9 Ocak 2012 Pazartesi

Wikileaks Nedir?



Kaynaklarını gizli tutarak ülkelerin en özel bilgilerine ulaşan, dahası bu verileri yayınlayan İsveç merkezli uluslar arası bir organizasyon Wikileaks.
Ellerindeki çok ses getirecek bir milyondan daha fazla dokümanı yayınlayarak, tüm dünyanın dikkatini çekmeyi başarmış olsalar da aslında çok daha önceden de zaman zaman yayınladıkları raporlar ile çok sayıda ödül kazanmış, birçok kesimden insanın takdirini kazanmışlardı. (WikiLeaks Belgelerinde Türkiye Adı Geçiyor)
Torrent’e Düştü!
Washington’ın tüm ikazlarına rağmen belgeleri açıklayacaklarını duyuran ve bugün önce Twitter hesabından belgeleri duyuran Wikileaks, tüm dünyada deprem etkisi yarattı.
Kısa sürede tüm belgeler şifreli bir dosya halinde torrente de düştü. Google’da biraz arama yaptıktan sonra Wikileaks hakkında birçok detaylı dokümana ulaşabilmek mümkün.
Wikileaks belgeleri arasında Amerika’nın Afganistan ve Irak Savaş Günlükleri, Türkiye hakkında çarpıcı yorumlar ve veriler, bakanlar hakkında değerlendirmeler ve raporlar yer alıyor.
Wikileaks kabloları arasındaki en fazla ikinci bilgi alışverişinin ise Amerika’nın Ankara büyükelçiliği üzerinden yapılmış olması dikkat çekici.
- Wikileaks Twitter Sayfası: twitter.com/#!/wikileaks
- Wikileaks Resmi Adresi: wikileaks.org/
- Wikileaks Türkiye Çeviri Ekibi: friendfeed.com/wikileakstr

Wikileaks belgelerine BDP cephesinden cevap geldi

Herkesin kirli çamaşırları ortalığa saçıldı ama şu ana kadar Beyaz Saray’ın suçlarını anlatan belgeye rastlanmadı. İşte bu tuhaf durumu gündeme getiren kişi ise Barış ve Demokrasi Partisi (BDP) Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş oldu.
Wikileaks belgelerine temkinli yaklaşan Demirtaş’a göre yazışmalar malumun ilanından başka bir şey değil. Demirtaş bu sözlerle Amerika’yı hedef aldı: “Bilgiler, belgeler bizi şok etmedi. Türkiye, ortada asıl Amerika nedir, onu anlatsınlar istiyoruz.”

BİZİ ŞOK ETMEDİ

Wikileaks internet sitesinde yer alan belgelerle ilgili soruya, şu ana kadar yayımlanan belgeler içerisinde bilmedikleri bir şey olmadığını savunan Demirtaş, şunları söyledi:
AKP’li yetkililerle ilgili bilgiler, belgeler bizi şok etmedi doğrusu. Kimse Türkiye’yi bizden daha iyi bize anlatamaz. Ama Amerika nedir bize, onu anlatsınlar istiyoruz. Deniyor ki diplomasinin 11 Eylül’ü. Asıl 11 Eylül saldırıları içinde Amerika’nın parmağı var demişlerdi. Bunda ne kadar Amerika’nın parmağı var, doğrusu onun da sorulması gerektiğini düşünüyorum. Yani bu birilerinin gerçekten hırsızlık yaparak, üstün bir yetenekle ele geçirdiği belgeler, Amerika’yı sıkıştırma operasyonu mu yoksa Amerika’nın kendi safralarını atarak, diplomaside yeni tarz geliştirme, enstrüman geliştirme yöntemi mi? Onu sormak, tartışmak, incelemek gerekiyor.”

BELGELERDE AMERİKA’NIN İŞLEDİĞİ SUÇLAR YOK

Bu tür belgelerin ortaya çıkmasının önemli olduğunu, ancak yayımlanan belgeler içerisinde şu ana kadar Amerika’nın işlediği suçlarla ilgili tek bir bilgi edinilemediğini de söyleyen Demirtaş, Başbakan Erdoğan ile ilgili iddialar konusunda ise “Başbakan’ın etrafı, çevresi, zenginliğiyle ilgili, bilinmeyen şeyler değil. Zaten Başbakan zengindir.” ifadesini kullanırken, bu gibi belgelerin açıklanmasıyla hükümetin açıklamak zorunda olduğu şeylerin de olacağını ileri sürdü.

“GÖSTERİLMEK İSTENENE DEĞİL SAKLANMAK İSTENENE BAKMAK LAZIM”

Belgeleri Amerika’nın bilinçli sızdırma ihtimalinin olup olmadığına yönelik bir soruya ise Demirtaş, “Bu gibi durumlarda, şunun dikkat edilmesi gereken en önemli husus olduğunu düşünürüm. Bize gösterilmek istenene değil bizden saklanmak istenene bakmak lazım. Asıl mesele orada gizlidir.” cevabını verdi.
Wikileaks yasaklanıyormu?
Yazı 12:28 - 3 Aralık 2010 tarihinde eklendi. |

Yayınlanan belgeler, süreci çok farklı bir noktaya götürmeye başladı.
Bazı kişiler yayınlanan diplomatik notların zaten bilinen ya da tahmin edilen şeyler oldukları için çok da önemli olmadığını düşünürken bazı kişiler de Wikileaks olayını yeni bir 11 Eylül olarak nitelendiriyor.
Yine bazı çevreler ABD kontrolündeki medyanın sansürlediği pek çok olayı açığa kavuşturduğu için Wikileaks’e “özgürlük savaşçıları” gözüyle bakarken bazı çevreler ise Wikileaks’i ABD’nin kontrolünde yayın yapan bir site olarak görüyor.
Gerçek olan şey ise dünyanın her yerinden gittikçe yükselen “sansür” istekleri ve Wikileaks’in anarşist hatta terörist bir oluşum olarak görülmesi gerektiğini açıklamaları.
Wikileaks’in sızdırdığı belgelerin insanların hayatını tehlikeye attığı iddiasıyla tüm interneti kapsayacak bir sansür mekanizması kurulması yönünde hem ABD’de hem de ABD dışında gittikçe daha fazla politikacı açıklama yapmaya başladı.
Bunlardan sonuncusu da Avustralya Başbakanı Julia Gillard. Wikileaks’i yasa dışı ilan eden Gillard, polis teşkilatından gelen brifing doğrultusunda Wikileaks’e karşı neler yapılabileceği konusunda çalışmalara başladıklarını bildirdi. Bu çalışmalara siteye erişim engeli konulması da dahil.
Anlaşılan o ki, 11 Eylül saldırıları sonrası Irak ve Afganistan’a demokrasi götürmeyi kendine görev edinen ittifak kuvvetleri, şimdi de Wikileaks sebebiyle sanal dünyaya demokrasi ve güven getirme çalışmaları için düğmeye bastı.
Wikileaks Sitesinin yeni adresi ne?
Yazı 2:48 - 5 Aralık 2010 tarihinde eklendi. |

Wikileaks’e alan adını veren Amerikan şirketi, “wikileaks.org” adresini iptal ettiğini duyurmuştu. Olayın üzerinden bir saat geçmeden Wikileaks, İsviçre üzerinden yeniden yayına başladı.
Wikileaks’e alan adını veren Amerikan şirketi, “wikileaks.org” adresini iptal ettiğini duyurmuştu. Olayın üzerinden bir saat geçmeden Wikileaks, İsviçre üzerinden yeniden yayına başladı.
Siteye wikileaks.ch ya da 213.251.145.96/ web adresinden ulaşılabiliniyor.


Yeni yıl motorlu taşıt vergileri 2012




Maliye Bakanlığının Motorlu Taşıtlar Vergisi Genel Tebliği, Resmi Gazetenin bugünkü sayısında yayımlandı.
Yeni tarifeyle 1-3 yaş grubunda yer alan ve motor silindir hacmi 1300 cm3'ü geçmeyen otomobillerde MTV 480 liraya, motor silindir hacmi 1301 ve 1600 cm3'e kadar olan otomobillerde ise 768 liraya çıkacak.
Tarifeye göre, 1-3 yaş grubunda bulunan ve motor silindir hacmi 4001 cm3 ve üzerinde olan otomobillerde MTV tutarı ise 17 bin 443 liraya yükselecek.
Yeni vergi tutarları
Yeni yıldan itibaren ödenecek motorlu taşıtlar vergisi tutarları, bazı yaş gruplarına göre şöyle:
Otomobil, kaptıkaçtı, arazi taşıtları ve benzerleri ile motosikletler
(1-3 YAŞ GRUBU)
Motor silindir hacmi Yıllık vergi tutarı
(cm3)
(TL)

1300 cm3 ve aşağısı 480
1301-1600 cm3'e kadar 768
1601-1800 cm3'e kadar 1.352
1801-2000 cm3'e kadar 2.129
2001-2500 cm3'e kadar 3.194
2501-3000 cm3'e kadar 4.452
3001-3500 cm3'e kadar 6.780
3501-4000 cm3'e kadar 10.658
4001 cm3 ve üstü
17.443

Motosikletler
100-250 cm3'e kadar 92
251-650 cm3'e kadar 189
651-1200 cm3'e kadar 480
1201 cm3 ve yukarısı 1.159
(1-6 YAŞ GRUBU)
Taşıt cinsi ve oturma yeri, Yıllık vergi tutarı
azami toplam ağırlık
(TL)

Minibüs 576
Panelvan ve motorlu karavan
1900 cm3 ve aşağısı 768
1901 cm3 ve üstü 1.159
Otobüs ve benzerleri
(Oturma yeri)
25 kişiye kadar 1.449
26-35 kişiye kadar 1.739
36-45 kişiye kadar 1.935
46 kişi ve yukarısı 2.320

Kamyonet, kamyon, çekici v.b
1.500 kg'a kadar 518
1.501-3.500 kg'a kadar 1.043
3.501-5.000 kg'a kadar 1.565
5.001-10.000 kg'a kadar 1.739
10.001-20.000 kg'a kadar 2.088
20.001 kg ve üstü 2.612
Uçak ve helikopterler: (Türk Kuşu, THK'ya ait olanlar hariç)
(1-3 YAŞ)
Uçak ve helikopterler Yıllık Vergi Tutarı
(TL)

1.150 kg'ye kadar 9.688
1.151-1.800 kg'ye kadar 14.535
1.801-3.000 kg'ye kadar 19.380
3.001-5.000 kg'ye kadar 24.228
5.001-10.000 kg'ye kadar 29.074
10.001-20.000 kg'ye kadar 33.920
20.001 kg ve üstü 38.766

ARACINIZIN YENİ VERGİ MİKTARINI SORGULAMAK İÇİN TIKLAYINIZ.



7 Ocak 2012 Cumartesi

TSK Savunma'ya; Jandarma İçişleri'ne bağlanacak! Ordu küçülecek ve profesyonelleşecek, paşa sayısı azalacak...



Hükümet, Anayasa değişikliğiyle, TSK'nın görev alanını yeniden düzenlemek için kolları sıvadı. 

Başbakan Erdoğan zor bir karar arefesinde; ya TSK'ya darbe gerekçesi veren 35’nci maddeyi de anayasa değişikliğinin içine alacak ve halka demokrasi tercihi yapın diyecek ya da darbeleri engelleme söylemini bir başka bahara bırakacak.
AK Parti kurmayları, ‘askeri vesayet' tartışmalarına neden olan, TSK'nin İç Hizmet Kanunu'nda ‘sivilleşmeyi' getirecek düzenlemeyi, Anayasa değişikliği paketine eklemeyi tartışıyor. Anayasa'da yapılacak değişiklikle TSK'nin görevi ‘dışarıya karşı ülkeyi savunmak' olarak tanımlanacak.
Habertürk'ten Hasan Öymez'in haberine göre AK Parti kurmayları'nın tartıştığı Anayasa'nın 117. maddesi, aynı zamanda Genelkurmay Başkanı'nın kime bağlı çalışacağını da düzenliyor. Jandarma için Fransa'da olduğu gibi 'military police' modeli getirilecek. Bu düzenlemeyi Anayasa paketine alıp almamak için son kararı Erdoğan verecek. Darbelere yasal gerekçe oluşturduğu öne sürülen TSK İç Hizmet Kanunu'nun 35'inci maddesinin yeniden düzenlenmesi ve "iç güvenlik" sisteminin İçişleri Bakanlığı'na aktarılması için radikal düzenlemeler yapılacak.
GÜVENLİK ÜÇE BÖLÜNECEK
Anayasa değişikliği ile böylesi bir görev tanımına gidildikten sonra, güvenlik, 'iç güvenlik', 'dış güvenlik' ve 'sınır polisi' olmak üzere 3'e ayrılacak.Türk Silahlı Kuvvetleri sadece dış güvenlikten sorumlu olacak. Sınırların korunması da özel eğitimli sivil personelden oluşan Sınır Polisi'ne devredilecek. Bu yeni teşkilat, 50 bin personelden oluşacak. AB'ye uyum yasaları çerçevesinde Sınır Polisi uygulaması için bu yıl içinde TBMM'ye yasa tasarısı sunulacak.
JANDARMA'NIN SEVK VE İDARESİ İÇİŞLERİ'NDEN YAPILACAK
-          İçişleri'ne "kağıt üstünde" bağlı olan Jandarma Genel Komutanlığı idari açıdan da İçişleri Bakanlığı'nın kontrolüne geçecek. Jandarma Genel Komutanlığı, kurumu lağvedilecek.
-          Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı'nın güçlendirilecek ya da yeni bir Müsteşarlık ihdas edilecek. Operasyonel Jandarma birlikleri Kara Kuvvetleri'ne devredilecek.
-          Jandarma bünyesinde er ve kısa dönem asker görevlendirilmesine de bu süre içinde son verilecek.



Ordu küçülecek ve profesyonelleşecek, paşa sayısı azalacak... Genelkurmay Başkanlığı MSB’ye, Jandarma İçişlerine bağlanacak... Darbelerin dayanağı 35. madde ile askeri yüksek yargı kaldırılacak.  

ANAYASA değişikliğinin damga vuracağı TBMM’nin yeni yasama döneminde, milletvekillerinin mesaisinin büyük bir bölümünü de demokratikleşme çerçevesinde TSK’ya yönelik modernizasyon çalışmaları alacak. Hükümetin, profesyonel orduya geçiş, darbelere dayanak gösterilen mevzuatta değişiklik, askerlik süresi gibi çok sayıda konuda Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni sivilleştirecek ve TSK’yı asli görevinde daha da etkinleştirecek çok sayıda projesi bu dönemde hayata geçirilecek. Orduda modernizasyon için atılacak adımlar bir paket şeklinde yapılmayacak. Bazı adımlar Anayasa değişikliği çerçevesinde atılacak, TSK’nın İç Hizmet Kanunu, Personel Kanunu gibi mevzuatlarında da değişiklikler ayrı ayrı gündeme gelecek. Orduda modernizasyon kapsamında atılacak bazı adımlar şöyle:



Devlet protokolü değişiyor

TBMM’nin yeni dönemde mesaisinin büyük kısmını harcayacağı Anayasa değişikliği reformu kapsamında devlet protokolü de değişecek. Genelkurmay Başkanı’nın Cumhurbaşkanı, TBMM Başkanı ve Başbakan’dan sonra dördüncü sırada geldiği devlet protokolü uygulamasında sıralama değişecek. NATO toplantılarında tüm ülkelerin Genelkurmay Başkanları Milli Savunma Bakanı’nın arkasında yer alırken Türkiye’de bunun tam tersi olduğu bu tablo değişecek. Halen devlet protokolünde 10. sırada bulunan Milli Savunma Bakanı, NATO toplantılarına Genelkurmay Başkanı katıldığı zaman gitmiyordu. Devlet protokolündeki değişiklikle dünyada “antidemokratik” olarak algılanan bu uygulamaya da son verilmiş olacak.

Savunma Bakanlığı’na bağlanacak

Yeni dönemde hükümetin öncelikli gündem maddeleri arasında Genelkurmay Başkanlığı’nın Milli Savunma Bakanlığı’na, Jandarma Genel Komutanlığı’nın da İçişleri Bakanlığı’na bağlanması konuları geliyor. Halen sadece “Başbakana karşı sorumlu” olan Genelkurmay’ın MSB’ye bağlanması, devlet yönetiminde sivilleşme adına atılacak önemli bir adım olarak görülüyor. Jandarma’nın  İçişleri Bakanlığı’na bağlanmasıyla da güvenlikte çift başlılık ortadan kaldırılacak. Terörle mücadele görevi polise devredilecek, jandarma ve polisin ortak operasyon kabiliyeti geliştirilerek iç güvenlikte etkinlik arttırılacak.

Profesyonelleşerek küçülecek

TSK’nın modernizasyonu kapsamında uzun vadede ordunun küçültülmesi çalışmaları gündeme gelecek. Bu kapsamda askerlik süresinin kısaltılması çalışmasının bu dönem TBMM’den geçirilmesi bekleniyor. Yeni terörle mücadele konsepti kapsamında; ordunun profesyonelleşmesi, sözleşmeli er istihdamı çalışmalarıyla birlikte terörle mücadelede etkin olarak profesyonel askerlerin kullanılmaya başlanacak oluşu da ordunun küçültülmesi kapsamında önemli adımlar olacak.

 

5 Ocak 2012 Perşembe

Nevruz Nedir? Kürtlerde nevruz'u sahiplenme cabaları...


Nevruz Nedir?

Orta Asya'dan Balkanlardaki uluslara kadar çok geniş bir bölgede yerel renk ve inançlarla kutlanan Nevruz, he
r ulusun kendi kültür değerleriyle özdeşleştirip sembolleştirdiği, özü itibariyle baharın gelişinin kutlandığı coşkuyla karşılandığı bir gündür.

Yaşadığı geniş coğrafyada doğa ve çevrenin uyanışının kutlandığı Nevruz Bayramı'nın Anadolu'da ve Türk kültürünün yayıldığı bölgelerde de son derece köklü ve zengin bir geçmişi vardır.

Nev(yeni) ve ruz (gün) kelimelerinin birleşmesinden meydana gelen ve YENİGÜN anlamını taşıyan Nevruz, kuzey yarımkürede başta Türkler olmak üzere bir çok halk ve topluluk tarafından yılbaşı olarak kutlanır.

Gece ile gündüzün eşitlendiği 21 Mart'ta güneş göçmen kuşlar gibi kuzey yarımküreye yönelir. 21 Mart ile birlikte havalar ısınmaya, karlar erimeye, ağaçlar çiçeklenmeye, toprak yeşermeye, göçmen kuşlar yuvalarına dönmeye başlar.

Bu nedenle 21 Mart bütün varlıklar için uyanış, diriliş ve yaradılış günü olarak kabul edilerek, Nevruz/YENİGÜN bayramı adıyla kutlanır.

Orta Asya'da yaşayan Türkler, Anadolu Türkleri ve İranlıların yılbaşı olarak kabul ettikleri güne Nevruz adı verilir ki, yeni gün anlamına gelir. Gece ve gündüzün eşit olduğu Miladi 22 Mart, Rumi 9 Mart gününe rastlamaktadır.

Nevruz-i Sultani, Sultan Nevruz, Sultan Navrız, Navrız, Mart Dokuzu gibi adlarla da anılmaktadır.

Oniki Hayvanlı Türk Takviminde görüldüğü üzere Türklerde de çok eskiden beri bilinmekte ve törenlerle kutlanmaktadır. Türklerde Nevruz hakkında başlıca rivayet, bugünün bir kurtuluş günü olarak kabul edilmesidir. Yani Ergenekon'dan çıkıştır. İşte bu nedenle bugün Türklerde Nevruz, yeni yılın başlangıcı olarak kabul edilmiş ve günümüze kadar bayramlarda kutlanagelmiştir. Orta Asya'daki Türk topluluklarından Azeri, Kazak, Kırgız, Türkmen, Özbek, Tatar, Uygur Türkleri, Anadolu Türkleri ve Balkan Türkleri Nevruz geleneğini canlı olarak günümüze kadar yaşatmışlardır.

Nevruz Kutlamaları
Kazakistan 

Kazaklar, Nevruz törenlerinde Mevlid okuturlar. Evler baştan başa temizlenir, herkes en iyi elbiselerini giyer. Nevruz törenleri sırasında ev duvarlarına veya çeşitli eşyalar üzerine kil kaplar atılarak parçalanır. Ateş üzerinden atlanır. Ateşten atlamaların, eski yılın kötülüklerinden ve hastalıklarından sıyrılmak, yeni yıla sağlıklı bir şekilde girmek için yapıldığı tespit edilmiştir. Kazaklar, Nevruz'da yaptıkları yemeğe "Nevruz-köcö" adını verir. Nevruz çorbası veya lapa adı verilen başka bir yemek de yaparlar ki, bunları o gün komşulara dağıtırlar.

Kırgızistan

Kırgızlar, yeni yılın ilk gününe Nooruz adını vermeket ve bugün "Nooruz köcö" denilen özel bir yemek yemektedirler. "Köcö", darı yarması yahut bulgur konulmak suretiyle yapılan bir nevi tirittir. "Auz köcö" denilen "kavut" da bu günün özel yemeklerindendir.

Kırgız yılı, gece ile gündüzün bir olduğu günde yapılan Nevruz Festivali ile başlamaktadır.

Yılbaşı bayramı 21 Mart'tır.

Özbekistan

Özbekistan'ın Semerkand, Buhara, Andican taraflarında Nevruz törenleri, Nevruz günü başlamakta ve bir hafta devam etmektedir. Halk, bu Nevruz eğlencelerine "Seyil Eğlenceleri" adını vermektedir. Halk bu Nevruz eğlencelerine "Seyli Eğlenceleri" adını vermektedir. Seyil yerleri dönme dolaplar, çalgıcılar, beççeler, seyyar satıcılarla dolar. Nevruzun birinci günü, halk çadır çadır gezerek birbirlerinin bayramını kutlar. Bu ziyaretler sırasında ikram edilen yemek, "aş" adı verilen pilavdır. Ayrıca çay ve çeşitli meyveler de sunulur. Köpkari, güreş, at yarışları ve horoz dövüşleri gibi spor gösterileri düzenlenir. Nevruz kutlamalarından esinlenmiş tiyatro eserleri sahnelenir.

Türkmenistan

Türkmenler, yeni yılın ilk gününe Novruz adını verirler. Novruz'dan beş altı gün önce, her Türkmen ailesi temizlik yapmaya başlar. Novruz için Türkmen çöreği, Türkmen petiri, külce, yağlı börek, şekşeke, koko, bovursak, Türkmen palovu hazırlanır. Ne kadar çok yiyecek hazırlanırsa, yeni yılın o denli iyi geçeceğine inanılır. Semeni, Novruz'un özel yiyeceğidir.

Birkaç aile birleşip büyük bir kazanda buğday özüne, un, su ve şeker ekleyerek hazırlarlar. Bir gün önceden pişirilmeye başlanan semeni, 21 Mart sabahı hazır olur.

Azerbaycan

Azerbaycan'da Nevruz, üç gün sürmektedir. Her yıl Mart ayının 21-23'üncü günleri, büyük törenle kutlanır. Nevruz'dan sonraki en önemli gün, "ahir çerşenbe/son çarşamba" dır. Bu güne, "ılin ahir tek tek" günü de denir. Bayram ayı içindeki dört haftanın Çarşamba günleri de önemlidir. Buna "üskü" denilmektedir. "Ahir çerşenbe"den önceki Salı günü mezarlığa giden erkekler, Fatiha okuyup dönerler. Kadınlar ise mezarlığa, hazırladıkları helva, pilav ve daha başka yiyecekler ile gitmektedir. Kur'an-ı Kerim okunur, Fatihaların ardından yemekler fakirlere dağıtılıp, 1-2 saat sonra mezarlıktan ayrılınır. Kabir-üstü uygulaması da sona erer.

Azerbaycan'da salıyı çarşambaya bağlayan gece "ahir-çerşenbe" denir. "Ahir çerşenbe" de yapılması gerekli işlerin başında evin, eşyanın, kap kacağın yıkanması ve temizlenmesi işi gelmektedir. Pülenberi adı verilen üzerliğin yakılması adetinin yanısıra, en az yedi yemişten oluşan "yeddi-levin" gecesi yapılmaktadır. "Gapı Pusma" adeti gençlerin niyet tutarak komşu kapılarını dinlemeleri ile ilgilidir. İlk duyulan söz, yeni yılın lehine veya aleyhine yorumlanmasına neden olur.

"Ahir çerşenbe" nin diğer bir âdeti de, "suya yüzük atma" oyunudur. Odanın ortasına su dolu leğen getirilir, leğenin etrafını saran kızlar yüzüklerini leğenin içine atarlar. Üstü bezle örtülü leğenden, kızlardan birisi bayatı söyleyerek leğenin içinden yüzük çıkarır, çekilen yüzük kime aitse, bayatı da onun olur.

Su-başı âdetleri: Ertesi gün, gün doğmadan su kaynağına gidilir, el yüz yıkanır. Kızlar iki ellerinin başparmaklarını ip ile bağlayarak, suyun üzerinden atlarlar. Daha sonra parmaklarındaki ipi keserek suya atarlar. Böylece kısmetlerinin açılacağına inanırlar.

Su başına gidenler, kaynağın gözünden yedi küçük taş alarak, su kabının dibine koyarlar. Bu taşlar, bir dahaki âhir çerşenbeye kadar kabın dibinde kalır. Su dönüşü, üç böğürtlen dalı koparılarak eve getirilir. Bunlar da bir sonraki âhir çerşenbeye kadar takıldığı yerde kalır.

Nevruz'dan bir gün öncesine, "baca-baca" denir. Çeşitli renklere boyanmış, suda pişirilmiş yumurtalar, kapı kapı dolaşan çocuklara verilir. Çocuklar o gün gruplar halinde dolaşarak;

Nevruz, Nevruz bahara
Güller güller nahara
Bağçamızda gül olsun
Gül olsun, bülbül olsun


şeklinde bayatılar, maniler söylerler. Çocuklar yeşil alanlarda boyalı boyalı yumurtalar ve aşıklarla oyun oynarlar.

"Baca-baca" gününün gecesi "bacadan şal atma" âdeti görülür. Akşam üzeri yine tongallar yakılır, üzerinden atlanır, gece olunca çocuklar uçlarına uzun ip bağlı heybeleri, hısım ve akrabalarının bacalarından sallandırırlar, gençler bellerine bağladıkları şalı bacadan sarkıtırlar. Ev sahibi şalı sarkıtan tahmini kişi için, en uygun armağanı şala bağlar.

Yeddi-levin gecesinin sabahında, bir ağaca kalın bir iple küflen (salıncak) asılır. Genç kızlar ve delikanlılar sıra ile sallanır. Bu oyuna küfdibi, küfyeli gibi adlar verilir. Küflende sallanan kişi, mani okur, etrafındakiler ona cevap verir.

Bayram günü erkekler ve kadınlar, ayrı ayrı toplanarak bayramlaşırlar. O yıl ölenlerin, evleri ziyaret edilir. Bu gün yas tutulması günah sayılır. Evler dolaşılarak şeker, pirinç, yumurta vb. yiyecekler fakirlere dağıtılır. Hasta ve dost ziyaretleri önemlidir.

Nevruz: Karapapaklar'da Nevruz, Kırım Türkleri'nde Navrez, Gündönümü; Batı Trakya Türkleri'nde Mevris, Makedonya ve Kosova Türkleri'nde Sultan-ı Navrız adlarıyla kutlanmaktadır.

Türkiye 
Anadolu'da "Sultan-ı Nevruz", "Nevruz Sultan", "Mart Dokuzu" ve "Mart Bozumu" gibi adlarla bilinen Nevruz, gelenekleriyle bütün Türk toplumu içerisinde yaşamaya devam etmektedir.

Ağaç işleriyle uğraşmaları nedeniyle tahtacı olarak isimlendirilen Tahtacı Türkmenleri'nde; Nevruz Bayramı eski Martın dokuzudur ve Sultan Nevruz olarak adlandırılmaktadır. Nevruz, Tahtacı Türkmenleri'nin yaylaya çıkışında; 22-23 Mart tarihlerinde kutlanmaktadır. Tahtacı, Türkmenlerinde Nevruz; ölülerin yedirilip içirildiği gün olarak kabul edilir. Burada eski Türk inanç sisteminin atalar kültü kendini göstermektedir.

22 Mart, Nevruz'dan bir gün önceyi karşılamaktadır. Bu gün Nevruz hazırlıkları yapılır. Çamaşırlar yıkanır, yemekler hazırlanır. Nevruz günü yenilen yemekler arasında ıspanaklı börek, soğan kabuğu ile boyanmış yumurtalar, yufka, sarı-burma, şeker, leblebi, lokum sayılabilir. Bu arada yakın akraba ve komşular, birbirlerine Nevruz ziyaretine gidip gelmeye başlarlar.

23 Mart sabahı erken kalkılır. Yeni ve temiz elbiseler giyilerek, önceden hazırlanan yiyeceklerle birlikte mezarlığa gidilir. Mezarlığın başında bulunan ocaklarda kahve pişirilir, sohbet edilir. Herkes komşu mezarları ziyaret etmek ve çay, kahve içmek zorundadır. Daha sonra topluca yemek yenir. Bu arada sazlar çalınır, şarkılar, türküler söylenir. Ağaçlara salıncaklar kurulur. Çocuklar "bayrak" adı verilen uçurtmaları uçururlar.

Öğleden sonra kadınlar geniş bir tabağa çerezler koyarak, "hak üleştirir" ler. Yiyecekler gelen geçene dağıtılarak, "ölünün ruhuna değsin" dileğinde bulunur.

Yemekten sonra aile fertleri teker teker mezar taşını öperler, daha sonra mezarlıktan dönülür.

Akşam komşu ve akrabalar, eğlencelerini ve sohbetlerini, yeme ve içmelerini sürdürürler. Sohbetler sabaha kadar devam eder.

Bu bayramda herkes güler yüzlüdür. Suçlar bağışlanır. Bayrama katılmak zorunludur, katılmayan köy halkınca dışlanır.

Yörükler arasında; Nevruz ile birlikte kışın bittiği ve bahar mevsimin başladığı kabul edilir. Köy ve yaylalarda 22 Mart'ta şehirlerde ise Nevruz günü Pazar gününe rastlamazsa, bu tarihi takip eden Pazar günü kutlanır. Köy halkı, 22 Mart sabahı yaylalara doğru yola çıkarlar. Daha önceden "davar evleri" ne yerleşmiş olanlar, köyden gelen akraba ve komşularına ev sahipliği ederler. Köylerden gelen grupla yayladakiler karşılaştıklarında, bir el silah atarak "Nevruzunuz kutlu, dölünüz hayır ve bereketli olsun" şeklinde selamlaşırlar. Gelen misafirler çadırlara yerleşir, kendilerine ikramlarda bulunulur. Sürü sahipleri tarafından kesilen kurbanlar, hep birlikte yenilir. Sünni olan Yörüklerde, imamlar tarafından yapılan dualara halk da katılır ve şükredilir..

Gençler tarafından yapılan eğlenceler düzenlenir, yemekler yenir, şarkı ve türküler söylenir, oyun oynanır. Eğlenceler geç saatlere kadar devam eder.

Bazı bölgelerde, Nevruz'un Hz. Ali'nin doğum günü olduğuna dair inanışın yanı sıra Hz. Ali ile Hz. Fatima'nın evlenme günü olduğuna dair bir inanış da vardır. Ayrıca, kışın sona ererek baharın geldiği, kışlaklardan yaylalara doğru göçlerin başlamasının zamanının geldiği kabul edilir. Nevruz sabahı mürşidin okuduğu duadan sonra, süt içilir. Nevruziye adı verilen nefesler ve Hz. Ali'nin Mevlidi okunur. Bugün şeker, şerbet ve çiçeklerle kutlanır.

Gaziantep ve çevresinde 22 Mart gününe "Sultan Navrız" adı verilir. Halk arasındaki inanca göre 21 Mart'ı 22 Mart'a bağlayan gece Sultan Navrız, belli olmayan bir saatte gökte, ayaklarındaki halhalları gıcırdatarak, önünde gergefini işleyerek, batıdan doğuya göç eden güzel bir kızdır. Başka bir inanca göre ise, "kuş donuna" giren ve ayaklarındaki halhalı gıcırdatarak uçan, bir ermiştir. Nevruz gecesi Sultan Navruz'ın geçtiği saatte uyanık olanların, bütün dileklerinin gerçekleşeceğine inanılır.

Bu sebeple evdeki bütün kap kacağa su doldurulur, sabaha kadar beklenir ve Nevruz gecesi, avluya bir tekne içerisinde ay ışığında su bırakılır ve sabaha kadar ibadet edilir. Yöresel inanca göre dilek kabul edilirse, teknedeki suyun altına dönüşeceğine inanılır. Ertesi sabah ise bütün halk kırlara, bostanlara gider, orada çiğ köfte, şareli pirinç aşı, yumurta, maş piyvazı yerler, çeşitli oyunlar oynarlar, eğlenirler.

Diyarbakır'da; Nevruz günü halk, eğlence ve mesire yerlerine giderek Nevruz'u kutlarlar.

Doğu Anadolu halkı için Nevruz gecesi, kutsallık taşır. Bu gece, canlı cansız bütün varlıkların Tanrı'ya secde ettiklerine inanılır. O gün, herkesin yıllık rızkı ve mukadderati belirlenir. Herkes, güzel ve yeni elbiseler giyerek yeni yıla hazırlanır. Evlerde yemekler yapılır, karşılıklı ziyaretler birbirini takip eder, fakirlere yardım edilir. 17 Mart gününe bağlanan gece, aile reisi aile mensuplarının sayısı kadar küçük taş toplar. Bunları evin bacasının dış kısmında bir yere koyar. Taşların kimi temsil ettiği, daha önceden belirlenir. Bayram sabahı bu taşlar yoklandığında, hangisinin altında kırmızı böcek bulunursa, uğur ona addolunur. Bununla ilgili olarak, ailenin o uğurlu ferdi yüzünden Tanrı'nın rızkının kendilerine verildiğine inanılır.

Mart ayı içinde Anadolu'nun bazı yörelerinde görülen bir başka gelenek de, "kara çarşamba" geleneğidir. Mart ayının ilk çarşambasını içine almaktadır. Bu tarihte törenler yapılır. Çeşitli yiyecekler hazırlanarak birlikte yenilir. Aynı gece gençler bir dilek tutarak, komşularının kapısını dinlerler. Konuşmadan yayık yaymak yaygın bir gelenektir.

Kars ve çevresinde; bu tarihte kapı dinleme, baca-baca âdetleri görülür. Evde bulundurulan çeşitli meyvelerden, baca-baca gezenlere verilir.

Tunceli çevresinde bugün, erkekler alınlarına kara sürerek su kaynaklarına giderler. Bu karaları orada temizleyerek, dua ve niyazda bulunurlar. Bunun yanında, kötülük ve sıkıntılardan kurtulma dileği taşıyan farklı uygulamalara da rastlanmaktadır.

"Kara Çarşamba" geleneğine bağlı olarak, baca çizmek ve taş dizmek olarak anılan uygulamada, bacaların kenarına ev halkını temsil eden taşlar dizilir. Sabaha kadar orada kalan taşların altı, sabah erkenden kontrol edilir. Taşların hangisini altından böcek çıkarsa, o taş için belirlenen kişinin, evin kaderi üzerinde etkili olacağına inanılır.

"Pamuk iğne" olarak adlandırılan oyunda ise, köyden iki genç kız abdest alarak, kalaylanmış bir karavana ile, buz tutmuş suyun başına giderler. Buzu kırıp, karavanayı suya daldırırlar, yedi kez ihlâs suresi okuduktan sonra kabı sudan çekerler.

Çarşamba akşamı "tuzluk gılik" olarak adlandırılan çöreği yiyen erkek yada genç kızın, kiminle evleneceğini yönelik yorumlarda bulunulması bir diğer uygulamadır.

Özellikle Orta Anadolu'da Nevruz, "Mart Dokuzu" olarak bilinir. Diğer bölgelerde olduğu gibi 22 Mart sabahı oldukça erken kalkılır, mezarlar ziyaret edilir, niyet tutulur. Niyetlenecek kişi mezarlardan birer taş alarak, kırka tamamlar. Bir torbaya koyup, niyet tuttuktan sonra evine asar ve bir yıl bekler, niyet kabul olursa, taşların kırkbir adet olacağına inanılır. Bir dahaki Mart Dokuzu'nda, niyet kabul olsa da olmasa da taşlar, iade edilir.

Ziyaretlerden sonra çeşitli yemekler yenilir, oyunlar oynanır, dilekler tutulur, eğlenceler düzenlenir, büyük ateşler yakılır. 21 Mart'ı 22 Mart'a bağlayan gece de seyirlik oyunlar oynanır. Eğlence ve sohbetler geç saatlere kadar sürer.

Nevruz'la ilgili Anadolu'da görülen diğer gelenekler arasında; ağacın güneşten etkilenmemesi için ağaca bez bağlanarak yapılan "Mart ipliği" âdeti ve özellikle Giresun'da "Mart bozumu" âdeti önem taşımaktadır. Mart bozumunda, akarsulardan alınıp getirilen su evlere serpilir, ayağı uğurlu bir misafirin gelmesi ve "Mart'ınızı bozuyorum" demesi beklenir.

Tekirdağ'da nevruz soğukların sonu, baharın başlangıcı olarak kabul edilir ve "Nevruz Şenlikleri" adıyla kutlanır.

Edirne'de, 22 Mart günü yapılan Nevruz kutlamalarında mesire yerlerine gidilir, eski hasırlar yakılarak üzerinden atlanır. Kırklareli'nde Nevruz, "Mart Dokuzu" adıyla kutlanır. Çeşitli yiyecekler hazırlanarak kırlara gidilir.

İzmir Urla'da "Mart Dokuzu Şenlikleri" adıyla kutlanırken; Tire'de bugün "Sultan Nevruz Bayramı" olarak bilinir.

Uşak'ta Nevruz kutlamaları oldukça yaygındır. Bugün için, "yıl yenilendi" tabiri kullanılır.

Sivas'ta Mart Dokuzu'nda gök gürlerse, o yıl ürünün bol olacağına inanılır.

Şebinkarahisar'da 22 Mart sabahı akarsularda yıkanıldığı takdirde, kuvvet ve sağlık kazanılacağına inanılır.

Bilindiği üzere eski takvim, Mart ayından başlardı. Mart ayının ilk oniki günü ayrı ayrı ayları temsil etme suretiyle, o yıl içinde neler olacağı ilk oniki günden tespit olunurdu. O gün yedi çift, bir tek baş harfi S ile başlayan yiyeceklerden yemesi geleneklerdendir.

Osmanlı Padişahlarınca da Nevruz'a özel önem verildiğini görmekteyiz. Padişahlara Nevruz günleri "Nevruziye" adı verilen telhisler yazılarak, padişah kutlanırdı. Nevruz günlerinde müneccimbaşı, yeni takvimi padişahlara sunar, o anda aldığı bahşişe de "Nevruziye Bahşişi" adı verilirdi. Saray hekimbaşları tarafından hazırlanan ve Nevruziye denen çeşitli baharatlardan yapılmış macunlar, padişah ailelerine ve büyüklere sunulurdu. Bugün için yapılmış olan macunlar, porselen kapaklı kâseler içinde takdim edilirdi. Müneccimbaşılar tarafından Nevruz gününün hangi saatinde yenmesi gerektiğini yazan bir kağıt, bu kâselere iliştirilirdi.

Nevruziyeler sadece fakirlere ve hastalara verilirken, zamanla çevresinin talebinin artması ve haksızlık olmaması için çevreye saçılmaya başlanmıştır. Mesir ile Nevruz Macununu aynı uygulamadan kaynaklanmakta ve her ikisinin de sağaltım niteliği bulunmaktadır.

Nevruz geleneği, uygulamada bazı farklılıklar olmakla birlikte, Orta Asya Türk Toplulukları, İran, Anadolu ve Balkanlarda, aynı tarihler arasında her toplumca kendine özgü bir nedene dayandırılarak kutlanan bir geleneksel bir bayram niteliği kazanmıştır.

İran'da günümüzde de kutlanmakta olan Nevruz, efsanevi bir niteliğe sahiptir. Bu efsanelerde ateşi bulduğuna inanılan Cemşid, ağırlık taşımaktadır. İran'da Tanrı'nın, Adem'i Nevruz günü yarattığı ve yıldızların o gün, burçlarına ayrıldığına inanılmaktadır. Nevruz, İranda 13 gün sürer. 

1- Azerbaycan
21 Mart Nevruz Bayramı (Resmi Tatil)
2- Kazakistan
21 Mart Nevruz Bayramı (Resmi Tatil)
3- Kırgızistan
21 Mart Nevruz Bayramı (Resmi Tatil)
4- Özbekistan
21 Mart Nevruz Bayramı (Resmi Tatil)
5- Türkmenistan
21 Mart Nevruz Bayramı (Resmi Tatil)
6- Türkiye
21 Mart Nevruz Bayramı
7- Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti
21 Mart Nevruz Bayramı

Azerbaycan Hükümet Başkanı Neriman Nerimanof'un Mustafa Kemal Paşa'ya Nevruz dolayısıyla çektiği 24 Mart 1921 tarihli telgraf;

"Cenubi Kafkasya Komiseri, Azerbaycan serbest Harbiye Mektebi Talebeleri, iki bölüklü Süvari Askerleri ve Topçuları, Nişancı Türk Alayı askerleri, Türk Milletinin, büyük Nevruz Bayramını tebrik ediyor ve biz ümid ediyoruz ki Azerbaycan İnkılap Ordusu kahraman Türk Ordusu ile beraber Garp emperyalizmi tazyikinde bulunan Şark milletlerini yakında kurtarırlar. Yaşasın Şark İnkılap başları Mustafa Kemal!"

Avrasya’nın Ortak Bayramı Nevruz
Tabiat ile iç içe, kucak kucağa yaşayan, toprağı "ana" olarak vasıflandıran Türk'ün düşünce sisteminde "baharın gelişi" elbette önemli bir yere sahip olacaktı.

Nevruz, Türk dünyasının kuzeyinden güneyine, batısından doğusuna kadar uzanan engin coğrafyada yaşayan toplulukların pek çoğu tarafından yaygın olarak kutlanan bahar bayramıdır. Bütün bayramların dinî ve millî bir inanıştan, o toplumu ilgilendiren ortak bir hatıradan, geleneklerden, duygulardan ve tabiatın insanlara tesir eden bir olayından doğduğuna inanılır.

Tabiat ile iç içe, kucak kucağa yaşayan, toprağı "ana" olarak vasıflandıran Türk'ün düşünce sisteminde "baharın gelişi" elbette önemli bir yere sahip olacaktı. Çünkü insan vücudu, baharda uyarıldığı kadar kışta uyarılmaz. İç karartıcı, yeknesak günlerin ardından doğan hareketli, pırıl pırıl güneşli, kuş ve hayvan sesleriyle kurulmuş ilâhî orkestranın musikisi insan hayatını canlandırır. Ayrıca ortaya çıkan rengârenk tablo kıştan bahara geçişi ne de güzel tasvir eder: "Bir yanda her tarafı kaplayan soluk, mat ve daha çok beyazın hakim olduğu renkler, diğer yanda yeşilin değişik tonları arasında baş veren bin bir renk cümbüşü... Birisi hareketsiz, şekilsiz; diğeri kıpır kıpır, şekil şekil, çiçek çiçek... Kış, sağır ve dilsiz; ilkyaz duygulu, coşkulu, kulaklara fısıldadığı nağmelerle cazibeli... Birinde tabiat hayat dolu, diğerinde donmuş, yeniden doğmak üzere uyuşmuş kalmış...

Genellikle Nevruz, yani Farsça "Yeni Gün" adını taşıyan bahar bayramı, insan ruhunun tabiattaki uyanışıyla birlikte kutladığı bir bayramdır. Böyle bir bayramın, yani mevsimlerin değişikliğinden doğan özel günlerin, başka başka adlar altında birçok milletin sosyal hayatında yer aldığı da bilinmektedir. Mesela, Hıristiyan âleminin dinî muhteva ile şekillendirerek ve Noel Baba sembolü ile karlar ülkesinden geyiklerin çektiği kızaklarla neşe ve ümitleri taşıdığı "Noel Bayramı" bunun farklı bir örneğini teşkil eder. Bu kutlamalarda yine bahara duyulan özlem "çam ağacı" motifi etrafında şekillendiriliyor. Aynı zamanda bir takvim değişikliğini de ifade eden bu kutlamalara baktığımızda Türk' ün kutladığı "bahar bayramı"nın da bir takvim değişikliğini yansıttığı görülüyor. Burada dikkati çeken husus "baharın başladığı zaman"dır. Türk, bu takvim değişikliğini "toprağın uyandığı gün" ile özdeşleştirmiştir. Kışın ortasında baharı kutlamaz. Türklerde bir tabiat, varoluş, diriliş bayramı niteliğinde olan Nevruz'un ruhî atmosferini ve eskiliğini anlayabilmek için kültürümüzün yıpranmış, tozlu ve pek okunmayan eski sayfalarına bir göz atmamız gerekiyor. Bu coşkuyu Türk kamları dualarında, niyazlarında şöyle ifade ediyorlar:

"... Yüce Göktanrı'nın ilk defa gürlediği, yağız yer, altmış türlü çiçeklerle ilk defa bezendiği, altmış türlü hayvan sürülerinin ilk defa kişnediği ve melediği zaman sen (Türk'ün Atası) yaradıldın!"

Bu sözler Türk'ün yaratılış felsefesinin, inancının, hayat tarzının ifadesidir. Bütün bayramların dinî ve millî bir inanıştan, o toplumu ilgilendiren ortak bir hatıradan, geleneklerden, duygulardan ve tabiattan doğduğundan bahsetmiştik. İşte millî bir bayram olan Nevruz da Müslüman olan ya da olmayan çeşitli Türk toplulukları arasında kamların dua ettikleri asırlar öncesinden günümüze kadar farklı farklı şekillerde, ama aynı ruhla hâlâ kutlanmakta. Bu bayram İslâmiyet'i kabul etmiş olan ilk Müslüman konargöçer Türk topluluklarında; sürgün avı, toy, şölen, yuğ vb. gibi İslâmiyet'le çatışmayan âdetlerden biri olarak devam edegelmiştir. Böylece bu ananeler günümüz Türk dünyasına ortak kültür mirası olarak intikal etmişlerdir. Gelenekler, tarihini kesinlikle tespit edemediğimiz dönemlerden kalmadır. Neden, niçin, nasıl gibi sorular sorulmadan atadan oğula kalmıştır. Gelenekler bu özelliğiyle millet bağını güçlendiren en önemli unsurlardan biridir. Baharın gelişinin kutlandığı bugün de böyle bir gelenektir.

Nevruz, çeşitli kültür çevrelerinde, farklı etnik gruplarda farklı bir muhtevaya ve anlama sahip olmuştur. Kültürler arasındaki iletişim sonucunda çeşitli kültürlere girmiş ve benimsenmiştir. Eldeki tarihi kaynaklardan hareketle en eski Türk adetlerinden, bayramlarından biri olduğu kesinleşmiştir. Yeni yılın başlangıcı, yenilik, coşku, canlanma gibi nitelikler hiç değişmeden günümüze kadar yaşadığı uçsuz bucaksız coğrafyalarda görülmektedir.

Çin kaynaklarından Kutadgu Bilig'e, Kaşgarlı Mahmud'dan Bîrûnî'ye, Nizâmü'ı Mülk'ün Siyasetname’sinden Melikşah'ın takvimine kadar, Akkoyunlu Uzun Hasan Bey'in kanunlarına kadar gelen bir çizgide Nevruz ile ilgili kayıtlar eldedir. Diğer taraftan Sivas hükümdarı Kadı Burhaneddin Ahmed, Safevi Türkmen Devletinin kurucusu Şah İsmail (Hataî), Osmanlılarda Sultan I. Ahmed ve Sultan Dördüncü Murad gibi hükümdarların, Mustafa Kemal Atatürk'ün; din adamlarımızdan Kazasker Bâki Efendi ve Şeyhülislam Yahya Efendilerin, şairlerimizden Kuloğlu, Pir Sultan Abdal, Kaygusuz Abdal, Şükrü Baba, Hüsnü Baba, Fuzulî, Nev'î Efendi, Nef'î, Nedim, Hüseyin Suad ve Namık Kemal gibi şairlerimizin Fatih devri vezirlerinden Ahmed Paşa'nın; büyük Azeri şairi Şehriyar'ın ve büyük Türkmen şairi Mahdumkulu'nun uzun bir tarih boyunca Nevruz bayramının gelişini "Nevruziye" veya "Bahariye" denilen şiirlerle kutladıklarını da biliyoruz.

Ayrıca Nevruz'un Türk musikisinin en eski mürekkep makamlarından biri olarak da kültürümüzde yedi yüzyıldan fazla bir maziye sahip olduğunu da biliyoruz. Bu makam ilk defa Urmiyeli Safıyûddîn Abdulmü'mîn Urmevî (1224–1294) tarafından kullanılmıştır. Bu şekilde elimizde yirminin üzerinde makam bulunmaktadır.

Nevruz geleneği ne Sünnilikle, ne Alevilikle, ne Bektaşilikle doğrudan doğuş bağlantısı olmayan, İslâmiyetten çok öncelere giden bir gelenektir. Yani bir dinin veya mezhebin bayramı değildir. Bu yüzden de herhangi bir şekilde bir mezhep adına, bir din adına, bir etnik menşe adına bağlı gösterilmesi, istismar edilmesi bir ayrılık unsuru olarak takdim edilmeye çalışılması yanlıştır. Tarihin ve kültürün bütün gerçeklerine aykırıdır.

1990 yılında bağımsızlıklarını ilan eden Türk Cumhuriyetleri'nde Kırgızistan, Kazakistan, Özbekistan, Türkmenistan ve Azerbaycan ile Rusya Federasyonu bünyesindeki Tataristan 21 Mart Ergenekon/Nevruz Bayramı'nı "Milli Bayram" olarak ilan etmişlerdir. Bu günün coşkuyla kutlanmasına büyük önem vermektedirler. Türk kültüründen kaynaklanan Ergenekon/Nevruz bayramı, her yönüyle Türk gelenek ve görenekleriyle zenginleşmiş ananevi ve temeli beş bin yıllık Türk tarihine dayalı milli bir bayramdır. Türkiye'de de 1991 yılında Türk Dünyası ile birlikte ortak bir gün olarak resmi tatil olmaksızın bayram ilan edilmiştir.

Nevruz; Türk insanını birbirine kenetleyen, bağlayan, Ergenekon'dan demir dağları eriterek dirilen atalarının ruhlarıyla yanan bir ateştir. Bu ateş, hiç sönmeden binlerce yıl yandı ve gelecekte de kıvılcımlarından binlerce gönlü tutuşturarak "ortak kültür ocağı"nda binlerce ruhu ısıtacaktır. Avrasya’nın, Türk âleminin Nevruz toyu kutlu olsun, Nevruz gülleri geleceğe umutlar taşısın. 


5 Bin Yıllık türk geleneği Nevruz'u kürtlerin sahiplenme çabaları ( kürtlerde nevruz)

Kürtlerde nevruz'u sahiplenme cabaları...

Türk coğrafyasının hemen her yerinde kutlanan örnegin ( azerbeycan, özbekistan, türkmenistan, kırgızistan, taristan, uygur) ve diğer türk ülkelerinde kutlanan türklerin 5.000 yıllık şamanizm'den bu güne gelmiş olan nadir bayramlardan birtanesi olan nevruz bayramını şu sıralar kürtlerinin'miş gibi gösteren bazı etnik guruplar vardır.

Nevruz bayramını kürtlerinmiş gibi göstermektedir! Nevruz bayramı türklerin öz geleneklerindendir!

Türkiyede askeriyenin kutladığı bir nevruz kutlaması.

Son on yıldır, binlerce yıllık Türk bayramı, Kürt bayramı şekline sokulmuş, siyasi maksatlı, ortalığı yangın yerine çeviren gösteriler Nevruz bahane edilerek yapılır olmuştur.


Demirci Kawa tarafından sistemleştirildiği söylenen bu bayramın Türk bayramı olduğu, tüm Türk halkları tarafından ortak olarak kutlanması ile açık olarak görülmesine rağmen Kürtlerin bayramı sahiplenmesi, sadece siyasi amaçlıdır. Kendileri de böyle bir bayramlarının olmadığını iyi bilmektedirler.

Nevruz bayramı Türk Milletinin en büyük bayramıdır. Bu bayram binlerce yıldan beri, hatta Sovyet imparatorluğunun en acımasız olduğu dönemlerde bile ara verilmeden, tüm Türk coğrafyasında kutlanmıştır ve ebediyete kadar da kutlanacaktır. Kürtlerin bu bayramı sahiplenmelerinin tek nedeni, yukarıda söylediğimiz gibi siyasi amaçlıdır. Bizim için ise, bayramın siyasi amaçlı, bölücü, ayırımcı yönü yoktur, birleştirici, kaynaştırıcı, dostlukları güçlendirici yönleri önemlidir. Bu yüzden bu günü bayram olarak kutlamaktayız. Bayramların birleştirici, bütünleştirici özeliklerini göz ardı ederseniz, onun bayram olması mümkün olmaz.
Nevruz, baharın geldiği, dünyanın yeniden yaşama döndüğü çok önemli bir gündür. Doğanın, uykusundan uyandığı, insanlara yeniden yaşama olanağı sunmaya başladığının ilk günüdür. Bu yüzden Türkler, bu günü sadece yeni bir gün gibi görmezler, aynı zamanda yeni bir yılın başlangıcı kabul ederler. On iki hayvanlı Türk takvimi bu gün başlar ve bu takvim, Nevruz bayramının çok eski zamanlardan beri bilindiğinin ve kutlandığının en büyük kanıtıdır.

Türk edebiyatında, Türk halk biliminde Nevruz ile ilgili bir çok tarihi ve sosyal belgeler, bilgiler, şiirler ve edebi metinler vardır. Türk edebiyatını süsleyen Nevruziyeler, sadece Nevruz gününe hasredilmiş, günün anlam ve önemini, güzelliğini, verdiği duyguları, coşkuyu, sevinci, mutluluğu aks ettiren şiirlerdir. Türk milletinin yaşamına, edebiyatına, sosyal yaşamına, insani ilişkilerine kadar hemen her alana etki eden ve üzerinde düşünülen, eserler meydana getirilen bir günün, bizim olması kadar doğal bir şey olamaz.

Şunu kesinlikle söylememiz mümkündür; Nevruz; Türk’ün dehasının bir ürünüdür ve Türk milletinin binlerce yıldan beri ortak olarak kutladığı en büyük bayramıdır.

4 Ocak 2012 Çarşamba

2012 ÖSS Başvuru Tarihleri


                                    2012 ÖSS Başvuru Tarihleri


2011 ÖSS süreci YGS ve LYS nin yapılması ile birlikte tamamlanıyor. 2011 ÖSS ile ilgili tercih sürecinin de bitmesinin ardından, 2012 ÖSS süreci başvurular ile birlikte başlayacak. 2012 yılında öss ye yani yeni sisteme göre 2012 YGS ve 2012 LYS ye girecek olan adaylar için, 2012 ÖSS başvuru tarihleri ve sınav tarihleri ile ilgili bilgiler kesin olarak açıklanmamak ile birlikte şu şekilde;

2011 YGS başvuruları 3-19 ocak tarihleri arasında yapılmıştı, 2012 YGS Başvuru Tarihlerinin de ocak ayı içerisinde olması bekleniyor. 2012 YGS ye girecek olan adaylar başvuru yapmak için ocak ayına kadar beleyecekler.

2011 LYS başvuruları 29 Mart-11 Mayıs tarihleri arasında yapılmıştı, 2012 LYS başvuru tarihlerinin de mart ayı içerisinde olması bekleniyor. YGS ye giren adaylar 2012 LYS başvuruları için de 2012 mart ayını bekleyecekler.


Tüm Sınav Tarihleri ve Açıklamalar İçin Tıklayınız



3 Ocak 2012 Salı

Başbakan’dan “Veto Edilen Maaş Zammı” Açıklaması



Cumhurbaşkanı Gül tarafından veto edilen milletvekilli maaş zammıyla ilgili Başbakan Erdoğan ne dedi?
Bugün cuma namazı çıkışı sessizliğini bozan Başbakan Erdoğan gündemdeki konulara ilişkin gazetecilerin sorularını yanıtladı.

Şırnak Uludere'de  35 sivilin hayatını kaybettiği olayla ilgili açıklama yapan Başbakan Erdoğan'a dün Cumhurbaşkanı Gül tarafından veto edilen emekli milletvekillerine yapılan ve yüzde 100'e varan maaş zammını düzenleyen yasanın veto edilmesi soruldu.

Başbakan Erdoğan, o yasanın mutabakatla çıktığını ve 550 milletvekilinin aldıkları maaşın bu kadar speküle edilmesinin doğru olmadığını kaydetti. Başbakan, "Milletvekillerinin yaptıkları çalışmalarla aldıkları maaşları helal ettireceklerine inanıyorum." dedi..
İşte Başbakan Erdoğan'ın milletvekilleri maaş zammıyla ilgili açıklaması;

4 siyasi parti, grup başkanvekilleriyle eğer ortak bir metin üzerinde anlaşıyorsanız ben buna evet derim ama anlaşmıyorsanız evet demem mümkün değil. Meclis Başkanvekili Meral Hanım'ın da açıklamaları var. Hepsi ortak bir metinde anlaşmışlardı. İmzalar atıldı ve Meclis'ten bu karar çıktı. Ancak daha sonra akşam başka sabah başka konuşuldu. Dürüst olmayan bir siyasettir bu. Ben hiçbir zaman populist bir yaklaşım içine girmem. Karakterim budur. Üst düzey memurlarda emeklilik maaşlarını gözden geçirdiğimiz zaman emekli vekillerden daha az değil. Buna yakın bir maaş alıyorlar.
İktidara ilk geldiğimizde milletvekili lojmanlarını satışa çıkarmak olmuştur. Bunu yaparken, bugün ileri geri konuşan bazı medya mensupları buna teşekkür ettiler mi? Hayır. Milletvekili arkadaşlarımızın altında onlara tahsis edilmiş araba yoktur. Bunların hepsi gözden kaçırılıyor. Cumhurbaşkanımızın bu iadesindeki gerekçeleri gözden geçireceğiz. Bu değerlendirmeye göre Meclis'ten bunu geçireceğiz. Kimse de burada seçim şeyleriyle, populist yaklaşımlarla bu tür şeylere girmesin. 550 vekilin aldıkları maaşın bu kadar speküle edilmesi doğru değil. Milletvekillerinin yaptıkları çalışmalarla aldıkları maaşları helal ettireceklerine inanıyorum.


Oktay Vural,Bülent Arınç'a öyle bir laf çaktı ki...!!!




MHP Grup Başkan Vekili ve İzmir Milletvekili Oktay Vural, Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç'ın, 'Kim ne istiyorsa her şeyi vereceğiz' sözlerini hatırlatarak, "Arınç yuvarlanmış Zana kapağını bulmuş" dedi.
MHP Grup Başkan Vekili ve İzmir Milletvekili Oktay Vural, Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç'ın, 'Kim ne istiyorsa her şeyi vereceğiz' sözlerini hatırlatarak, "Arınç yuvarlanmış Zana kapağını bulmuş" dedi.

Bolu Abant İzzet Baysal Üniversitesi (AİBÜ) Atatürkçü Düşünce Topluluğu'nun düzenlediği bir konferansa katılmak için Bolu'ya gelen MHP Grup Başkan Vekili ve İzmir MilletvekiliOktay Vural, partisinin il teşkilatını ziyaret etti. İl Başkanı Sabri Şatıroğlu ve Merkez İlçe Başkanı Mustafa Ramazan tarafından karşılanan Vural, partililerle selamlaştıktan sonra gazetecilere açıklamalarda bulundu. Şırnak'ın Uludere İlçesinde 35 kişinin ölmesinden sonra Türkiye'nin terörle mücadelesinin sorgulandığını ifade eden

Oktay Vural, şöyle konuştu: "Daha geniş bir değerlendirmeyi yarın genel başkanımız grup toplantısında yapacaktır. Ama hiç kimse Türkiye'nin terörle mücadelesini meşruiyetini sorgulamaz. Türkiye'nin terörle mücadelesi meşrudur ve hukukidir. Dolayısıyla hiç kimse Türkiye'nin terörle mücadelesini bu şekilde sorgulatmaya hukuk dışı demokratik bir meşruiyeti olmayan mücadeleymiş gibi göstermeye hakkı yoktur. Bu milletin birlik ve bütünlüğünü korumak, bu milleti bir ve bütün yapan değerleri savunmak uğrunda

yürütülen terörle mücadele meşruiyetini bu milletten alır ve hukuktan alır. O yüzden bu takım bir tür yayınlarla Türkiye'nin terörle mücadelesini hukuk dışı bir mücadele haline dönüştürmek isteyen zihniyetleri, yeni değil bunlar aslında. Bundan öncede hep Türkiye'nin terörle mücadelesi sorgulandı. 'Bu böyle olmaz. Böyle bitmez' demek suretiyle adeta dirençsiz hale getirilmek istendi. Bu olay vasıtasıyla da Türkiye'nin terörle mücadelesinin meşruiyetini sorgulayanlar, açıkçası biraz da devlet

düşmanlığı yapanların olduğunu görüyoruz."

BU OLAYLARI FARKLI ŞEKİLDE KULLANMAK İSTİYORLAR

Uludere'de yaşanan olayları birilerinin malzeme olarak kullanmak istediğini söyleyen MHP Grup Başkan Vekili Oktay Vural, sözlerini şöyle sürdürdü: "Sayın Genel Başkanımız bu konuda bir takım sorular sordu. Bu kadar kişi nasıl bir araya geliyor. Bu yapılan işlemler kimin emriyle yapılıyor. Bütün bu değerlendirmeler ortaya çıktıktan sonra kamuoyu vicdanında olacaktır. Ama ben şunu söyleyeyim. İnanın ki bu devlet kılı kırk yarmıştır. Terörist ve o bölgede yaşayan halkı birbirinden ayırmak için. Çok itinayla

terörle haklı mücadelesini yürütmüştür. Biz böyle bir millete sahibiz. O bakımdan böyle bir konuyu başka amaçlar için kullanmak isteyenler vardır. Bundan önce bir takım görüntüler verilirken, 'bunlar faaliyet halindeydi. Neden bunlara müdahale edilmedi' diye yine Türkiye'nin terörle mücadelesini sorgulayanlar, bu sefer yine aynı görüntülerle yürüttüğü bir operasyonu da sorguluyorsa, burada hedefte Türkiye'nin terörle mücadelesi ve devlet vardır. Bir takım kesimler Türkiye'yi sıkıştırmak ve terörle

mücadeleden vazgeçerek siyasal çözüm arayışlarının önünü açmak için bunları kullanıyor."

Türkiye'nin bu tuzağa düşmemesi gerektiğini anlatan Vural, "Terörle mücadele kararlılıkla sürdürülmelidir. Devletimizi, güvenlik güçlerimizi töhmet altında bırakacak şekilde değerlendirmeler yapmak doğrudan doğruya siyasal amaçlı ve kasıtlıdır" dedi.

MHP'NİN SİYASİ DURUŞU

Hiçbir delil olmadan konuşmanın doğru olmayacağını ancak devleti, terörle mücadeleyi mahkum etmeye kalkanların avuçlarını yalayacaklarını söyleyen Oktay Vural, şunları söyledi: "Hiçbir delil olmadan, hiçbir tespit yapılmadan, sanki böyle bir operasyon yapmış gibi gösterilmesi kabul edilebilecek gibi değildir. Elbette bu operasyon yapılırken istihbarat, karar verme süreci değerlendirilecektir. Ama devleti mahkum etmek, terörle mücadeleyi mahkum etmeye kalkanlar açıkçası avuçlarını yalar. Şu an sorularımızı

soruyoruz. Bir ihmal var mıdır, yok mudur bilemiyoruz. Ama şu an Genelkurmay Başkanlığı'nın yaptığı açıklamalar var. Sayın Başbakan 4 saatlik bir görüntü olduğunu ifade ediyor. Sayın Genel Başkanımız da bir takım sualler soruyor."

Henüz bu konuda devlet tarafından kamuoyuna sağlıklı bilgilendirme yapılmadığını anlatan Vural, şöyle konuştu: "Bizim baktığımız siyasal duruştur. Böyle bir operasyonda hata vardır, yoktur ama biz biliyoruz ki devletin terörle mücadelesi meşrudur, hukukidir. Ne olursa olsun bunun meşruiyet ve hukuk dışına itmek isteyen, devletin terörle mücadelesini bu yönüyle sorgulamak isteyen zihniyetlere karşı biz bir siyasal duruş sergiliyoruz."

DEVLETİ SORGULATMAYA BAŞLADILAR

Devletin hukuk içerisinde bütün araçlarını kullanması gerektiğini söyleyen Vural, birilerinin devleti sorgulatmaya başladığını belirterek şöyle konuştu: "Biz aynı zamanda Dersim de meydana gelen o olaylarla ilgili devletin suçlandığı zamanda da tavrımızı aynı şekilde koymuştuk. Dolayısıyla MHP'nin siyasal duruşunun içerisinde bu milletin bir ve bütün, beraber yaşama iradesinin ön planda olduğunu düşünüyoruz. Bunu ortadan kaldırmak isteyenlere karşı devlet hukuk içerisinde meşru bütün araçları elbette

kullanmalıdır. Yaşanan olaylarda devletin terörle mücadelesini yok saymak düşünülmemeli. Bunların tespitleri yapılacaktır. Hata varsa bir şey yapılır. Asıl önemlisi köşelerde, her yerde sorgulanan devletin terörle mücadelesi. Arzulanan açılım zırvalarının devam etmesi. Bütün bunlara bakıldığı zaman bu olayı birileri başka amaçlar için de kullanıyor ve devleti sorgulatmaya başlıyor."

ARINÇ YUVARLANMIŞ ZANA KAPAĞINI BULMUŞ

MHP'li Oktay Vural, gazetecilerin sorularını yanıtladığı sırada Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç'ın 'Herkes ne isterse her şeyi vereceğiz' sözlerini hatırlattı. Diyarbakır Bağımsız Milletvekili Leyla Zana ve Arınç'a tencere benzetmesi yapan MHP'li Oktay Vural, sözlerine şöyle devam etti: "Biz bu konuyu değerlendirirken Uludere'de meydana gelen olayı değerlendirirken de bu işin içerisinde kimlerin parmağı var, nedir, ne değildir ne yapılmak isteniyor. Bütün bunların arkasına bakıyoruz. Ama bildiğimiair

operasyonu da sorguluyorsa, burz bir takım şeyler de vardır. Türkiye büyük bir oyunun içerisindedir. Aslına bakıldığı zaman Bülent Arınç'ın ifadeleri ile Leyla Zana'nın ifadeleri aynı, yani Arınç yuvarlanmış Zana kapağını bulmuş. Yani tencere yuvarlanmış kapağını bulmuş. Dolayısıyla Bülent Arınç'ın ifadeleriyle herkes elini vicdanına koysun."

Bu coğrafyada doğusundan batısına, kuzeyinden güneyine kadar yaşayan insanlarımızın her birisinin bu ülkenin nimetlerinden eşit bir şekilde faydalandığını anlatan Vural, sözlerini şöyle sürdürdü: "İsteyen müdür, cumhurbaşkanı, başbakan olabiliyor. Dolayısıyla bu coğrafyada böyle bir ayrımcılık bu milletin içerisinde yokken PKK'nin 30 yıldır sürdürdüğü pis ve kirli saldırılar ortadayken, bu milletin bu coğrafyada yaşamasını istemeyenlerin bir oyunu olduğunu düşünüyorum."

ARINÇ VE ZANA ROL PAYLAŞIMI YAPIYOR

Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç ve Leyla Zana'nın rol paylaşımı yaptığını söyleyen Vural, açıklamalarını şöyle sonlandırdı:
"Geldiğimiz bu noktada Bülent Arınç'ın 'Kim ne istiyorsa hepsini vereceğiz' ifadesi bölücü zihniyeti tamamen meşrulaştırmak amacıyla yapılmıştır. Dolayısıyla Bülent Arınç'ın ifadelerinden cesaret alanlar, bugün Leyla Zana 'Artık özerklikte yetmez' diyorsa, artık Demirtaş 'Bölündük' diye söyleyebiliyorsa Türkiye'yi yöneten zihniyetin bu milletin etnik kimliklerine göre bölünmesini meşru gösteren siyaset anlayışının katkısı vardır. O bakımdan AKP içerisinde bir takım kimselerin özellikle bölücü terör
örgütüyle mücadelenin hızlandırıldığının ifade edildiği bir ortam içerisinde bu bölücü taleplere meşruiyet kazandıran yaklaşımlarını oyunun bir parçası olarak görüyorum."
Bir rol paylaşımı olduğunu düşündüğünü anlatan Vural, sözlerini şöyle tamamladı: "Bugün Bülent Arınç ile Leyla Zana zihniyet itibariyle rol paylaşımı yapmaktadır. Birileri bize silah dayatıyor, diğeri de silahtan kurtulmak için silahsız çözüm öneriyor. Bir tarafta kırk katır, bir tarafta kırk satır. Sonuç aynı. Gideceğimiz nokta aynı. Bunların demokrasiyle falan bir alakası yoktur. Bize hazmettirmek istiyorlar. Bu millet bölücülüğü hazmetmez. Herkes aklını başına alsın."




Şair Uzman Jandarmadan İkinci Şiir. (Hak arayışı Uzman Jandarmayı Şair Yaptı)

Türkiye cumhuriyeti sınırları içerisinde uzman jandarmalarla ilgili haberleri  okumayan kalmamıştır muhtemelen. Astsubaylarla ...