığına dönüşmektedir.12 aylık periyot içerisinde toplumun %2-3 ‘ü panik rahatsızlıktan etkilenmektedir.

Başlangıç yaşı ve cinsiyet:

Genellikle geç adolesan ve erken erişkinlik döneminde ortaya çıkar.Kadınlarda erkeklere oranla üç-dört kat fazla görülmektedir.
Panik rahatsızlık ile panik atak aynı şey değildir.

Panik rahatsızlık tanısı:

Tekrarlayan panik ataklar

Panik atağın geleceği korkusunun yerleşmesi

Panik atağı ortaya çıkartan –çıkarttığı düşünülen durumlardan kaçınma davranışı içine girme hallerinde konabilir.

Tedavi ve seyir

Çoğu panik atak hastası tedavi ihtiyacı görmeden iyileşir.Bu iyileşme özellikle panik atağı ortaya çıkaran durum ile yüzleşilmesi durumunda kolay olmaktadır.Bir kısım hastada ise tekrarlayabilir ve atağın yineleyeceği endişeleri ile birlikte atağı ortaya çıkartan durumlardan kaçınma davranışı hasıl olabilir.Bu durumda tedavi ihtiyacı doğar.Tedavide rahatsızlığın tabiatı ile ilgili bilgilendirme ve atağı ortaya çıkartan unsurlarla yüzleştirmeye yönelik cesaretlendirici yaklaşım faydalı olmaktadır.Farmakolojik tedavi(ilaç tedavisi) gerektiği takdirde antidepresanlar ve benzodiazepin grubu anksiyolitikler (piyasada xanax ve diazem türü olarak bilinen ) kullanılmaktadır. Benzodiazepinler kısa dönemde çok etkili olmakla birlikte bağımlılık yapıcı potansiyelleri dolayısıyla dikkatle ve kısa süreli kullanılmalıdır.

Psikoterapi:

Hastalığın altında yatan anksiyete rahatsızlığının tedavisi kimi zaman kısa ya da uzun süreli psikoterapi tedavisi gerektirebilir.İçgörüye yönelik dinamik psikoterapi yanı sıra davranışçı yöntemler de tedavi seçenekleri arasında mevcuttur.

Narsistik Kişilik Bozukluğu (NKB)

Tanım

Sürekli bir grandiozite(büyüklük ve önemlilik) eğilimi (Fantezi veya davranış düzeyinde),empati eksikliği,eleştirilere karşı bir aşırı duyarlılık ve tepki şeklinde erken erişkinlikten itibaren ortaya çıkan bir tablodur.

DSM IV e göre tanı için aşağıdaki maddelerden beş veya fazlasının uygunluğuna ihtiyaç vardır.

1- Kendini çok özel ve önemli bulur , başarı ve yeteneklerini abartır,
2- Sınırsız başarı,güç,göz kamaştırıcı özellikler ,ideal aşk ve güzellik ile ilgili uğraşlar ve fanteziler geliştirir
3- Özel ve eşsiz olduğu için kendisinin ancak kendisi gibi özel ve ya yüksek statülü insanlarca anlaşılabileceğini düşünür.
4- Fazlasıyla dikkat, hayranlık , iltifat bekler.
5-Öncelikli-imtiyazlı olduğuna inanır,normal kişilerle aynı düzeyde yer almayı reddeder. Beklentilerinin dile getirilmeden kendiliğinden anlaşılmasını ve karşılanmasını , standartların üzerinde hizmet almayı bekler.
6- İnsanların zaaflarından yararlanır,onları kullanmaya dönük-sömürücü bir davranış eğilimi gösterir.
7- Empati eksikliği gösterir.Diğer insanların duygularını ve ihtiyaçlarını tanıma ve anlama konusunda isteksizdir.
8- Sıklıkla kıskançlık hisleri ile yüklüdür ancak diğer insanların onu kıskandığını düşünür.
9- Kibirlidir, eleştirilere öfke utanç aşağılanma duyguları ile reaksiyon verir.

Görülme sıklığı: DSM IV’ e göre genel popülasyonda %1,psikiyatri hastaları arasında %2-16 arasında bildirilen değerlerde bulunur.

Neden olan etkenler:

Narsizm için gerekli kriterler diğer impulsif spektrum bozukluklarında da sıklıkla bulunmaktadır.Biyolojik yönden;BKB li hastalar tamperaman acısından daha anksiyeteli (özellikle seperasyon anksiyetesi-ayrılık kaygısı); anti-sosyal olanlar ise daha impulsif ,irritabl ve hatta hiperaktif olurlar.
İmpulsif spektrumun bu 3 hastalığında da ;ortak olarak çocuğa yönelik ebeveyn eşduyumu,sıcaklık ve destek eksikliği görülür.Hatta ebeveynin açık bir ihmali veya çocuğu kötüye kullanımı izlerine rastlanır. Narsistik personaliteler çocukluklarında, kendilerine idealize edilerek atfedilmiş olan bazı pozitif karakteristikler içeren bir yasam tecrübesi geçirmiş görünürler.Narsistik kişilikler çocukluklarında anne ve babalarının gerçekçi olmayan bicimde kendilerine atfettikleri kuvvet,güzellik, entelekt (zeka)ve kabiliyetten dolayı yüzeyel bir omnipotans (gücü her şeye yeterlilik) ve grandiözite(büyüklük) hissine sahip olmaktadırlar. Bu hisleri onlara yansıtan ebeveynlerin kendilerinde de narsistik kişilik özellikleri görülmektedir.

Klinik Belirti ve Bulgular:

Depresif ruh hali narsizmde ekstrem bicimde yaygın olarak görülür. Öz saygı, ne kadar iyi-güçlü oldukları ve diğer insanların bu duruma ne denli hayranlık (saygı) gösterdiği ile ilgili olarak değişkenlik gösterir.Toplum bu tür kişiliklere immatur(olgunlaşmamış) gözüyle bakar. Genel anlamda, Narsizm traitlari dramatik,artistik,atletik mesleki islerle uğrasan kişilerde sıklıkla görülürler.
Açıkça grandioz,imtiyaz sahibi, kendine atfettikleri ile aşırı uğrasan görünümdeki bu kişilerde daha derin katmanlarda yüzeysellik duygusu,inferiorite ve değersizlik hisleri bulunur.Oldukça incinebilir bu kişiler
sıklıkla eleştiriye uygunsuz bicimde hassasiyet gösterir ve öfkeli reaksiyon gösterirler.Övgüyü gerçek anlamda internalize edemezler (özümseyemezler). Geçmişlerine bakıldığında, kendilerine affedemedikleri narsistik yaralanmalar yaşatan kişiler ve deneyimler görülür. Bu kişilere karşı küçümseme duyguları ve hala devam eden intikam arzuları bulunur..Boşluk duygusu, değersizlik ,irrasyonel öfke ile dolu geçmiş öyküleri vardır.Diğer kişilerle ilişkileri kıskançlık ve bazen idealizasyonlarla yahut develuasyon ve manipulasyonla birliktedir.Bu sözlerin anlamı narsistik kişinin insanları kendi ihtiyaçları doğrultusunda sık sık çok değerli kılması ve sonra aniden değerini düşürmesidir.Bu uçların arasında orta yol bulamaz.Ayrıca insan ilişkileri onları yine kendi ihtiyaçları doğrultusunda yönlendirmeye yöneliktir.Onların gerçek duygu ve ihtiyaçlarına ancak kendilerini-kendi ihtiyaçlarını ilgilendiren bir yön varsa ilgi gösterirler.

Ayırıcı Tanı:

Ayırıcı tanı güçtür.Çünkü bu bozukluk için geçerli kriterler ,Histrionik(H),antisosyal(AS) veya Boderline kişilik bozukluğu(BKB) içinde çoğu zaman geçerlidir.Böyle durumlarda multipl(çoklu) teşhis konmalıdır.
Borderline’a göre narsizm’de kaygıya tahammül daha yüksek,bağımlılık ihtiyacı daha azdır.İntihar girişimleri borderline’a daha uygundur. Terapide narsistik kişilikler daha az regrese olurlar (gerilerler) Narsizmde borderline göre splitting (bölünme) mekanizması kullanımı ve çevrenin kaotik persepsiyonu(algılanışı) daha az görülür.
Narsizmde borderline kişilik bozukluğuna benzer eğilimlerde vardır; temelde düşmancıl yaklaşım, ilişkileri devalüe eden (değersizleştiren) yaklaşım, kendiliğin birbirine zıt yönlerini bütünleştirmede sürekli yaşanan sorun, duyulan derin boşluk hissi ve sık görülen öfke patlamaları benzer yönlerdir..
Bu davranış benzerliği iki bozukluğun ilişkili olduğu ve BKB li hastaların maturasyona uğradıkça Narsistik kişilik bozukluğuna dönüştükleri dahi savlanmıştır.Ancak muhtemelen hastalar her iki bozukluğa sahiptir.Borderlinenin daha unstable(istikrarsız) özellikleri, narsistik kişiliğin daha stabil özelliklerine göre daha çabuk olgunlaşmakta ve bu hal yıllar geçtikçe narsistik kişilik bozukluğunun tanılanmasına karşın borderline özelliklerini silinip gitmesine neden olmaktadır.
Antisosyal kişilik bozukluğu ile karşılaştırıldığında bu bozukluğun narsistik kişiliğe göre daha impulsif yönelimli olduğu söylenebilir..Tehlikeli uğraşlar ve suça yönelik davranış,madde bağımlılığı antisosyallerde ön plandadır. Çalışma kapasitesi daha azdır.Ama her iki kişilik bozukluğunun bir arada bulunma ihtimali normalden daha yüksektir.
Histrionik kişilik bozukluğunda bireyler, narsistik bireylere göre daha sıcakkanlıdır ve bağımlılık ihtiyacı narsistik personalitenin öncelikli olan benlik değeri desteği ihtiyacından daha önde gelmektedir. Bununla birlikte her iki tanının özellikleri arasında, exhibisyonizm (gösterişçilik), egosentrisite (benmerkezlilik), kişiler arası ilişkilerde manipulatiflik (yönlendirmecilik) vardır ve ayırıcı tanı bazen güç olabilir.
Obsesif kişilik bozukluğu daha fazla suçluluk duyguları ve rijid yaklaşım ,daha az exhibisyonizm ve bastan çıkarıcılık gösterir.


Tedavi:
Kernberg gibi bazı klinisyenler,grandiozite ile idealize etmeye ve develue etmeye egilimi,erken konfliktuel(çatışmalı) ilişkilerin erişkin yasamdaki tekrarı seklinde yorumlarlar. Bu bakış açısı klasik konflikt ve defans mekanizmaları;bunlarla ilişkili teknikler açısından tutarlıdır. Kohut ve Self psikolojistlere Gore hastanın grandiozite ve terapisti idealize edişi baslangıçta supportif (destekleyici)olarak karşılanmalı kişinin özsaygı düzenlenmesini geliştirmeye yardımcı olmak için kişinin ve terapistin sınırları gerçekçi bicimde çizilmelidir.Bu esnada empatik(eşduyuma dayanan) bir ortam kurarak kişinin bu tecrübeleri birleştirmesine terapist yardımcı olmalıdır.

Borderline Kişilik Bozukluğu (BKB)

Bu konuda geçmiş farklı klinik gözlemlerin sentezinden oluşan bir katagoriyi yansıtır.Bu gözlemlerden biri psikologlara aittir ve yapılandırılmamış testlerde (Rorschach gibi) şaşırtıcı bicimde affekt lerin aşırı yüklülüğünü ve psikoza benzer algılamanın görülmesi ile ilgilidir.farklı bir çerçevede psikanalistler serbest çağrışım uygulandığında bu hastalarda psikoza benzer regresyon goruldugunu gozlemislerdir.3.bir gozlem hastahane personelinden gelmistir.Personel siklikla bu hastalarin onde gelen problemlerinin (ki genellikle. depresifdirler) dışında siddetli davranışsal regresyon ve paranoid tutumlar içine girdiklerini gözlemişlerdir.Son olarak ve daha önemlisi ;psikoterapistler hasta işbirliği içine girmeye çalıştıklarında kendilerini çaresiz ve öfkeli 'hissetmelerine neden olan hostil (düşmancıl) ve manipulatif bir tutumla ,karsılaşırlar.

Bu gözlemler sonucu söz konusu hastalara-bir çok isim takıl mistir.Standart kategorilerden hiç biri tam olarak bu hastalara uymamıştır."Borderline terimi” genellikle tedavi edilemeyen bir hastaya,marjinal veya tipik olmayan bir psikoz formunun düşünüldüğünü işaret etmek için veya ne bir tanı alabilen ne de bir tedaviden fayda gören hastaları,kinayeli bicimde çağrıştıracak bir çöp sepeti olarak kullanılmıştır.
 Tanım

BKB içinde bulunduğu kişilerarası ilişkiler çerçevesinde gözlenen kişilik organizasyonunun ileri derecede fonksiyon bozukluğu gösterdiği bir kişilik bozukluğudur. Bu bozukluklu kişilerin ayırt edilmesinde,merrkezi kriter,diğer kişilerle olan iliksilerinde önceden kestirilemeyen çok sayıda değişik tutum gösterebilmeleridir. Borderline kişi diğer kişilerle supportif(destekleyici) bir ilişki içine girdiğinde veya yapılandırılmış sıcak bir ilişkinin bulunduğu ortamda devam eden disforik bir mood ve kendi halinden memnun olmama hali "sergiler. Ancak ilişkiyi sürdüren ve oldukça yapışkan görünümlü bağımlı bir kişilik stili vardır. Böyle bir ilikside seperasyon tehdidi veya ilişkide bulunan kişinin çekilmesi ile karakteristik olarak kızgın yada. hostil bir afekt (duygu durumu) içinde manipulatif,self destruktif (kendine zarar veren)davranışlarda bulunur.Bu davranışlar ilişkiyi devam ettirme hissini yasamak ve çekilen taraf üzerinde kontrolü sağlamak amacını güder.Yapışkan,bağımlı personel stili yerine kişinin değerini tamamen devalüe eden bir tavır görülür.Kendilerini devam eden ilişki içinde bulamadıkları zaman affekt(duygu durum) panik haline dönüşür.Yalnızlığı tolere etmedeki zorlukları nedeni ile bu hissi azaltabilmek için alkol veya madde kullanımına başvururlar yada yeni insanlarla iliksi kurma hissi veren rastgele,impulsif davranışlar içine girerler.BKB’li kişiler referans(kendilerine imada bulunulduğu düşünceleri) ve dissosiatif state' lerin (kişilikte çözülme ve şuur bulanıklığı hallerinin) sık görüldüğü psikotik ideasyonlarda (düşünceler-fikirler) gösterebilirler.Bütün bunların amacı yalnızlıktan kaçınmak ve gerçeklik içinde sağlanamayan ilişkilerin yerini doldurmaktır

TANI

Erken erişkinlikte başlayan "mood da kişiler arası ilişkilerde ve self imajında instabilite ile giden bir kişilik bozukluğu formudur. Teşhis için DSM IV kriterlerine göre aşağıdakilerden en az 5 inin bulunması gerekir.

1. Aşırı idealizasyon ve develüasyon(değer verme ve değerini düşürme) uçları arasında gidip gelen unstable(istikrarsız) kişiler arası ilişkiler
2. Kendisine zararlı en az iki alanda impulsivite (engellenemeyen davranışlar)(aşırı para harcama,aşırı seç,madde kullanımı,aşırı alışveriş,pervasızca araba kullanmak,yemeğe aşırı düşkünlük)
3.Affektif instabilite; Mood da depresyon, anksiete, irritabilite (huzursuzluk) arasında bir kaç saatlik nadiren bir kaç günlük hızlı gidiş gelişler.
4. Uygunsuz yoğun kızgınlık,öfke duyguları veya bunları kontrol edememe ;ani öfke patlamaları,fiziksel dövüşlerde bulunma
5.Kronik boşluk ve can sıkıntısı duyguları
6.Gerçek veya hayali terk edilme korkuları, bunlardan kaçınmak için dramatik girişimlerde bulunmak
7. Rekurran (tekrarlayıcı) suisid (intihar) girişimleri veya kendine zarar verici girişimlerde bulunmak
8. Belirgin ve daimi kimlik bozukluğu;(en az iki konuda) self imaj;sexuel seçim,uzun vadeli hedefler ve kariyer secimi,arzu edilen arkadaş secimi.tercih edilen değerler konusunda tutarsızlıklar.

KARSILASTIRMALI NOSOLOJİ (hastalıkların karşılaştırılması)


Borderline terimi ile tarihsel olarak ilişkili 2 değişik konsept vardır. "Borderline kişilik organizasyonu ile tüm ciddi kişilik bozukluklarının “narsistik,anti sosyal,sizoid siklotimik” altında yatan temel özellik yansıtılmak istenmiştir;stabil bir kimlik duygusunun başarılamaması, realite testine(gerçekliği değerlendirme) genellikle sağlam olusu ve geçici olarak bozulabilmesi primitif.defansları kullanmaya yatkınlık (splitting,yadsıma,projeksiyon , omnipotent fantezi)
İkinci bir BKB konsepti bir ana hastalığın (Şizofreni veya "Mood bozukluğu gibi) aticik veya marjinal bir formu olduğu seklindedir. 1960 lardan beri kritik sinirin Şizofreni ile olduğu düşünülmüştür.BKB olarak tanımlanan hastaların erken deskripsiyonlarinda psikoza regrese olma kapasiteleri özellikle vurgulanmıştır. Ancak geçen literaturlerde Mood bozuklukları ile olan sınırlara ve mood labilitesine(değişkenliğine-tutarsızlığına) dikkat çekilmektedir.
Dinamik psikiyatriye eğilimli merkezlerde BKB tanısı daha sik kullanılır ve psikoteropotik yaklaşımlar yaygındır.Tam tersine Biyolojik paradigmaların dominant olduğu merkezlerde çok daha dikkatli kullanılır ve ana bir hastalığa bağlayacak,psikoza benzer ve affektif karakteristikler belirlenmeye çalışılarak farmakolojik bir tedaviden yararlanma olasılığı üzerinde durulur.
Depresyon

Majör Depresif Epizodun Özellikleri

Bir Majör Depresif Epizod “depresif duygudurumu” veya neredeyse bütün etkinliklere karşı bir ilgi kaybının ya da artık bunlardan zevk almamanın olduğu en az 2 hafta süren bir dönem ile birlikte olmalıdır. Çocuklarda ve ergenlerde duygu durum kederli olmaktan çok huzursuzluk şeklinde  olabilir. Semptomlar en azından ardışık 2 hafta, hemen her gün, günün önemli bir kesiminde sürmelidir. Söz konusu epizod  klinik açıdan belirgin bir sıkıntıya yol açmalı ya da toplumsal, mesleki alanlarda ya da önemli diğer işlevsellik alanlarında bozulma ile birlikte gitmelidir.

Majör Depresif Epizoddaki duygudurum çoğu zaman çökkünlük, keder, umutsuzluk, çaresizlik, düş kırıklığı ya da hüzün olarak tanımlanır (A1 tanı ölçütü). Bazı olgularda kederli olunduğu başlangıçta yadsınabilir ancak daha sonra yapılan görüşmeyle açığa çıkartılabilir (örn. kişinin ağlamak üzere olduğu görülerek). "Saçma sapan" duygular yaşamaktan, herhangi bir duygusunun olmadığından ya da gergin ve endişeli olmaktan yakınan bazı kişilerde depresif duygudurumun varlığı kişinin yüz ifadesin­den ve davranışlarından çıkartılabilir. Bazı kişiler kederli olduklarını bildirmekten çok bedensel yakınmaları üzerinde dururlar (örn. bedensel sızılar ve ağrılar). Birçok kişi huzursuz olduğunu bildirir ya da artmış irritabilite bulguları sergiler (örn. sürekli öfke, olaylara karşı öfke patlama­ları yoluyla ya da başkalarını suçlayarak tepki gösterme eğilimi ya da küçük sorunlara aşırı sinirlendiğini hissetme). Çocuklar ve ergenler, kederli ya da hüzünlü bir duygudurum yerine huzursuz ya da ters, huysuz ve "asabi" bir duygudurum geliştirebilirler. Böyle bir görünüm, engellendiğin­de "şımarık çocuk" tarzında bir irritabilite göstermekten ayırt edilmelidir.

İlgi kaybı ya da artık zevk almama, hemen her zaman en azından belirli bir dereceye kadar bulunur. Bu kişiler, boş zamanlarını değerlendirdikleri etkinliklerine karşı daha az ilgi duyduklarını, artık "aldırmaz" olduklarını ya da daha önceden zevk aldıklarını düşündükleri etkinliklerinin artık kendileri­ne haz vermediğini bildirebilirler Aile bireyleri çoğu kez bu kişilerin toplumdan uzaklaştıklarını ya da haz veren etkinliklerden uzak durduklarını fark eder (örn. daha önceleri hırslı bir golfçü olan kişi artık golf oynamamaktadır, eskiden futbol oynamaktan büyük zevk alan bir çocuk futboloynamamak için özürler bulmaktadır). Bazı kişilerin daha önceki cinsel ilgi ya da istek düzeylerinde belirgin bir düşme olur.

iştah genellikle azalır ve birçok kişi yemek için kendisini zorladığını hisseder. Özellikle ayaktan tedavi görmek için başvuran kişiler olmak üzere diğer bazı kişilerde de iştahta artma olabilir ve bu kişiler özel birtakım yiyeceklerin arayışı içinde olabilirler (örn. tatlılar ya da diğer karbohidratlar). İştah değişiklikleri ağır olduğunda (her iki yönde de), belirgin bir kilo kaybı ya da alımı ortaya çıkabilir ya da çocuklarda beklenen kilo alımlarının gerçekleşmediği bildirilebilir (A3 tanı ölçütü).
Majör Depresif Epizoda en sık eşlik eden uyku bozukluğu insomniadır (A4 tanı ölçütü). Bu kişilerin daha çok ortada insomniası (yani gecenin bir yarısında uyanma ve yeniden uykuya daima güçlüğü çekme) ya da sonunda insomniası (yani çok erken uyanma ve yeniden uykuya dalarnama) vardır. Başlangıçta insomnia (yani uykuya daima güçlüğü) da görülebilir. Daha az sıklıkla, bu kişiler gece uykularının uzaması ya da gündüz uykularının artması biçiminde bir aşırı uyuma (hipersomnia) gösterebilirler. Bazen kişinin tedavi için başvuru nedeni uyku bozukluğu olabilir.

Psikomotor değişiklikler arasında ajitasyon (örn. sakin bir biçimde oturamama, yukarı aşağı yürüyüp durma, ellerini oğuşturma ya da cildini, giysilerini ya da diğer nesneleri çekiştirip durma) ya da retardasyon (örn. konuşmada, düşünmede ve vücut hareketlerinde yavaşlama; yanıt vermeden önce geçen sürede uzama olması; ses tonunun düşük olması, sesin yükselip alçalmasında, konuşma miktarında ve konu çeşitliliğinde azalma olması ya da hiç konuşmama) vardır (A5 tanı ölçütü). Psikomotor ajitasyon ya da retardasyon başkalarınca da gözlenebilecek derecede ağır olmalı, sadece öznel duyumları yansıtmıyor olmalıdır.
Enerjide azalma olması, yorgunluk ve bitkinlik sık görülür (A6 tanı ölçütü). Kişi, fiziksel bir çaba harcamadan sürekli yorgun olduğunu bildire­bilir. En ufak görevler bile büyük bir çabayı gerektiriyor gibi görünür. Görevlerin yerine getirilmeSiyle ilgili etkinlik azalmış olabilir. Sözgelimi kişi sabah yıkanmanın ve giyinmenin bitkin düşürdüğünden ve bu işlerin her zamankinden iki kat daha fazla zaman aldığından yakınabilir.

Majör Depresif Epizoda eşlik eden değersizlik düşünceleri ya da suçluluk duyguları kişinin değeri hakkında gerçekçi olmayan olumsuz değerlendirmeleri ya da geçmişteki küçük başarısızlıklar üzerine düşünüp durmayı, bunlardan ötürü kendini suçlamayı içerebilir (A 7 tanı ölçütü). Bu kişiler, yanlış bir biçimde, herhangi bir önemi ve anlamı olmayan, sıradan gündelik olayları çoğu zaman kişisel kusurlarının bir kanıtı olarak yorumlarlar ve bu kişilerin ilgisiz birtakım olaylara karşı aşırı bir sorumlu­luk duyguları vardır. Sözgelimi bir emlakçı, genelde piyasanın bozuk olduğu ve diğer emlakçıların da eşit derecede satış yapamadığı bir sırada satış yapamamaktan ötürü kendisini suçlayabilir, bundan kendisini sorumlu tutabilir. Değersizlik ya da suçluluk duyguları sanrısal yoğunlukta olabilir (örn. dünyadaki yoksulluktan kendisinin kişisel olarak sorumlu olduğuna inanan bir kişi). Depresyonlarının bir sonucu olarak hastaların, hasta olmaktan ötürü ve mesleki ya da kişilerarası sorumluluklarını yerine getirernemekten ötürü kendilerini kınadıkları sık görülür ve sanrısal yoğunluk­ta olmadıkça bunların tanı ölçütünü karşıladığı düşünülmez.

Birçok kişi düşünme, düşüncelerini belirli bir konu üzerinde yoğunlaş­tırma ya da karar verme becerilerinin bozulduğunu bildirir (A8 tanı ölçütü). Dikkatleri kolay dağılıyor gibi görünebilirler ya da anımsama güçlüklerin­den, unutkanlıktan yakınabilirler. Akademik ya da mesleki olarak zihinsel çalışmayı gerektiren işlerde çalışanlar, çok hafif bir düzeyde düşüncelerini yoğunlaştırma güçlüğü yaşasalar bile çoğu zaman yeterince bir işlev göremezler (örn. daha önceleri üstesinden gelebildiği karmaşık işleri artık yapamayan bir bilgisayar programcısı). Çocuklarda notların hızla düşmesi düşünceleri yoğunlaştırma güçlüğünü yansıtıyor olabilir. Majör Depresif Epizodu olan yaşlı kişilerde başlıca yakınma anımsama güçlüğü olabilir ve yanlış bir biçimde bu demansın erken bulgusu olarak yorumlanabilir ("psöclodemans"). Majör Depresif Epizod başarıyla tedavi edilince anımsama güçlükleri çoğu zaman tümüyle düzelir. Bununla birlikte, özellikle yaşlı kişiler olmak üzere bazı kişilerde Majör Depresif Epizod geriye dönüşlü olmayan demansın bazen ilk görünümü olabilir.

Sıklıkla ölüm düşünceleri, intihar düşünceleri ya da intihar girişimleri olabilir (A9 tanı ölçütü). Bu düşünceler, ölmüş olsa başkaları için daha iyi olurdu düşüncesinden, gelip geçici ancak yineleyen intihar girişiminde bulunma düşüncelerine ya da nasıl intihar edeceğiyle ilgili gerçek özgül tasarılar yapmaya dek değişen bir dağılım aralığında olabilir. Bu düşünce­lerin sıklığı, yoğunluğu ve öldürücülüğü oldukça değişken olabilir. Daha düşük bir düzeyde intihar eğilimi gösteren bireyler gelip geçici (1-2 dakika), yineleyen (haftada bir ya da iki kez) düşüncelerinin olduğunu bildirebilirler. Daha ağır bir düzeyde intihar eğilimi olan kişiler intihar
DSM IV'e GÖRE TANI ÖLÇÜTLERİ (DSM IV amerikan psikiyatri birliğinin kararlaştırdığı ülkemizde de kabul gören tanı ölçütleridir)

A.
İki haftalık bir dönem sırasında, daha önceki işlevsellik düzeyinde bir değişiklik olması ile birlikte aşağıdaki semptomlardan beşinin (ya da daha fazlasının) bulunmuş olması; semptomlardan en az birinin ya (1) depresif duygudurum ya da (2) ilgi kaybı ya da artık zevk alamama, olması gerekir.
(1) ya hastanın kendisinin bildirmesi (örn. kendisini üzgün ya da boşlukta hisseder) ya da başkalarının gözlemeSi (örn. ağlamaklı bir görünümü vardır) ile belirli, hemen her gün, yaklaşık gün boyu süren depresif duygudurum.
Not: Çocuklarda ve ergenlerde irritabı duygudurum bulunabilir.
(2) hemen her gün, yaklaşık gün boyu süren, tüm etkinliklere karşı ya da bu etkinliklerin çoğuna karşı ilgide belirgin azalma ya da artık bunlardan eskisi gibi zevk alamıyor olma (ya hastanın kendisinin bildirmesi
ya da başkalarınca gözleniyor olması ile belirlendiği üzere}
(3) perhizde değilken önemli derecede kilo kaybı ya da kilo alımının olması (örn. ayda, vücut kilosunun (li) 5'inden fazlası olmak üzere) ya da hemen her gün iştah ın azalmış ya da artmış olması.
Not: Çocuklarda, beklenen kilo alımının olmaması.
(4) hemen her gün, insomnia (uykusuzluk) ya da hipersomnianın (aşırı uyku) olması
(5) hemen her gün, psikomotor ajitasyon ya da retardas­yonun olması (sadece huzursuzluk ya da ağırlaştığı duygularının olduğunun bildirilmesi yeterli değildir, bunların başkalarınca da gözleniyor olması gerekir)
(6) hemen her gün. yorgunluk-bitkinlik ya da enerji kaybının olması
(7) hemen her gün, değersizlik, aşırı ya da uygun olmayan suçluluk duygularının (sanrısa! olabilir) olması (sadece hasta olmaktan ötürü kendini kınama ya da suçluluk duyma olarak değil)
(8) hemen her gün, düşünme ya da düşüncelerini belirli bir konu üzerinde yoğunlaştırma yetisinde azalma ya da kararsızlık (ya hastanın kendisi söyler ya da başkaları bunu gözlemiştir)
(9) yineleyen ölüm düşünceleri (sadece ölmekten korkma olarak değil), özgül bir tasarı kurmaksızın yineleyen intihar etme düşünceleri, intihar girişimi ya da intihar etmek üzere özgül bir tasarının olması
.
B.
Bu semptomlar klinik açıdan belirgin bir sıkıntıya ya da toplumsal, mesleki alanlarda ya da önemli diğer işlevsel­lik alanlarında bozulmaya neden olur.
C.
Bu semptomlar labilen bir ilaç, tıbbi bir durum! etkilerine bağlı d Bu semptomlar bir madde kullanımının (örn. kötüyekullanı­labilen bir ilaç, tedavi için kullanılan bir ilaç) ya da genel tıbbi bir durumun (örn. hipotiroidizm) doğrudan fizyolojik etkilerine bağlı değildir.
D
Bu semptomlar Yas' la daha iyi açıklanamaz, yani sevilen birinin yitirilmesinden sonra bu semptomlar 2 aydan daha uzun sürer ya da bu semptomlar, belirgin bir işlevsel bozulma, değersizlik düşünceleriyle hastalık düzeyinde uğraşıp durma, intihar düşünceleri, psikotik semptomlar ya da psikomotor retardasyonla belirlidir.

DEPRESYON

Günümüzde her geçen gün biraz daha sık rastlamaya başladığımız bir rahatsızlık olan Depresyon (ruhsal çöküntü); genellikle çevremizde meydana gelen olaylara bir tepki olarak ortaya çıkar. Pazartesi sabahları  yaşadığımız geçici sıkıntılardan, derin duygusal kayıpların yaşandığı ve psikiyatrist müdahelesi gerektiren ağır vakalara kadar birçok rahatsızlık depresyon olarak adlandırılır.
İnsanlar zaman zaman kendilerini üzüntülü ve mutsuz hissederler. İşinden ayrılmak, sevdiğini kaybetmek veya başarılı olamamak üzüntüye yol açan yaşam olaylarındandır. Kısaca üzüntü normal yaşamın bir parçasıdır. Ancak bu üzüntülü durumun uzaması ve nedensiz ortaya çıkması ruh sağlığı sorunudur ve depresyon olarak tanımlanır. .Depresyon duygu düşünce ve davranışı etkiler. Tedavi edilmediği taktirde aylar yıllar bazen de ömür boyu sürebilir.
Depresyon her yaşta her birey de görülebilecek ruhsal bir hastalıktır. Genetik veya biyokimyasal nedenler, çevre koşulları ve psikososyal zorlanmalar depresyonun başlamasında etken olabilir. Tedavi edilmediği durumda bireyin yaşamını ümitsiz, karamsar, bunalım içinde geçirmeye başlamasına neden oluşturarak, " Depresif Psikoz" olarak tanımlanan " gerçekleri görmeyecek kadar bunalım" a ilerleyebilir. Toplumun her kesiminde görülebilir. Psikiyatrik hastalıklar arasında en sık rastlanan bir tablodur.
Yaşam boyunca her 100 erkekten 10'unun ve her 100 kadından 20'sinin Depresyon geçirdiği araştırmalarla saptanmıştır.
Depresyonun Belirtileri :
1. Duygularda , kederli, üzüntülü, hüzünlü hissetme
2. Yaşamdan geri çekilme. İlgi ve isteğin azalması. Daha önce yapılan etkinliklerden keyif almama ve ilgisizlik.
3. Her işi ve duyguyu engelleyen bir enerji kaybı. Bitkin hissetme, çabuk yorulma.
4. Uyku bozukluğu. Kişi uyandığında kendini dinlenmemiş hissedebilir. Sabahları erken uyanma, uyumakta güçlük çekme, ya da " uykuya kaçış " olarak tanımlanan fazla uyuma şeklinde görülebilir.
Uyku bozukluğu bir hastalık değildir başka hastalıklarda görülebilen bir belirtidir. Nedeninin araştırılması gerekir. Bedensel hastalıklar (astım, kalp hastalığı v.b.) nedeniyle olabileceği gibi psikiyatrik hastalıkların (depresyon, mani v.b.) çoğunda görülebilir.
5. Dikkati toplamada güçlük, yetersizlik. Konsantrasyon azalmıştır. Bir gazeteyi okuyamayabilir ya da bir filmi izleyemeyebilir. İşini tam olarak yapamayabilir.
6. Değersizlik duyguları. Kendini eleştirme sürekli hale dönüşebilir, kendine güven azalmıştır. Cesaret kaybolur. Birey kendini yetersiz, başarısız, eksik değerlendirmeye başlar.
7. Suçluluk duyguları. Birey geçmiş ve bugünün olumsuz olaylarında kendini gerçeğe uygun olmayan bir tarzda suçlamaya başlar. Vicdan hesaplarına girişir ve sonunda neşesini kaybeder.
8. Yavaşlama. Birey karar vermekte, kararlar uygulamakta güçlük çeker. Davranışlarda, düşüncenin akışında yavaşlık ortaya çıkabilir. Birey durgundur, ya da tam tersi bir şekilde ajitasyon ve aşırı hareket görülebilir.
9. İntihar düşünceleri. Birey ölüm düşünceleriyle ilgilenmeye başlayabilir. Bu durum sıkıntılı olunduğu zamanlarda söylenebilen " ölsemde kurtulsam " duygusundan farklı olarak daha çok ölümle ilgili düşünce, sorgulama şeklinde ortaya çıkabilir.
10. Cinsel istekte azalma. Cinselliğe karşı ilgisizlik başlayabilir.
11. Tolerans eşiğinin düşmesi. Çabuk öfkelenme. Birey kolay öfkelenmeye başlayabilir. Tahammülsüzlük, gürültüye karşı aşırı duyarlılık kazanma ortaya çıkabilir.
12. Sıkıntılı durum. Birey kaygılı bir bekleyiş içinde olabilir. Sinirli hissetmeye başlar. Bazen sürekli veya sıklıkla, bazen de hiç ağlamayabilir. İnsanlardan uzaklaşabilir.
13. Sanrı ve varsanılar. Kişide, herkesin öleceği, mahvolacağını, sonunun geldiğini, kimsenin kendisini sevmediğini, insanların kendisine kötülük yapabileceği gibi psikotik ataklar görülebilir.
14. Obsesyon. Bireyin anlamsız, saçma olduğunu bildiği ama durduramadığı düşüncelerdir. Depresyonlu hastaların %30'unda obsesyon bulunabilir.
15. Somatizasyon. Bazen birey depresyonda olduğunu bilinç düzeyinde farketmeyebilir. Açıklanamayan bedensel yakınmaları gündeme gelebilir. Migren, mide ağrısı, yan ağrısı, saç dökülmesi, sedef hastalığı gibi hastalıklarda organik bir neden bulunamazsa, depresyonun bir organda somatize olmasından şüphelenilir. Bu durum bilimsel kongrelerde tartışılmaktadır.
Bazen de bedensel hastalıklara eş zamanlı olarak depresyon eşlik etmektedir. Kronik ( uzun süren ) bedensel hastalıklarda en sık görülen ruhsal bozukluğun depresyon olduğu açıklanmıştır.
Not:Hiçbir neden olmadan da kalıtsal yatkınlık olarak da depresyon ortaya çıkabilir.
Depresyonun Nedenleri
Depresyon sık görülen bir hastalık olarak tanımlanmıştır. Bu sıklık yaklaşık her dört kişiden biri olarak ifade edilebilir. Depresyon tedaviye cevap verir ve kişilerin çoğunluğu iyileşir. Hiçbir neden olmaksızın depresyon başlayabilir. Nedenleri şöyle özetleyebiliriz :
* Olumsuz yaşam olayları ile karşılaşma
* Büyük üzüntülere neden olabilecek kayıplar ve yas
* İş yaşamı sorunları
* Partner, evlilik, aile sorunları
* Hamilelik ve lohusalık süreci
* Kalıtsal yatkınlık
* Fazla alkol kullanımı
* Bazı hastalıklar ( Kanser, Multiple Skleroz, Epilepsi, Aids gibi ölümcül hastalıklar )
* Bazı ilaçlar ( Kardiyak ve hipertansifler gibi )
* Doğum ve hamilelik süreci
* Menapoz - Antrapoz dönemi
* Mevsim değişiklikleri
• Ülke, şehir değiştirme, yeni yaşam koşulları
• Birçok insanın aynı şartlarda yaşamasına rağmen bazılarının depresyona girdiği, bazılarının girmediği araştırılıp, tartışılmıştır. Biyolojik-genetik alt yapının depresyona yatkınlık gösterdiği kişilerin dış faktörlerle daha kolay depresyona girdiği ileri sürülmektedir.
Depresyon değişik şekillerde ortaya çıkabilir:
Bazısında neden olmaksızın aniden ortaya çıkar
Bazısında stresli bir yaşam olayından sonra başlar
Bazen tek atak olarak yaşam boyu sürebilir
Bazen tekrarlayan ataklar halindedir
Bazen semptomların şiddetli olması ile hastalar iş yapamaz hale gelebilir
Bazıları ise iş yapabilir ama sürekli mutsuzluk hissederler
Depresyonda Hafıza
Dikkat toparlanamaz
Konsantrasyon bozulur.
Unutkanlık başlar
Yeni şeyler öğrenilemez
Bu nedenle bir iş performansı ciddi şekilde düşer.
Depresyonda Biyolojik-Vital fonksiyonlar  Uykuya dalmada güçlük  Sık sık uyanma, sabahları erken uyanma
İştahsızlık ( Perhizde değilken 1 ayda kilosunun %5'inden fazlasını kaybetme)
Cinsel istekte azalma
Hareketlerde faaliyetlerde yavaşlama, halsizlik, yorgunluk, bitkinlik.
DEPRESYON TÜRLERİ 
Maskeli Depresyon Sınıflamalarda yer almamakla birlikte klasik kitapların çoğunda yer alır.
Bu durumda klasik depresyon belirtileri yerine: Bedenin değişik yerlerinde ağrılar, sızılar, uyuşma, karıcalanmalar, hissiyet azlığı, karakter bozuklukları, Sexsüel alanda ve beslenme ile ilgili davranışlarda bozukluklar, alkolizm, madde bağımlılığı gibi sorunlar ön plandadır. Yani temeldeki depresyon bu şekilde dışa yansımıştır.
Tipik depresyon
Hastada deprestif duygu durum dikkati çekmekle beraber, diğer belirtiler "tipik" depresyon belirtilerine uymaz.
Gün içi değişmeler görülür.
Kişilik yapısı takıntılara saplantıları yatkın insanlarda takıntılar, saplantıar, kuruntular ön plana çıkar. Örneğin; su muslukları, tüpün düğmesi, ütü fişi sürekli kontrol edilir. Bazen yoldan dönülüp tekrar tekrar bakılır.
Bedendeki fizyolojik değişiklikler organlardaki bozukluğun habercisi gibi değerlendirilir ve bedensel uğraşlar artar.
Çeşitli korkular gelişir.
Dışarıdan gösteri, rol gibi algılanacak davranışlar görülebilir.
A tipik depresyonlu insanlar her zamankinden fazla uyur ve fazla yemek yerler. Aşırı kilo alırlar.
Kollarda ve bacaklarda aşırı güçsüzlük vardır.
Beklenmedik bir şekilde alkole, maddeye, kumara düşkünlük.
Aile ve iş yaşamından uzaklaşma
Açıklanması güç cinsel uyumsuzluklar dikkati çeker.
Çocuklarda ve gençlerde depresyon
Çocuklarda ve gençlerde tipik depresyon belirtileri olmayabilir. Daha çok davranış ve tutum değişiklikleri belirgindir. Aşırı ağlama, hırçınlık, asi davranışlar, çabuk sinirlenme, alkol ve uyuşturucu kullanımına başlamanın temelinde depresyon olabilir.
Yaşlılarda ve Menapoz Sonrası depresyon
Kadınlarda daha sık görülür.
Depresyonun tipik belirtileri olmakla beraber; ağır bunaltı (anksiyete), sıkıntı, özellikle sabah sıkıntısı, uyku bozukluğu ön plandadır.
Aşırı telaş ve tedirginlik vardır.
Sıkıntıdan dolayı sürekli eller oğuşturulur ve yerinde duramama, dolaşma hali vardır.
Bedensel uğraşılar daha fazladır.
İntihar düşünceleri yoğundur.
Doğum Sonrası depresyonları  Doğumdan sonra annelerde görülen depresif tabloya "puerperal depresyon" denmektedir.  Bazı anneler doğumdan sonra : Gelip geçici ağlama nöbetleri, güçsüzlük , halsizlik, sıkıntı, üzüntü, bebeğe karşı ilgisizlikle karakterize "Bebek hüznü " denen bir durum yaşar. Destekleyici tedavilerle olumlu yanıt verir.
Doğum sonrası bir ila 3 ay içinde gelişen karamsarlık , üzüntü, yetersizlik , hiçbir şeyden zevk alamama, çocuğa, ev işlerine bakmamak gibi hallerinde tam bir depresyon geçiriyor denmektedir. Ciddi tedavi gerekmektedir. Hastaların çoğu tedavi ile düzelir. Bazılarında depresyonun belirtileri uzun süre üzerinde kalabilir.
Distimik Bozukluk
Eskiden nörotik depresyon, depresif kişilik, nevrasteni diye nitelendirilirdi. Hastalarda en az iki yıl süren ve çok ağır olmayan depresyon belirtileri vardır. Uyku bozuklukları, hiçbir şeyden mutlu olamama, müzmin karamsarlık hali, yogunluk, istek ve ilgi azlığı, güvensizlik hissi, bedensel yakınmalar dile getirilir. Bu bozuklukta bir kaç gün , bir kaç hafta iyilik dönemleri görülebilir. Ancak bu iyilik dönemleri iki ayı geçmez.
Postpsikotik depresyonlar
Şizofreni gibi gerçeği değerlendirme yeteneğinin bozulduğu, "akıl hastalıklarında da zamanla depresyon gelişebilir.
Organik nedenlere bağlı depresyon
Bir çok fiziksel bozukluğa bağlı depresyonlar görülebilmektedir. Örneğin;
Hormonal sistemdeki bozukluklar, Nörolojik bazı hastalıklarda ( Örneğin Parkinson, Multipl skleroz) kan hastalıklarında, kanserde, enfeksiyon hastalıklarının bazılarında, kaza ve ameliyetlardan sonra depresyon gelişebilmektedir. Uzun süre kullanılan tansiyon düşürücü, ülser giderici bazı ilaçlar bağımlılık yapan uyarıcı ve uyuşturucular, kortizollü ilaçlarda depresyon yapabilirler.
Depresyonun Mantığı Depresyondaki olumsuz düşünceler, hatalı ve tek yanlı işleyen bir mantık sisteminin ürünü. Bu mantık sisteminin bir tarafından ne verirseniz verin, diğer taraftan mutlaka karamsar ve umut kırıcı yorumlar çıkıyor. Umuda çıkan tüm yollar özenle kapatılmış. Söz konusu sistem altı temel mantık hatasına dayanıyor.
1. Keyfi çıkarsamalar: Yeterince kanıt olmamasına karşın, yaşanan olaylar ve içinde bulunulan koşullar hakkında olumsuz sonuçlar çıkarılır. Örneğin, sınava hazırlanmakta olan bir kişi, ortada bir neden yokken, başarılı olamayacağı kararına varabilir. Ya da, depresyona giren bir işadamı, iflasının kaçınılmaz olduğu inancına saplanabilir.
2. Seçici odaklanma: İçinde bulunulan durum ya da yaşanan deneyimlerin kötü yanları üzerinde odaklanılır. Dolayısıyla, günboyunca bir çok olumlu ve olumsuz olaylarla karşılaşan kişi, akşam olduğunda yalnızca yaşadığı olumsuzlukları anımsar ve berbat bir gün geçirdiği kararına varır.
3. Kişiselleştirme: Kişi, kendisiyle ilgili olmayan ya da çok az ilgili olan olayları üzerine alınır. Örneğin, yolda karşılaştığı ve muhtemelen onu görmemiş olan bir arkadaşının selam vermemesini, 'Mutlaka onu kıracak bir şeyler yapmış olmalıyım' biçiminde yorumlayabilir.
4. Aşırı genelleme: Tek bir olaydan genel sonuçlar çıkarılır. Kişi, otobüs zamanında gelmediği için, hiç bir işinin yolunda gitmediği yargısına varabilir. Ya da arkadaşı zamanında telefon etmediği için, artık hiç kimsenin onunla ilgilenmek istemediği sonucunu çıkarabilir.
5. Ya hep ya hiç biçiminde düşünme: Her türlü olay 'ya hep ya hiç' kuralına göre değerlendirilir. Mükemmel olmayan her şeyin berbat olduğu yargısına varılır. Kişi, yalnızca siyah beyazdan oluşan, diğer tonları olmayan bir yargılama sistemine sahiptir.
6. Küçümseme veya büyütme: Kişi başarılı olduğu işleri küçümserken, hatalarını abartır.
DUYGUDURUM BOZUKLUKLARI ARTIK TEDAVİ EDİLEBİLİYOR
İkibinüçyüzyıl önce adı konup tanımlanmış bir insani sorun olan aşırı duygulanma halleri, yani aşırı üzülme ve aşırı coşma, ancak son elli yıldır etkili bir şekilde tedavi edilebiliyor. Çağımızın çözümlenebilir sorunu olan çöküntü ve taşkınlık, artık, hekimlerin diğer tedavi edilebilir hastalıklar gibi gördüğü bir sorun. Aslında acısını da çeken bilir. Bir düşünün: Bir zamanlar ne denli iradeli bir insan olsanız da gün gelip, bir nedenle çaresiz, çekilmez çözümsüz bir insan oldunuz ve hatta size bu işten kurtulmak olası değil gibi geliyor ve bunu çözmenin tek yolunun ortadan yok olmak olduğu bile aklınıza geliyor. Eşiniz dostunuz artık eskisi gibi kolay anlaşılır bir insan olmadığınızı ima ediyor ve sizin kendinizden yakındığınız kadar onlar da sizden yakınıyor. Sonra birisi diyor ki, dostum, boşuna bu çektiklerin, bunun çaresi var! İnanmak ne kadar da zor. Oysa bunun çok uzun bir öyküsü vardı, bunlar nasıl düzelir? Yarı inanır yarı inanmaz bir halde bir uzmana gidiyorsunuz, ve tanı konuyor: "Bu bir depresyon..." Sunulan çareye inanmamakla birlikte sizi denemeye davet eden çağrıya kulak verdiğinizde bir ay gibi bir sürede, dünyaya bakarken kullandığınız gözlükler değişiyor. Kendinize güveniyor, dünyayı yaşanır bulur oluyorsunuz. Eskiden kafanızda binlerce kez evirip çevirdiğiniz sorunlar size artık çözülebilir geliyor. Bunu da hekimin size yazdığı bir reçeteye ve/veya sorduğu bazı sorulara borçlusunuz.
Yanlış anlamadınız, çöküntü ve taşkınlık artık tedavi edilebiliyor. Yeterki siz bir uzmanın sizi değerlendirmesine izin verin. Bunu deneyenlerin yaklaşık yüzde yetmişi çare buluyor. Bu hiç de düşük bir oran değil.

 

Hiç yorum yok:

Şair Uzman Jandarmadan İkinci Şiir. (Hak arayışı Uzman Jandarmayı Şair Yaptı)

Türkiye cumhuriyeti sınırları içerisinde uzman jandarmalarla ilgili haberleri  okumayan kalmamıştır muhtemelen. Astsubaylarla ...