4 Temmuz 2016 Pazartesi

İşte OYAK'ın paşalara ödediği tazminatlar



OYAK'ın yüksek rütbeli askerlere ödediği emeklilik tazminatı netleşti.

Türkiye'nin gündeminden düşmeyen OYAK'ın, yüksek rütbeli ordu mensuplarına ödediği, tazminat tutarları netleşti. Buna göre; Oyak, 2012 yılında emekli olan orgenerale 741 bin lira, korgenerallere 564 bin lira, tümgenerallere 438 bin lira, tuğgenerallere de 367 bin lira emeklilik tazminatı ödedi. Paşalar ayrıca, devletten de küçük miktarlarda emeklilik tazminatı aldı.

UÇURUM KADAR FARK

TBMM Dilekçe Komisyonu bünyesinde oluşturulan OYAK Alt Komisyonu, TSK mensuplarının üye olduğu OYAK'ın hesaplarıyla ilgili incelemesini tamamladı. Alt Komisyon, OYAK ile ilgili bir taslak rapor hazırladı. Taslak rapora göre, OYAK'ın üst düzey rütbeli subaylar ile alt rütbedeki TSK mensuplarına ödediği tazminatlar arasında adeta uçurum bulunuyor.

ASTSUBAYLAR NİYE İSYAN EDİYOR Kİ?

Hemen her fırsatta TSK'nın maaş düzenlemelerinde kendilerinin üvey evlat muamelesi gördüğünü haykıran astsubayların da emekli ikramiyelerinin 227 bin TL olduğu ortaya çıktı. Bu da astsubayların, 291 bin TL ile emekli olan Albay'ın ardından en yüksek ikramiye kazanan personel olduğunu gösteriyor.

OYAK'ın tazminat tutarları

-Orgeneral: 741 bin lira
-Korgeneral: 564 bin lira
-Tümgeneral: 438 bin lira
-Tuğgeneral: 367 bin lira
-Kıdemli Albay: 291 bin lira
-Kıdemli Başçavuş: 227 bin lira
-Uzman Çavuş: 86 bin lira

30 yıllık hizmeti olan Valinin emekli ikramiyesi 92 bin olurken, öğretmenlerde bu rakam 55 bin, şube müdürlerinde 53 bin, mühendislerde ise 69 bin TL olduğu düşünülürse, OYAK'ın emekli ikramiyelerinde askerlerin aldığı ücretin yüksekliği daha net ortaya çıkmış oluyor.

Alıntıdır : http://www.ensonhaber.com/iste-oyakin-pasalara-odedigi-tazminatlar-2013-07-15.html

OYAK’ın ‘üyelik süresi’ şartına dayanarak binlerce askerin maaşından yaptığı kesintiyi geri ödemediği tespit edildi.


OYAK askerlerin parasını iç etmiş

OYAK'ın emeklilik yardımı adı altında asker maaşlarından yaptığı kesintilerde binlerce üyesini mağdur ettiği ortaya çıktı. Bugün gazetesinden Çetin Çiftçi'nin haberine göre, dilekçe Komisyonu'na gelen yoğun şikayetler üzerine OYAK'ta inceleme yapmak üzere TBMM bünyesinde kurulan alt komisyon, 1,5 yıllık çalışmanın ardından raporunu tamamladı. AK Parti Bursa Milletvekili İsmail Aydın başkanlığındaki komisyonun hazırladığı raporda, OYAK'ın milyonlarca TL'lik kesintiyi '10 yıl üyelik' şartı nedeniyle hak sahiplerine ödemediğine ilişkin tespit yer aldı.

3 YILIN KÂRI 19 MİLYON TL

Raporda, 2009-2011 arasında, 18milyon 755 bin 159 TL'nin üyelik süresi şartı nedeniyle OYAK tarafından hak sahiplerine ödenmediği kaydedildi. Rapora göre, üyelikleri sona eren ve kurumda 3 yıldan daha az kaydı bulunan 1183 askerin maaşından kesilen 1milyon 882 bin 989 TL, OYAK'ın kasasında kaldı. Aynı yıllar içerisinde 10 yıldan az sürede üyeliği biten 3089 askerin uğradığı mağduriyetin rakamı ise 16milyon 872 bin 170 TL olarak tespit edildi. Raporda, mağdur askerler için "Kâr paylarını iradeleri dışında OYAK'ta bırakmak zorunda kalmışlardır" denildi.

ASTEĞMENLER DE MAĞDUR LİSTESİNDE

Komisyon raporunda, OYAK'ın, yedek subaylardan elde ettiği üyelik aidatlarını iade etmeyerek haksız kazanç sağladığı konusunda Meclis'e ulaşan çok sayıda şikayete de dikkat çekildi. Raporda, "Asteğmenlerden kesilen aidatların, aslında tahsil edilmesi gerekenden çok daha fazla olduğu ortaya çıkmıştır. Bu, hakkaniyete aykırı olan durumun düzeltilmesine kadar geçici üyelerin kurumun uygun koşullarda kredi verme gibi diğer imkânlarından yararlandırılmasına ilişkin olumlu düzenlemelerin yapılması gerektiği değerlendirilmektedir" denildi.

OYAK GENEL MÜDÜRLÜĞÜNE GÖNDERDİĞİM DİLEKÇE VE GELEN CEVAP YAZISI



-----Original Message-----

From: iletisim
Sent: Monday, June 27, 2016 12:51 AM
To: OYAK Uye Hizmetleri <no-reply@oyak.com.tr>
Subject: 8198244 , Hasan Hüseyin VARAN

Ad Soyad : Hasan Hüseyin VARAN
KUN : 8198244
Telefon :-------------
E-Posta : ------------
Mesaj : ORDU YARDIMLAŞMA KURUMU

YÖNETİM KURULU BAŞKANLIĞINA

1- 8198244 Numaralı OYAK Kurumu ve tüm şirketlerinin sahibiyim.

2- Emekliliğimde insanca ve onurlu bir şekilde yaşamak için yıllarca OYAK havuzuna koyduğum ve yedi emin sıfatıyla OYAK yöneticilerine emanet ettiğim birikimlerimin yanlış yönetildiği kanaatinden yola çıkarak OYAK kurumunda yöneticilerin yaptığı haksız, hukuksuz ve ayrımcılığa dayanan bir takım yanlış yönetim stratejilerini aşağıya sıralıyorum ve derhal düzeltilerek yerine getirilmesini istiyorum. 

3- OYAK 56. Genel kurulunda alınan karar gereği

Karar:
Üyelerden gelen taleplerin değerlendirilmesi sonucunda Emekli Maaşı Sistemi?nde (EMS) üçer aylık olarak ödenen maaşların yanında aylık maaş ödenmesi seçeneğinin de üyelere sunulması amacıyla;
- Uygulamanın 2017 yılında yapılacak 57?nci Olağan Genel Kurul?u takiben başlaması, hususlarında Yönetim Kurulu?nun yetkilendirilmesini, Alınan bu kararın 2017 yılı 57.genel kurul toplantısı beklenmeden derhal yerine getirilmesini ve üç ayda bir ödenen EMS maaş miktarının her ay hesabıma yatırılarak ödenmesini,

4- 2000 Haziran ayında eski OYAK müdürü coşkun ulusoy?un göreve gelmesiyle 16 yıl boyunca sürekli düşüş eğiliminde olan NEMA oranlarının, 2000 Haziran yılından önceki duruma derhal getirilmesi, Astsubay, Uzman Jandarma ve Uzman Erbaşların günümüzde ki ekonomik olarak zor yaşam koşulları göz önünde bulundurularak sahibi olduğum OYAK kurumunun misyon ve vizyonuna uygun olarak hareket etmesi,

5- Yıllarca havuza koyduğum birikimlerimle bu hale gelmiş kurum OYAK?tan, sahibi olduğum kendi kurumumdan borç aldığım zaman faizle borcumu geri ödüyorum, OYAK yardımlaşma sandığıdır geri ödeme yaparken faiz vermek istemiyorum, faizin kaldırılmasını istiyorum, bu yanlış bir uygulamadır, derhal düzeltilmesi,

6- Aynı şekilde bu faiz uygulaması konut kredisinde de uygulanmaktadır. Emeklilik şartları ve imkânları göz önünde bulundurulduğunda konut sahibi olmak çok zor olmaktadır. OYAK kurumundan kredi çekip ev almak istediğimde yine faizi yüksek ödemelerle karşılaşmaktayım. Bu durum OYAK?ın bir yardımlaşma kurumu olduğu ilkesine aykırıdır. Bu durumda konut kredisi ödeme şartlarının düzeltilerek faizin kaldırılmasını, aylık konut kredisi ödeme miktarlarının albayın maaşına göre değil bir Astsubay Kıdemli Başçavuş ?un maaşına göre ayarlanmasını,

7- Aynı faiz uygulaması %80 borç verme hizmetinde de uygulanmaktadır, mağduriyetim burada da devam etmektedir, benim paramın bana faizle verilmesini kabul etmiyor, bu yanlış uygulamanın da derhal düzeltilmesini,istiyorum.

Emekliliğimde onurlu bir hayat sürmek amacıyla yıllarca OYAK havuzuna birikimlerimi yatırdım ve bu birikimlerimi de siz yöneticilere yedi emin sıfatıyla emanet ettim. Geçmişte yapılan yanlış, yanlı, ayrımcı uygulamalardan ders çıkartılıp bu uygulamalardan da vaz geçilerek yukarıda sıraladığım yanlış uygulamaların da derhal düzeltilmesini istiyorum. OYAK yöneticileri olarak sizler 310 bin kurumun sahibine hizmet ediyor ve karşılığında da ücretinizi alıyorsunuz. Yetimin, öksüzün, şehidin, gazinin birikimlerinden aldığınız maaşı hak ederek ayrımcılık yapmadan, rütbe ve sınıf kayırmadan, sayıca az bir zümreye ayrıcalık tanımadan, namusunuzla, şerefinizle, haysiyetinizle çalışıp benim takdirimi, güvenimi kazanacağınıza olan inancım tamdır.

                                                                                                                             Hasan Hüseyin VARAN

VE GELEN CEVAP YAZISI                                                  :     
                                                
8198244 , Hasan Hüseyin VARAN
OYAK Uye Hizmetleri (no-reply@oyak.com.tr)
01.07.2016
Kime: hhuseyinvaran_42@hotmail.com


Sayın Varan,

OYAK'a göndermiş olduğunuz e-postanızda yer verdiğiniz hususlar detaylı olarak incelenerek değerlendirilmiştir. Bu çerçevede,

1- 07 Mayıs 2016 tarihinde toplanan 56'ncı OYAK Olağan Genel Kurulu tarafından alınan 5 nolu

"Üyelerden gelen taleplerin değerlendirilmesi sonucunda Emekli Maaşı Sistemi'nde (EMS) üçer aylık olarak ödenen maaşların yanında aylık maaş ödenmesi seçeneğinin de üyelere sunulması amacıyla;

- Emekli Maaşı Bağlanması Hakkında Yönetmelik'te konuyla ilgili uygulama esaslarına ve hesaplama yöntemlerine ilişkin değişikliklerin yapılması,

- Diğer yönetmeliklerde ilgili karardan etkilenecek maddelerin düzenlenmesi,

- Konuya yönelik sistemsel program düzenlemelerinin yapılması,

- Uygulamanın 2017 yılında yapılacak 57'nci Olağan Genel Kurul'u takiben başlaması,

hususlarında Yönetim Kurulu'nun yetkilendirilmesini," kararı uyarınca sistemsel ve altyapıya yönelik çalışmalar sürdürülmekte olup karar doğrultusunda uygulamaya 2017 yılında gerçekleştirilecek Genel Kurul ertesinde geçilecektir.

2- OYAK tarafından üyelerinin birikimlerine reel getiri elde edilebilmesine yönelik sürdürülen çalışmalara, bundan önceki yıllarda olduğu gibi önümüzdeki yıllarda da aynı kararlılıkla devam edilecektir.

3- OYAK, üyelerine yönelik Borç Para Verme Hizmeti'ni, kurulduğu 1961 yılından bu yana Genel Kurullar tarafından alınan kararlar doğrultusunda oluşturulan Borç Para Verme Yönetmeliği hükümleri doğrultusunda sürdürmektedir. Hizmette uygulanacak faiz oranları Genel Kurullar tarafından belirlenmekte iken 2000 yılında toplanan 40'ıncı OYAK Olağan Genel Kurulu tarafından alınan 10 nolu karar ile faiz oranlarını belirleme yetkisi Genel Kurul tarafından OYAK Yönetim Kurulu'na verilmiş, faiz oranları belirlenirken de Bankalar Birliği'nce belirlenen aktif büyüklüklerine göre 10 büyük bankanın aylık tüketici kredisi faiz oranlarının aritmetik ortalamasının baz alınması yönünde direktif verilmiştir. Bu çerçevede 01 Haziran 2000 tarihinden bu yana Borç Para Verme Hizmeti faiz oranları OYAK Yönetim Kurulu tarafından belirlenen kriterler doğrultusunda belirlenmiştir. OYAK tarafından duyurulan faiz oranları nettir. Bankalar tarafından duyuru ve reklam amaçlı olarak ilan edilen faiz oranlarının tüketiciye maliyeti bulunurken % 15 oranında KKDF ve % 5 oranında BSMV ilave edildiği bilindiğinde, her dönem OYAK tarafından sunulan faiz oranları Bankalar tarafından sunulan oranların altında kalmaktadır.

4- OYAK, üyelerine yönelik Konut Kredisi Hizmeti'ni, 1963 yılından bu yana, Genel Kurullar tarafından alınan kararlar doğrultusunda oluşturulan Konut Kredisi Yönetmeliği hükümleri doğrultusunda sürdürmektedir. Bu hizmette uygulanacak faiz oranları da Genel Kurullar tarafından belirlenmekte iken 2000 yılında toplanan 40'ıncı OYAK Olağan Genel Kurulu tarafından alınan 4 nolu karar ile faiz oranlarını belirleme yetkisi Genel Kurul tarafından OYAK Yönetim Kurulu'na verilmiş, faiz oranları belirlenirken de Bankalar Birliği'nce belirlenen aktif büyüklüklerine göre 10 büyük bankanın konut kredisi faiz oranlarının aritmetik ortalamasının baz alınması yönünde direktif verilmiştir. Bu çerçevede 01 Haziran 2000 tarihinden bu yana Konut Kredisi Hizmeti faiz oranları Yönetim Kurulu tarafından belirlenen kriterler doğrultusunda belirlenmiştir.

Yukarıda belirtilen her iki hizmette de kullandırılan kaynaklar, Kurum kaynakları başka bir deyişle 311 bini aşan üyelerin birikimleri olup bu birikimlerin bazı üyelerin yararlandığı bazı üyelerin ise yararlanmadığı hizmetler üzerinden düşük oranlar ile sunulmasının, OYAK'ın tüm hizmetlerinde titizlikle üzerinde durduğu Kaynakların Adil Dağılımı ve Bireysel Eşitlik İlkelerine aykırı olduğu değerlendirilmektedir.

5- Rezerv Karşılığı % 80 Borç Verme Hizmeti ile ilgili olarak 205 sayılı OYAK Kanunu gereği OYAK, üyelerine emeklilik yardımı olarak yıllık %5 teknik faiz ödemektedir. OYAK'ın sahip olduğu fonlara en az bu geliri elde edemediği dönemde aktüeryal açık meydana geleceği ve üyenin sistemden erken almış olduğu tutara elde edebileceği gelire müdahale imkânının olamayacağı öngörüleri ile %5 teknik rezervin korunması ve sistemin gelir kaybının karşılığı olarak Rezerv Karşılığı %80 Borç Verme Hizmetinde %6 faiz uygulanmaktadır. Daha açık bir ifadeyle, borcun çekilmiş olduğu döneme ait %5 teknik faiz yıllık %6 faiz ile geri alınmaktadır. Yıllık %6 faiz uygulamasının %5'lik kısmı OYAK Yasası gereği üye hesaplarına yansıtılan %5 teknik faizin borca isabet eden kısmının mahsup edilmesini sağlamaktadır. Yani, borca karşılık ilave alınan bir faiz değil, % 5 teknik faize karşılık gelen mahsubi bir işlemdir. Rezerv Karşılığı %80 Borç Verme hizmetinden yararlanan üyelerin çektikleri borca isabet eden ek kanuni yardım ve kar payları ise emeklilik dönemlerinde toplam emeklilik yardımından mahsup yöntemi ile geri alınmaktadır. Bu çerçevede işlem sürdürüldüğü şekilde devam ettirilecektir.

Bilgilerinize sunarız.

(Lütfen bu e-postayı cevaplamayınız. E-Posta ile gönderilen istekler tarafımıza iletilmeyecektir. Bu mesajı cevaplamak ya da görüş, öneri ve şikâyetlerinizi iletmek için, web sitemizde yer alan Bize Ulaşın bölümünü kullanmanızı,rica,ederiz.)

Saygılarımızla
Hizmet Sunum Müdürlüğü
Ordu Yardımlaşma Kurumu Genel Müdürlüğü
Ziya Gökalp Caddesi No: 64 Kurtuluş 06600 ANKARA www.oyak.com.tr

30 Haziran 2016 Perşembe

Dinimize Göre İdarecinin Vasıfları Nelerdir ?



İdareci için çok önemli ve değerli hasletlerden bazıları şöyle:
Adaletli, akıllı, cesur, cömert, yumuşak huylu, vefalı, şefkat ve merhametli, sabırlı, affedici, şükredici, itidalli, bilgili, namuslu ve vakarlı olmak.

Adalet: 
İdarecide bulunması gereken özelliklerin en değerlisi adalettir. Adalete, iyiliğe itaate sebeptir ve ülfeti doğurur. Çalışanların mutluluğu ve huzuru, idarecinin, düzenli olması derecesine göredir. İdare iyi ise elemanlar da iyi olur. İdareci, elemanların durumlarını iyi takip etmeli, hak ettikleri ücretleri, işlerine ve seviyelerine uygun olarak zamanında ödemelidir! Yoksa hizipleşme baş gösterir.

Akıl: 
Akıl sayesinde kişi; hakkı bâtıldan, iyiyi kötüden ayırır, yanlış karar vermez. Bir olayın meydana gelmesinden sonra savunma tedbiri alana akıllı denmez. Akıllı kişi, olay meydana gelmeden çare ve çözüm arayandır.

Cesaret: 
Cesur idareci, şirketini kem gözlerden korur, bekçiliğini iyi şekilde yapar. Aynı zamanda idaresi altındakileri de her türlü haksızlıktan korumuş olur.

Cömertlik: 
Hulefa-i Raşidin, ihtiyaçlarını arz edenleri dine uygun olarak sevindirirler, herkesin durumuna uygun gerekli iyilik ve ihsanda bulunurlardı.

Yumuşaklık: 
Yumuşaklık güzel vasıflardandır.
Normal yemek şifa ve gıda, tıka basa yemek hastalığa sebep olduğu gibi, sert davranış ve şiddet; dostları, düşman eder.

İdareci için her yerde ve her işte yumuşaklık göstermek uygun olmayabilir. Bunun için âmir durumunda olanlara daima yumuşak davranmalıdır!

Bozguncu tabakadakilere genel olarak sertlik de göstermek gerekir. Alt tabakadakilere de yerine göre sertlik yerine göre yumuşaklık gösterilir. Onun için “Suçlulara şiddet göstermek, seçkin ve dürüstlere de yumuşak davranmak lazımdır” denmiştir.

Büzür Cumhura “Bir hükümdar nasıl başarılı olur?” demişler. O da şöyle cevap vermiş:
“İyilere, ileri gelen seçkinlere samimiyet ve dostluk göstermek, halka sevgisini açıklayıp onları kendisine bağlamak fakat, biraz korku da verip tesirli bir davranış göstermek, adi kimseleri ise gerçekten korkutmak suretiyle hükümdar başarılı olur.”

Vefa: 
Vefa, ömür boyu ve öldükten sonra da sevgiyi devam ettirmektir. Peygamber efendimiz (Ahde vefa dindendir) buyurdu. (Hakim)

Doğruluk: 
Yalancılık ne kadar kötüyse, doğruluk da o kadar iyidir.(Doğru konuşan, doğrulukla iş yapan kâmil insandır)buyurulmuştur.

İslamiyet’in üç temel direği hak, adalet ve sadakat, yani doğruluktur. Her işin nizam ve intizamı doğruluk iledir.


Şefkat ve merhamet: İdareci herkesten daha çok şefkatli ve merhametli olmalıdır. Çünkü hadis-i şerifte, (Halka merhamet etmeyene, Hak merhamet etmez) buyuruldu. (Taberani)

Sabır: 
Sabretmek, kurtuluşa sebep olan güzel huylardandır. Sabır, peygamberlerin hasletlerindendir. Sabır, acı ise de meyvesi tatlıdır.

Affetmek: 
Yalan söyleyerek özür dileyeni bile affetmek müstehaptır. Affetmek çok faziletlidir. Hadis-i şerifte (Affedin ki affedilesiniz)buyuruldu. (İ. Ahmed)

Şükür: 
Şükür, her nimetin Allahü teâlâdan geldiğini bilip dil ile de hamd etmektir. Allahü teâlânın emirlerini yapıp yasak ettiklerinden sakınmak şükretmek olur. İnsanların hidayeti için çalışmak şükür sayılır.

Aceleden kaçmak: 
Ceza vermekte acele etmemeli, affa uğrama imkanı doğabilir. Mükafat vermekte acele etmek fertlerin itaatlerini kuvvetlendirir.

Ağırbaşlılık: 
Normal işlerde ağırbaşlı olmak ve yavaş hareket etmek. Çünkü normal işlerde yavaş olmak, emin adımlarla yürümeyi sağlar.

Namuslu olmak: 
Kötü söz ve işten uzak olmaktır.

Vakar: 
İdarecinin vakarı, heybeti düşmanları korkutur, eşkıyayı sindirir, saygı duymaya sebep olur.

Çirkin huylar
İdareci de, yardımcıları da çirkin huylardan uzak olmalıdır. Çirkin huylardan on beşi şunlardır: Zulüm, Bilgisizlik, Cimrilik, İsraf, Sözünde durmamak. Yalancılık, Gıybet, Hiddet, Kibir, Büyüklenmek, Haset, Acelecilik, Şaka, Lüzumsuz gülmek, Ahdi bozmak. İdareciyi perişan eden üç hastalık: Keder, üzüntü, şuursuzluk. İdareci, cahillerden uzak durmalıdır. Peki cahil nasıl bilinir?
Şu vasıflara haiz olanın cahil olduğu anlaşılır:
1- Düşüp kalktığı arkadaşına zulmeder.
2- Kendinden aşağı olanın hakkını çiğner.
3- Düşünmeden konuşur.
4- Üstünlük sezdiği kişiden yüz çevirir.
5- Hep üstün olanlara bakıp galip gelmek ister.

Cahil olan da bilgisiz olur. Şu altı şey de cahilin bilgisizliğine delil sayılır:
1- Her şeye çabucak hiddetlenir.
2- Faydasız söz söyler.
3- Hak etmeyen kişilere bağışta bulunur.
4- Sırrını yayar.
5- Herkesi güvenilir sanıp itimat eder.
6- Dostunu, düşmanını ayırt etmez.

Kisra’nın cevabı
Rum Kayseri, “İdaren altındaki ülkeni nasıl düzenli yürütüyorsun?” diye Kisra’ya sorar.
Kisra da şöyle cevap verir:
(Ülkemi sekiz şeyle ayakta tutmaktayım:
1- Ciddi konuşurken de, şaka yaparken de yalan söylemem.
2- Vaat ettiğim iyiliğin ve yaptığım tehdidin yerine getirilmesinden asla vazgeçmem.
İyilik vaat ettimse sözümde dururum. Ceza vereceğimi söylemişsem, bunu da uygularım.
3- İşleri yürütürken güçlükten yılmam, oyun ve eğlenceye dalmam.
4- Hiddet ve kızgınlığımın etkisinde kalıp hiç kimseye ceza vermem. Her suçluya terbiye için hak ettiği cezayı veririm.
5- Halka, şiddet ve zulüm göstermeyerek, kendimi sevdiririm.
6- Kin ve öfkemi karıştırmadan, idarem altındakilere devlet idaresine karşı saygılı olmalarını aşılarım.
7- Halkımın ihtiyaçlarını karşılamakta fedakârlıktan çekinmem, israf da etmem. Daha müreffeh bir seviyeye ulaşmaları için gayret gösteririm.
8- Gereksiz harcamalardan, birbirlerinin hakkını yemekten herkesi men ederim.)

Öfkeyi yenmek
Hiddetli ortamı değiştirmek ve kızgınlık alevlerini söndürmek, beş şeyle mümkündür:
1- Böyle bir zamanda Cenab-ı Hakkın isimlerini zikretmek. Çünkü Allah’ı anmak, Allah’tan korkmaya sebep olur. Allah korkusu da taat ve af gibi güzel hasletlerin gelişmesini sağlar. Böylece, Allah’ı anmakla, hiddetin ateşi sakinleşip söner.

2- 
Suçluyu affetmenin ve bağışlamanın sevap olduğunu hatırlamalıdır.
Bu hatırlayış kişiyi sevaba sevk eder, suçluları bağışlayanlara Cenab-ı Hakkın vaat ettiği Cennet nimetlerini elde etmeye sürükler, kızgınlığı giderir; serkeş nefsi kahrederek sahibini, huzurlu bir ortama doğru iter.

3- 
Kızgınlığını giderip, yumuşaklık göstererek affedici olursa, insanların, kendisine sevgi besleyeceğini hatırlamak.
Bu takdirde insanların sevgisini elde etmek ve onlar arasında saygıdeğer bir kişi olmak ideali, hiddet halinin gitmesine sebep olabilir.

4- 
Kızgınlık zamanındaki halden başka bir hale geçmek. Mesela otururken kalkıp gitmek gibi.
Halife Memun hiddetlenince, derhal orayı terk ederek hiddetini yenmeye çalışırdı!

5- 
Kızgınlığın sonunda doğacak acı pişmanlığı, intikamın çirkinliğini ve kolaylıkla giderilemeyecek acı sonuçlar doğuracağını düşünmek.

İdareciler, bu beş hususu, sakin zamanlarında düşünüp benimserlerse, hiddet zamanlarında bu halin vereceği zararı

düşünürler de böylece öfke, kin ve intikamda aşırılıktan kendilerini korumaları mümkün olabilir.

Şaka ve Alay
(Her şeyin bir tohumu vardır. Düşmanlığın tohumu da şaka ve alaydır) derler. Ebul-Feth-i Besti der ki:
(Bir iş yaparken içine bıkkınlık gelir, ağırlık çökerse o zaman o yaptığın şeyi, bir müddet terk et, kendini dinlendir, azıcık şakalaş, bu suretle kendini biraz neşelendir. Fakat şakalaşmayı o derece ayarla ki, yemeğe atılan tuz gibi olsun. Yani yemeğe atılan tuz, çok olunca yemeğin hakiki lezzetini nasıl giderirse, şaka da aynı durumdadır. Fazlası zararlıdır. Gayet az olursa gönlümüzün neşesi yerine gelmez. Şaka, gönlümüzdeki donukluğu ve o işe karşı doğan bıkkınlığı giderecek kadar olmalıdır.)

Said bin As, oğluna der ki:
“Ey oğul, az şaka yap! Çünkü mizahın gereğinden fazlası, insanın değerlerini giderir ve kötüleri, aleyhine cesaretlendirir.

Şakayı tamamen terk etmek de dost ve sevdiklerinin buğzetmesine ve samimiyetin kesilmesine yol açar.

Buna göre dostlarına, arkadaşlarına karşı sohbet, ülfet ve medeni münasebetleri devam ettirmeye sebep olacak vasıftaki şakayı terk etme, lakin bu sınırı aşmaktan da daima sakın!
Çok gülmek de, çok şaka yapmak gibi zararlıdır, makbul değildir.

Özellikle idareciler için çok gülmek münasip değildir. Çünkü çok gülmek, kişilerin heybet ve vakarlarını giderir, edebini azaltır. Şunlara önem ver:
1- Sonunda güçlükler bekleyen işlerin başlangıcında görünen kolaylığa aldanma!
2- Yerine getiremeyeceğin şeyi vaat etme!
3- Ansızın karşına çıkıverecek işlere karşı dikkatli ol! Yani nice işler var ki, karşına ansızın çıkıverir. Daima dikkatli ve basiretli ol!
4- Ceza ve mükafatları zamanında ver! Bu hususta ihmalkâr davranma... Çünkü ihmalkâr davranmak, bu hususlarda bazı engellerin meydana çıkmasına sebep olabilir.
5- Söz verince sözünde dur, sözünde durmamaktan sakın, vaat ettiğin şeyi yerine getir! Çünkü sözünde durmamak ve vaat ettiğini yapmamak, idareciyi helake götürür.”

Danışarak iş yapmak 
Bir iş yaparken ehline sormaya "meşveret" veya "istişare" denir. Kur'an-ı kerimde mealen, (Yapacağın işi önce meşveret et!)buyuruluyor. (Al-i İmran 159)

İyi kimseler, büyük zatlar övülürken de (İstişare ederek iş yaparlar)buyuruluyor. (Şura 38)

Hadis-i şeriflerde de buyuruldu ki:
(İstişare etmek, pişmanlığa karşı kaledir.) [İ.Maverdi]

(Danışan pişman olmaz. İnsanı pişman eden, kendi görüşündeki ısrardır.) [İ.Maverdi]

(İstihare eden kimse mahrum kalmaz, istişare eden pişman olmaz. İktisat eden darlık çekmez.) 
[Taberani]

(Bir iş yapmak isteyen, o işi müslüman biriyle istişare ederse, Allahü teâlâ, o işin en güzelini ona nasip eder.)
 [Taberani]

Kimlere danışmalı? 
Hazret-i Âdem, “İşlerinizi istişare ile yapın. Eğer ben, yasak meyve konusunda meleklerle istişare etseydim, musibete maruz kalmazdım” buyuruyor. Herkesle istişare edilmez. İstişare edilecek kimsede şu vasıflar bulunmalıdır:

1- Akıllı olmalıdır!
 
Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Akıllıya danışıp onu dinleyen, doğruyu bulur, dinlemeyen pişman olur.) [İ.Maverdi]

Dost olsa da cahille istişare etmekten sakınmalı, kendini beğenenden de uzak durmalıdır!

2- Tecrübeli, işinin ehli olmalıdır!
 
Çünkü, her şey akla, akıl da tecrübeye muhtaçtır. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Tedbirli kimse, işinin ehli olana danışıp, ona göre hareket eder.)[Ebu Davud]

(Hazret-i Lokman Hakim de, oğluna buyurdu ki: “Yapacağın işi, daha önce bunu denemiş, tecrübeli kimselere danış! Çünkü onlar, kendilerine pahalıya mal olmuş doğru görüşleri sana bedava verirler.”)
 [İ. Maverdi]

3- İlim sahibi ve salih olmalıdır!
 
Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Âlim ve abidlerinizle istişare edin! Kendi düşüncenize göre hareket etmeyin!) [Taberani]

Hazret-i Ömer, (Allah’tan korkanlarla istişare edin) buyurdu.

(Kur'an-ı kerimde ve hadis-i şeriflerde bulamadığımız bir şey olursa ne yapacağız?)
 diye Peygamber efendimize sorulunca cevaben buyurdu ki: (O işi, salih olan âlimlerle istişare edin!)[Taberani]

4- Dost olmalıdır! 
Dost olmayan kimseler, yanlış bilgi verebilir.

5-
 Fikri kuvvetli, sıhhatli olmalıdır! 
Fikri dağınık, kaygılı kimselerin görüşü isabetli olmaz.

Danışılacak kimsenin, insanların hâlini, zamanın ve ülkenin şartlarını bilmesi gerekir. Bundan başka, aklı, fikri kuvvetli, ileriyi gören ve hatta sıhhati yerinde olan kimselerle istişare edilir. Böyle vasıflara haiz olmayan kimselerle istişare etmek günah olur. Peygamber efendimiz eshabı ile istişare eder, bazen bir iş için, akıl, takva, hikmet ve tecrübe sahibi on kişiye danışırdı. Bir işi, bu beş vasıftaki on kişiye danışarak yapmaya çalışmalıdır.

Danışılan kimse
Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(İstişare edilen, güvenilen kimsedir, kendisine layık gördüğünü ancak başkasına tavsiye eder.) [Taberani]

(Danışana bilerek yalan söyleyen ona hıyanet etmiş olur.) 
[İbni Cerir]

(Danışılan, güvenilir kimsedir. Biliyorsa söyler, bilmiyorsa sükut eder.) [Kudai]

(Danışan yardıma kavuşur. İstişare edilen emindir.) [Askeri]

Yani onun doğru söyleyeceğine ve sorulanı başkalarından gizleyeceğine emin olduğu kimseye danışır. Danışılan kimse, insanların hâlini, zamanın ve ülkenin şartlarını bilmelidir! Buna "siyaset bilgisi!" denir.
Bu vasıfları bulunmayan kimseye danışılması ve onun da cevap vermesi günah olur. 

Bilmeyenin "Bilmiyorum" demesi ilimden olup büyük fazilettir. (Berika)

İstişare ile yapılan iş, hatalı görünse de, sormadan yapılandan üstündür. 

Kendi görüşünde direnen kişi bir başka fikre muhtaç olmaktan kendisini hiçbir vakit kurtaramaz.

Danışma yolunu benimseyen kişi ise helakten korunmuş olur.

Hikmet ehli buyuruyor ki:
“İstişare, doğru yolu bulmanın tâ kendisidir! Her kim ki, kendi görüşünü beğenip başkası ile istişareye muhtaç olmadığını düşünse ve müşavereye lüzum görmese elbette yapacağı işte hata meydana gelir.”


İşlerinde güçlükle karşılaşırsan akıllı kişilerin görüşlerine müracaat et. İstişareden kaçınma!

Kendi görüşünle baş başa kalıp pişmanlık duymaktan elbette daha çok iyidir.

İdarecinin, kendileri ile istişare edilecek kişilerin hepsi ile bir araya gelerek mi, yoksa herbiri ile ayrı ayrı mı istişare etmesi daha uygundur?

İstişare şekli
Arap, Fars ve Hind hükümdarları toplu danışmayı, yani hep bir araya gelerek istişare olunmasını tercih etmişler, “Topluca bir araya gelinerek istişare olunmalıdır. Çünkü herkes kendi görüşünü açıklar. 

Karşılıklı itiraz, tenkit ve tartışmalar olur. İddialar ispat edilir. Ve en isabetli olan görüş herkesin oybirliği ile kabul edilir. Böyle istişare genellikle hatadan uzak kalır” demişlerdir.

Rum ve Mısır hükümdarları ise münferit olan danışmayı tercih etmişler, “Tek başına olan kişi mesele hakkında zihninde beliren çözüm şeklini, hiçbir etki altında kalmadan ortaya koyar. Böylece ayrı ayrı bütün danışmanların kendine has görüşleri, idareci tarafından alınmış olur. Halbuki toplu danışmada kişilerden birinin ortaya attığı fikir, diğer kişileri etkisi altında bırakır ve ötekilerin ona uyma ihtimali belirir. Bu suretle herkesin o meseleye ait fikrinin ortaya çıkması imkanı kalmaz” demişlerdir.

Türk hakanları ise, duruma göre hareket edilmesini tercih etmişler, “önce, teker teker herkesin görüşünü almalı, sonra da hepsini toplayarak birlikte istişare olunmalıdır” demişlerdir.

İdare, bir bahçeye benzer. Bahçe sahibi gece gündüz o bahçenin bakımına, geliştirilmesine ne kadar dikkat ederse ve bu ne derece gerekli ise idarenin devamlı bir şekilde terbiyesine dikkat etmek gerekir. Bahçe sahibi, bahçede meydana gelen işe yaramaz dikenleri, çalıları ayıklar; bunları bahçenin etrafını çeviren sınıra, duvarlara yerleştirir. Böylece bahçedeki zararlı ot ve dikenler temizlenerek mahsulün verimli olmalarına sebep olur. Ayrıca dışarıdan gireceklere mani olur.

Dinimize Göre İdareciliğin Mesuliyeti Nedir ?



İdareci olmanın mesuliyeti çoktur. Maiyetindekilere adaleti gözetmeyen âmir, onlara zulmetmiş olur. Zulmün günahı ise büyüktür. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Allahü teâlânın en sevmediği kimse, zalim idarecidir.) [Tirmizi]

(Kıyamette, insanlar arasında en çok azap görecek kimse, zalim idarecidir.) [Taberani]

(Âdil olmayan âmir, yüzüstü Cehenneme atılır.) [Hakim]

(On kişiye âmirlik eden kıyamette, elleri bağlı olarak getirilir. Âdilse kurtulur, değilse zulmü yüzünden helak olur.) [Taberani]

(Hiç kimse yoktur ki, on kişiye âmir olsun da, kıyamette, idare ettiği kimseler arasında hüküm verilinceye kadar elleri bağlı olmasın!) [Taberani]

(Cehenneme girecek ilk üç sınıf insandan biri zalim âmirdir.) [İbni Hibban]

(Halkın işlerini üstlenip de onlara güçlük çıkarana lanet olsun!)[Ebu Avane]

(Siz âmir olmaya düşkünsünüz. Halbuki, hakkını gözetenler hariç, âmirlik, kıyamette pişmanlıktır.) [Buhari]

(Âmirliğin başı da, sonu da pişmanlıktır, kıyamette de azaptır.)[Beyheki]

(Ey Ebu Zer, kendim için istediğimi, senin için de isterim. Fakat sen zayıfsın, iki kişinin bile başına geçme! Vazifesini hakkıyla yürüten kimseler hariç, âmirlik, kıyamet gününde pişmanlıktır.)[Müslim]

(Herhangi bir idareci olmadan ölmek, elbette senin için kurtuluştur.) [Ebu Davud]

(Ey Abdurrahman, âmirlik isteme! Eğer sen istemeden bir makama getirilirsen, Allahü teâlâ yardımcın olur. Eğer kendi arzunla âmir olursan, Allahü teâlânın yardımından mahrum kalabilirsin.) [Hakim]

Bu hadis-i şerifler, âmirliğin mesuliyetli bir iş olduğunu göstermektedir. Bu bakımdan âmir olmak hevesiyle yanıp tutuşmak zararlıdır. Eğer istemediği halde, bir kimseye vazife verilirse, hizmet için vazifeyi alması caizdir.



27 Haziran 2016 Pazartesi

Muğla'da Yaşamakmı Kolay,Yoksa Paris’’te Yaşamakmı Kolay..?


           Muğla güzel,şirin bir köy ama pahalı,ev kiraları özellikle çok pahalı,köy dedim bence Türkiyenin en büyük köyüdür.Büyükşehir olmayı kesinlikle hak etmiyor.Şehrin içinde arpa,buğday tarlaları bulunmakta,yıllardır Muğlayı yöneten belediye başkanları iktidarla ters düştükleri için hizmet sıfır.Tarlaları imara açmamak,ev sahibi olan belli bir zümreyi korumak için diretmektedirler.Kira borsasını bular belirlemektedirler.

Vatandaşında hizmet gibi bir talepleri yok zaten,soru sorduğumuz onca vatandaş biz kendi halimize mutluyuz,her şeyde özgürüz,kimse kimseye karışmıyor,Muğlada iş alanları artarsa,evler çoğalırsa göç alırız,doğudan insanlar gelir huzurumuz kaçar diye konuşmaktadırlar.

Muğlalıların dediğine göre sessiz sakin,insanları doymus,tinerci,kapkacci,hırsızlık gibi huzur bozucu olaylar yoktur.Ama içki tüketiminde İstanbul’’da geri kalmaz.Muğlalı gençler fırsat kollarlar bir eğlence,düğün olsada içip kafa bulsak ve kavga etsek diye.İki duble içince kendini Süpermen zanneder.

Muğla'da yaşam çok değişiktir 4 senedir memur olarak çalışmaktayım,memurların çoğunluğu gibi çalıştığı yere kızanlardanım ama çalışmaya başlayınca olayın daha farklı boyutlarını gördüm.Muğlalı arkadaşlarım gücenmesinler elbet "onlara göre" memlekettir ve güzellikleri vardır ama ben adapte olamadım bu 4 sene içinde.

Merkezde güzel bir evde oturmak için sobalı evler 600-800 lira,kaloriferli isterseniz masraflar hariç 1000-1500 lirayı gözden çıkarmak gerekiyor.Memur ve Öğrencilere bile acımayan bir şehirdir burası.
Ev sahiplerinde din,iman,Allah korkusu yoktur.Tutturabildiği fiatı dayatmaktadır,evde olmadığı için mecburen seve seve kabul etmek zorundasınız istediği fiatı.



Şehir merkezinde ev kiraları yüksektir.TOKİ'nin yaptığı bölge biraz daha derli toplu, kiralar ucuz ama şehir merkezine uzak.Sekibaşı bölgesi Osmanlı'dan kalan sokak ve evlerden örülü ama hastane ve Jandarma arasında kalan evler daha yeni yapım ve oturulabilecek tarzda fakat fiatlar yüksek.Kira vereceğime kredi çekip ev sahibi olayım derseniz ev fiatları yalı fiyatına gidiyor nerdeyse,250-500 bin TL.arasında daireler satılmaktadır.

Marmaris yolu üzeri 7-8 km mesafede bir yerleşim bölgesi var, sakin ve kiraları çok uygun.Fakat gece ulaşımı yok,Allah korusun hastanelik durumda problem yaşanması içten bile değil.

İlçeleri Mugladan daha buyuktür.Muglanın bır ucundan oteki ucuna yurumek en fazla yarım saat surer. özellikle üniversitenin oldugu kötekli-yeniköy-toki tarafı mugladan daha hızlı kentleşmeye başladı.Özellikle Fethiye,Köyceğiz,Ortaca,Dalaman en ideal yerler listesinde başı çeker.Diğer denize sıfır ilçelere nazaran ucuzdur da.Muğlanın içini hiç tavsiye etmem, Parisle yarışmaktadır pahalılıkta mubarek.

Akyaka'ya Marmaris'ten ulaşımla kıyaslanınca 5 dakika daha yakın ve ulaşım çok daha kolay.Akyaka, Muğla-Marmaris yolunun tam ortalarında kalıyor.Tek araçla Marmaris-Bodrum gibi iki müthiş yere gidebiliyorsunuz. Marmaris yarım saat,Bodrum 2 saatten uzun sürer.

Marmaris ve Bodrum'un Aralık-Ocak aylarında bile denize girilebilir sıcaklıklara ulaşması Muğla merkez konusunda insanı yanılgıya düşürür,buraya kış cidden gelir.Kendisi bir yayla olduğu için gündüz ve gece sıcaklık farkları normalden fazladır yazları bile bu serinlik soğukluk bana göre dezavantaj, sıcağı sevmeyene avantaj.

İklim konusunda bilgi vermek gerekirse Muğla çok fazla yağış alan bir yer bahar yarıyılının ortalarına kadar güneşi göremeyebilirsiniz.Bir anda yağmur yağar,bir anda güneş çıkar,yani havasına fazla güvenmemek gerekir.Akyaka'da denize girebilirsiniz ayrıca çokta güzel bir denizi var ve balık ekmek yemenin keyfine varabilirsiniz.

Muğla’’nın fazla bir yemek kültürüde yoktur.Muğla kebabı da burada marmaris'e göre daha güzel ve çok çok daha ucuz haliyle. muğla kebabı denince de kömürde şeyler aklınıza gelmesin, özünde kemiği ve yağıyla bol bol haşlanmış et ama o kadar da basit değil.



Muğla için varsa yoksa olay Öğrenci ve ilçelerinin turistik potansiyelidir.Marmaris'e 45 Gökova'ya 15 dakika uzaklıkta.Yazın turizm kışın ise öğrenciler yaşatır memleketi.İyi de bir öğrenci nüfusu buna paralel konut arzındaki azlıktan dolayı kira sorunu söz konusu.İğrenç evlere deli paralar ödendiğini biliyorum.Genellikle öğrecinin kira parası önemli bir gelirdir.

İş potansiyeline değinirsek şehirde sanayi yok denecek kadar az. İzmir yolu üzerinde tuğla fabrikaları, Yatağan'da santral (şehir içi sayarsak), Marmaris ve Denizli yollarında da alışveriş merkezi mantığının yandan yemiş örnekleri bulunmakta. Çok ciddi bir iş potansiyeli olduğunu ne yazık ki düşünmüyorum.
Muğla’’ya yatırım yapacak şirketleri de belediye yer vermediğinden dolayı başka illere gitmektedir.

Üç beş tane ciddi zengini var ilin onlar yatırım yapıyor.Çoğunluğu da otomobil bayiliği, ya da gıda toptancılığı,kömürcülük,mermercilik vb. işinde. Kurumsallıktan da çok uzaklar. İlin çıkışında küçük bir sanayi sitesi var, orada da ağır sanayi yok diye biliyorum.Her alanda kazık yememek zor bir ihtimal.

Üniversitenin olanaklarından bahsedecek olursak üniversite içinde kafelerin fiyatları normal düzeyde ama  kafelerde o modernlik havası pek yok denebilir bazılarının en çok sevdiği yer Mavi çatı denilen yer oldukça geniş ve ferah bi havası var.Eğer arkadaşlarınızla vakit geçirmek istiyorsanız  canlı müzik  olan yerler ve discolar şehir merkezinde benim pek bar alışkanlığım olmadığı için gitmiyorum ama giden arkadaşlarımdan eğlendiklerini duydum.Gezmek için Marmaris ve Akyaka diğer tercihler arasından en iyisi ben Akyakayı tercih ederim çünkü çok güzel bir yer orada olmak beni mutlu hissettiriyor.

Gece hayatı ya da eğlence yaşamına değinirsek yazın Marmaris var Bodrum var eğer arabanız var ise şanslısınız.Ama yazın şehir içinde iğrenç biraneler ve (sanırım) Mabolla isimli güzel bir bar dışında pek alternatifiniz yok.Kışın dönemsel barlar açılır ama sizi tatmin edermi orası muamma.Şehirin bir farklı yanı aşırı rahatlığı. Yani benim için öyleydi. Benim memleketimde ramazanda lokantalar, barlar kapalı olurdu,yemek yiyecek yer bulamazsınız,birine lokanta sorsanız veya sokakta sigara filan içseniz kesin sizi linç ederler ama Muğla'da her şey normalmiş gibi caminin yanında içki içmektedirler.Bana garip gelmişti ama alıştım.

Ayrıca "Ev alacaksan tuğladan, kız alacaksan Muğla'dan" derlerse inanma çok ilginç kızları var.
Genel yorumum; Bodrum, Marmaris, Fethiye gibi turizm bölgelerinde olup da bu kadar az gelişmiş bir il olurmu diye hayretlere düşmüştüm. Ama sanayi ve geçiş noktası olan bir il içinde belki normal sonuçlar.

Muğla’’da Yapılabileceğiniz En Güzel Faaliyetler;

1. Kaunos gezmenizi tavsiye ederim; Google'de Kaunos diye yazın çıkan güzelliğe bakın.
2. İztuzu'nda saat 21:30'dan sonra kumsala gelen "Caretta Caretta"ların yumurta bırakma enstantanesini ve sonrasındaki akademik yerli yabancı kişilerle güzel bir şöleni yaşamanızı öneririm.
3. Fethiye'de ve Marmaris'te saat 00:00'dan sonra o enerjik ve şaşalı gece hayatı en azından bir kez görmenizi isterim.
4. Sarsala'ya gidip en tenha, en bakir ve nadide yerde denizin, kumsalın ve güneşin tadını çıkarmanızı tavsiye ederim.
5. Sarıgerme'de rüzgar sörfüyle havaya, Dalyan'da tekne gezintisiyle uzaya çıkabilecek kadar eğlence ve neşeyi yaşayabileceğinizi söyleyebilirim.
üniversite uzun yıllar orada olduğu ve şehir hala 90'ların sonlarında gibi aşırı modernleşmeyip yerel kalmış bir halde olduğu için yaşam olarak yine yaşadığım marmaris'ten çok çok ucuz olması.

Velhasıl kiraların yanı sıra artık suyun metre küpüne de %100=>YÜZDE YÜZ zam yapıldı,sanki evde hamam işletiyoruz, 85-90 TL. su parası gelmektedir.Galiba suda en pahalı suyu içen Muğla’’dır kanımca.


Başlıktada dediğim gibi Muğla'da Yaşamakmı Kolay,Yoksa Paris’’te Yaşamakmı Kolay diye sorarsanız bence Pariste Yaşamak daha kolay derim.

26 Haziran 2016 Pazar

OYAK'TAKİ DEĞİŞİMİN ŞİFRELERİ...! GENELKURMAY OYAK'IN TASFİYESİNE İZİN VERİR Mİ..?



7 Mayıs 2016  tarihinde OYAK'ın 56'ncı Genel Kurulu yapıldı. 

56'ncı Genel Kurul, diğer genel kurulların  aksine sürpriz sonuçlar doğurdu. Yönetim Kurulu Başkanı (E) Korgeneral Ömer Necati ÖZBAHADIR'ın, ibra edilmemekle yüz yüze kalması nedeni ile istifa ettiği basına yansımıştı. 

Basına yansıdığı kadarı ile ÖZBAHADIR hakkında,  Genel Kurul üyeleri 2 Mayıs 2016 tarihinde müzakere talep etmiş, ÖZBAHADIR'ın istifa etmesi üzerine genel kurulda müzakere talebi geri çekilmişti. 

Yine basında, müzakere talebinin ÖZBAHADIR’ın Yönetim Kurulu Başkanlığı dönemindeki icraatlarıyla ilgili olduğu ve genel kurul üyelerinin bu dönemi ibra etmek istemediği yazılmıştı.

Genel kurulda, Yönetim Kurulu Başkanvekili Macit  ARSLAN,  Milli Savunma Bakanı İsmet YILMAZ’ın, Divan Başkanlığı’na 7 Mayıs’ta toplanan Genel Kurul’da "6 Mayıs itibarıyla Ömer Necati ÖZBAHADIR’ın istifa dilekçesini sunduğunu" ifade etti.

 ÖZBAHADIR, 2007 yılında Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün katıldığı GATA mezuniyet töreninde, Gül’e hitaben “Cumhurbaşkanım” yerine “Cumhurbaşkanı” ifadesini kullanmış ve bu tartışma yaratmıştı. Bir de törende komutanlar, cumhurbaşkanı yerine, dönemin Genelkurmay başkanı Yaşar BÜYÜKANIT'ı başla selamlamışlardı.  Sanrım o günler bir kenera not edilmiş! (Bir nevi ikinci Engin ALAN olayı da denilebilir.)

Daha sonra, ÖZBAHADIR'ın  3 danışmanı; Dursun Özer ÖZDİNÇ, Gülün EGELİ ve Ahmet Haluk EKTİRİCİ ile genel müdür yardımcısı Batuğhan KARAER görevden alındığı basına yansıdı.

Yani Genel Kurulda askerler sayıca ezici çoğunlukta olduğuna göre, Yönetim Kurulu başkanının ipini de bir nevi askerler çekmiş oldu ama bunu kendileri mi istedi,  yoksa kendilerinden istendi mi? orası ayrı bir konu! 

 VE COŞKUN ULUSOY İSTİFA ETTİ!

Genel kurulda çekilme sinyali veren Coşkun ULUSOY ve genel müdür yardımcıları  Nihat KARADAĞ,  Dinç KIZILKDEMİR, Hülya ATAHAN ve Ergun OKUR bir kaç  gün sonra istifa ederek görevi bırakmıştı. 

İstifa eden Yönetim Kurulu Başkanı (E) Korgenral ÖZBAHADIR'ın Coşkun ULUSOY'u da istifaya  zorladığı yine basında yazılmıştı. 

Basında yazılanlardan anladığımız kadarı ile OYAK Yönetim Kurulu başkanı ile Genel Müdür arasında bir iç çatışma yaşanmış olması kuvvetle muhtemel!


(*) COŞKUN ULUSOY'UN YERİNE AKP'YE YAKIN BÜROKRAT!

ULUSOY'un yerine atanan yeni genel müdür,Başbakanlık Ekonomik, Sosyal ve Kültürel İşler Başkanlığı’nda yönetici olan Süleyman ERDEM’dir.  

Linked-In profiline göre 35 yaşındaki Erdem bürokrasiye 2004’te başbakanlıkta Tayyip Erdoğan’ın başbakanlığı sırasında girdi. Beş yıl bu görevde kaldıktan sonra,  2009’da murakıp  olarak Cumhurbaşkanlığı’na transfer oldu. Orada YÖK ve başka eğitim kurumları ile ilgili araştırmalara katıldı. Ardından Başbakanlığa döndü. 2012-2014 yılları arasında Tanıtma Fonu Genel Sekreterliği yaptı.

OYAK’a genel müdür atanmadan önce Başbakanlık uzmanı olarak görev yapmaktaydı.

Coşkun ULUSOY'un yerine,  bu kadar hızlı bir atamamın yapılması tesadüfle açıklanamaz. Planlı programlı bir  operasyonun sonucudur diyebiliriz. 

OYAK İNTERNET SİTESİNE GÖRE YENİ GENEL MÜDÜRÜN ÖZ GEÇMİŞİ

OYAK Genel Müdürü Sayın Süleyman Savaş ERDEM’in kısa özgeçmişi;

Süleyman Savaş ERDEM, 1969 yılında Ankara’da doğmuştur. 1996 yılında Ortadoğu Teknik Üniversitesi, Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümünden mezun olan Süleyman Savaş ERDEM, 1997 yılında yapılan Başbakanlık Müfettiş Yardımcılığı sınavında başarı göstererek kamu çalışma hayatına başladı.

2000 yılında Başbakanlık Müfettişi, 2007 yılında ise Başbakanlık Başmüfettişi oldu. 2003 - 2005 yılları arasında Carnegie Mellon Üniversitesi’nde (Pittsburgh/ABD) Kamu Yönetimi ve Politikası alanında Yüksek Lisans Eğitimi gören ERDEM, Yüksek Lisans eğitimi sırasında sosyo-ekonomik, eğitim, suç ve siyasi katılım verilerine göre ABD kentleri sıralamasında Prof. Al BLUMSTEIN Sistem Sentez Projesi çalışması gibi önemli projelerde aktif görev aldı. Prof. Dr. Denisse M. ROUSSEAU ile Örgütsel Değişim (Organizational Change) konusunda araştırmalarda bulundu. Ayrıca ABD New York da bulunan Network 20/20 isimli ST.’ün çalışmalarına katıldı.

Başbakanlık Teftiş Kurulu Başkan Yardımcılığı görevinde de bulunan ERDEM, Kamu çalışma hayatı boyunca; Bankacılık, Enerji, Gayrimenkul, Altyapı Yatırımları gibi sektörler başta olmak üzere, Bağımsız idari Otoritelerin (özellikle EPDK, BDDK, TMSF, SPK, TAPDK gibi) lisans ve düzenleyici denetleyici kararları, Sürdürülebilir Enerji Kaynakları ve Ülkemiz Enerji Arz Güvenliği gibi Enerji politikaları, Kamu Bankaları ile Özel Bankaların kredi politikaları, Hasılat Paylaşım Modeli ile Konut Üretimi, Sürdürülebilir Kentleşme ve Çevre Konularında AB mevzuatına uyum, Kamu ve özel sektör kuruluşları tarafından kullanılan AB hibe fonlarının etkin ve verimli harcanmasının temini, konularında inceleme ve denetimler yapılması gibi görevlerin yanı sıra, Başbakanlık ve Bakanlıklarla, Hazine Müsteşarlığı, RTÜK, TRT ve TOKi gibi devlet teşkilatının önemli kurum ve kuruluşları ile bürokrasinin üst idari görevlileri olan müsteşar, müsteşar yardımcılıkları, genel müdür, üst kurul başkan ve üyeleri, teftiş kurulu başkan ve üyeleri, kurum, kurul başkanları ve yardımcıları hakkında farklı konularda inceleme ve soruşturma görevlerini yerine getirdi.

Ulusal düzeyde, 8’inci ve 9’uncu Kalkınma Planlarının hazırlanması, 1999 yılında Türkiye’de meydana gelen deprem sonrası kurtarma çalışmaları ile Hibe ve Bağışların Denetimi, Doğrudan Yabancı Yatırımları artırmak amacıyla kamu sektöründe saydamlığın artırılması ve kırtasiyeciliğin (Red Type) azaltılması, Uluslararası düzeyde ise Avrupa Birliği, Birleşmiş Milletler, Dünya Bankası, UNDP, OECD, GRECO; gibi kurum ve kuruluşlar nezdinde  gerçekleştirilen; Kara Paranın Aklanmasının Önlenmesi, Şeffaflığın ve Verimliliğin Artırılması, iyi yönetişim mekanizmalarının tanımlanması ve kurulması gibi önemli çalışmalarda aktif rol alarak komite başkanlığı ve üyeliği görevlerini yürüttü. Ziraat Bank Montenegro AD Yönetim Kurulu üyeliği görevini de yapmış olan ERDEM, evli ve bir çocuk babasıdır. İngilizce ve Almanca bilmektedir.

VE FUAT AVNİ DEVREYE GİRDİ

OYAK  tarihinde ilk kez böyle bir görev değişimi yaşanmaktaydı  ve belki de durum kabul edilebilirdi. Ta ki İnternet fenomeni Fuat Avni'nin yazdıklarına kadar!

Siyasi otoritenin yapacağı faaliyetleri, önceden twitter üzerinden duyurması ile meşhur ve açık kimliği bilinmeyen Fuat Avni bu kez OYAK'ı yazdı. 

Fuat Avni özetle,  "bozulan ekonomiyi düzeltmek için OYAK'ın nakit ve gayrimenkullerinin  kullanılacağını, özellikle gayrimenkullerinin AKP'li belediyelere satılacağını"  yazdı. 

PEKİ FUAT AVNİ'NİN YAZDIKLARI OLABİLİR Mİ?

Bunun için OYAK'ın 56'ncı Genel Kurulunda alınan kararlara bakmak lazım. OYAK'ın internet sitesinde bu kararla yayınlanmış durumda.  7 Mayıs 2016 ayında yapılan genel kurulda göze pek çarpmayan ama oldukça önemli bir karar alındı. O kararı hep birlikte okuyalım.

Karar 

OYAK ve OYAK’ın hakim olduğu Grup Şirketleri Yönetim Kurullarında alınan grup dışından, iştirak portföyüne yönelik, borsa dışı, tüm şirket hisse alış/satış kararlarının mektupla Genel Kurul üyelerine bildirilmesini, 
Bu çerçevede yurtiçinde 500 milyon TL, yurtdışında ise 300 milyon ABD Dolarını aşan şirket hisse yatırım / satış kararlarının ise Olağan ya da Olağanüstü Genel Kurul kararı ile yapılmasını,


Şimdi bu maddeyi hepimizin anlayacağı şekilde açalım: OYAK'a ait  yurtdışındaki herhangi bir şirket vs. alım satım işlerinde, 300 Milyon ABD doları yani yaklaşık  885 Milyon Liranın üstündeki  bir alım ve satıma Genel Kurul karar verecek. 

Yine benzer şekilde yurtiçinde ise 500 Milyon liranın üstünde olan alım ve satımlarda tek yetkili. Genel Kurul.  Her iki limitin altındaki alım satımlar ise Genel Kurul üyelerine bildirilmesi şartı ile yetki OYAK yönetiminde. 

Yani genel Kurulun izni olmadan, bahsedildiği gibi çok büyük alım ve satımlar, mevcut OYAK yönetiminin veya Genel Müdürünün yetkisinde değil. 

Peki Genel kurul kimlerden oluşuyor?

205 Sayılı OYAK Kanunu bu konuda gayet açık ve net. 

Genel Kurul 43 üyeden oluşuyor. 

Genel Kurulun 16 üyesi yasal üye kapsamında, (4 Kurmay Başkanı ile beraber 20 kişi), 
  3 üyeyi  Milli Savunma Bakanı seçiyor, geri kalan 20 üyeyi de TSK kendisi seçiyor ve tamamı TSK üyelerinden oluşuyor. 

Şimdi Genel kurul üyelerini tek tek inceleyelim;

 
GENEL KURULUN YASAL ÜYELERİ 

1.   Milli Savunma Bakanı,
2.   Maliye Bakanı,
3.   Genel Kurmay Başkanı,
4.  Kara Kuvvetleri Komutanı, 
5.  Deniz Kuvvetleri Komutanı
6.  Hava Kuvvetleri Komutanı 
7.  Jandarma Genel Komutanı, 
8.  Kara Kuvvetleri Komutanlığı Kurmay Başkanı,
9.  Deniz Kuvvetleri Komutanlığı Kurmay Başkanı,
10.  Hava Kuvvetleri Komutanlığı Kurmay Başkanı,
11.  Jandarma Genel Komutanlığı Kurmay Başkanı,
12. Sayıştay Başkanı,
13. Türkiye Bankalar Birliği İdare Heyeti Başkanı,
14. Türkiye Ticaret Odaları, Sanayi Odaları ve Ticaret Borsaları Birliği Başkanı
15. Genelkurmay Personel Başkanı,
16.  Genelkurmay Lojistik Başkanı,
17.  MSB Maliye Başkanı, 
18.  MSB Sağlık Daire Başkanı,
19.  MSB ARGE ve Tek. Daire Başkanı, 
20.  MSB Kanun ve Kararlar Daire Başkanı 

 
MİLLİ SAVUNMA BAKANINCA SEÇİLEN  GENEL KURUL ÜYELERİ 

Milli Savunma Bakanınca sivillerden seçilen 3 kişiden oluşur. 


 TEMSİLCİLER KURULU TARAFINDAN SEÇİLEN 20 ÜYE 

Mayıs 2016 da, seçilen üyeler:

1 General, 
7 Subay, 
9 Astsubay, 
1 Jandarma Uzman Çavuş, 
1 Piyade Uzman çavuş, 
1 Sivil Memur  olmak üzere, toplam 20 TSk personelidir. 

Görüldüğü üzere; 43 Genel kurul üyesinin sadece 8'i sivildir. Geri kalan 35 genel Kurul üyesinin 34'ü  asker kökenli, biri ise yine TSK'da görev yapan bir sivil memurdur. 


Genel kuruldaki askerilerin ezici çoğunluğuna rağmen, OYAK'ta önemli bir satışın, askerlerin izni ve onayı olmadan yasal olarak gerçekleşmesi mümkün değildir.   Çünkü, OYAK'a ait önemli bir şirketin, hissenin, gayrimenkulun  alımı satımı, 56'ncı Genel Kurulda alınan karar gereği yukarıda belirttiğimiz parasal limitler ile sınırlandırılmıştır. 

Ancak Genel Kurulda görevli olan asker üyeler de, söz konusu  satışlara vs. karar verecek  ve Genel Kurul toplanarak karar alacak ki, o zaman OYAK ile korkulan senaryolar gelişsin. 
Tabi buradaki rakamsal dengeler, siyasi otoriten bir gecede yapacağı yasal düzenleme ile alt üst olur ve her şey yapılabilir. Biz mevcut duruma göre açıklama yaptık. 


SONUÇ 

OYAK'ın  temelleri, ilk olarak 1911 yılında atılmış ve o yıllarda kurulan Askeri İkraz Sandığı   günümüze kadar devam ederek Osmanlı'dan cumhuriyete devretmiştir.  Son Genel Kurul'da Coşkun ULUSOY, özellikle bu konuya değindi ve bana göre konuşmasında bazı şifreler de verdi. 

O şifrelerden en önemlisi özetle,  "OYAK'ın devletin ve TSK'nın malı olmadığını, özel hukuk hükümlerine tabi, mali ve  idari bakımdan özerk bir tüzel kişilik olduğunu, OYAK'ın bir parasının ve sermayesinin olmadığını, paranın üyelerin kazançlarının olduğunu, bir nevi emeklilik fonu olduğunu, ekonomisi gelişmiş, ileri demokrasiye sahip bir çok ülkede (iNGİLTERE, HOLLANDA,İSVEÇ, İSVİÇRE,  NORVREÇ VE DANİMARKA) gibi ülkelerde benzer kuruluşların olduğunu, sadece üyelerinden sağladığı kaynakları kullanarak, üyelerine ölüm, maluliyet, emeklilik alanlarında ek yardımlar sağlamak üzere kurulmuş, tamamlayıcı bir mesleki emeklilik fonu olduğunu, tüm varlıklarının üyelerinin olduğunu, OYAK'ın kendisi üzerinde varlığı olmadığını" belirtti. 

Aslında Coşkun ULUSOY, OYAK konusundaki  tehlikeyi sezinliyor ve konuşmasında adeta açıkça uyarılarda bulunuyor. Konuşmasında OYAK'ın varlığının üyelerine ait olduğunu işaret etmesinin en büyük nedeni bu. Yani Coşkun ULUSOY aslında OYAK'ı yukarıdaki bilgilerle savunmaya çalışıyor. 

Bitmedi esas şifre ise; "OYAK'ın özel hukuk hükümlerine tabi, mali ve  idari bakımdan özerk bir tüzel kişilik olduğunu" belirtmesi.  Malum AKP özerk kuruluşları yapısı gereği pek sevmiyor ve her şeyin kendi kontrolünde olmasını istiyor. Eh OYAK'ta özel kanunla kurulmuş özerk bir kuruluş olduğuna göre gerisi zaten ortaya çıkıyor. 

Yoksa Coşkun ULUSOY,  OYAK konusunda  Avrupa'dan örnekler vererek, özerkliğe  dem vurarak, 1911'den beri OYAK benzeri yapının olduğunu anlatmaya çalışması tehlikeyi fark etmesinden kaynaklanıyor. 

Kişisel kanaatim ve tahminlerim, OYAK ile ilgili can sıkıcı gelişmeler olabileceğini de göz ardı etmemek  gerektiği yönünde. Maalesef şimdilik yapabileceğimiz hiç bir şey yok ve bekleyip icraat durumuna göre yol haritamızı belirleyeceğiz. 

Bu konuda, en başta mensuplarının haklarını korumakla mükellef, Genelkurmay Başkanlığı olmak üzere, tüm OYAK üyeleri, TESUD, TEMAD,  EMUJAD ve EMUZDER gibi askeri derneklere de önemli görevler düşebilir. Üyeler, İlgili dernekler ve kamuoyu  şimdiden olabilecek olumsuz bir duruma göre hazırlıklı olmalıdır. 

Diğer bir yönden, Fuat Avni'nin yazdıklarını da okudum ve  hiç  inandırıcı gelmedi. Bir kere Genel Kurul 7 Mayıs 2016 tarihinde yapıldı. Fuat Avni Atamalardan, istifalardan neredeyse 40 gün sonra açıklama yapıyor. Yönetim Kurulu başkanı olarak bahsettiği Tümgeneral göreve başlayalı neredeyse 1  ay oldu. Keza Genel Müdür göreve başlayalı 1 aydan daha fazla oldu.

Fuat Avni inandırıcı olmak istiyorsa dün gece yazdıklarını 7 Mayıstan önce yazmalıydı. Fuat Avni'nin amacı emekli ve çalışan TSK personelini galeyana getirip sokağa dökmek sanırım.

Bir de Fuat Avni, kimliği belli olmayan, yabancı istihbarat örgütlerinin kullandığı bir hesap mı, yoksa malum cemaatin kullandığı bir hesap mı ne olduğu belli değil! Bu tip kişilerin sözlerine itibar edilmeyeceğini bilmemiz gerekir. 

GENELKURMAY BAŞKANI OYAK'IN TASFİYESİNE İZİN VERİR Mİ?

Hiç sanmam. Çünkü gerek Genelkurmay Başkanı, gerekse Kuvvet Komutanları, OYAK gibi bir sistemin tasfiyesini, satışını veya  özelleştirmesini asla kabul etmez. Genelkurmay ve Kuvvetlerin OYAK ve TSK düşmanlarının sevindireceğini sanmıyoruz. Genelkurmay ve Kuvvetler çalışan ve emekli personelinin hakkını korumak zorundadır. Kimse emekliler bizi ilgilendirmiyor diyemez. Eğer emekliler sizi ilgilendirmiyorsa seferberlikte kimi çağıracaksınız?

 Tüm bu olanların, atamaların, istifaların, Genelkurmayın haberi olmadan yapıldığını düşünmek saflıktır. TSK personelinin en önemli özerk ve bir nevi ticari varlığında yönetim  kurulu başkanı ve  genel müdür değişecek, kıyamet kopacak ve bunlar Genelkurmayın bilgisi dışında olacak öyle mi? 

OYAK'ta yapılan her ne operasyonu ise, siyasi ve askeri otoritenin işbirliğinin sonucu olduğunu kolaylıkla söyleyebiliriz.


Yok aksi türlü ise zaten olay bitmiştir! Dağılabilirsiniz.  

Şair Uzman Jandarmadan İkinci Şiir. (Hak arayışı Uzman Jandarmayı Şair Yaptı)

Türkiye cumhuriyeti sınırları içerisinde uzman jandarmalarla ilgili haberleri  okumayan kalmamıştır muhtemelen. Astsubaylarla ...