12 Ağustos 2011 Cuma

Disiplin Amirleri ve Disiplin Mahkemelerinin Keyfi Cezalarına Son..!


Hakkınızı arayın korkmayın,siz korktukça size karşı daha fazlasını yaparlar,sonunda namus belası gelir çatar.BAŞINIZA GELENE KADAR GERÇEK DEĞİLİDİR,başınıza gelmeden önleminizi alın derim.Bende görevim esnasında bir çok İLLEGAL yargılamalara ve davranışlara maruz kaldım.Her fırsatta hakkımı aradım,aramayada devam ediyorum,ölene kadarda devam edeceğim.Allah"tan başka kimseden korkmuyorum.Askeri mahkemelerin subayları kayıracağını,kollayacağını bile bile yılmadan,bıkmadan hakkımı aradım.Bazen kaybettim, bazen kazandım.

Biz Assubay ve Uzman Jandarmalar olarak çok iyi biliyoruz ki disiplin amirlerinin hiçbir yargılama yapmadan KEYFİ olarak verdikleri oda hapisleri,maaş katı cezaları İLLEGAL bir davranıştır ama ne hikmetse birkaç cesur Astsubay ve Uzman Jandarma dışında bir çogumuz sesimizi çıkarmayız ve olayları sineye çekeriz.

Neden mi sineye çekeriz? Çünkü ordudan atılırsak ailemize ne deriz? Eşimize ne deriz? Çocuğumuzun yüzüne nasıl bakarız? Başka nasıl iş bulurum ben bu Assubaylığa muhtacım gibi bizleri geri adım attıran vicdan muhasebeleri yaparız.subaylarda sizin bu açığınızı bildikleri için bu durumunuzu dibine kadar kullanırlar.Unutmayın dostlar Allah’tan korkun yarattıklarından değil.Nasip belli bir yere kadardır,ötesine gitmeye çalışarak şansınızı fazla zorlamayın.

Hakkınızı arayabilmek için dilekçeyi aşağıdaki linklere yazıp yollayın,hakkınızı sonuna kadar arayın,düşünme yap!

Başbakanlık Bilği İşlem Merkezi ( BİMER) Göndermek için http://www.basbakanlik.gov.tr/Forms/Bimer/pApplicationEntry.aspx

TBMM Dilekçe Komisyonuna e-devlet Şifresi ile Göndermek İçin 

TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ DİLEKÇE KOMİSYONU BAŞKANLIĞINA
                           BAŞBAKANLIK MAKAMINA(BİMER)

Ben……..silahlı kuvvetlerde namusumla,şerefimle çalışırken  …/…/…/ tarihinde EK-A’da bulunan suçlama ile yüzbaşı/binbaşı……………..tarafından savunmam alındı.Verdiğim savunmam yüzbaşı/binbaşı………..şahsi kanaati ile yetersiz görülüp, benim adil yargılanma hakkımı elimden alıp,eşit ve adaletli davranmayıp,askeri mahkemeye vermeyerek……. Gün oda hapsi ile keyfi olarak cezalandırmıştır.Bu insanlık dışı muameleden dolayı aile birliğim sarsıldı ve MAGDUR durumdayım.Magduriyetimin giderilmesi ve AİHM kararına karşı davranarak İLLEGAL YOLDAN,KEYFİ OLARAK BANA CEZA VERİP MAGDUR EDEN yüzbaşı/binbaşı………. Hakkında kanuni işlem başlatılmasını ve cezalandırılmasını saygılarımla arz ederim.

AİHM NİN ODA HAPSİ HAKKINDAKİ TAZMİNAT KARARI

AİHM MAHKEMESİNE ODA HAPSİNİN BİRLİK KOMUTANLARI TARAFINDAN VERİLEMEYECEĞİNE DAİR YAPTIĞI BAŞVURU VE KAZANDIĞI TAZMİNAT DAVASI

AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ
A.D. - TÜRKİYE DAVASI
(Başvuru no:29986/96)
KARARIN ÖZET ÇEVİRİSİ



STRAZBURG
22 ARALIK 2005


İşbu karar Sözleşme’nin 44 § 2. maddesinde belirtilen koşullar çerçevesinde kesinleşecek olup şekli bazı düzeltmelere tabi tutulabilir.

Türkiye Cumhuriyeti Devleti aleyhine açılan 29986/96 başvuru no’lu davanın nedeni,

Türk vatandaşı A.D.’nin (Başvuran) Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) 17 Ocak 1996 tarihinde, Avrupa İnsan Hakları ve Temel Özgürlükleri Sözleşmesi’nin (AİHS) eski 25. maddesi uyarınca yapmış olduğu başvurudur. Daire Başkanı başvuranın kimliğinin açıklanmaması talebini yerine getirmiştir (AİHM İçtüzüğü’nün 47-3 maddesi). Başvuran, İzmir Barosu avukatlarından Ali Ustundağ tarafından temsil edilmektedir.

OLAYLAR

1967 doğumlu başvuran Edirne’de ikamet etmektedir. Başvuran, başvurunun yapıldığı sırada, Astsubay Üstçavuş olarak silahlı kuvvetlerde görev yapmaktaydı. Yarbay Ö.Ç. 14 Ekim 1994 tarihinde, başvuranı emre itaatsizlikle suçlamış ve savunmasını sunmasını istemiştir.

Aynı tarihte, Yarbay, Askeri Ceza Kanunu’nun 171. maddesi gereğince emre itaatsizlikten başvuranı yirmi bir gün oda hapsi ile cezalandırmıştır. Başvuran subay ve astsubaylar için mevcut olan ceza ve tutuk evinde cezasını çekmiştir.

Başvuran 31 Ekim 1994 tarihinde, sözkonusu karar konusunda Tabur Komutanlığı’na başvuruda bulunmuş ve Yarbay’ın kendisine sözkonusu cezayı verme yetkisine itiraz etmiştir. Tabur Komutanlığı, 30 Kasım 1994 tarihinde, sözkonusu durumda verilen cezanın Askeri Ceza Kanunu’nun 171. maddesi hükümlerine uygun olduğunu belirterek başvuranın talebini reddetmiştir.

Oda hapsi kararının iptali için başvuranın açtığı dava, 26 Nisan 1995 tarihinde, Anayasa’nın 129. maddesi ve 1602 sayılı Askeri Yüksek İdare Mahkemesi kanunu’nun 21.maddesi gereğince askeri disiplin cezalarının yargı denetimine tabi oldukları gerekçesiyle Askeri Yüksek İdare Mahkemesi tarafından reddedilmiştir.

Başvuran tarafından yapılan kararın düzeltilmesi başvurusu, 4 Ekim 1995 tarihinde
Askeri Yüksek İdare Mahkemesi tarafından reddedilmiştir.

Başvuran 1995 yılında, askeri üstleri tarafından, askeri disiplin suçlarından birçok defa oda hapsiyle cezalandırılmış ve verilen sözkonusu ceza kararlarına karşı yaptığı başvurular reddedilmiştir.

HUKUK AÇISINDAN

I. AİHS’NİN 5-1 MADDESİNİN İHLAL EDİLDİĞİ İDDİASI HAKKINDA

Başvuran, oda hapsi cezasının, AİHS’nin 5-1 maddesi uyarınca yetkili mahkeme tarafından değil askeri üstü tarafından verilmesinden şikayetçi olmaktadır.

(5-1.madde :1. Herkesin kişi özgürlüğüne ve güvenliğine hakkı vardır. Aşağıda belirtilen haller ve yasada belirlenen yollar dışında hiç kimse özgürlüğünden yoksun bırakılamaz.
a) Kişinin yetkili mahkeme tarafından mahkum edilmesi üzerine usulüne uygun olarak hapsedilmesi;)


A. Kabul edilebilirlik Hakkında,

AİHM, şikayetin AİHS’nin 35-3 maddesi uyarınca açıkça dayanaktan yoksun olmadığı sonucuna varmaktadır. Ayrıca AİHM, sözkonusu şikayetin başka hiçbir kabul edilemezlik gerekçesiyle çelişmediğini belirtmektedir. Dolayısıyla şikayeti kabul edilebilir ilan etmek uygun olacaktır.

B. Esasa Dair
Hükümet, 5-1 maddesinin -b bendinin,( Bir mahkeme tarafından, yasaya uygun olarak, verilen bir karara riayetsizlikten dolayı veya yasanın koyduğu bir yükümlülüğün yerine getirilmesini sağlamak için usulüne uygun olarak yakalanması veya tutulu durumda bulundurulması;) yasanın koyduğu bir yükümlülüğün yerine getirilmesini sağlamaya yönelik tutukluluk olanağı verdiğini neden göstererek ihlal iddiasına itiraz etmektedir. Hükümet’e göre, üstlerin emirlerine itaat etmenin Askeri Ceza Kanunu tarafından öngörülen bir zorunluluk olduğundan, başvuranın tutuklu bulundurulmasının askeri disipline bağlı sözkonusu yükümlülüğün yerine getirilmesini sağlamak için gereklidir. AİHM, 5-1 maddesinin -b bendinde yer alan “yasanın koyduğu bir yükümlülüğü yerine getirilmesini sağlamak” ifadesinin, özel bir yükümlülüğün ilerde yerine getirilmesini sağlamak için kanunun sözkonusu kişinin tutuklu bulundurulmasına izin verdiği durumlarla ilgili olduğunu hatırlatmaktadır. Dolayısıyla tutukluluk, 5-1 maddesinin -b bendi bakımından haklı gösterilmesi için, baskıcı ya da cezalandırma amacı güden nitelikte olmamalıdır (Bkz. diğerleri arasında, Engel ve diğerleri-Hollanda, 8 Haziran 1976 tarihli karar, A serisi no: 22, § 69). Bu durumda, askeri disipline riayet etmediği gerekçesiyle başvurana verilen oda hapsi cezası geçmiş bir durumla ilgilidir. Sözkonusu ceza baskıcı bir tutum çerçevesinde yer almakta ve bu maddenin -b bendi alanına girmemektedir.

AİHM, 5-1 maddesinin -a bendinin hükümlerine riayet etmek için, özgürlükten mahrum bırakma, yargı kararından ileri gelmelidir. Bu mahrumiyet kararı, davaya bakmak için gerekli yetkiye sahip, yürütmeden bağımsız ve uygun yargı teminatlarını sunan yetkili mahkeme tarafından verilmelidir (sözüedilen Engel ve diğerleri). AİHM, askeri yaşam koşullarını göz ardı etmemektedir. Bir sivile uygulandığında özgürlükten mahrum bırakılma olarak değerlendirilen bir ceza yada disipline ilişkin tedbir, askere uygulandığında aynı niteliği taşımayabilir. Silahlı kuvvetler bünyesindeki normal yaşam koşullarından tamamen ayrılan bir kısıtlama olarak ortaya çıktığında, özgürlükten mahrum bırakılma 5. madde alanına girmektedir. Ayrıca, sözkonusu madde, Devlet’in iç hukukunun cezai yada disiplin alanına giren özgürlüğü kısıtlatıcı her türlü “mahkumiyet kararına” uygulanmaktadır.

Bu durumda, AİHM, başvuranın subay ve astsubaylara ayrılan ceza ve tutukevinde yirmi bir gün oda hapsi cezasını çektiğini tespit etmektedir. Dolayısıyla başvuran, AİHS’nin 5. maddesi bakımından özgürlüğünden yoksun bırakılmıştır. Sözkonusu tutukluluk kararı başvuranın askeri üstü tarafından verilmiştir. Sözkonusu askeri üstü, yetkisini askeri hiyerarşi içinde kullanabilmektedir ve diğer üst makamlara bağlı olduğundan bağımsız değildir. Ayrıca, disipline ilişkin yargılama askeri üst huzurunda yürütüldüğünden, 5-1 –a maddesinin gerektirdiği hukuki güvenceleri sağlamamaktadır. Sonuç itibariyle başvuranın tutukluk hali,“yetkili mahkemenin verdiği mahkumiyet kararından sonraki” tutukluluk niteliğini taşımamaktadır.

Dolayısıyla AİHS’nin 5-1 –a maddesi ihlal edilmiştir.

II. AİHS’NİN 41. MADDESİNİN UYGULANMASI HAKKINDA

A. Tazminat
Başvuran manevi tazminat olarak 400.000 Euro istemektedir. AİHM, “yetkili mahkeme” tarafından mahkum edilmeden başvuranın 21 gün tutuklu bulundurulduğunu ve hiç kuşkusuz sözkonusu olayların başvuran için, ulusal mahkemeler tarafından telafi edilmeyen manevi zarara neden olduğunu belirtmektedir.

AİHM, davanın değişik yönlerini gözönünde bulundurarak ve hakkaniyete uygun olarak 41. madde uyarınca başvurana 2.000 Euro ödenmesine karar vermiştir.

B. Masraf ve Harcamalar
AİHM, masraf ve harcamalar hakkında, içtihadına göre bir başvuranın ancak gerçekliği, gerekliliği ve makul yönü ortaya konulduğu takdirde masraf ve harcamalarının geri ödenmesini elde edebileceğini hatırlatmaktadır ( Bkz. örneğin, Bottazzi-İtalya, no:34884/97, § 30, AİHM 1999-V). Bu durumda, AİHM elinde bulunan unsurları ve yukarıda belirtilen kriterleri gözönünde bulundurarak, başvurana 1.500 Euro ödenmesinin makul olduğuna kanaat getirmektedir.

C. Gecikme faizi
AİHM, Avrupa Merkez Bankası’nın marjinal kredi kolaylıklarına uyguladığı faiz oranına 3 puanlık bir artışın ekleneceğini belirtmektedir.

BU GEREKÇELERE DAYALI OLARAK MAHKEME OYBİRLİĞİYLE;

1. Başvurunun geri kalan kısmının kabul edilebilir olduğuna;
2. AİHS’nin 5-1 –a maddesinin ihlal edildiğine;
3. a) Bu kararın, AİHS’nin 44-2 maddesine göre kesinleştiği tarihten itibaren üç ay içinde ödeme tarihindeki döviz kuru üzerinden TL’ye çevrilmek üzere, miktara yansıtılabilecek her türlü vergiden muaf tutularak Savunmacı Hükümet’in başvurana, manevi tazminat için 2.000 Euro (iki bin Euro) ve masraf ve harcamalar için 1.500 euro (bin beş yüz Euro) ödemesine;
b) Belirtilen süre bitiminden ödemenin yapıldığı tarihe kadar geçen süre için,yukarıda
belirtilen tutara, Avrupa Merkez Bankası’nın kredi faiz oranına yüzde üç puan eklenmek suretiyle gecikme faizi uygulanmasına;

4. Hakkaniyete uygun tazminata ilişkin diğer taleplerin reddine karar vermiştir.

İşbu karar Fransızca olarak hazırlanmış ve 22 Aralık 2005 tarihinde, İçtüzüğün 77.
maddesinin 2 ve 3. fıkraları uyarınca yazılı olarak tebliğ edilmiştir..
                                                            Ad Soyad

11 Ağustos 2011 Perşembe

TSK.Yardımlaşma Kurumu olarak Bilinen 'OYAK' ayrıcalığı parmak ısırttırıyor



TSK mensuplarına yardım amacıyla kurulan OYAK askerlere diğer bürokratlar açısından büyük ayrıcalık sağlıyor


TSK mensuplarına yardım amacıyla kurulan OYAK, 50 yılda devlet imtiyazlarıyla Türkiye'nin en büyük holdingleri arasına girerken, üyelerine tanıdığı imkânlar parmak ısırtıyor. Üst düzey bir bürokratın tazminatı 100 bin lirayı bile bulamazken, kurum, emekliye ayrılan bir generale 500 bin lira ödeyebiliyor

TBMM'nin AK Partili Dışişleri Komisyonu Başkanı ve İstanbul Milletvekili, emekli Büyükelçi Volkan Bozkır, Dışişleri Bakanlığı'ndaki 38 yıl 6 aylık çalışmasının karşılığı 75 bin lira emekli ikramiyesine sosyal paylaşım sitesi Twitter'dan isyan etti. Bozkır twit'inde, "40 yıl karşılığı bir büyükelçi ve vali emekliliğinde ikramiye olarak 75 bin lira, bir orgeneral ise 600 bin lira alıyor" yazdı.Bununla da yetinmeyen Bozkır, bir twit daha yazarak 1960 darbesiyle kurulan askerlerin yardımlaşma kurumu OYAK'a yüklendi ve "Batılı ülkelerde OYAK gibi mütevazı amaçlarla kurulup, sonra banka sahibi olan ve demir-çelik sektörünü yöneten bir kurum yoktur. OYAK'ın bu görünümü AB İlerleme Raporlarında da konu edilmektedir" dedi. Bozkır'ın bu isyanı gözlerin Ordu Yardımlaşma Kurumu'na (OYAK) çevrilmesine neden oldu. Yardımlaşma kuruluşu olması nedeniyle devletin sağladığı vergi ödememe gibi çeşitli imtiyazlarla zaman içerisinde gittikçe büyüyen ve kuruluş amacının ötesinde bir yapıya bürünen OYAK, banka sahibi olmaktan demir-çelik sektörüne kadar birçok alanda yatırım yaparak Türkiye'nin ekonomisine yön veren bir kuruma dönüştü.

MAAŞLARDAN YÜZDE 13 KESİNTİ

SGK uzmanlarından ve yüksek rütbeden emekli askerlerden alınan bilgilere göre; genelkurmay başkanlığından emekli olan bir asker toplamda 48 yıl fiili hizmette bulunuyor. Yıpranma payları ile birlikte 60 yıla tekabül eden çalışmaları üzerinden emeklilik ikramiyelerini alıyorlar. OYAK ise teğmen rütbesi ile mesleğe giren askerlerden emeklilik tarihleri gelene kadar aylıklarından yüzde 13 oranında kesinti yapıyor. Bu kesintiler emeklilik sırasında emeklinin isteğine bağlı olarak ya para olarak ödeniyor ya da OYAK'tan hisse verilmesi yönüne gidiliyor.

ASTRONOMİK DURUM SÖZ KONUSU

Orgeneral ve oramiral rütbesi ile emekli olan askerler milletvekilinden daha fazla ikramiye alıyor. Askerler, ordu mensuplarının yardımlaşması için kurulan OYAK'tan aldıkları gibi Merkez Bankası çalışanları da emekli olduklarında bankanın sandığından emekli ikramiyesi ve emekli maaşı alıyorlar. Merkez Bankası çalışanlarına bankanın sandığı haricinde Emekli Sandığı'ndan da emekli ikramiyesi ve maaşı da bağlanıyor.

HERKES ÜYE OLMAK ZORUNDA

Adaleti Savunanlar Derneği Başkanı Adnan Tanrıverdi, OYAK üyeliğinin silahlı kuvvetler mensupları için zorunlu olduğunu dile getirerek, "Yani kendi seçerek isteyerek değil TSK'ya giren herkes üye olmak zorunda. Her ay maaşından kesinti yapılır" dedi. Tanrıverdi, maaşlardan yapılan kesintilerden kaynaklanan birikimlerin OYAK'ın kârları ile nemalandırılarak emeklilik sırasında subaya ödendiğini ifade ederek, "Subayın OYAK'ta birikmiş parasıdır. İsterse son çıkan kanuna göre maaşının tamamını veya en az yüzde 25'ini bırakıp OYAK üyeliğini emekli olduktan sonra da devam ettirebilir" diye konuştu.

MEVZUAT GÖZDEN GEÇİRİLSİN

Tanrıverdi, OYAK'ın günün şartlarına göre mevzuatın gözden geçirilebileceğine dikkati çekerek, "Geçmişte silahlı kuvvetler mensuplarının birikim sağlayabilecekleri bir kurum olarak kurulmuş ama şimdi ticari olarak hizmet veren bir kurum haline gelmiş. Başlangıçta sosyal bir güvence olarak sosyal sigorta gibi kurulmuş sistem. Bir kısım genç subay OYAK kesintisi yapılmaması için direnmiş ancak başarılı olamamış. O yüzden tamamı gönüllü üye değildir. Yasal zorunluluk olarak üye olmuşlardır" dedi.

Kim ne kadar alıyor

Emekliliğini hak eden generaller OYAK'ın vereceği paranın dışında devletten şu kadar emekli ikramiyesi alıyor:

Genelkurmay Başkanı: 50 yıllık hizmet süresi üzerinden hesaplandığı takdirde 276 TL'lik ek ödemesi ile birlikte 7 bin 185 TL emekli maaşı alacak. 30 yıl üzerinden ise 91 bin 237 TL emekli ikramiyesi alacak.

Kuvvet komutanları: 30 yıl üzerinden 90 bin 77 TL emekli ikramiyesi alan kuvvet komutanları, 50 yıl hizmet hesaplandığında 5 bin 580 TL emekli maaşı almaya hak kazanıyor.

Orgeneral-oramiral: Bu rütbede emekliliğini kazananlar 81 bin 955 TL emeklilik ikramiyesi ve ek ödemesi ile birlikte 5 bin 187 TL emekli maaşı alacaklar.

Korgeneral-koramiral: Emekli ikramiyesi 81 bin 181 TL, emekli maaşı ise 4 bin 758 TL.

Milletvekili: Milletvekilleri ise 30 yıl hizmet üzerinden 5 bin 547 TL emekli maaşı almaya hak kazanırken, 30 yıl üzerinden alacağı ikramiye de 91 bin 237 TL'ye ulaşıyor.


AK Partili Çelik'ten yeni anayasada TSK ile ilgili mesaj



AKP Genel Başkan Yardımcısı Ömer Çelik, Financial Times’e açıklamalarında TSK ile ilgili yapılması öngörülen reformları anlatırken "ordunun finansal ve yargısal özerkliği dizginlenmeli" mesajı verdi.


Çelik, "Şimdi Türk silahlı kuvvetleri, modern bir demokraside olduğu gibi finansal ve idari açıdan denetlenecek... şeffaflık ve sivil kontrolü altındaki bir savunma bakanlığı olacak" şeklinde konuştu.
Financial Times gazetesi Erdoğan hükümetinin, "Türk silahlı kuvvetlerinin üst düzey rütbelerine yönelik temizliği sürdürerek eskiden güçlü olan orduyu sağlam biçimde sivillerin kontrolünün altına almak amacıyla anayasal değişiklikler yapacağını" yazdı. FT haberinde AKP Genel Başkan Yardımcısı Ömer Çelik’in açıklamalarına yer verdi. Gazete şunları yazdı:
"İktidardaki Adalet ve Kalkınma Partisi’nin (AKP) üst düzey bir yetkilisine göre, (hükümet) orduyu, zedeleyici bir dizi krizde siyaseten hizaya getirdikten sonra ordunun üst düzey liderliğinin finansal ve yargı özerkliğini azaltmaya ve Türkiye’nin, 1 milyon personelden oluşan silahlı kuvvetlerini profesyonel bir orduya doğru ilerletmeye niyetli."


-"KARİZMATİK ERDOĞAN"-
İngiliz gazetesi, YAŞ kararlarına da dikkat çektiği haber analizinde "karizmatik" olarak nitelediği Başbakan Erdoğan’ın iktidara geldikten bu yana ordunun karşısında elde ettiği her "gabiliyeti ezici bir seçim zaferiyle taçlandırdığı" yorumunu yaptı.
AKP Genel Başkan Yardımcısı Ömer Çelik, FT’ye açıklamalarında partisinin iktidara geldiği 2002 yılına kadar Türkiye’de "askeri devlet ve siyasi devlet olmak üzere, ikili bir yapının olduğu"nu belirterek "Şimdi ise, ordu ile ilişkiler giderek modern devletlere benziyor" dedi.
-"ASKERİ YARGININ YETKİLİLERİ SINIRLANDIRILMALI"-
Önceki hükümetlerin yetkilerini, adeta "belediye yetkileri"ne benzeten Ömer Çelik, artık ikili yapının ortadan kaldırıldığını da ifade etti.
Buna karşın ordunun yargısal ve finansal özerkliğinin, yeni bir anayasa ile dizginlenmesi gerektiğini söyleyen Ömer Çelik, yeni anayasayla askeri mahkemelerin yetkilerinin sınırlandırılması ve iç disiplin konuları dışında subayların sivil mahkemelerce yargılanması gerektiğini kaydetti. Çelik şunları söyledi:
"Askeri mahkemeler, sadece ordu ile ilgili konulardan sorumlu olmalı ve sivilleri yargılamamalı. Askeri mahkemelerin yetkilileri sınırlı olmalı. Bu, yeni anayasa çerçevesinde müzakere edilmesi gereken konulardan biridir."
-"SİVİL KONTROLÜN ALTINDA BİR SAVUNMA BAKANLIĞI OLACAK"-
Ömer Çelik, halen TSK liderliğinin, Başbakan ve Cumhurbaşkanı’na sorumlu olduğunu belirtti, ancak savunma bakanlığını ve savunma bütçesini kontrol ettiği fiilen mevcut düzenlemenin hükümetçe değiştirileceği mesajını da verdi. Çelik, "Türk silahlı kuvvetleri, modern bir demokraside olduğu gibi finansal ve idari açıdan denetlenecek... şeffaflık ve sivil kontrolün altındaki bir savunma bakanlığı olacak" dedi.
TSK’nın, profesyonel bir orduya dönüşme yolunda olduğunu ifade eden Çelik, zorunlu askerliksüresinin kısaltılması konusuna baktıklarını da ifade etti.


-"HÜKÜMET ARTIK GERÇEK REFORMLARI YAPMALI"-
Financial Times, haber analizinde ayrıca TSK’nın siyasi rolünü eleştirenlerin ordunun sivil kontrolü altında olmasını olumlu karşıladıklarını, ancak Erdoğan’ın, "Kürtlere yönelik azınlık hakları" dahil "gerçek reformlar" yapma konusunda "baskı" altında olacağına da işaret ettiklerini kaydetti.
Erdoğan’ın, yeni anayasa konusundaki tartışmaları, oluşturmak istediği Fransız tipi başkanlık sistemine doğru yönlendirmesi "riski"nin bulunduğunu da öne süren gazete, "Hükümetin artık Türkiye’nin karşı karşıya bulunduğu en ciddi konuları ertelemek için bir bahanesi yok. Tam hareket özgürlüğü olduğuna göre, tam sorumluluğu da var. Reform sözünü tutmalı" görüşlerine de yer verdi.

10 Ağustos 2011 Çarşamba

TBMM Dilekçe Komisyonuna-OYAK Yeni Dilekçemiz



Hak verilmez alınır prensibinden yola çıkarak,eğer bir kurumda büyük sorunlar var ve ülkeyi yönetenler bu sorunlardan habersiz ise,o kurumda her şeyin normal işlediğini düşünürler.Fakat siz  sorunları dile getirip TBMM’ni Hükümeti ve Cumhur Başkanı’nı bilgilendirir iseniz işte o zaman bu ülkeyi yönetenler o kurumda bir sorun olduğunu ve sorunun mağduriyet derecesini araştırılar ve yardımcı olurlar.
ASLA UNUTULMAMALIDIR Kİ EGEMENLİK KAYITSIZ ŞARTSIZ TÜRK MİLLETİNİDİR.
Hak aramaktan asla korkmayınız.Korkmanız gereken sadece Allah’tır.Yarattığı insanlardan korkmak büyük bir gaflettir.Kendinizin,eşinizin,çocuklarınızın geleceği için ölümü göze alıp,birilerinin kaprislerine katlanarak biriktirdiğiniz alın terlerinizi heba ettirmeyin,çocuklarınızın hakkı olan bu birikimlerinizin hesabını sorun,hakkınızı arayın,hak arama konularında Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin ve TBMM’nin ilgili kanallarını,kurumlarını kullanmaktan çekinmeyin.Bütün bu hizmetlerin hepsi bizim için ve ücretsiz.Hak arama konusunda birilerinin kendini ispatlarcasına bir şey bildiğini zannederek Assubay toplumunu satma cahilliğine,heves kırma açıklamalarına kanma,inanma sen tek başına bir güçsün.
Postanelerden 1 Tl Karşılığında Alınabiliyor.İyi Okuyun Sizin Kimlik Bilgileriniz Kişisel Hakların Korunması Kanun Kapsamında Gizli Kalacaktır.
AŞAĞIDAKİ LİNKE BU DİLEKÇEYİ HAZIRLAYIP VERİN.
Dilekçeyi word formatında kopyalayıp göndermek için TIKLAYINIZ 
YADA POSTA YOLU İLE ADRES :Türkiye Büyük Millet Meclisi Dilekçe Komisyonu
06543 Bakanlıklar / ANKARA
TELEFON : 0(312) 420 63 48 - 420 63 49
FAKS : 0(312) 420 53 65

TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ DİLEKÇE KOMİSYONU

Konu : 205 Sayılı yasa ile kurulan  Ordu Yardımlaşma Kurumundan Doğan Mağduriyetlerim;
1. Türkiyede ve dünyadaki devlet kurumu olmayan tüm benzer kuruluşların genel kurul üyeleri, mali katılımları oranında katkısı olan üyelerinden (ortaklarından) oluşur.
2.Genel kurul üyesi olamadığımdan üyesi olduğum kurumun Yönetim Kurulu Başkan ve üyelerinin seçiminde de hiç söz ve hak sahibi olamıyorum.
Anayasamızdan, Türkiyenin de taraf olarak kabul ettiği Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Beyannamesinden ve Avrupa İnsan Hakları sözleşmesinden doğan haklarımın gereği olarak mağduriyetimin giderilmesi gerekmektedir.Aşağıda OYAK kurumu ile açılan dava örneklerinde görüldüğü gibi T.S.K personeli arasında devamlı sorunlar yaşanmaktadır..
Aşağıdaki linkte bulunan tüm yargı kararlarının incelenmesini
http://www.msb.gov.tr/ayim/Ayim_kararlar.asp?Ctg=000002000025
Örnek Kararlar: 1-OYAK Kanununun subay ve astsubayları zorunlu daimi üye kabul eden hükmü Anayasaya aykırı değildir.Dergi No:7
Karar Dairesi:AYİM.DrlKrl..
Karar Tarihi:08.03.1990
Karar No: 89/7 E.90/4 K.2- OYAK üyeliğinde 10 yılını doldurmadan re’sen emekliye sevkedilen davacıya emeklilik yardımı yapılabilmesine imkan olmadığı gibi; 205 sayılı Kanun’da aidat yatırmak bu sürenin tamamlanması imkanı da olmadığından, kendisine sadece aidat iadesi yapılması işleminde hukuka aykırı bir yön yoktur.
Dergi No:13
Karar Dairesi:AYİM.1.D.
Karar Tarihi:07.07.1998
Karar No: E. 1998/305
Karar No: K. 1998/691
Oyak üyelerinin %70' ının Astsubay,Uzman çvş,Sivil memur  olmasına rağmen yönetimde temsil hakkı tanınmamaktadır.Ayrıca Asteğmen olarak görev yapıp terhis olan personelinde oyak kurumun da hakları bulunmaktadır.
( http://www.tumgazeteler.com/?a=1249575&cache=1 
Mahkeme Oyak`tan yönetim listesini istedi
Emekli astsubaylar ile Ordu Yardımlaşma Kurumu (Oyak) arasındaki yargı mücadelesi sürüyor. Astsubayların `yönetime alınmadıkları için` mahkemeye gitmelerine, kurum da hakaret davasıyla karşılık verdi.Ancak Ankara 17. Asliye Hukuk Mahkemesi`nde görülen
Emekli astsubaylar ile Ordu Yardımlaşma Kurumu(Oyak) arasındaki yargı mücadelesi sürüyor. Astsubayların `yönetime alınmadıkları için` mahkemeye gitmelerine, kurum da hakaret davasıyla karşılık verdi.Ancak Ankara 17. Asliye Hukuk Mahkemesi`nde görülen hakaret davasının dünkü ilk duruşmasında ilginç bir gelişme yaşandı. Hakim Zeki Deniz, Oyak`taki astsubayların tespit edilmesi için bütün çalışanların isimlerini ve rütbelerini istedi. Şirket avukatları talebe itiraz etti. Deniz ise tartışmaların bitmesi için bunun gerekli olduğunu vurguladı: `Astsubaylar, `Kesintinin yüzde 60`ı bizden yapılıyor` diyorlar. Yönetim kadrosunda adil temsil edilmediklerini söylüyorlar. Asıl davamız bu. Bakalım yönetimde astsubay var mı?` Emekli astsubaylar, uzun süredir Oyak`ın yüzde 60`ını oluşturmalarına rağmen bu kurum ve bağlı iştiraklerinin yönetim ve denetim kurullarında temsil edilememekten yakınıyor. Emekli astsubaylar, bu düşüncelerini gösterilerle ve medya aracılığıyla kamuoyuna duyurmaya çalıştı. Türkiye Emekli Astsubaylar Derneği, `Oyak ve iştiraklerinde istihdam edilmemeleri, yetkili kurullarda temsil edilmemeleri, kurumdan ilişiğini kesen üyelerin kurum mal varlığında devam eden ayni haklarının geri verilmemesi` işleminin iptali istemiyle 2004`te Ankara 10. İdare Mahkemesi ve Ankara 19. Asliye Hukuk Mahkemesi`ne dava açmıştı. Ancak kurum, sorunlarını dile getiren emekli astsubaylara `ticari itibarının zedelendiği` gerekçesiyle karşı bir dava açtı. İlk duruşması dün görülen davada, emekli astsubaylar Ahmet Atik, Ali Özdemir ve Şahin Öner`in Milliyet gazetesinde yer alan sözleri konu ediliyor. Gazetede 13 Ekim 2005 tarihinde yer alan haberde `...Oyak`a bağlı şirketlerde hep yönetimde görevli olanların yakınları istihdam ediliyor.` ifadesinin kurumun manevi şahsiyetini zedelediği ve kurumu kötülemeye yönelik beyanatlar olduğu öne sürülüyor. Kurum, 11 Kasım 2005`te Ankara Nöbetçi Asliye Hukuk Mahkemesi`ne açtığı davada 10 bin YTL`lik tazminat talep ediyor. Davanın önceki gün yapılan ilk duruşmasına Ahmet Atik katıldı. Duruşmada sanık avukatları daha önce mahkemeye sundukları savunmalarını tekrarladı. Hakim Zeki Deniz ise Oyak ve kuruma bağlı şirketlerde görev yapan yönetici konumundaki kişilerin isim, adres ve rütbelerinin ilgili şirket müdürlüklerinden istenmesini talep etti. Kurumun avukatı Güliz Özkaya isteğin dava konusu ile ilgisinin bulunmadığı itirazını yaptı. Hakim ise `Olur mu? `Biz astsubayız. Kesintinin yüzde 60`ı bizden kesiliyor. Çünkü çoğuz` diyorlar. Yönetim kadrosunda adil temsil edilmediklerini söylüyorlar. Asıl davamız bu. Bakalım yönetimde astsubay var mı?` dedi. Üç emekli astsubayın avukatları, mahkemeye sundukları savunmada sermayesinin büyük çoğunluğunu oluşturan astsubayların kurumda temsil edilemediğine dikkat çekti. Savunmada şu ifadelere yer verildi: `Davacı kurum yüzde 60-70 sermayesi astsubayların maaşından kesilen aidatlarla kurulmuştur. Yatırım ve iştiraklerle sürekli büyüyen kurum nihai kertede Koç ve Sabancı gibi büyük holdinglerle rekabet eder hale gelmiştir. Ne var ki sermayesinin büyük çoğunluğu kendilerinin olan kurumda astsubaylar temsil edilememekte, haksızlığa uğramaktadırlar. Buna en başta 205 sayılı Oyak Yasası engeldir. Tamamen Anayasa`ya aykırı olan kanunun iptali için dava açılmıştır ve dava devam etmektedir.` Savunmada, üyelerinin yüzde 60`ı muvazzaf ve emekli astsubaylardan oluşan Oyak`ı müvekkillerinin kötülemesi ve manevi şahsiyetini zedelemesinin mümkün olmadığına da dikkat çekilerek, `Gazetede çıkan haber tamamen bir gerçeği ifade etmekten ibarettir. Davalılar haklı taleplerini mahkemede aradıkları gibi yasal olan her platformda dile getirmektedir. Oyak ve bağlı şirketlerinde yönetim ve diğer kurullarda görev alan personel listesi gönderildiğinde hiçbir astsubayın görev almadığı görülecektir. Dolayısıyla gazetede çıkan haber gerçektir.` denildi.)
Aşağıda parantez içinde yazılan  gazete haberinde  belirtilen SPK incelemesinin sonuç raporunun uğramış olduğum mağduriyetten doğan hak kaybım var ise  adli makamlar yolu ile  arayabilmek için şahsıma ulaştırılmasını ve TCBMM ‘sinde bu konuda  komisyon kurulup incelenmesi istiyorum...
(22.02.2011 (Sabah Gazetesi- Mehmet NAYIR'ın Haberi) 
Bir Oyak çalışanının SPK ve Maliye Bakanlığı'na yazdığı şikâyet mektubu, grubun incelemeye alınmasına yol açtı. Mektupta dudak uçuklatan çarpıcı ifadelere yer verildi
Bir Oyak çalışanının Sermaye Piyasası Kurulu (SPK) ve Maliye Bakanlığı'na yazdığı imzalı şikayet mektubunda şirketin başını her iki kurumla da derde sokacak iddialar var. Mektubunda, "OYAK MENSUPLARINA ve BORSA YATIRIMCILARINA DAHA AZ KAR DAĞITMAK İÇİN şirketler arasında kar transferleri yapılıyor" diyen çalışan, şirketinin bu yolla halka açık şirketleri bilinçli olarak zarar ettirip karları borsaya kote olmayan şirketlere aktardığını ve borsa yatırımcısı ve OYAK MENSUPLARINI ZARA SOKTUĞUNU öne sürdü. Mektuptaki iddialara göre işlemler sonucu OYAK MENSUPLARINA YILLIK 50 Milyon, halka açık şirketlere ise yaklaşık 30 Milyon TL DAHA AZ KAR PAYI ÖDENDİ. 
SPK İNCELİYOR 
İhbar mektubunun kendilerine ulaştığını doğrulayan SPK kaynakları ise, konuyu incelemeye aldı. Oyak Grubu'na ait çimento şirketlerinin satın alımlarının mercek altına alınarak iddiaların doğruluğu araştırılmaya başlandı. OYAK Grubu bünyesinde 30'dan fazla şirket faaliyet gösteriyor. Bu şirketlerden Erdemir, Adana Çimento, Mardin Çimento, Ünye Çimento, Aslan Çimento, Tukaş ve Hektaş İMKB'de işlem görüyor. 
"TALİMAT YÖNETİMDEN" 
İddiaya göre Oyak grubu bünyesindeki tüm şirketler her türlü mal, hizmet, hammadde, güvenlik, pazarlama ve finansman gibi ihtiyaçlarını yine Oyak bünyesinde faaliyet gösteren diğer firmalar üzerinden veya bu şirketler komisyonculuğu ile "yüksek fiyatlardan" satın alıyor. Böylece borsaya açık şirketler, grup firmalarına ödenen yüksek komisyonlarla zarar ettiriliyor. İhbar mektubunda OYAK yönetimi tarafından, gruba ait şirketlere tüm tedarik işlemlerinin grup firmalar aracılığıyla yapılması yönünde talimat verildiği belirtiliyor. Oyak çalışanı bu işlerin, OYAK mensupları ve borsadaki hissedarlara daha az kar dağıtmak için bilinçli şekilde planlandığı ve uygulandığını da ileri sürüyor. 
Mektuptaki somut örnekler
KOMİSYON GİDER OLDU: OYAK'a bağlı çimento şirketleri kağıt torbaları piyasadan belirli fiyatlarla alırlarken şimdi bu alımları OYKA adlı grup şirketi üzerinden yapmaları isteniyor. Kağıt torba alımı yapılan şirketler değişmezken ve bu işleri şirketler kendileri yaparken OYKA'ya ödenen yüzde 3 oranındaki komisyon doğrudan gider yazılarak şirketlerin kârları azaltılıyor. 
KÖMÜRDE DE KOMİSYON: Çimento şirketleri kömürü iç ve dış piyasadan pazarlık yaparak aracısız ve ucuz fiyata satın alırken şimdilerde OYTAŞ iç ve dış ticaret firması bu sürece aracı tayin edilmiş ve maliyetler artmış durumda.)
T.S.K hizmetine giren her subay,astsubay 205 sayılı kanunla oyak adına her ay maaşlarından para kesilip oyak kurumuna herhangi bir hisse senedi veya oyak şirketlerine ortaklığını belgeleyen bir belge verilmeden aktarılıyor.
Aidat kesilme işlemi zorunludur.Yukarıda karar örneğinde olduğu gibi.Sermaye piyasa kurulunun 117 maddesi uyarınca 250 ortağı geçen işletmeler ortaklarına hisse senedi vermekle yükümlüdür.
Fakat 205 sayılı oyak kanunu sermaye piyasa kurulunun kanunları ile yönetilmiyor.Oyak kurumunun sermaye piyasa kanunlarına tabi olması için gerekli düzenlemelerin yapılması.
OYAK sermaye yönünden bir devlet kurumu olmadığından, sermayesi tamamen üyelerinin ödediği aidatlardan oluşmaktadır.Ama kesilen paralar tamamen oyak yönetim kurlu tarafından değerlendirilip şu an mevcut şirketlere veya yeni fabrika ve işletmeler aktarılmaktadır.
Dolayısı ile tüm Oyak iştiraklerinden hisse senedi olarak ortaklığımız bulunmaktadır.Biz üye değil Oyak kurumunun gerçek ortağı,hissedarıyız.
Oyak benzeri kuruluşlar Fransa ve Yunanistan'da da vardı, AB sürecinde kendilerini koruyan 205 sayılı yasaları gibi yasalar iptal edilip ,spk kanunlarına tabi oldular.
Ordu Yardımlaşma Kurumu 1961 yılında 205 sayılı yasa ile, yasa koyucu TCBMM' si tarafından kurulmuştur.
Dolayısı ile bizim hakkımızı arayacak ve çözüm bulacak makam halk tarafından seçilmiş milletvekillerinden oluşan TCBMM'sidir.Bu dilekçemin bu anlamda değerlendirilmesini.
Benim üye numaram ………………………..
4632 sayılı Bireysel Emeklilik Tasarruf ve
Yatırım Sistemi Kanunu, 7 Nisan 2001 tarih ve 24366 sayılı Resmi Gazete’de
Yayımlanmış  Bireysel emeklilik sistemi ve emeklilik fonları kanunun da nasıl değerleneceği açıklanmıştır.
 (Bireysel Emeklilik Sistemi’nin Özellikleri
Bireysel emeklilik sisteminin temel özelliklerini aşağıdaki şekilde sıralamak
mümkündür:
Sistem, gönüllülük esasına göre işlemekte ve her kesimin katılımına
açıktır.
Tasarruflar, Hazine Müsteşarlığı’nın denetimine tabi olarak kurulan
emeklilik şirketleri tarafından, Sermaye Piyasası Kurulu mevzuatı
çerçevesinde oluşturulan emeklilik yatırım fonlarında
değerlendirilmektedir.
Emeklilik şirketleri en az 3 farklı risk ve getiri bileşimine sahip
emeklilik yatırım fonu kurarak bireylerin kendi risk ve gelir
beklentilerine uygun yatırım tercihleri yapabilmelerine olanak
tanımaktadır.
Yatırımların kamu borçlanma senetleri ve ters repo gibi sabit getirili
yatırım araçlarının yanısıra, hisse senedi gibi değişken getirili yatırım
araçlarına da yönlendirilmesi mümkündür.
Emeklilik yatırım fonları, Sermaye Piyasası Kurulu’na tabi portföy
yönetim şirketleri tarafından profesyonel portföy yönetim ilkeleri
çerçevesinde yatırıma yönlendirilmektedir. Birikimlerin asgari bir süre
sonunda başka bir emeklilik yatırım fonuna ya da emeklilik şirketine
aktarılması mümkündür.
Emeklilik yatırım fonunun varlıkları, emeklilik şirketinin
malvarlığından ayrı olarak Sermaye Piyasası Kurulu’nca uygun
görülen merkezi bir saklama kuruluşunda saklanmaktadır. Mevcut
durumda bu kurum İMKB Takas ve Saklama Bankası A.Ş.’dir.)
OYAK Kurumunda benim paramın olduğuna dair elimde resmi bir belge bulunmamaktadır.( Bu kayıtlar hukuki anlamda üzerinde tasarruf edilebilir bir alacak hakkı veya hesap bakiyesi bulunduğunu göstermezler.)
Aşağıda parantez içinde yazılan oyak sayfasından alınan bilgilerden anladığımız kadarı ile benim maaşımdan kesilen Oyak aidatları 45 güne varacak bir zaman içinde OYAK kurumuna ulaşıyor.Bu zaman zarfında benim paramın neden geç ulaştığını  araştırılıp benim mağdur eden yetkililer için gerekli adli soruşturmanın başlatılmasını istiyorum.
(Emeklilik Yardımınız bordro kanalıyla OYAK'a ulaşan aidatlarınız esas alınarak hesaplanmaktadır.
Yukarıdaki rakamsal veri ve bilgiler yalnızca üyelerimizi bilgilendirmek amacıyla OYAK’a intikal etmiş en son kayıtlara göre varsayımsal olarak düzenlenmiştir. Hata ve unutma müstesnadır.Bu kayıtlar hukuki anlamda üzerinde tasarruf edilebilir bir alacak hakkı veya hesap bakiyesi bulunduğunu göstermezler.
Maaş bordrolarının OYAK 'a intikali ve OYAK aidatlarının üye hesabına aktarılması yaklaşık 45 gün alabildiğinden son aidat tarihi bilgisi geriden takip edilebilmektedir. 
Yukarıdaki bilgiler OYAK'a intikal etmiş en son kayıtlara göre hazırlanmıştır. Hata ve unutma müstesnadır.)
Aşağıda parantez içinde basında çıkan haber ve yorumlardan anlaşılacağı üzere BDDK denetim elemanları ordu mensuplarının üye olduğu OYAK'ın iştiraklerinden Oyak Teknoloji bilişim ve Kart Hizmetleri AŞ'nin (OYTEK), Merkez Bankası'nda sır gibi saklanan bankaların müşterileriyle ilgili bilgileri para karşılığı faktoring ve finansal kiralama şirketlerine para karşılığı sattığını tespit etti ise bu konuda benim kanuni yoldan hakkımı aramam için belge ve dökümanların şahsıma ulaştırılmasını ve TCBMM’sinin bu konuda soruşturma başlatmasını istiyorum.
(  http://www.ntvmsnbc.com/id/25187541/)

OYTEK bankaların sırlarını satmış
TSK mensuplarının üye olduğu OYAK'ın iştiraklerinden OYTEK'in Merkez Bankası'nda sır gibi saklanan, bankaların kart, çek ve kredi müşterilerine ait bilgileri faktoring şirketlerine sattığı ortaya çıktı.
ntvmsnbc
Güncelleme: 11:59 TSİ 01 Mart. 2011 Salı
İSTANBUL - Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) denetim elemanların son yılların en büyük 'ekonomik casusluk' olaylarından birisini ortaya çıkardı.
Star gazetesinin haberine göre, BDDK denetim elemanları ordu mensuplarının üye olduğu OYAK'ın iştiraklerinden Oyak Teknoloji bilişim ve Kart Hizmetleri AŞ'nin (OYTEK), Merkez Bankası'nda sır gibi saklanan bankaların müşterileriyle ilgili bilgileri para karşılığı faktoring ve finansal kiralama şirketlerine para karşılığı sattığını tespit etti.
BDDK da olayla ilgili olarak hem Cumhuriyet Savcılığı'na hem de ilgili kurumlara yazı gönderdi. OYTEK, Bankacılık Kanunu'nun 'sırların saklanması'yla ilgili maddesine aykırı olarak bu işlemleri yaparken de Hollandalı ING Grubu'na satılan Oyakbank'ın şifresini kullanmış.
OYTEK'in 'ekonomik casusluk' olarak nitelendirdiği 'banka sırlarını satma' skandalı, 2010 yılında BDDK'ya gelen bir ihbar mektubu ile ortaya çıktı.
BDDK, ihbar mektubunda yer alan iddialar üzerine inceleme başlattı. BDDK denetim elemanları yaptığı incelemeler sonrası, OYAK'ın iştirakleri arasında yer alan OYTEK'in, Oyakbank satılmadan önce edindiği şifrelerle, Merkez Bankası tarafından işletilen ve banka, finansal kuruluşlar tarafından doldurulan Elektronik Veri Aktarım Sistemi'ne girdiğini ve buradaki bilgilerin finansal kiralama ve faktöring şirketlerine belli bir ücret karşılığında paylaştığını Kurul'a rapor etti.

HANGİ BİLGİLER SATILDI?
BDDK da 10 Ağustos 2010'da denetim elemanlarının raporu üzerine, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'na suç duyurusunda bulunma kararı aldı.
BDDK'nın OYTEK ile ilgili hazırladığı belgelere göre, OYTEK'in faktoring ve finansal kiralama şirketlerine sattığı bilgiler arasında Elektronik Veri Aktarım Sistemi'nde yer alan kart hamililerine ilişkin bilgiler dahil, negatif nitelikli bireysel kredi bilgileri ile çeklerle ilgili mahkeme kayıtlarına ilişkin istihbarat bilgileri yer alıyor. Söz konusu bilgiler, bankalar tarafından Merkez Bankası'na bildiriliyor. Bankalar kredi talep eden müşteriyi buradan sorguluyor. Şimdi sadece bankaların bildiği bilgiler, üçüncü kişilerin elinde.
BDDK,  murakıpların OYTEK'in kanunen yetkili olmayan şirketlere banka bilgilerini satmasıyla ilgili hazırladığı raporu  Ağustos 2010'da ele aldı.
BDDK'nın 10 Ağustos 2010 tarih ve 3810 sayılı kararında, OYTEK'in  söz konusu bilgileri yetkisi olmadığı halde elde ederek, üçüncü kişilere satmasının hem Bankalar Yasası hem de TCK açısından suç olduğu belirtilerek, OYTEK yöneticileri ve yönetim kurulu üyeleri hakkında suç duyurusunda bulunulması öngörüldü. Aynı kararda, OYTEK'e bilgi akışının kesilmesi için Merkez Bankası, ING Bank'a da uyarı yazısı gönderilmesine yer verildi. BDDK'nın almış olduğu karar doğrultusunda, Merkez Bankası ve ING Bank, şirketlerle tüm ilişkileri askıya alırken, OYTEK'in de BDDK'nın incelemesinin ardından şirketlere bilgi aktarımını durdurduğu bildirildi.

3 YILA KADAR HAPİS VE PARA CEZASI GELEBİLİR
BDDK, denetim elemanlarının hazırladığı OYTEK raporunda yer alan sorumlular hakkında Bankacılık Kanunu ile Banka Kartları ve Kredi Kartları Kanunu'nundaki, 'sırların saklanması' ve 'sırların açıklanması' maddeleri uyarınca Cumhuriyet Başsavcılığı'na yazılı başvuruda bulundu. Bankacılık kanunlarında yer alan sırların saklanması hükmüne aykırı davrananlar için bir yıldan 3 yıla kadar habis ve bin günden ikibin güne kadar adli para cezasına çarptırılacağı belirtiliyor. 
BAŞKA KİŞİLERE DE SATILMIŞ OLABİLİR
BDDK'nın suç duyuruları üzerine İstanbul Cumhuriyet Savcılığı'nın da konuyla ilgili soruşturma başlattığı öğrenildi.
Bankacılık sırrı niteliğinde bilgilerin faktoring şirketleri ve diğer şirketler tarafından, zincirleme olarak başka kişilere de satılmış olacağından endişe ediliyor. Bu nedenle soruşturmanın savcılık aşamasının hızla tamamlanması talep ediliyor. Bankacılık sırlarının kaç şirketin ve kaç kişinin elinde olduğu tahmin edilemiyor. Satılan bilgiler arasında, şirketlerin ve kamu kurumlarının da banka bilgilerinin bulunması ise, Ankara'da büyük rahatsızlığa yol açtı.

SÜMERBANK'TAN OYAK'A GEÇTİ
Sümerbank'ın 2001 yılında OYAK tarafından satın alınması ile kurum bünyesine geçen ve 1967 yılında kurulmuş olan Yadaş Bilgisayar ve Yazılım A.Ş., Şubat 2002'de OYAK Teknoloji Bilişim Hizmetleri A.Ş. adı altında yapılandırıldı.
Şirket adı Eylül 2002'de OYAK Teknoloji Bilişim ve Kart Hizmetleri A.Ş. (OYTEK) olarak değiştirildi. OYTEK, finans başta olmak üzere inşaat, gıda, otomotiv, turizm, lojistik ve sigortacılık gibi farklı sektörlerdeki şirketlere gereksinim duydukları bilgi teknolojileri çözümlerini sağlamanın yanı sıra OYAK Teknoloji, kamu ve özel sektöre de sistem bütünleştirici olarak hizmet veriyor. OYTEK,  'ISO 27001 Bilgi Güvenliği Yönetim Sistemi Sertifikası'na sahip.)
Ve aşağıda parantez içinde  OYAK dergisinde yayınlanan yazı ile ilgili olarak

Ocak 2011 • Say›: 116 • www.oyak.com.tr  sayısın da Yıldırım TÜRKER’in
Biz ortaklarına ettiği hakaretler için TCBMM’sinde  gerekli komisyon kurularak hakkın
da inceleme başlatılmasını istiyorum.

Ü Y E L E R L E S O H B E T

(Üyelerimizin büyük bir çoğunluğunun da elde edilen bu neticelerden memnun olduklarını bize gelen gönderilerden anlıyor ve kendilerine teşekkür ediyoruz.Ancak her zaman ve her ortamda olduğu gibi OYAK üyeleri arasında da yapılanlardan memnun olmayan üyelerimiz olabilir ve vardır. Bu üyelerimizi bilgilendirmek,memnuniyetsizliklerini gidermek bizim en önemli vazifelerimizden biridir. Zaten bu üyelerimiz gerek OYAK’a gelerek gerekse de yazılı veya sözlü
iletişim kanallarıyla ilgili arkadaşlarla temas kurmakta,eğer verilen yanıtlardan hala tatmin olmamışlarsa bana yazarak konuya açıklık getirilmesine çalışmaktadırlar.Tüm bunlara rağmen yine de OYAK sistemine inanmayıp yıllardır yapılanları ve alınan iyi neticeleri ve ulaşılan seviyeyi takdir edemeyen bir kısım üyelerimizle karşılaşmak hayret duygumuzu abartısız bir şekilde çoğaltmaktadır.Diğer taraftan, Dünya ve Türkiye ölçülerine göre elde ettiğimiz iyi neticelere rağmen, geçen yılda ve bu yıl boyunca da karşılaştığımız olumsuz dedikoduları hayret ile izliyoruz. Bir kısım üyemizin ve bir kısım kendini bilmez ileriyi göremeyen, kıskanç, büyük
gayeyi ve hedefi görmeyip küçük çıkarlar peşinde koşan aymaz ve yönlendirilmiş kimselerin çıkardığı kasıtlı dedikodulara inanan üyelerimizin olmasına üzülüyoruz. Ayrıca, bazı üyelerimizin ve üye olmamasına rağmen bazı art niyetli kişilerin OYAK’ı bir güç kanıtlama platformu olarak görmek için çabalaması,bireysel eşitlik prensibine sıkı sıkıya bağlı Varlığımızı yıkmaya gayret göstermesi ve bunun böyle algılanmasına rağmen OYAK’ın vakur bir çizgi izlemesinden cesaret alarak terbiyesizliğe varan beyanları yaymaya çalışanları da ibretle izliyoruz.Ayrıca, bir kısım üyelerimiz arasında söylenti halinde dolaşan ERDEMİR’in satıldığına dair haberler de gerçeği
yansıtmamaktadır. Bu konuda, 6 Ekim 2010 tarihinde OYAK Web Sitesine koyduğumuz halen de
AÇIKLAMALAR bölümünde duran bilgilendirmeyi aşağıda aynen tekrar yazıyorum.“Son zamanlarda, üyelerimiz tarafından OYAK'ın ERDEMİR T.A.Ş. hisselerini sattığı şeklinde bazı duyumlar alındığı bildirilmekte ve bu hususta Kurumumuza ve iştiraklerimize çeşitli sorular gelmektedir.OYAK Genel Müdürü Sn. Coşkun ULUSOY tarafından daha önce de görsel ve yazılı medyada defalarca açıklanmış olduğu üzere, OYAK, devraldığı ERDEMİR T.A.Ş. hisselerini bugüne kadar kesinlikle satmamıştır ve önümüzdeki dönemde de satmak gibi bir düşünceye de sahip bulunmamaktadır.OYAK, artık sadece sizin değil, sizlerle beraber iş ve aş sağladığı 200,000 civarındaki aile ile beraber bütün ulusumuzun da, faydalı, üretken ve dünya ekonomisinde örnek bir VARLIK’tır.Bununla gurur duymamız, bu faydalı, üretken ve örnek VARLIĞIN ana sütü gibi helal tasarruflarınızla meydana geldiğini herkese anlatmamız ve bizler için olduğu kadar, ülke ekonomisi için de çok değerli bu VARLIĞIN gelişerek devam etmesinin her ortamda mücadelesini yapmamız hepimizin görevidir.OYAK’ın, üyelerimizin gelecekleri için önemli bir teminat olduğu ve olmaya devam edeceği bilinciyle ve inancıyla, bütün üyelerimizin ve milletimizin yeni yılını kutlar, hepinize içten duygularla sağlık, mutluluk diler, sevgi ve saygılarımı sunarım.

Yıldırım TÜRKER
OYAK
Yönetim Kurulu Bşk.

ARZ VE TALEPLERİMDİR.
oyak sayfasından alınan bilgilerden anladığımız kadarı ile benim maaşımdan kesilen Oyak aidatları 45 güne varacak bir zaman içinde OYAK kurumuna ulaşıyor.Bu zaman zarfında benim paramın neden geç ulaştığını  araştırılıp benim mağdur eden yetkililer için gerekli adli soruşturmanın başlatılmasını  talep ediyorum
Ayrıca görevde iken 205 sayılı yasa ile benimle göreve başlayan bir teğmen’in kesilen oyak aidatı ile benim aramda anayasanın eşitlik ilkesine uymayan bir oranda farklılık vardı.Aynı durumu devam etmektedir.Bireysel emeklilik şirketlerindeki alt ve üst taban ödeme tabanı herkese bir hak olarak verilmeliydi.Bu haksız durumun düzeltilmesini talep ediyorum.
Oyak kurumunun kurulduğu 1961 yılından itibaren bu zamana kadar bilançolarının tekrar incelenerek herhangi bir zümrenin çocuklarına burs ,yardım veya kendilerine ev,araba ve vb..imtiyazlı ayrıcalıkların tanınıp tanınmadığının araştırılmasını ve tanındı ise gerekli kanuni işlemlerin yapılmasını ve konuda gelişmelerinin  ve OYAK kurumunun TESUD ile  olan tüm ticari ve özel ilişkilerinin araştırılmasını ve şahsıma bildirilmesini talep ediyorum.
En önemli konu olan 260 bin ortağın,şehidin,gazinin,yetimin,öksüzün birikimlerinin usulsüz olarak istihbarati çalışma yapılmadan %200 riskli firmalara milyon dolarlar olarak verilen ve geri dönmeyip batırıldığını düşündüğümüz usulsüz verilen krediler hakkında DEVLET DENETLEME KURULU-SPK-BDKK MÜFETTİŞLERİ-BAŞBAKANLIK DENETLEME KURUMU MÜFETTİŞLERİ VE SAYIŞTAYIN 1961 yılından beri süre gelen oyak’ın bilançolarnın DİDİK DİDİK inceleyerek BİR YOLSUZLUK,USULSÜZLÜK,YURT DIŞINA PARA KAÇIRMA,VERGİ KAÇIRMA,USULSÜZ HARCAMA olayları varsa bir RAPOR halinde TBMM YOLSUZLUKLARI ARAŞTIRMA KOMİSYONU’na sunularak,raporun hukuki bakımdan hakkımı aramak için bir suretinin tarafıma gönderilmesini talep ediyorum.
Özellikle 41. genel kurul karalarında oyak yöneticileri tarafından açıklanan oyak iştiraklerinin zararlarının anlatıldığı toplantı tutanaklarından da anlaşılacağı üzere;OYAK YÖNETİM KURULU VE ÖZELLİKLE OYAK İŞTİRAKLERİNİN BAŞINA  FİNAS-YÖNETİM-MALİ ANALİZ VE RİSK-SORUMLULUK konularında işinde profesyonel kadrolar getirilmeyerek,oyak iştiraklerinin kasıtlı olarak zarar ettirildiği düşüncesindeyim.
Aşagıda 41. genel kurul tutanaklarından başlıca zarar eden oyak iştiraklerinin zarar bilanço tablolarını örnek olarak veriyorum.Yıılarca alın teri helal olan birikimlerimizi büyütmek için emanet ettiğimiz oyak yönetcilerinin,oyak iştiraklerinin başına işi bilmeyen,şirket yönetmekten bi haber,mali risk ve yönetim analizi konularında ehil olmayan yöneticiler getirerek kasıtlı olarak zarar ettirildiği endişesini taşımaktayım.
41.genel kurul tutanaklarından;
1999 yılında goodyear 4.6 Trilyon zarar etti,
2000 yılında goodyear 7.8 Trilyon zarar etti,
2000 yılında oypa 2.4 Trilyon zarar etti,
2000 yılında oyakbank 8.4 Trilyon zarar etti,
Kurul tutanaklarında hektaş ve tukaş’ın geçen sene zarar ettiği açıklanmış ama ne kadar zarar ettiği belirtilmemiş.
TOPLAM ZARAR GÖRÜLEN TABLODA:23.2 Trilyon bu genel kurul tutanaklarına yansıyanı, takipteki alınamayan kredi alacakları,hiç alınamayan verilipte geri dönmeyen krediler hariçtir.
Sayıştay’ın tam ve bağımsız olarak oyak kurumu ve iştiraklerinin bilançolarını denetleyebilmesi için,oyak yönetim kurulu üyesi görevini yürüten Sayıştay başkanının,yönetim kurulu üyeliğinden istifa etmesini talep ediyorum.
Hiçbir kanun ANAYASAYA’ya aykırı olamaz prensibinden yola çıkılarak, 1961 yılındaki TBMM’nin özgür ve hür iradesini yansıtmayan oyak’ın kuruluş yasası olan 205 sayılı kanunun ANAYSAYA’ya aykırılık yönü araştırıldığında görülecek ki; İnsan Temel Hak ve Hürriyetlerine tamamen aykırı bir kanundur.TBMM çatısı altında yüzlerce çok değerli ANAYASA PROFÖSÖRLERİNİN 205 sayılı oyak kanununu İNCELEMESİ NETİCESİNDE bu haklılığım ortaya çıkacaktır.
Ayrıca oyak yöneticileri ısrarla 260 bin insanın oyak’ın ortağı veya hissedarı olmadığını değişik genel kurullarda dile getirerek sürekli idda etmektedirler.Yine bu oyak yöneticileri defalarca oyak’ın tüzel bir kişilk olduğunu parasının olmadığını,bütün paranın ve mal varlığının üyelere ait olduğunu yine üyelerden alınan aidatlar ile üye birikimlerinin büyütmek için kendilerine emanet edilen bu birikimleri üyelerin adına değişik yatırım enstrümanlarında değerlendirdiklerini beyan etmektedirler.
Anlaşılacağı üzere oyak kurumu ve tüm iştiraklerinin gerçek sahibi benim.oyak yöneticileri benim birikimlerimi büyütmek için şahsıma yaptıkları hizmetlerin karşılığında maaşlarını almaktadırlar.Ama birikimlerimin iyi yönetilmediği ve ehil olmayan ellrde heba edildiği kanaatini ve endişesini sürekli taşımaktayım.
Oyak üyeliğinin zorunlu üyelik olmaktan çıkarılmasını, OYAK KURUMUNUN kuruluş yasası olan 205 sayılı yasanın iptal edilerek oyak kurumunun'' SERMAYE PİYASA KURULU '' yasalarına tabi olması için gerekli düzenlemenin yapılmasını  Arz/talep ediyorum.
Saygılarımla arz ederim. 

9 Ağustos 2011 Salı

Başımız Sağ Olsun Demiyorum,Diyemiyorum !!!



Geçen gün Diyarbakır ili,Silvan ilçesin de 13 tane vatan evladını kaybettik.Allah rahmet eylesin diyorum.Mekanları cennet olsun diyorum.Yaralı 7 askerimize de  canı gönülden, Allah tan acil şifa istiyorum.Dillere kolay.Başınız sağ olsun,kalanlar sağ olsun .Allah sabır versin.Ailelerine metanet diliyorum.Ateş düştüğü yeri yakar.Hep söylenen sözler.Bu cümle laflar beni artık teselli etmiyor.Kısaca lafla peynir gemisi yürümüyor.
Bu terör olayları yüzünden sağlıklı düşünemiyorum.Bu nedenle başım sağ değil.Ruhum ve psikolojim bozulmuş  ,içimde fırtınalar kopuyor.Yüreğim kin ve öfke dolu.Kusmak ,haykırmak istiyorum. Ekmek yediği kaba pisleyen ,dış güçlerin oyuncağı,kandırılmış,vatan hainlerini artık lafta esefle kınamak istemiyorum…


’MEHMETÇİĞE UZANAN ELLERKIRILSIN’demiyorum.diyemiyorum.’KAFALARI KESİLSİN,KOPSUN DİYORUM’’Evet.Başım sağ değil.Sağ olamıyor.OLMAZ..
Hakkın rahmetine kavuşan bu vatan şehitlerinin arkasından sağ ,salim kalıp ailelerine ve vatana, vicdani boyutta hesap vermek istemiyorum.Yanlarında kalıp, Feryat ,figan ve haykırışları duymak ,ağlamak,üzülmek ,ezilmek istemiyorum.Sabırım ve metanetim kalmamış,ateş düştüğü yeri yaksa da,sıcaklığını tüm Türkiye olarak hissediyoruz.Hissetmek zorundayız.
Yapılan bu terör olayları ,kürt milliyetçiliği değildir.Benim tüm halkım kendi askerine silah doğrultmaz.Yapmaz.Yapamaz.Hangi kişilerin ve hangi ülkelerin, içimize nifak tohumları ektiğini ,böl parçala yut taktiği ile ülkemizi güçsüz kılmak,üzerimizde sömürü elde etmek,onların temel hedef ve gayesi olduğu bellidir.Sınır ülke komşularımıza bakın.Tarihimizde kurulan 16 Türk devleti nasıl kendi içimizden nasıl parçalandıysa,kullanılan taktik ve yöntemler aynıdır.Hangi ülke dışarıdan saldırılarla,bilek gücü ile bizim ülkemizi  yıkabildi.Hep içten içe,kendi kendimize yıkıldık.Bu amaç ve gayeyi görmemek için kör olmak lazım.Şimdi gaye ve amacı boşa çıkarma zamanı.
Şehit edilen askerlerimizin etnik köken ve memleketlerine baktığımızda,doğulu ve güney doğulu olan askerlerimizinde içlerinde oldukları görülecektir.Bu ülke çatısı altında vatandaşlarımıza ve askerlerimize kimse ayrıcalık yapmadı.Yapamaz.Geçmişte olduğu gibi,savaşta ve barışta ,elemde ve mutlulukta,beraber ülkü birliği yaptık.Bu ülkeye, hep birlikte sahip çıktık,yönettik.Gelecekte de bu böyle olacak.Bu vatan üzerinde, yediğimiz ekmeği bile bölüştük.Kurtuluş savaşını bin bir zorluklarla beraber kazandık.Kız aldık,Kız verdik.Ortak çocuklarımız oldu.Etle tırnak olduk.Tüm yurt satıhına   dağıldık.Din,dil,ırk ,etnik köken gibi ayrımcıkları yapmadan.
Vatanımızı parçalamak isteyen,bu oyun bozanların artık haddini ve hududunu bildirme zamanı gelmiştir.işin kanunu boyutunu bilemem.Terörle mücadele için yasal bakanlık mı,mücadele için gerilla taktiği uygulayan ordu mu oluşturuyorsunuz.Özel yetkili savcı ,hakim mi atıyorsunuz onu  da bilemem.Bildiğim şu ki;Türkiye Cumhuriyetinin kanunlarını tanıyan kişi veya kişiler dağa çıkmaz.hak,hukuk ihlal etmez,İnsan haklarını hiçe saymaz.Adam öldürmez,Terör ve eşkıyalık yapmaz.Kanunu tanısalar zaten adil olan adalete sığınır,gelir mahkemeye çıkar. Tanımadıklarınagöre.Çözüm…Dağ kanunu.
13 askerimiz şehit,7 askerimizin  yaralandığı eylem günü demokratik  özerklik ilan ediliyor.Eylem..arkasında da yaptırım.Bu bir tesadüf olmazsa gerek.Ben ,HALKADAMI olarak kabul etmiyorum.Edemeyeceğim…

 Sağlıcakla kalın...

“Bir memlekette, namuslular, namussuzlar kadar cesur olmadıkça, o memlekette kurtuluş yoktur”
                                                                                         İSMET İNÖNÜ
 Sağlıcakla kalın...




7 Ağustos 2011 Pazar

Varmı Şike Yapmadım Diyen Namuslu Birisi...?



Şikeler Sizin Alt Ligler Bizim
 
Sarı-kırmızılıların Yıldızlar Ligi Elemeleri'nde 400 metre engellide 1995'li Mert Baş'ın lisansıyla 1992'li Tugay Levent'i yarıştırdığı ortaya çıktı!

Galatasaray'ın basketbolda yaşadığı Cemal Nalga Skandalı'nın üstünden daha 2 yıl bile geçmeden bu sefer sarı-kırmızılı kulübün atletizm takımında benzer bir olay meydana geldi. Yaklaşık iki ay önce ENKA Tesisleri'nde gerçekleştirilen Yıldızlar Ligi Eleme Kademesi yarışlarında Galatasaray'ın başka bir sporcunun lisansıyla kaçak atlet yarıştırdığı ortaya çıktı. Olay şöyle gelişti: 400 metre engellide 1995 doğumlu Mert Baş'ın lisansıyla, 1992 doğumlu Tugay Levent kaçak olarak yarışa sokuldu. Mert Baş, o müsabakada koşmazken, onun adına yarışıp seriler sonucunda 12. olan Tugay Levent'in 1.03.15'lik derecesi Mert Baş'ın ismiyle müsabaka sonuçları listesine yazıldı. Mert Baş'ın lisansıyla koşan Tugay Levent'in aynı zamanda atletizm genç takımı kaptanı olduğu öğrenildi.

"BEN HİÇ YARIŞMADIM"

SABAH'ın ulaştığı Mert Baş konuyla ilgili olarak ilginç açıklamalar yaparken, aynı olayın Trabzon'daki bir yarışta da tekrarlanmış olabileceğinin ipuçlarını verdi: "Ben Beykoz Ortaçeşmespor Kulübü'nde futbol oynuyorum. Galatasaray adına ne ENKA'da ne de Trabzon'da yapılan atletizm müsabakalarında yarıştım. Çünkü Trabzon'a hayatımda hiç gitmedim."

Kaynak: http://www.sabah.com.tr/SabahSpor/Diger/2011/08/06/skandal2

Galatasaray ‘Şike yapmadım’ diyemez

BEŞİKTAŞLI eski yönetici İhsan Kalkavan, Galatasaray’ın şike olaylarından kendini tecrit etme şansı olmadığını iddia ederek, “Onların sütten çıkmış ak kaşığım, benim tarihimde de bu yoktur deme şansı yok.
Geçen sezon şampiyonluğa oynasaydı veya kümede kalma mücadelesi verseydi, bugün Galatasaray’ın bütün yöneticileri bu işin içine girmiş olacaktı. Futbol tarihinde hiç unutulmayacak 8-0’lık maçları var. Bu maç Galatasaray tarihine yazılmış vaziyettedir. Beşiktaş ismi ile şikeyi birbirine bağdaştıramıyorum. İftira atıldığı zaman 3 yılda bizi sadece 3 kere mağlup edebilmişlerdi. Yenilgileri de sıradan takımlara karşı almıştık. Bu kadar güçlü bir takımın yöneticisi olarak beni suçladılar” dedi.

Şike olayına dair birşeyler yazmak lazımmış. Yazalım öyleyse. Soruşturmanın devam ettiği şu günlerde kimin suçlu olduğunu, kimin olmadığını bilemiyoruz. Kimsenin günahını almadan yazmaya çalışalım, öyle anlatalım derdimizi. Ama önce; Tribün Dergi forumlarının yıldızı Septembır tarzıyla başlayalım. Şike yapan, şikeye bulaşan, oyunu kirleten, maç satan, maç satın alan, izlediğimizi sahte kılan, takım sevgisini ve futbolcu emeğini hor gören ne kadar insan varsa Allah hepsinin belasını versin. Yargının vereceği ceza ikinci aşamada benim işin.

İkinci olarak; Fenerbahçe şike yapmadı. Fenerbahçeli bazı isimler şike yaptı. Fenerbahçe; Kadıköy'de kurulan, Dereağzı'nda büyüyen, Türkiye'ye mal olan; birçok branşı barındıran, sporcuların spor yapmasına vesile olan, insanları sosyalleştiren bir çatıdır. Bu tarz kurumlar birey üstüdür. Bunlar kalkıp şike yapamaz. Şikeyi Ahmet, Mehmet yapar. Önce bu farkı ortaya koyalım.

Fakat işin vahim durumu, bu Ahmet ve Mehmet'lerin en az Fenerbahçe kadar korunması, kollanması. Muhakkak kişi suçu ispat edilene kadar suçsuzdur. Fakat Fenerbahçeliler'in olaya verdikleri ortak tepkiler (istisnai durumlar olsa da), olaya baktıkları pencereler, ne yazık ki olayın kendisinden çok daha kötü.

Olay bir şekilde çözülecek. Yargı, federasyon bir karar verecek. Bu Fenerbahçe'nin büyüklüğüne zeval vermeyecek. Milan'a, Marsilya'ya birşey olmadığı gibi. Ama bugün yazılanlar, bugün söylenenler, bugün verilen tepkiler hiçbir zaman unutulmayacak. Toplum hafızası zayıf olsa da; bizler, yani hayatındaki birçok şeyi tuttukları takımların gerisinde bırakan insanlar, bugün verilen tepkileri unutmayacak.

Sizinkiler Şike Yapmadı Mı?
Bilmiyorum. Yapmış olabilirler. Şahsen ben yapmadım. İçim rahat. Yapan varsa cezasını versinler.Bir Fenerbahçeli olarak,üzülüyorum.O kadar. Sevda, sevgi, aşk adı her neyse, değil bir alt ligde amatör de bile devam eder. Böyle bir olay başımıza gelirse tek isteğim 1993 ve 2006 şampiyonluklarının temiz olması olur. Diğerleri önemli değil. 1993 ve 2006'nın bende yeri farklı. Tabi başkası için de diğerleri farklıdır.

Neyse, sonuç olarak Galatasaraylı ile Fenerbahçeli arasındaki fark bugün ortaya çıkıyor. İki kulüp, iki camia arasında büyük fark olmadığını düşünüyordum. Yanılmışım. Cemal Nalga olayına verilen tepkiler ve bu olaya verilen tepkiler iki kulüp arasındaki farkı ortaya koyuyor. Böyle olsun istemezdim.


Bire Karşı 17

Hala aynı argüman. Aziz Yıldırım çok büyük başkan. Şike suçundan sorgulanırken bile ona inanlar ve tapanlar var. Bu atmosferi kolay yaratmadı. Uzun yılların birikimi. Bütün dünyanın Fenerbahçe'nin karşısında olduğu düşüncesini yaydı. İnsanlar inandı. Bugüne kadar Fenerbahçe'nin kötülüğünü istediği iddia edilen kurum ve kişilerin listesi Kadıköy'den Samndıra'ya yol olacak vazieyete geldi. Öte yandan Türkiye'nin yarısının da Fenerbahçeli olduğu söyleniyor. Hani neredeyse kim bu Erol Egemen'e bağlayacağız.

Korku imparatorluğu yaratmak büyük başarıdır. Aziz Yıldırım'ın sportif icraatlarını hiçbir Fenerbahçeli beğenmez ama kendisi her zaman çok sevilir. En azından güven duyulur. Başkandır, baş tacıdır. Çünkü düşmanlar vardır, tetikte bekler. Devletler de böyle yapar. 1984 romanındaki gibi. "Etrafta düşmanlarımız var, güçlü olmamız lazım" ilizyonunu yaratırsın ve sen vazgeçilmez olursun. Devam. Bire karşı 17. En kötü bugünse asıl bugün eski İslam Çupi yazıları..
***
Bakalım neler olacak Serhat? Çok da umrumda değil ya. Ben Galatasaray'a bakıyorum. Galatasaray küme düşürülse hoşuma da gider aslında. Kulüp içi temizlik olur, tribün içi temzilik olur. Alt liglerde tribünler daha saftır, daha güzeldir. Galatasaray sevgisinin sınırı olmadığı gibi ligi de olmaz benim için. Aynı şeyi Fenerbahçeliler'in de düşüneceğini sanıyordum. Ama onlar "biz düşüyorsak Galatasaray da düşsün" ü tercih ettiler. Bizi bu kadar sevdiklerini bilmiyordum.

Yine de itiraf ediyorum, Fenerbahçe küme düşerse sevinirim. Ama bu Fenerbahçe'ye beslediğim duygulardan dolayı değil. Fenerbahçe iyi bir rakiptir. Bu düşünceler bazı Fenerbahçeliler'den kaynaklanıyor. Galatasaray bayrağı asılı evime taş atan adam, yazdığı Fenerbahçe yazılarını sürekli Galatasaray'a bağlayan köşe yazarı, hayatında maça bile gitmeyip her hafta Facebook'ta video paylaşan kız, sene boyunca bir kere selam vermeyip GS yenilgisinde önümü kesen esnaf, Saraçoğlu'ndaki maçlarda saatlerce çıkmayıp bize hareket çeken sarışın ve diğerleri. Sizleri üzgün ve kandırılmış görebilme ihtimali bile beni çok sevindiriyor.

Kendisi gibi takım sevgisi de temiz olan arkadaşlarım için ise çok üzülmüyorum. Çünkü onlar aynı şevkle Fenerbahçe'nin peşinde olmaya devam edecekler. Sadece hedeflerinden biraz uzaklaşacaklar, o da zamanla düzelecektir zaten.

Bu arada göz altına alınan isimlere bakıyorum, yarısına bir şekilde bir zamanlarda beddua etmişim. Onları o halde bile görmeke yeterliydi. Bundan sonrası çok önemli değil. Yargı karar verir, sezon başlar, top döner. Top oynansın, Galatasaray forması olsun bana yeter. Gerisi fasa fiso

Var mı ‘Şike yapmadım’ diyen

Ne sanıyordunuz yani?..  Aziz Yıldırım yanına bir iki yöneticisi ile bir iki güvendiği Fenerbahçeliyi almış, “Hangi maçta nasıl şike yaparız” diye harıl harıl çalışmış, bir takım insanların kulakları çınlatılmış, günahı alınmış, gıyabında pazarlık yapılmış, adressiz paralar yollamış...
Orada bitmiş iş.
Bıçak gibi kesilmiş.
Hakkında konuşulan futbolcuların haberi bile yok!
O rakiplerin yöneticileri, teknik adamları, meseleyi duyduklarında bir yaşına daha girmiş!
Zaten gönderilen paralar yolda kaybolmuş!
Fenerbahçe’de ise futbolcunun, hocanın, personelin haberi olmamış; kimse kuşku bile duymamış!
Başka kulüplere gelince... Benzeri asla yaşanmamış!..
Böyle mi?
İlahi!
Ne yapsın Alex?
Gizli soruşturmanın elden ele dolaşan sorgu metinlerinde Alex’in bile olaydan haberdar olduğu iddiası ortaya çıktı işte.
Şayet Fenerbahçe’nin “şikecileri” birbirlerini kandırmıyorsa, kendileri söyleyip kendileri inanmıyorsa, Alex de rakip takımlardaki vatandaşlarını ikna edebilmek için katkı yapmış.
Yapmasın mı kaptan!!!
* * *
Bakınız; iki şeyden birine inanmak zorundasınız!..
Birincisi, düzmece deliller, montajlar, senaryolarla tezgahlanmış “Aziz Yıldırım’ı ve Fenerbahçe’yi bitirme” operasyonu ile karşı karşıyayız.
Ki, bu memlekette böyle işler de mümkündür ve yakın geçmişte birçok örneği görülmüş, yazılmış, hayret edilmiş, ama kimlerin neden yaptığı asla araştırılmamıştır.
* * *
İkincisi ise Aziz Yıldırım komutasında çok ciddi bir şike girişiminde bulunulmuş, bazıları sonuca ulaşmış, bazıları akamete uğramış ama son tahlilde Aziz Yıldırım amacına ulaşıp takımı şampiyon yapmıştır.
Ki, bir kurumun en başından başlayan kanunsuz işlerin, o kurumun kilit yerlerindeki profesyoneller tarafından bilinmemesine imkan yoktur. Kurum politikası illegal ise dürüst çalışan insan işleri aksatmasın diye kovulur zaten.
O yüzden Alex’e de hayret etmeyeceksiniz, daha güvendiğiniz insanların belgesi çıkarsa da.
Sadece üç büyükler mi ? Şike meselesinde sahip olmanız gereken bir başka “ön kabul” ise “asla tek taraflı şike olmayacağıdır”!..Yapan varsa, yaptıran var.Hatta başka yapanlar ve yaptıranlar.Zaten son dönem Türk Futbolu için ortak algımız “Herkes yapıyor” değil miydi? Sadece “kimin daha iyi yaptığını” tartışmıyor muyduk?
O zaman Organize Şube’nin, Galatasaray tesislerini ziyaretine hayret etmemek lazım.
Onlar da yapmış olmalı.Çünkü son dönem futbolun yazılı olmayan anayasası böyleydi.
Şimdi... Futbol Anayasası’nın delik deşik olmasına izin verildiği bir ortam yaratıp, göz yumup, iyi yapanı alkışladığınız bir sürecin sonunda, her takımı nasıl küme düşürüp her adamı nasıl içeri tıkacaksınız?
Tıkmasanız, Aziz Yıldırım’a ve Fenerbahçe’ye yazık değil mi? Süper Lig “Bank Asya” olsun...Bitsin ! Geriye doğru 20 yıl var.Yani gelecek 20 yıl kimin daha kirli olduğu tartışmasıyla geçecek.Tartışılacak da ne olacak?.. İki yıl sonra “Yaptım yine yaparım” diyen “kahramanlar” bile çıkacak emin olun.Çözüm ne mi?
Reçete 1) Genel Af. Reçete 2) Süper Lig’in adını “Bank Asya” yapın olsun bitsin herkes cezalandırılsın. 
Bank Asya ikinci Lig olur, aşağı doğru birer rütbe sökülür olur biter.İtiraz eden didik didik araştırılacak deyin, görün bakın kimin itirazı var! 

ŞİKE İŞİNDEN KİMLER KARLI ÇIKTI

Şike işinden kim kârlı çıktı?

Zarar göreni çok..
Şikeye bulaşsın bulaşmasın, bütün takımlar zarar gördü.. Lig ertelenince futbolcular zarar gördü.. Taraftarlar zarar gördü.. İşletmeler, kahveler zarar gördü.. Federasyon zarar gördü..Ligin marka değeri tuzla buz oldu..Kıyısından köşesinden futbola bulaşan herkes zarar gördü..Bir kurum hariç..Acayip kârlı çıktı..Hangisi mi? Banka Asya..Şike olayından sonra herkesin ağzına pelesenk oldu.. Bütün esprilerin merkezine oturdu.. Beyinlere kazındı.. Duymayan bilmeyen kalmadı..Bank Asyacılar istemeyerek de olsa hayatlarının reklamını yapmış olmuşlar..  Hele hele birkaç takım ligden düşürülürse..
Adı, 40 yıl 50 yıl sonra bile hararetle anılır..  

TÜRK ORDUSU İLE İLGİLİ TESPİTLER



“BU KADAR BÜYÜK ORDU BESLEMENİN NE GEREGI VAR” DİYENLERE İTHAF OLUNUR.
(KISACA..ORDU İÇİN DİNSİZ DEDİLER)

1. DİYANETİN DIŞINDA İMAM KADROSU OLAN TEK KURULUŞTUR. ORDU ORDUGAHI İÇİNDE             CAMİSİ OLAN BİRLİK ÇOKTUR…

2. TÜRKİYE’YE SUPER MAĞAZACILIĞI ÖĞRETEN VE YURDUN EN ÜCRA KÖŞELERİNE KADAR BU HİZMETİ VERENDİR…
ORDU PAZARLARINI YAR ETMEDİLER..

3. SOSYAL HAKKI EN GÜZEL VEREN YÜRÜTEN VE KOLLAYANDIR…4. ORDU YARDIMLAŞMA; BİRİKMİŞ PARASINI TÜRK SANAYİSİNE HİZMET İÇİN VERENDİR…
RENAULT OTOMOBİL VE DİĞERLERİ…. HİÇ BİR KAMU KURULUŞU PERSONEL PARASIYLA BUNU YAPMAMIŞTIR..5. MİLLİ EĞİTİM BAKANLIĞIYLA YARIŞAÇAK KADAR OKUMA YAZMA ÖĞRETMİŞTİR…
”ALİ OKULLARI”. BURDUR ER EĞİTİM TUGAYI EN ÜNLÜSÜ…

6. ORMAN İDARESİNDEN ÇOK AĞAÇ DİKMİŞTİR… BİRİSİ BİLE YANMAMIŞTIR..

7. İLK EHLİYET ALANLARIN TÜMÜ ASKERDE ARAÇ SÜRMEYİ ÖĞRENMİŞTİR…
ORDUDAKİ ULAŞTIRMA BİRLİĞİ, DÜNYANIN EN BÜYÜK SÜRÜCÜ KURSUDUR…

8. OTO BAKIMI VE TAMİRİNİ BU MİLLET ORDU DONATIMLARDA VE KADEMELERDE ÖĞRENMİŞTİR.

9. AYAKLA ÇIĞNEMEDEN EKMEK YAPMAYI FIRINLARA ORDU EKMEK BÖLÜKLERİ ÖĞRETMİŞTİR..

10. EN ÇOK TERZİYİ ORDU DİKİM EVLERİ YETİŞTİRMİŞTİR.

11. EĞLENMEYİ TATİL YAPMAYI YAŞAMAYI BU MİLETE ORDU EVLERİ VE KAMPLARI ÖĞRETMİŞTİR….
OYSA HER KURULUŞUN KAMPI VE SOSYAL TESİSLERİ VE MİSAFİR HANELERİ VARDIR AMA YAŞATAMAMIŞLARDIR…

12. TÜRKİYE ”ÇOK ACİL” İ KULLANIRKEN ORDU ”İVEDİ” Yİ KULLANACAK KADAR TÜRKÇESİNE SAHİPTİR VE YAŞATANIDIR.

13. TÜRK ORDUSU SİLAH VE CEPHANE DEMEK DEĞİLDİR SADECE…
TÜM YAŞAM ARAÇ VE GEREÇLERİ İÇİN VAZGEÇİLMEZ DEV BİR KURULUŞTUR…

14. ÇOĞU KİTAPLARDA TAHARATIN KÜÇÜK TAŞLARLA YAPILMASI ANLATILIR…
ER EĞİTİM TUGAYLARINDAKİ TÜM TUVALETLER BU YÜZDEN TIKANIRDI…
BU ORDU MİLLETİNE KIÇINI TEMİZLEMEYİ ÖĞRETMİŞTİR… BURDUR ER EĞİTİM TUGAYINDA USTA ERLERE TUVALET NÖBETİ TUTTURUP DA CEBİNDE TAŞLA HELAYA GİRMESİNLER DİYE ALINAN TEDBİRLERİ DENETLİYEN BİRİ OLARAK BİLİYORUM…

15. ETEK VE KOLTUK ALTI TEMİZLİĞİNİN KONTROL EDİLİP ÖĞRETİLDİĞİ YERDİR ORDU..

16. ABD NİN SADECE VİETNAM DA, FRANSANIN SADECE CEZAYİR DE, RUSLARIN SADECE KATYN’DE(Polonya)
KATLETTİKLERİNİN BİNDE BİRİ TÜRK ORDUSUNUN ŞEREFLİ TARİHİNDE YOKTUR..

17. BUNLARIN HEPSİ BİR YANA ; DOSTU DÜŞMANI BİLİR Kİ ORDUNUN BİR DİĞER ADI“MUHAMMEDİN OCAĞI” DIR…

BUTÜN BU SALDIRILAR BU MÜKEMMELLİĞEDİR. BÜTÜN BUNLAR BU GÜZELLİKLER TOPLAMINA OLAN KISKANÇLIKTIR..
”ASKERDE ADAM OLMAK” SÖZÜNÜN, ANADOLUNUN DİLİNDEN KAZINAMAMASI BU YÜZDENDİR..

MUHAMMED'İN OCAĞINI ALLAH KORUSUN…

AMİN

”Önemle ve ciddiyetle derim ki; Türkiye Cumhuriyeti kutsal tanıdığı, bağımsızlığını ve özgürlüğünü savunmada hoşgörülü olamaz.”
MUSTAFA KEMAL ATATÜRK

”Sahipsiz olan bir memleketin batması haktır; Sen sahip olursan, bu vatan batmayacaktır!’”

MEHMET AKİF ERSOY

Şair Uzman Jandarmadan İkinci Şiir. (Hak arayışı Uzman Jandarmayı Şair Yaptı)

Türkiye cumhuriyeti sınırları içerisinde uzman jandarmalarla ilgili haberleri  okumayan kalmamıştır muhtemelen. Astsubaylarla ...