28 Temmuz 2011 Perşembe

OYAK ÜZERİNE DÜŞÜNCELER



OYAK’ın üst düzey yöneticilerinin 15 ve 10 bin dolar gibi oldukça yüksek rakamla maaş aldıkları, yöneticilerin neredeyse maaşları kadar da ikramiye aldıkları söyleniyor.
ORG. ÖZKÖK’ÜN 5 KATI
OYAK Genel Müdürü 15 bin dolar, 4 genel müdür yardımcısı 10 bin dolar maaş alırken, bunlara ilaveten 6-7 maaş tutarında da ikramiye alıyorlar... Bu da, her ay 22.500 ve 15.000 dolar demek... Genelkurmay Başkanı Org. Hilmi Özkök’ün ise 3-4 bin dolar maaş aldığı düşünüldüğünde, OYAK’taki maaşların astronomik miktarı, kendiliğinden ortaya çıkıyor.
Kısa adı OYAK olan Ordu Yardımlaşma Kurumu yöneticilerinin tam bir saltanat sürdüğü iddia ediliyor. Subay,Astsubay ve Uzman Jandarmaların her ay maaşlarından yüzde 10 kesilen aidatların önemli bir kısmının, kurumun dolarla maaş alan yöneticilerine gittiği ileri sürülüyor.
15 BİN DOLAR MAAŞ
“Milli Savunma Üzerine Düşünceler” isimli kitabıyla dikkatleri üzerine çeken emekli Tuğgeneral Raif Babaoğlu, OYAK Genel Müdürü ile genel müdür yardımcılarının aldığı maaşa dikkat çekiyor. OYAK’ın üst düzey yöneticilerinin 15 ve 10 bin dolar gibi oldukça yüksek rakamla maaş aldığını belirten Babaoğlu, yöneticilerin neredeyse maaşları kadar da ikramiye aldığını savunuyor.
İşte OYAK’ta çalışan bazı yöneticilerin aylık maaş dökümü (ABD Doları):
OYAK Genel Müdürü: 15.000 $
OYAK Genel Müdür Yardımcısı (4 kişi): 10.000 $
OYAK Genel Müdür Danışmanı: 10.000 $
OYAKBANK Genel Müdürü: 10.000 $
OYAKBANK Genel Müdür Yardımcısı (2 kişi): 7.700 $
MAİS Genel Müdürü: 7.500 $
OYAK Portföy Yönetim Genel Müdürü: 7.500 $
OYAK Menkul Değerler Genel Müdürü: 7.500 $
OYTUR Genel Müdürü: 4000 $

HER ŞEY HAZİRAN 2000’DE YÖNETİMİN DEĞİŞMESİYLE BAŞLADI

OYAK’ta Haziran 2000’de göreve başlayan yeni yönetim kuruluyla birlikte keyfi yönetimin başladığını iddia eden Babaoğlu, kitabında şunları yazıyor: “OYAK’ta Haziran 2000 tarihinde göreve başlayan yeni yönetim kurulu ile birlikte OYAK Genel Müdürü de değiştirildi. Bu yeni müdürün aylık ücreti de, yıl sonu ikramiyeleri hariç, 15 bin Amerikan Doları olarak tespit edildi. Yeni Genel Müdür, 2000 yılı sonuna kadar geçen sürede üç tane genel müdür yardımcısı (10.000 dolar net aylıkla) ve yönetimine egemen olunan şirketlerin tamamının genel müdür ve genel müdüryardımcılarının değiştirilmesi işlemlerini yönetim kurulundan çıkartmayı başarmıştır.”

GENEL MÜDÜRE 7, YARDIMCILARINA 6’ŞAR MAAŞ İKRAMİYE

Babaoğlu, maaşlarını yeterli bulmayan yöneticilerin maaşlarının yarısı kadar da ikramiye aldıklarını ileri sürerek, şunları anlattı: “Aralık 2000 itibariyle, yıllık ikramiye adı altında genel müdüre 7 maaş, yardımcılarına da altışar maaş ödeme yapılması için gerekli yönetim kurulu kararı oy çokluğuyla alınmıştır. Öyle bir yönetim anlayışı oluşmuş bulunmaktadır ki; yönetim kurulunun yetki ve sorumluluğundaki konularda bile, bir kişinin fikri ve görüşleri çerçevesinde işlem yapılmakta ve ancak olaylar geri dönülemez noktaya geldiğinde yönetim kuruluna bilgi verilmektedir. ”
OYAK’ın 200 binin üzerinde üyesi olduğunu yazan Raif Babaoğlu, tüm üyelerin maaşlarından “üye aidatı” adı altında her ay yüzde 10 oranında kesinti yapıldığını kaydetti. Babaoğlu, OYAK yönetiminin üye aidatları kesintisinden her yıl yaklaşık 100 trilyon lira topladığını ifade etti.

KURUM, LÜKS VİLLALARDA YÖNETİLİYOR

Ankara’daki yönetim kurulu tesisinin lüksü yeterli bulunmamış, İstanbul Bebek’te de ‘OYAK Üst Yönetimi’ diye çok masraflı bir birim kurulmuştur. Bu iş için yıllığı 150.000 ABD Doları karşılığında ve 5 yıl süre ile lüks bir villa kiralanmış. Kira bedelinin de Genel Müdürlükçe değil de, OYAK’ın Yönetim Kurulu’na egemen olan şirketlerce ödenmesi için ilgili şirketlerin genel müdürlüklerine yazılı talimat gönderilmiştir. Aynı yerin inşası için OYAK İnşaat AŞ. akıl almaz paralar harcarken, yönetim kurulunun en ufak birhaberi olmuyor.”

VE DİĞER ELEŞTİRİLER

OYAK’a yönelik diğer yanlışlar şu şekilde sıralanıyor:
• Sümerbank’ın satın alınması safhasında, OYAK’ın üzerine yüklenen 1.6 katrilyonluk devlet iç borçlanma senedi (DİPS), karşılığı olan mevduat ve kredilerinin fon maliyetlerinin OYAK’a getireceği külfetin ne olduğu.
• Almanya’da bulunan OYAK Anker Bank ve İstanbul merkezli OYAKBANK eski yöneticilerinin hangi ödünler karşılığı görevlerine kimler tarafından ve kimlerin izni ile son verildiğinin ve buralardaki dönmeyen kredilerin Genel Kurul toplantılarında konunun uzmanı olmayan, iyi niyetli subay ve astsubay topluluğuna çarpıtılmış bilgilerle nasıl sunulduğunun araştırılması gerekir.
• 2001 yıl sonu Olağan Genel Kurul Toplantısı’nda OYAK’ın yıl sonu mali tabloları açıklanırken, OYAKBANK bilançosunda yer alan DİBS’lerin döneme isabet eden kaydi faiz gelirleri (141 trilyon civarında) Genel Kurul üyelerine ve hatta Silahlı Kuvvetler’e sanki OYAK’ın gerçek kârıymış gibi gösterilmiştir. Bunun sonucunda 2002 yılında emekli olan TSK mensuplarına astronomik emekli ücretleri ödenmiştir. Bu ödemelerise, diğer üyelerin ve kurumun aleyhine olmuştur.
Sadece Bir Yıllık Maaşlarını Hesaplayın ve Sizin 20-25 yılda aldığınız Parayla Kıyaslayın. Çok Adil Bir Kuruluş. :)
Buda Cumhur Başkanı Abdullah Gül'ün maaşı,memur maaşına yapılan artış uyarınca artarken, emekli cumhurbaşkanlarının maaşı da bu çerçevede 600 TL artışla, 1 Ocak 2010'dan itibaren 11 bin 400 TL'ye yükseldi.
OYAK gözünü torba yasaya dikti.Kamu İhale Kurumu (KİK) kararıyla imtiyazlarını kaybeden OYAK, umudunu Plan ve Bütçe Komisyonu'nda görüşülen torba yasaya bağladı.
Kamu İhale Kanunu'nun değişmesiyle birlikte diğer şirketlerle eşit kurallara tabi olan kuruluş, KİK'in kararını idare mahkemesine götürmüş, sonuç alamamıştı. Şimdi torba yasaya "OYAK, Milli Savunma Bakanlığı'na bağlı değildir." şeklinde bir hükmün konulması için lobi yapan yöneticiler, bu yolla hem mevzuatın dışına çıkmaya hem de vergi muafiyetini kaybetmemeye çalışıyor.
Hükümetin kendilerinden görüş istediği Kamu İhale Kurumu bürokratları ise, "Bu değişiklik gerçekleşirse, OYAK bazı vergi imtiyazlarını da kaybeder." değerlendirmesinde bulundu. Devlet İhale Kanunu'nun yerine 1 Ocak 2003'te 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu yürürlüğe girdi. Bu kapsamdaki tüm kuruluşlar kanunu uygulamak zorunda. Yani her türlü mal ve hizmet alımları ile yapım işleri için mevzuata uygun ihale açılması gerekiyor. Milli Savunma Bakanlığı'na bağlı bir tüzel kişilik olarak kurulan yardımlaşma kurumu, eski kanuna göre imtiyazlıydı ve özel şirket gibi davranabiliyordu. Yeni kanunla imtiyazı ortadan kalkan OYAK'ın buna rağmen 7 yıldır hâlâ İhale Kanunu'na tabi değilmiş gibi hareket ettiği belirtiliyor. Bir şikâyet üzerine harekete geçen KİK de Ordu Yardımlaşma Kurumu'nun Kamu İhale Kanunu'na tabi olduğuna hükmetmişti. Zaman'ın kamuoyuna duyurduğu kararın ardından OYAK da harekete geçti. Bölge İdare Mahkemesi'ne yürütmenin durdurulması istemiyle dava açtı fakat sonuç alamadı. Yeni hedef ise torba yasa. OYAK yetkilileri Milli Savunma Bakanlığı üzerinden lobi çalışmalarını sürdürerek, istedikleri değişikliği hayata geçirmeye çalışıyor.
Ordu Yardımlaşma Kurumu, 27 Mayıs darbesini yapanların oluşturduğu Milli Birlik Komitesi tarafından 1 Mart 1961 tarihli 205 sayılı kanun ile kuruldu. Kurumun yönetim ve denetimi temsilciler kurulu, genel kurul, yönetim kurulu, denetleme kurulu ve genel müdürlük aracılığıyla gerçekleştiriliyor. Temsilciler kurulu, sayıları 50'den az 100'den fazla olmamak üzere Milli Savunma Bakanlığı koordinasyonunda, daimi üye adedi dikkate alınarak birlik ve kuruluşlarda görevli daimi üyeler arasından, birlik ve kuruluşların kumandan veya amirlerince tespit olunacak temsilcilerden oluşuyor. OYAK Holding, diğer şirketlerden farklı olarak, Kurumlar Vergisi, Veraset ve İntikal Vergisi, Gelir, Damga ve Gider Vergisi gibi vergileri ödemek zorunda değil.
OYAK İŞTİRAKİ ŞİRKETLERİ :
OYAK İnşaat
OYAK Teknoloji
Ataer Holding
Adana Çimento
Mardin Çimento
Bolu Çimento
Ünye Çimento
Aslan Çimento
Oyak Beton
Aslan Beton
Birçim Çimento ve Madencilik
Tam Gıda
OYAK Kağıt Ambalaj
İSKEN
Oyak Renault
Oyak Enerji
HEKTAŞ
TUKAŞ
OYAK Anker Bank
OYAK Yatırım Menkul Değerler
Halk Finansal Kiralama
MAİS
OMSAN
OYTAŞ
OYAK Konut İnşaat
OYAK Pazarlama
Eti Pazarlama
OYAK Savunma ve Güvenlik Sistemleri

27 Temmuz 2011 Çarşamba

OYAK.ve ERDEMİR Hakkında Haberler Çığ Gibi Büyüyor



OYAK.(Ordu Yardımlaşma Kurumu) deniz,yemeyen general ve subaylar keriz.yiyin efendiler yiyin patlayıncaya kadar yiyin oğlunuz,gelininiz,torununuz,7 düvel akrabanız la yiyin.Ordu Yardımlaşma Kurumu (OYAK) aleyhinde İnternet sitelerinde ve facebook gibi sosyal paylaşım sitelerinde kampanyalar yürütülmekte… Askeri personel içerisinde hızla yayılan bu bilgiler özellikleOYAK’ın hissedarlarına dağıtılacağı hakkında…
Oyak hakkında ne yazılırsa yazılsın, hangi site olursa olsun bütün yorumlar ya siliniyor yada site kapatılıyor.Ey OYAK.bu korkun nedendir.Ben söyleyeyim yolun sonuna geldiğin için,inşallah çok yakında kapanacaksın ve tüm iştirakçılarına haklarını fazlasıyla dağıtmak zorunda kalacaksın.Her yolun bir sonu vardır.Bu kadar insanın hakkını yedirmezler.Bizi duyuyor musun Coşkun ULUSOY sonun geldi.Biraz daha yaşa bakalım.Sonun ne olacak sende çok iyi biliyorsun.Arkadaşlar gönlünüzü ferah tutun. Bu fırtına öncesi sessizlik az kaldı inşallah.Saygılar…OYAK yıllık olağan genel kurul toplantısının her yıl mayıs ayında yapılırken bu yıl 9 Nisan tarihine alınması da çeşitli söylentilerin artmasına neden oluyor. Özellikle sosyal paylaşım sitelerinde gruplar kuran bazı emekli askerler OYAK ile ilgili düşüncelerini rahatlıkla açıklıyorlar.”OYAK dağıtılmalı,Erdemir satıldı,2011 Yılı karpayı çok düşük,Oyak’ta yapılan yolsuzluklar araştırılsın,Oyak’tan zarar ettik” bu tartışmalar dan sadece birkaçı.

Erdemir demir çelik fabrikası satıldı mı? OYAK genel müdürlüğü yalanlamasına rağmen fabrikanın hisselerinin İş Bankasına devredildiği söylentileri bitmiyor. Bu konuda tatmin edici bir açıklama da  yapılmadı.
OYAK göreve başlayan her askeri personelden göreve başladığından itibaren aidat kesiyor. Bakın sizlere üşenmeden oturup hesap yapmış emekli bir çalışanın facebook taki mesajını aktarıyorum…

OYAK TAN NASIL ZARAR ETTİK…
Şimdi kağıdı kalemi ELİNİZE ALIYOR ve HESAP YAPIYORSUNUZ….. A.bankasına ayrı ayrı 12 hesap AÇIN. Açtığınız bu hesaplara ayda sıra ile sırası geldiği zaman BİR YILLIK vadeli 100.- TL YATIRIN. Bir sene bittiğinde yani ilk hesaba sıra geldiğinde yıllık faizi ile birlikte (%10 faiz düşünün) üzerine sırası geldiği için 100 TL. ekleyin!…….. ve böylece 20 yıl bu şekilde devam edin ve hesabınızı çıkartın.. Oyak taki paranıza bakın ve 20 yıl sonra burada biriken paranıza bakın!
CEVAP:
1.
Eğer yatırdığınız o 100.- TL yi hiç arttırmaz iseniz yani 20 yıl boyunca faiz+100.- TL yatırırsanız 20 yıl sonraki paranız 68.730.- TL dir.
2. Eğer her ay yatırdığınız o 100.- TL yi yıllık %10 arttırır iseniz yani birinci yıl 110.- TL ikinci yıl 121.- TL …..gibi. 20 yıl sonraki paranız SIKI DURUN 146.083.- TL dir.
3. Kendimden örnek vereyim; Benim 21 yılda OYAK taki param 94.000.- TL olduğuna göre 52.083.- TL zarardayım. Vurgulayayım isterseniz eski parayla 52 milyar 83 milyon TL ZARARDAYIM…..
4. Yeni başlayan bir Astsubay için 110.- TL kesilmektedir.
5. OYAK AİDATLARI 2003-2004 yıllarında %20, 2004-2005 yıllarında%15, 2006-2007 yıllarında %12 ….. arttırılmıştır. Son dokuz senenin ortalamasını aldım. Bizim OYAK a ödediğimiz AİDATLAR YILLIK %15 ARTTIRILMIŞTIR. (2003 ten öncekileri alamadım kusura bakmayın, AMA bu yüzdenin yükseleceğini bilin yeter…)
6. Ben size 1 ve 2 nci maddede 100.- TL ile başlar iseniz ve %10 arttırırsanız diye örnek verdim dikkat ederseniz. 110.- TL ile başlayıp OYAK gibi %15 arttırırsanız ne olur onuda siz hesaplayın…
7. Birde unutmadan… 1990 lı yıllarda bankalar yıllık %150-%200 faiz veriyordu benim size yukarıda örnek verdiğim %10 gibi değil  alt=":)" class=wp-smiley v:shapes="_x0000_i1025"> BUNUDA UNUTMAYIN… Zaten ben bunları düşündükçe öfkem ve sinirim daha çok artıyor.
Türkiyenin en büyük holdingi durumunda olan OYAK’ı nasıl bir gelecek bekliyor? Bu sorunun cevabını belki de çok yakında Hükümet verecek…!

Sorunun Varsa Çözüm Yeri Başbakanlık BİMER Ve AKİM



Ben Bir vatandaş olarak bizzat yaşayıp şahit olduğum bir konuyu ve beraberinde tüm vatandaşların böyle bir halkla ilişkiler uygulamasından yararlanmasının sonucunda fayda gördüğümü sizlerle paylaşmak istiyorum.2009 yılından beri Vakıflar Bankasına olan 20.000 TL.ihtiyaç kredisi borcum vardı.Bunun 2.000 TL.sını ödedim.Daha sonra elim daraldığından ödemeleri yapamadım.Bu 18.000 TL.lık borç 3 yıl içinde 38.000 TL.sı oldu.Borcumu ödemek için başvurmadığım şube kalmadı.Namusumla borcumu ödemek istedğim için yardımcı olmadılar.Hep dedikleri 3.000 TL.peşinat 2.000 TL.aylık taksitle borcu yapılandırabileceklerini söyleyiph durdular.Benim bu şartlarda ödemem imkansızdı.Zaten bir halk deyimi vardır;” BANKALAR BORCUNU ÖDEYEMEYEN VATANDAŞI SEVER “diye aynen o duruma düştüm.

    Bu zamanlarda en büyük desteği eşimden gördüm,buradan kendisine sonsuz teşekkürlerimi sunuyorum,o dünyanın en iyi eşidir.Eşim benden habersiz AKİM”e mesaj atmış ve içinde bulunduğumuz durumu anlatmış;
From: akim@akim.org.tr
To: eminevaran@hotmail.com
Date: Tue, 28 Jun 2011 11:02:28 +0300
Subject: Yeni Başvuru - AKIM CRM:0001184

Sayın EMİNE VARAN,
AKİM'e yaptığınız müracaat (110623-0822) numarasıyla kaydedilmiştir. Kaydınız, sonuçlandırılmak üzere ilgili merciye bildirilecek ve size geri dönülecektir.
AKİM'e gösterdiğiniz ilgi ve destek için teşekkür ederiz. 0312 444 25 44

Sağolsunlar AKİM”den anında yanıt geldi ve beni Vakıflar Bankası Malatya Bölge müdürlüğünden aradılar,öyle ilgili ve alakalı sıcak davrandılarki bizim ödeyebileceğimiz şekilde borcumuzu hemde indirim yaparak yapılandırdılar.Şu an gönül rahatlığı içinde borcumuzu ödüyoruz.

Bizzat kendim yaşadığım, karamsarlık içersine düştüğüm bu konuyla ilgili olarak tarafıma gelen mailler ve AKİM’LE yaptığım yazışmalar açıkçası sıkıntıma merhem olmak adına beni oldukça rahatlattı.Sonuç ise müracaatımdan kısa bir süre sonra yapılandırmayla ilgili ödeme planı tarafıma bildirildi.AKİM’İN bilişim ve iletişim teknolojileri kullanılarak hayata geçirilen bir halkla ilişkiler uygulaması olduğunu bir kez daha bizzat yaşamış oldum.

Benim içine düştüğüm bu durum belki basit bir durumdu.Ancak basit olarak görünen her ne olursa olsun önemsiz göründüğü takdirde sonucunda üzücü olaylar meydana gelebilir. Bu günkü köşe yazım kendimin bizzat yaşadığı bir konudur.Bu veya buna benzer sıkıntı yaşadığınız,karamsar düşündüğünüz her ne olursa olsun hiç çekinmeden size daima yakın olan,yaralarınıza merhem olan
“BİMER”http://www.basbakanlik.gov.tr/Forms/Bimer/pApplicationEntry.aspx adresine T.C numaranız,açık adres ve istenilen bilgileri doğru şekilde ifade ettiğinizde yaşadığınız sorunlara çözümü anında bulabilirsiniz.En önemlisi de müracaatınızın hangi aşamada olduğunu kendinizde rahatlıkla sorgulayabilirsiniz.”AKİM” ve “BİMER” ile oluşturulan sistem sayesinde vatandaş ile devlet arasındaki iletişim kanallarının tümü açık tutularak müracaatların her zaman ve her yerden yapılabilmesi yanı sıra, müracaatlara cevapların da hızlı, etkin ve daha ekonomik bir şekilde verilebilmesine imkân bulabileceksiniz.

Başbakanımız Recep Tayyip Erdoğan’a ulaşmak için  “İşte Başbakan e-Posta Adresi bimer@basbakanlik.gov.tr” denmesiyle hizmete geçen ,BİMER’de görevli, vatandaşların sıkıntılarıyla mücadele eden sorunlara merhem olan vatandaşla sürekli diyalog halinde bulunan böylesi anlamlı bir görevi üstlenerek tam anlamıyla icra eden halkla ilişkiler sorumlularını bir vatandaş olarak hem tebrik ediyorum,hem de başarılarının devamını diliyorum.

From: akim@akim.org.tr
To: eminevaran@hotmail.com
Date: Thu, 21 Jul 2011 10:50:03 +0300
Subject: Başvurunuz sonlandı CRM:0001406
Sayın EMİNE VARAN
AK Parti İletişim Merkezi’ne yapmış olduğunuz  110610-0082 numaralı başvurunuz, Devlet Bakanlığı (Ali BABACAN); 'na iletilmiştir. Bakanlıktan gelen cevaplar aşağıda yer almaktadır.
İlgili Mercilerin Cevabı:
20.07.2011

İlgili kurum Vakıfbank’tan alınan cevap aşağıdadır,

Diyarbakır Şubemiz takipli borçlusu Hasan Hüseyin VARAN’dan olan Bankamız alacağı ile ilgili olarak eşi Emine VARAN’ın AKİM’e yapmış olduğu başvuru üzerine, adı geçen ile idari yoldan temasa geçilmiş ve Bankamız alacakları borçlu talebi doğrultusunda ilk taksit peşin 60 ay vade ile ödeme planına bağlanmıştır
Devlet Bakanlığı (Ali Babacan) -
Bilginize sunar sistemimizi kullandığınız için teşekkür ederiz.

AK PARTİ GENEL MERKEZ
HALKLA İLİŞKİLER BAŞKANLIĞI
AKİM
0312 444 25 44
 www.akparti.org.tr/akim

26 Temmuz 2011 Salı

KOLONYA NEDİR ? DİNİMİZDE KOLONYA KULLANMANIN HÜKMÜ


Kolonya Hakkında Bilgiler


Koku Nedir ?
Havada gaz halinde bulunan koku moleküllerinin(kimyasal maddelerin) burun yoluyla algılanıp beyindeki merkezde duyum haline gelmesi olayıdır. İnsan burnundaki 5cm2 bir alanda bulunana 10 kadar koklama hücresi koku moleküllerini beyne taşır(Hayvanlardaki koklama hücre sayıları daha fazladır. Örneğin; köpeklerdeki hücre sayısı 22’dir.). koku merkezde duyum haline geldikten sonra bir takım davranış ve tepkilerin oluşmasına neden olur.
Örneğin duyulan taze ot, yaprak ve yeşillik kokusu, ferahlık, yaşam heyecanı ve baharı anımsatır. Güzel bir çiçek kokusu da, huzur, mutluluk e rahatlık duygusu verir. Koku duygu dünyamızı etkileyen en önemli öğedir ve de insan bunun bilincine daha ilk çağlarda varmıştır. Ve koku ilk çağlardan bu güne değin insan yaşamında vazgeçilmez en önemli madde olmuş ve olacaktır. Daha da önemlisi insan hayatının mekanikleştiği günümüz dünyasında, kokunun varlığına daha da fazla(kişisel maddeler, ev ve endüstriyel maddelerde vb…) ihtiyaç duyulmaktadır.
Kolonyanın ana üretim aşamaları nasıldır?
Alkol, su ve esans karıştırılır. Soğukta bir gün bekletilir ve süzülerek ambalajlanır. 

Kolonyanın cildi kurutma etkisi var mı?
Kolonya, içerdiği etil alkol sayesinde ciltte serinlik hissi verir. Alkolün cilde zararı olmamasına karşın nadiren de olsa bazı hassas ciltlerde alerji yapabilir. 

Hassas ciltlerde kolonya kullanmak zararlı mıdır?
Kolonya, içerdiği etil alkol sayesinde ciltte serinlik hissi verir.
Alkolün cilde zararı olmamasına karşın nadiren de olsa bazı hassas ciltlerde alerji yapabilir. 

Kolonya mikropları öldürüyor mu?
80 derece kolonya mikropları öldürmez. Buna karşın 60 derece kolonyanın antibakteriyel etkisi vardır. 

Kolonya allerji yapabilir mi?
Kolonya, içerdiği etil alkol sayesinde ciltte serinlik hissi verir. Alkolün cilde zararı olmamasına karşın nadiren de olsa bazı hassas ciltlerde alerji yapabilir. 

Baş ağrısına kolonya iyi gelir mi?
Hayır. 

Kolonya Kullanmak Caiz mi?
Sıhhatli fıkıh araştırmalarına bakıldığında,(Kaynaklarıyla İslam Fıkhı 4-58 veya Fetvalarla çağdaş hayat-284), kolonya kullanmanın haram olmadığı, abdesti namazı bozmadığı hükümleri açıkça görülebilir. 

Rüyada kolonya görmek ne anlama gelir?
Rüyasında kolonya koklayan kişinin, dert içinde olduguna ve bu dertlerin devam edecegine yorumlanır. 

Kolonyanın şişe kapağı açık kalırsa bozulur mu?
Alkolün buharlaşma ısısı düşük olduğundan kapağın açık kalması uçmasına neden olacaktır. Bu durumda kolonya bir süre sonra bozulmaya başlar. Ayrıca güneşte bırakılan veya uzun süre yüksek sıcaklığa maruz kalan kolonya bozulur. Bozulan kolonya kokusundan anlaşılır. 

Tıraş kolonyasıyla, normal kolonya arasındaki fark nedir?
Esansları farklıdır. tıraş sonrası kolonyalarda erkek kokuları kullanılırken normal kolonyada limon esansı vardır. 

Tıraştan sonra kolonya sürmek zararlı mıdır?
Hayır. tıraştan sonra kullanılan kolonya ferahlık ve rahatlama hissi verecektir. 

Kolonyanın kullanma ve saklama koşulları nasıl olmalıdır?
Kapağı kapalı, güneş ışınlarına maruz kalmayacak şekilde serin bir yerde muhafaza edilmelidir. 

Kolonyanın raf ömrü ne kadardır?
Uygun koşullarda saklanan kolonya 5 yıl civarında kullanılabilir. 

Kolonyayı oluşturan ana maddeler ve anlamları nelerdir?
Kolonya; alkol (etil), su ve esanstan oluşur. Alkolün ferahlık verici özelliği vardır. Aynı zamanda suyla birlikte solvent görevi görerek esansın çözülmesini sağlar. Esans kolonyaya koku veren maddedir. 

Kolonyayı oluşturan maddeler çevreye zararlı mıdır?
Hayır, değildir. 

Kolonyayı oluşturan maddeler sağlığa zararlı olabilir mi?
Kolonya üretiminde sadece sağlığa zararlı olmayan alkol cinsi olan etil alkol kullanılmalıdır. Metil alkol kullanılarak yapılan sağlığa zararlı (körlüğe bile sebep olabilir) kolonyalardan sakınmak için güvenilir ve bilinen markalar tercih edilmelidir.

DİNİMİZDE KOLONYA KULLANMANIN HÜKMÜ

Hafif koku ihtiva eden tuvalet ispirtosu.

Bayılmalarda, fenalaşmalarda, başağrılarında, mikrop kırıcı özelliği bakımından da temizlik için kullanılır. İçine karıştırılan kokuya göre "limon kolonyası", "Lavanta çiçeği kolonyası" gibi adlar alır.

Kolonyayı ilk defa kimin yaptığı kesin olarak bilinmemektedir. Eski vesikalara göre onu ilk defa 1690'da Almanya'nın Köln şehrinde yaşayan Jean Paul Feminis adlı bir seyyar satıcı yapmıştır. Bu şahıs kolonyayı yaptığı reçeteyi Giovanni Antonio Farina adlı birisine bırakmış, o da yeğeni Giovanni Maria Farina'ya vermişti. Giovanni Maria kolonya yapımı üzerinde çalışmış ve "hoş lavanta suyu" adıyla ilk kolonyayı yapmıştır. Bundan sonra kolonya yapımı işi Köln (Kolonya) şehrinde gelişti. XIX. yüzyıl başlarında kolonya yapımı Fransa'ya geçti ve "Eau de Cologna (Kolonya suyu)" adı ile üretildi. Bundan sonra bu hos kokulu sıvıyı dünya kolonya olarak tanıdı.

Bu gün yapılan ispirto ve kolonyalar da, maliyeti yükseltmemek için şarap (hamr) dışındaki alkol çeşitleri kullanılmaktadır. Kolonyanın asıl maddesi kamış, patates, bazı ağaçlar, mısır ve benzerleridir. Ayrıca limon, lavanta, çam vb. ferahlatıcı kokular da karıştırılır. Kolonya yapılırken önce etil alkolün derecesi alkolometre ile bulunduktan sonra istenilen dereceye düşürülünceye kadar damıtık suyla karıştırılır. İstenilen derecede alkol elde edildikten sonra 95,5 derece alkol içinde eritilmiş tesbit edici (fiksatif) esans ilâve edilir ve hazırlanan alkolle karıştırılır. 7-10 gün kadar ağzı iyice kapalı bir kapta bekletilir. Sonra da şişelenir.

Kolonyanın İslâmî hükmünü, içinde bulunan "alkol unsuru"na göre belirlemek gerekir.

Cenab-ı Hak içkiyi yasaklamıştır. Kur'ân-ı Kerim'de şöyle buyurulur: "Ey iman edenler! İçki, kumar, putlar ve fal okları sadece şeytanın işinden birer pisliktirler. Bu pislikten kaçının ki, kurtuluşa eresiniz" (el-Maide, 5/90).

Bu âyette zikredilen "hamr" kelimesi, Ebû Hanîfe ile birçok sahabe ve tabiin bilginlerine göre "üzüm şarabı" anlamındadır. Dil bilginleri de, hamr'ın bu anlamı üzerinde görüş birliği iğindedir.

Kur'ânî anlamda "Her sarhoş edici içki hamr'dır" denilemez. Ebû Hanife ve ayni görüşe olanlara göre, bazı hadislerde "hamr" sözcüğünün kullanılması (bk. Buhârî, Edeb, 80, Ahkâm, 22, Meğazî, 60; Müslim, Eşribe, 73-75; Ebû Dâvud, Eşribe, 5,7) ve hamr'ım buğday, arpa, kuru üzüm veya baldan yapılmış olabileceğinin bildirilmesi (bk. Buhârı, Tefsîru Sûre, 5, Eşribe, 2,5; Müslim, Tefsir, 32,33; Ebu Davud, Eşribe, 1,4), üzüm şarabı dışındaki müskirât için mecaz yoluyla kullanılmıştır. Çünkü, üzümden yapılan şarabın (hamr) dışındaki diğer içkilere arapçada; müselles, bâzuk, musannaf gibi başka adlar verilmiştir (İbn Âbidîn, Reddü'l-Muhtâr, İstanbul, 1984, VI, 448, 449).

Bu duruma göre, üzüm şarabının aynen haram ve necis olduğunda görüş birliği vardır. Kur'an'da ona, şeytanın işinden bir "rics (pislik)" denilmesi, bizzat kendisinin haram olmasından dolayıdır. Ayrıca hamrın haramlığı mütevatir sünnetle de sabittir ve bu konuda icma' da vardır. İçene had uygulanması için, sarhoşluk verecek kadarını içmek de şart değildir. Onun tek damlası dahi haramdır, içene had uygulanır.

Galîz necâset çeşidinde pis sayıldığından alım-satımının caiz olmadığında da şüphe yoktur.

Kolonyanın yapımında şarap cinsi alkol kullanıldığı takdirde, bu alkol karıştığı sıvıyı da pis hale getirir ve insanın beden veya elbisesinden avuç içinden daha büyük bir kısmına sürülmesi hâlinde temizlenmedikçe namaz kılmak caiz olmaz.

Ebû Hanîfe ve bazı sahabe ile tabiin bilginlerine göre üzümden başka maddelerden yapılan diğer sarhoşluk veren şeylerin haramlığı ise; sarhoş edici özelliği yüzündendir. Bunların içme dışında başka amaçlarla kullanılması ve alım-satımları caizdir.

İspirtonun yakıt olarak bazı alkol türevlerinin de sanayide temizleyici, parlatıcı; tıpta mikrop öldürücü olarak kullanılması gibi. Hatta Ebû Hanîfe üzüm şarabı dışındaki müskiratın, sarhoşluk vermeyecek miktarını, fasık ve ehl-i küfre benzeme kastı bulunmaksızın, sırf kuvvet kazanmak amacıyla az bir miktarının içilmesinin caiz olabileceğini söylemiştir. Buna göre, üzüm şarabından üretilmeyen ispirto, bira ve benzeri içkiler, içilemezse de, elbiseye veya bedene sürülmeleri hâlinde bu, namaza engel olmaz (el-Kâsânî, Bedâyiu's-Sanâyi', Beyrut, 1394/1974, V, 112,113 vd.; İbnü'l-Hümâm, Fethu'l-Kadîr, Bulak 1318, VIII, 153 vd.; Elmalılı Hamdi Yazır, Hak Dini Kur'an Dili, İstanbul, 1960, 11 761-763).

Hanefilerde tercih edilen görüşe ve Şafii, Mâlikî ve Hanbelî mezheplerine göre, müskiratta azın hükmü çoğun hükmüne bağlıdır. Delil, Hz. Peygamber'in şu hadisidir: ", çoğu sarhoş edenin azı da haramdır" (Tirmizi, Eşribe, 3; Nesaî, Eşribe, 25; İbn Mâce, Eşribe, 10; Dârimî, Eşribe, 8; Ahmed b. Hanbel, II, 91, 167, 179, III, 343). İslâm'a göre, içme bakımından bütün sarhoşluk veren maddeler genel anlamda "hamr" kapsamına girer. Tıp ilminin sarhoş edici müskiratı aynı nitelikte görmesi ve alkol kelimesinin arapça "elkûhl" kelimesinden Avrupa'ya geçtiği dikkate alınırsa, hamr'ın genel ve özel anlamı birlikte kapsadığını söylemek mümkündür. Bu müskirâtın tıp alanında kullanılması ise, "zarûretler, haram olan şeyleri mübah kılar" prensibine dayanır (Elmalılı, a.g.e., II, 763).

Günümüz kimya sanayiinde, mayalanmış şekerli sıvıların damıtılmasıyla elde edilen sıvılara "alkol" denir. Halk arasında en çok bilinen alkol türü ispirtodur. İspirtonun kimyadaki adı "etanol" veya "etil alkol"dür. Alkol elde etmek için iki yol vardır. Mayalandırma yolu, sentetik yol.

Alkol mayalandırma yoluyla; üzüm, patates, mısır, arpa ve melâs gibi şekerli ya da nişastalı maddelerden; sentetik yolla da, karpit (kalsiyum karbit)'ten elde edilir. Sentetik yolla üretilen alkol, kg. başına 7.080.000 kalori ısı verir. Bu yüzden iyi bir ısıtma aracı olarak kullanılır. Bunun yanısıra iyi bir eritgendir de. Özellikle koku sanayiinde, esansları eritmekte kullanılır.

Sonuç olarak, günümüz kolonya sanayiinde, üzüm şarabı dışındaki, kamış, patates, bazı ağaçlar, mısır ve benzerleri ile sentetik yollarla elde edilen alkolün içilmesi caiz değildir. Ancak, Ebû Hanîfe ve ayni görüşte olan İslâm hukukçularına göre, elbiseye ve ya bedene sürülmesi mümkün ve caizdir. Yıkanmadan namaz kılınması hâlinde namaza zarar vermez. Kolonya kullanımının çok yaygın olması yüzünden, bu konuda umûmî belvâ vardır. (bk. "Belvâ-i âmme" maddesi) Kısa sürede buharlaşarak iz bırakmadığı dikkate alınarak Ebû Hanîfe'nin fetvasıyla amel etmek mümkündür. Çoğunluğun görüşüne uyanlar da "takvâ"yı tercih etmiş ve ihtiyata uymuş olurlar.

Mardin"de Yine Kalleşçe Bir Pusu




Mardin Ömerli'de karakola yapılan saldırı sonucu 2 astsubay ile 1 uzman Jandarma Çavuş şehit oldu. 

 Mardin'in Ömerli ilçesi İkipınar Jandarma Karakolu'na dün gece saat 23.30 sıralarında bir grup PKK'lı terörist tarafından yapılan silahlı saldırı sonucu 2 astsubay ile 1 uzman çavuş şehit oldu.
Gaziantep Nurdağı nüfusuna kayıtlı Astsubay Başçavuş Erhan Gül,Ömerli ilçesi İkipınar Jandarma Karakolu'nda görevli iki astsubay ile bir uzman çavuşun, korucubaşına ziyaretten dönerken pusuya düşürülerek şehit edildiği öğrenildi.

Yaklaşık 15 dakika süren çatışma sonrası gece karanlığından faydalanan teröristler, olay yerinden kaçtı. Komando birlikleri bölgede teröristlerin yakalanması için geniş çaplı operasyon başlattı.

Şehitlerimizin isimleri :Astsubay Bçvş.Erhan Gül (Gaziantep),
Kırıkkale merkez nüfusuna kayıtlı Astsubay Başçavuş Sadık Güllü veGaziantep merkez nüfusuna kayıtlı uzman çavuş Ali Öztürk, olduğu öğrenildi.
Hain saldırı yine şehit yine anasız babasız kalan çocuklar,Mardinde 2 askerin tayini çıktıgı için korucubaşı tarafından yemege davet edildi.Yemek dönüşü köye 3.5 km uzaklıktaki karakola gitmek için yola çıkarlar ve hain terör örgütü tarafından taranarak 2 astsubay 1 Uzman Jandarma Çavuş oldukları yerde şehit oldular.

Silah seslerinin duyulması üzerine karakoldan hemen bölgeye takviye ekipleri gönderildi ve kaçan teröristlerin yakalanması için hava destekli operasyon başlatıldı. Hain saldırıda sadece araca isabet eden kurşun sayısının 30 olduğu öğrenildi.

Devamlı Savunmada Kalan Milliyetçilik..!


  
  1. Sadık Rıfat Paşa, Viyana'da bulunduğu dönemde Prens'le saatlerce süren yürüyüş sohbetleri yaparmış. Bu sohbetler Sadık Rıfat Paşa'yı her açıdan etkilemiştir. Diğer taraftan Sadık Rıfat Paşa, Mustafa Reşit Paşa ile çok yakın arkadaş olmalarına rağmen Tanzimat'ın ilanına tarafsız kalmıştır. Çünkü o dönem itibariyle Tanzimat Fermanı'na destek vermeyen tek Avrupa'lı devlet Avusturya'dır. Paşa'da bu durumdan etkilenmiştir. Nitekim Metternich, ilkece değişim taraftarı olmasına rağmen, Osmanlı İmparatorluğu'nda Tanzimat Fermanı'nın çok hızlı bir değişim yaratacağına inanmaktaydı. Bu nedenle Padişah'a ve Tanzimat bürokratlarına ılımlı bir değişiklikten yana olmaları, kendi kanunlarına bağlı kalmaları ve kendi hükümlerini uygulamaları tavsiyelerinde bulunmuştur. Bahusus Islahat Fermanı'nın ilan edilmesi sonrasında, Osmanlı İmparatorluğu'nun mevcut reform uygulamalarına eleştiriler getirmektedir. Prens Osmanlı yöneticilerine; "eğer kurtulmak istiyorsanız, Türk kalınız, Müslüman kalınız" şeklinde tavsiyede bulunarak, gelişmenin öz değerlere bağlılıkta olduğuna vurgu yapmıştır. 

Türk ve Müslüman olmak; ısmarlama, fabrikasyon değer ve inanç bütünü değildir. Bir hissetme, algılama ve inanma meselesidir. Türklüğün ve Müslümanlığın yoğun olarak hissedildiği zamanlarda, Türk milletinin kendine olan güveni dünya medeniyetini tanzim edecek noktadaydı. Ziya Gökalp'in ifadesiyle; Türklük gurur ve şuuru; İslam ahlak ve fazileti Türk milletinin kimliğini meydana getirmiştir. 

Türk ve Müslüman olmak; bu inanç ve kabullerin paralelinde olaylara yönelik tavır almak; yaşadığımız çağı anlamlandırmaya çalışmanın yöntemlerindendir. Türk ya da Müslüman olmak verili bir inanç ve duygu demeti değildir. Bir inanç, duygu ve hissetme meselesidir. Türklük ve Müslümanlık Türk milletinin kimliğini oluşturmuş; bu kimlik zengin ve büyük bir tarihi mirasla da beslenmiştir. 
Bu bağlamda Türk milliyetçiliği; Türk ve Müslüman olmanın ortaya çıkardığı Türk milletine mensubiyet gururunun bir yansıması ve birbiriyle iç içe geçmiş bu iki inancın bileşkesinde filizlenen hayatı anlamlandırma projesidir. Bu itibarla Türklüğün Müslümanlıktan, Müslümanlığı Türklükten ayrı düşünmenin imkanı yoktur. Ayrıca Türk milliyetçiliğinin inanç eksenli özelliği, diğer milliyetçiliklerden kendisini ayırmaktadır.  Öte yandan etki alanı genişleyen Türk milliyetçiliğinden duyulan şizofrenik nitelikli rahatsızlıklar; Türk milliyetçiliğini negatif karşılıkları bulunan kavramlarla özdeşleştirme rekabetini beraberinde getirmiştir! Bunların başında ise ırkçılık iddiaları gelmektedir. Esasen kelimelerin kendileri hiçbir anlam içermez. Kelimeler; kendilerine yüklenen anlam ve içeriklerle mana bulur. Bir kelimeye farklı anlamlar yüklemek mümkün iken, farklı kelimeler aynı anlama gelebilir. Dilbilgisi bu durumu eşanlamlı ya da eşsesli kelime vurgusuyla aşmaya çalışmıştır. Bu itibarla arkçılıktan ne anlaşıldığı, ırkçılığın ne olduğu öncelikle Türk milliyetçiliğine mesafesi olanlar tarafından ifadelendirilmiştir. Bu durumun sonucunda Türk milliyetçiliği, savunmaya çekilerek daha çok ne olmadığı yönünde izaha ve anlatıma girmek durumunda kalmıştır. Savunmada kalan Türk milliyetçiliği durmadan kendisini aklamaya çalışarak; bir suçluluk psikolojisine girmiştir. Böylelikle mağrur bir halden mağdur bir hale seyir başlamıştır. Bu durum ideali ve hayali büyük olan Türk milliyetçiliğinin çözüm ve değer üretmesini engellemektedir. Üstüne üstelik; Türk milliyetçiliğine yönelik kavram anarşisine entelektüel cevap üretiminin birbirinden kopuk ve sistematikten yoksun olması ayrı bir sorunu da ortaya çıkarmaktadır. Milliyetçiliğin ne olduğundan, nasıl bir çözüm ve değer üretimi hedefinin bulunduğundan daha çok; ne olmadığı, nelerle bağının olmadığı ısrarla vurgulanmaya çalışılmaktadır! 

Bu kapsamda Türk milliyetçiliğinin toplum refleksinde gerçekçi ve kalıcı kabul görmesinde ki süreç uzamaktadır. Kelimelere anlam yükleme çabalarının amacı planlanan bir durumun varlığına işarettir. Bu itibarla kelimelere yüklenen anlamların toplumsal izdüşümündeki karşılıkları; müşterek kaygı ve hassasiyetleri yansıtarak ilgili kavramlara karşı ortak bir tepkinin meydana gelmesini sağlamaktadır. Bu durumda bir kavram tuzağı ortaya çıkmaktadır. İşte Türk milliyetçiliği bir kavram tuzağının ortasında bulunmaktadır. Bir kelime ya da kavramın öz olarak içeriğini tartışmak yerine, kişilerin maksatlı olarak kelimelere yükledikleri anlamları ve insan davranışlarıyla algılamalarının tartışılması bu tuzağın maharetle hazırlandığını göstermektedir. Herkül Millas da ırkçılıkla ilgili değerlendirmesinde tam da burada anlatılanlara temas etmiş bulunmaktadır. Kendisi: "Irk sevgisi her zaman kötü değildir... Günümüzde gözlenen ittifak, ırkçılığın kötü bir şey olduğu yönünde. Ama korkarım bu uzlaşmanın arkasında bazı davranışları ve anlayışları koruma hesabı yatıyor. Kötülükleri önce günah keçisine dönüştürülmüş soyut bir 'ırkçılığa' (bir kelimeye) yükleyip sonra da ırkçılığı aforoz ederek hepimiz aklanıyoruz! Bütün yakışıksız davranışlar bizden, hiç beğenmediğimizi ilan etmiş olduğumuz ırkçılığa devredilmiş oluyor.... Bazı okumuşlarımız bunu bilmezlikten gelip hâlâ 'ırkçılığı' kötülüyorlar. Sanıyorum bir bostan korkuluğunu taşlayarak, yabancı düşmanlıklarını (isterseniz, bir 'ırkçılığı') gizlemeye çalışıyorlar"(Zaman, 27.03.2007) diyerek ırkçılık iddiaları ile neyin amaçlandığını deşifre etmektedir. Millas söz konusu makalesinde Herder'in; ırk kavramını ulusun temel özelliği olarak gördüğünü, her ırkın özgür ve egemen olmasına dair ırkçılığın ileri ve olumlu bir siyasal anlayış düşüncesini de ifade etmiştir. Herder'in tanım ve yaklaşımından sonra bir milletin oluşumunda ırkın yanı sıra, dilin, kültürün, dinin de önemli bir işlevi olduğu gerçeği ortaya çıktı. Nitekim milli şairimiz Mehmet Akif Ersoy'un; "Kahraman ırkıma bir gül, ne bu şiddet bu celal" mısralarında ki ırk ifadesiyle Türk milletini kast ediyordu. Irkçılıkta; başka ırklardan üstün, başka ırklara baskın olma iddiaları vardır. Oysaki her devlet ya da toplum hayatında benzerlerinden üstün olma iddiası da bulunmaktadır. Biz büyük Türk milletine ait olmaktan övünüp, diğer milletlerden üstün olmayı hedeflerken ırkçılık mı yapıyoruz? Elbette ırkçılık; var olan ve yüklenen anlamıyla kabul edilemez; ama her insan mensup olduğu ırkın farkındadır; mensup olmaktan gurur duyar. Ancak Türk toplumunun ırk algılamasında biyolojik bir içerik olmayıp, kültürel bir algılama bulunmaktadır.  Burada anlatmaya çalıştığım şey; Türk milliyetçiliğinin kavramlara yüklenen anlam teröründen naşi kendini durmadan anlatmaya, bunun yanında aklamaya çalışmasının ortaya çıkardığı zor durumu işaret etmektir. Bununla birlikte bir kişiye yönelik yapılan suçlamalar karşısında bile kişi; bir zaman sonra suçlamaya cevap üretemezse, suçlamalar karşısında çaresiz kalır. Artık kişinin suçlandığı şey doğru olmasa bile, suçlamanın sürekliliği ve şiddetiyle ortaya çıkan tepkisizlik ve içe dönüklük karşısında kişisel kimliğini kaybeder. Nitekim insanı var eden en önemli olgu benlik duygusudur. Her insan kendini sever, önemser. Milletlerde kendini önemser, kendini sever. Aynı kişilerde olduğu gibi, savunmada kalan bir millet ya da fikir; bir zaman sonra iddiasını kaybeder. Bir millet ne kadar suçlanırsa ve ne kadar suçlamalara cevap üretemezse kendini var eden bağlarla ilişkisi o denli zayıflar. İdeolojilerde de durum böyledir. Suçlanan kişi ya da milletler içe kapanmazsa saldırganlaşır. Bu aşama da; çözüm ve modern iletişimin tükendiği noktadır.  Türk milliyetçiliğine yapılan suçlama ve toplumsal sürecin dışına itme seferberliğinin geri planında; Türk milletini savunmasız bırakma amacı yatmaktadır. Bu sebeple Türk milliyetçiliği ısrarla sanık sandalyesine oturtulmakta, geleneğinden koparılmak istenmektedir. Bu durum karşısında Türk milliyetçiliği savunmada kalmakta, kendini aklamaya ve anlatmaya çalışmaktadır. Kültürel geleneği Türk milletinin tarihiyle özdeş olan Türk milliyetçiliğinin bu durumu tabiî ki kabul edilemez. Ayrıca Türk milliyetçiliğinin alanın daraltılması, kaynaklarıyla ilişkisinin kesilmesi gayretleri hızla etkisini arttırmaktadır. Milliyetçiliğin yaklaşımındaki çeşitlilik gulyabani görülmesine benzer bir endişe uyandırmakta, sanal ve sahte korkular üretilerek Türk milliyetçiliğinin toplumsal irtibatı zayıflatılmaya çalışılmaktadır. Bu bağlamda milliyetçiliğin farklı türevlerinde ortaya çıkan eğilimlere karşı sistemli bir karşı duruş sergilenmektedir. Türk milliyetçiliğinin suçlanması, alanın daraltılması karşısında ortaya konulan savunma psikolojisinden sonraki aşama, Türk milliyetçiliğinin içe kapanmasıdır.  Türklük gurur ve şuuru, İslam ahlak ve faziletinin bileşkesinde yükselen Türk milliyetçiliği var olan her türlü soruna çözüm üreten bir anlayış olmalıdır. Bu itibarla proaktif olmalı, savunma psikolojisinden bir an önce çıkmalıdır. Çünkü Türk milliyetçiliği Türk milletinin özgüvenidir... 

TC.Kimlik numarasıyla gelen tehlike



Kimlik numarasındaki büyük tehlike! Mahalleniz, sokağınız... Evinizin kapı numarasına kadar bulunabilirsiniz.
Bir kişinin Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarasını kullanarak, lise diploma notundan ne kadar maaş aldığına, su ve telefon borcundan ÖSS'de aldığı puana kadar pek çok bilgiye ulaşılabiliyor.

AA muhabirinin yazılım uzmanlarından aldığı bilgilere göre, ''e-devlet'' uygulaması sayesinde pek çok bilgiye ulaşılması mümkün hale geldi. Vatandaşların ya da iş dünyasının devlet kurumlarıyla olan ilişki ve işlemlerinin elektronik ortamda gerçekleştirilmesi olarak tanımlanan e-devlet uygulaması, internetin yaşamımızda daha etkin rol üstlenmesiyle kamu hizmetlerini, vatandaşın daha kolay ulaşabileceği bir konuma getirdi.

Devleti vatandaşına yakınlaştırmada önemli bir fırsat sunan internet, aynı zamanda kişisel ve özel bilgilere de ulaşılabilmesine olanak sağlıyor.

Bir kişinin internet ortamında sadece TC kimlik numarasını kullanarak o kişiyle ilgili yüzlerce bilgiye ulaşılabiliyor.

Örneğin bir kurumun internet sitesinin ilgili kısmına yazılacak TC Kimlik numarası ile o kişinin adı, soyadı, doğum tarihi gibi bilgilere erişilebiliyor. Doğum tarihi ve ad soyad bilgilerini bir başka kurumun internet sitesinde kullanarak bu kez o kişinin ikametgah adresi elde ediliyor. Adres bilgileriyle bir başka kurumun internet sitesinden nüfus cüzdanı bilgilerine, vergi numarasına, SSK veya Bağ-Kur numarası gibi bilgilere ulaşılabiliyor.

-
ZİNCİRLEME SİSTEM-

Bunun gibi ''zincirleme şeklinde'' elde edilen her yeni bilgi ile bir başka kurumun internet sitesinden öteki kişisel bilgilere ulaşılabiliyor.

Elde edilen bu bilgilerle de söz konusu kişinin telefon numarasından, aldığı maaşın miktarına, maaşına ne oranda zam yapıldığına, kaç yıldır çalıştığına, Bağ-Kur maaşını hangi bankanın şubesinden çektiğine, diploma notunun kaç olduğuna, su, elektrik ve telefon faturalarına ve ÖSS'den aldığı puana kadar pek çok bilgiye ulaşmak mümkün hale geliyor.

-KEY ÖDEMESİ ALMIŞ MI?-

Örneğin Sosyal Güvenlik Kurumu'nun ''www.sgk.gov.tr'' adresinden, kişinin sosyal güvencesinin olup olmadığı, adı, soyadı, doğum tarihi, kızlık soyadı, işe giriş tarihi, aldığı maaş ve zam oranları, kaç yıldır sigortalı olarak çalıştığı, ilgili aylar içinde kaç gün işe gittiği, ne kadar devamsızlık yaptığı, kaç değişik iş yerinde çalıştığı, prim ödeme gün sayısı, SSK sicil numarası gibi bilgilere kolayca ulaşmak mümkün.

Buradan alınan bilgiler ışığında, SSK sicil numarası ya da TC kimlik numarası ile Emlak Konut Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı A.Ş'ye ait ''www.keyodemeleri.com'' adresine girilerek kişinin ne kadar Konut Edindirme Yardımı aldığı da bulunabiliyor.

Aynı şekilde, TC kimlik numarası kullanılarak Sosyal Sigortalar Kurumunun internet sitesinden anne ve baba adı ile gün ay yıl olarak doğum tarihi bilgileri elde edilebiliyor.

Kişinin anne ve baba adı bilgileri ile Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğünün internet sitesindeki kimlik numarası sorgulama sayfasından nüfus cüzdanında yer alan aile sıra no, cilt no, birey sıra no, mahalle ve köy bilgilerine de erişilebiliyor.

-MESLEĞE NE ZAMAN BAŞLADI?-

TC kimlik numarası ile kişinin Bağ-Kur Genel Müdürlüğünün web sayfasından Bağ-Kur'lu olup olmadığını da öğrenmek mümkün.

Bağ-Kur'lu ise mesleğe kabul tarihi, emekli olup olmadığı, Bağ-Kur'a olan borcu, kaç gün hizmet verdiği, Bağ-Kur aylığını hangi bankanın hangi şubesinden aldığı, en son maaşını hangi tarihte aldığı, mesleğini hangi ilde icra ettiği, vergi numarası, Bağ-Kur sağlık hizmetinden yararlanıp yararlanmadığı, sağlık priminin kesilip kesilmediği de ortaya çıkıyor.
Elde edilen bilgilerle Gelir İdaresi Başkanlığının internet sitesinden söz konusu kişinin evinin bulunduğu cadde, sokak, kapı numarası gibi açık adresine ulaşılabiliyor. Buradaki adres bilgileri kullanılarak ise Türk Telekom'un internet sitesinden kişinin telefon numarası varsa mail adresi, fatura borcu ve faturanın son ödeme tarihi öğrenilebiliyor.

-BAŞARILI BİR ÖĞRENCİ Mİ?-

İnternetten edinilen bilgilerle, kişinin okul hayatında başarılı olup olmadığı da ortaya çıkıyor. Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Merkezinin internet sitesinde TC kimlik numarası girilerek kişinin lise diploma notu, ÖSS'den aldığı puanı, LES ve KPSS öğrenim süresince burs alıp almadığı, mezun olduğu okulu ve bölümü öğrenilebiliyor.

Bazı şehirlerin su ve kanalizasyon idarelerinin internet sitelerinde ise ilgili kısıma sadece ad ve soyad yazarak su borcu olup olmadığına, kullanılan su miktarına erişilebiliyor.

-
''BİLGİLERE BU KADAR KOLAY ULAŞILABİLMESİ ÇOK SAKINCALI''-

Yazılım Geliştirme Uzmanı Yusuf Çakır, AA muhabirine yaptığı açıklamada, e-devlet uygulamasını desteklediğini ancak, kişisel ve özel bilgilere bu kadar kolay ulaşılabilmesinin çok sakıncalı olduğunu söyledi.

Vatandaşların kişisel bilgilerinin parça parça değişik kurumların internet sitelerinde bulunduğunu anlatan Çakır, bir bilgiye ulaşmaya çalışan kişi, x kurumundan bulamasa da y kurumundan o bilgiyi buluyor. Yani kişinin elimizde sadece birkaç bilgisi varken adı soyadı, yaşı gibi, o bilgilerden yola çıkıp kişinin yüzlerce bilgisine ulaşılıyor'' diye konuştu.

Kişisel bilgilerin kötü niyetli insanlar tarafından farklı amaçlarla kullanılabileceğine işaret eden Çakır, şunları söyledi:

''İnternetten elde edilen bu bilgilerle sahte nüfus cüzdanı yapılabilir. Bir bankaya telefon açıp 'kredi kartımı kaybettim adresime yeni gönderin' dediğim zaman bana sorulacak sorular belli. Adı, soyadı, annenizin kızlık soyadı, adresi vs. Bu bilgilerin hepsine ulaşabiliyorsunuz. Kötü niyetli olan bir kişi, vatandaşlık numarasını öğrendiği kişilerin tüm özel bilgilerine ulaşabilir ve illegal işlerde kullanabilir. Bu bilgilerle kredi kartı sahteceliği de dahil birçok yasa dışı iş yapılabilir.''

Çakır, bütün bu riskleri ortadan kaldırmak için elektronik imza uygulamasına geçilmesi gerektiğini ve kişisel bilgilerin tek bir noktada toplanması gerektiğini belirtti.

Şair Uzman Jandarmadan İkinci Şiir. (Hak arayışı Uzman Jandarmayı Şair Yaptı)

Türkiye cumhuriyeti sınırları içerisinde uzman jandarmalarla ilgili haberleri  okumayan kalmamıştır muhtemelen. Astsubaylarla ...