13 Şubat 2012 Pazartesi

EN BÜYÜK İHALE FRANSIZLARA GİTTİ




En Büyük stratejik ihale Fransızlara verildi
Süreç sessiz sedasız devam ederken, sözleşmenin önümüzdeki günlerde imzalanacağı öğrenildi. Fransız Ulusal Meclisi ile Cumhurbaşkanlığı'nın da ana hissedar olduğu Gemalto şirketinin e-pasaport çipleri için geliştirdiği sistemin güvenilir olmadığı, ABD'de yapılan uluslararası bir konferansta ispatlanmıştı.

Söz konusu ihaleyle ilgili süreç şöyle gelişti: Elektronik pasaport projesinin yürütülmesinde iki adım bulunuyor. Bunlardan ilki boş pasaport kitapçıklarının üretilmesi, diğeri bu kitapçıkların pasaport haline getirilmesi, kişi bilgilerinin ve fotoğraflarının girilmesi. Kitapçıkların üretilmesi aşaması, arka kapaklara çip (yonga) yerleştirilmesini de içerdiği için stratejik öneme sahip. Bu işlem, Darphane Genel Müdürlüğü tarafından ihale yoluyla yapılıyor. Üretimi, 2005 yılından bugüne kadar Malezya firması IRIS ile Türk ortağı Kunt sağlıyordu. 22 Aralık 2011 tarihinde yeni ihale açıldı. 12 Ocak 2012'de açıklanan sonuçlara göre, 5 teklif arasından Fransız Gemalto firması birinci oldu. İhale sonuçlarına itirazların ardından değişiklik olmazsa sözleşme imzalanacak. Firma, 5 milyon adet çipli kapak üretimi karşılığında yaklaşık 7,7 milyon Euro alacak.

Teknik şartnamede, önerilecek çipin dışarıdan müdahaleye karşı koruma sağlaması (hack edilememesi) isteniyor. Fakat Gemalto'nun önerdiği proje, bu şartı taşımıyor. İhaleyi kazanan firma, 'Infineon SLE 66 serisi' çip teklif etti. Bu çipin güvenlik zaafı olduğu 2010 yılında ortaya konuldu. Çipin şifresinin kırıldığı açıklandı. İki ihaleden birincisi, kitapçıkların üretimi safhasıyla ilgili, diğeri ise pasaportların kişiselleştirilmesiyle. Satın alma işlemi ile yetkili olan Dışişleri Bakanlığı, sistemi herhangi bir ihale mevzuatına tabi olmadan doğrudan teklif yoluyla yine Fransız Gemalto firması ile ilişkili Türk şirketi Proline'a verdi. Proline, Gemalto'nun yazılımlarını kullanıyor. Gemalto, ilginç bağlantıları ile dikkat çeken bir şirket. Ana hissedarı Fond Strategique d'Investissement (FSI) isimli bir kamu kuruluşu. 160 milyon Euro'luk yüzde 8,4'lük 'bir numaralı' hissenin sahibi. FSI'nın hisselerinin yüzde 51'i, 'inkâr yasasını' onaylayan Fransız Ulusal Meclisi'nin kontrolü altındaki kamu bankası CDC'nin. Geriye kalan yüzde 49 ise direkt Fransa Cumhurbaşkanlığı'nın kontrolünde. Avrupa'nın değişik ülkelerinde halka açık işlem gören şirketin web sitesinde, bu bilgiler açık olarak yer alıyor. Aynı şekilde Gemalto firmasının 2010 yılı faaliyet kitapçığında da bu bilgileri doğrulayan veriler yer alıyor.

11 Şubat 2012 Cumartesi

Yunanistan'ı ŞOK Eden Gelişme!



Yunanistan'ın reformları uygulamaması halinde bütçe kontrolünün AB'ye verilmesi konuşuluyor...
 Almanya Ekonomi BakanıPhilip Roesler, Almanya'nın Yunanistan'ın bütçesinin kontrolünü AB kurumlarına devretmesine yönelik bir plan hazırladığı yönündeki haberleri teyit etti. Roesler yaptığı açıklamada,  "Eğer Yunanistan, Euro Bölgesi kurtarma tedbirlerinde öngörülen  reformları uygulayamıyor ise bütçe politikasının kontrolünü  AB kurumlarına devretmeli" dedi.

'NAZİ İŞGALİ GÜNLERİ GİBİ'
Almanya bu önerisiyle bütçe açığını kapatamayan, vergi toplamakta zorluk çeken, kreditörlerine karşı mali yükümlülüklerini yerine getiremeyen, Yunanistan gibi iflasın eşiğinde bulunan ülkeleri -bir bakıma cezalandırmak amacıyla- ülke ekonomisini gözetleyecek, denetleyecek, bütçesini yürürlüğe sokacak - büyük bir olasılıkla Alman kökenli- Avrupalı bir komiserin tayin edilmesini talep etmişti. Ancak Almanya'nın önerisi Yunan kamuoyu ve basını tarafından İkinci Dünya Savaşı süresinde Nazi Almanya'sının Yunan işgali günlerinde uyguladığı yöntemlere benzetildi. O dönemde Almanya'ya karşı duyulan kin ve nefret duygularını canlandırdığı iddia edildi.
AB zirvesi bugün

Öte yandan Yunan Başbakanı Lukas Papadimos, Yunan ekonomisinin yeniden masaya yatırılacağı bugünkü AB zirvesine katılmak için Brüksel'e hareket etti. Yunan hükümetinin ülke ekonomisini iflasın eşiğinden kurtulması için ihtiyaç duyduğu 130 milyar euro civarındaki ikinci mali yardım paketi ile ilgili müzakerelerini ise hafta içinde tamamlaması bekleniyor.

"Türkiye'yi sallayacağım"


Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım, tutuklu bulunduğu Metris Cezaevi’nden, TV8’de yayınlanan ‘Her Şey Futbol’ programının yorumcusu Faik Çetiner’e açıklamalarda bulundu.

İşte o konuşmanın satırbaşları:
“Hani sözde beni kurtaracaklardı”
6222’de değişikliğe gidildi. Kürsüden çıkıp bu “Aziz Yıldırım’ı kurtarma operasyonu” dediler. Hani nerde hala tutukluyum. Bunu konuşanlar yazanlar şimdi niye yorum yapmıyorlar?
“Dersimi çok iyi çalışıyorum”
Yaklaşık 6 aydır tutukluyum. Gece gündüz dersimi çalışıyorum. Bu iddianame bizi beraat ettirecektir. 1 yıl ceza alsak bu kadar yatardık. Neden hala tutukluyum bilmiyorum. Bildiğim tek şey birilerinin bizim için düğmeye bastığı.
Futbolcular nerede?
"Maçlarda şike var" diyorlar. Şike sahada olur. Ama gel gör ki tek futbolcu tutuklu değil. Bir tek Bülent Uygun var ki o da teknik direktör.
“Eskişehirspor- Trabzonspor maçında 7-8 futbolcu teşvik almış” diyorlardı. Kimseyi sorgulamadılar.
İbrahim Akın’a 100 bin Euro vermişiz. Kim kime para vermiş, para nerede.      
“Tarlalar sürüldü mü?”
3 maç için “Tarlalar sürürlü” deniyordu. İddianamede sürülen tarla sayısı da 1’e inmiş. Sürülen 2 tarlaya ne oldu ?
“6 maç buhar oldu”
Hani 19 maçta şike yapılmıştı. İddianamede 13 maç var. Medya bu işi sorgulamıyor. 6 maç buhar olup uçtu mu?
Bucaspor-Fenerbahçe maçı şikeliydi. İddianamede o maç yok, etik kurulu raporunda var. Bunu anlayan varsa bana da anlatsın.
“58 madde değişmemeli”
Üstüne basa basa söylüyorum. 58. madde değişmemeli. Bunu bizi kurtarma operasyonu olarak gösteriyorlar. Ben bunu istemiyorum. Herkes temiz, Fenerbahçe mi kirli. 50 yılın faturasını bize çıkaramazlar.
1998 yılında göreve geldim. O günden bu güne tüm maçlar incelensin. Hodri meydan.   
“Şenol Güneş yanmıştı”
Urfa’da Trabzonspor ile yaptığımız ve 3-1 kaybettiğimiz kupa finali töreninde Şenol Güneş bana “Başkanım üzülme siz de şampiyon olursunuz” dedi. Daha sonra lig maçı oynadık, berabere kaldık ve şampiyonluğu kaybettik.
Trabzonspor’u yenseydik, Şenol Güneş de bana o sözleri telefonda söyleseydi hem o hem Trabzonspor yanmıştı. Böyle şey olur mu ?
“Galatasaray’a destek verdim”
Türk Telekom Arena’nın yapılması aşamasında Galatasaray’a destek verdim. Türk futbolunun lokomotiflerinden  Galatasaray’ın büyük bir stada ihtiyacı vardı. Bunu bizzat Başbakanımıza söyledim. Kendisi de bunu bir toplantıda dile getirdi. Stadın yapılması köstek değil destek olduk
“3 yıl değil her yıl şampiyon olurduk”
13 yılda yaptıklarımı 5-6 ayda bitirmeye çalışıyorlar. Türk futbolunu büyük hizmetler verdim. 30 milyon dolar cebimden para harcadım. Stat yaptım, salon yaptım, tesis yaptım, 2 bin amatör sporcuyu barındırdım.
Tek gün tek çalışanımın ya da sporcumun maaşını ödememezlik yapmadım. Bütün bunları yapmayıp, parayı transfere yatırsaydım 3 yıl değil her yıl şampiyon olurduk. Geçen seneki takıma bir de Emenike’yi koyun. Bizi kim yenebilirdi.
“Başbakan ile aramıza giremezler”
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan Türkiye’nin şansı. Benim onunla problemli olduğum söyleniyor. Telefonda hakaret ettiğim ve ihaleler konuşuluyor. Bunların gerçekle alakası yok. Başbakan ile aramıza kimse giremez.
“Türkiye’yi sallayacağım”
İlk duruşmayı iple çekiyorum. Bütün bilgi ve belgelerimle mahkemeyi  bekliyorum. Beni herkes iyi dinlesin. 14 Şubat günü Türkiye’yi sallayacağım. Bugünü kadar kimsenin söyleyemediği, söylemeye cesaret edemediklerini Aziz Yıldırım açıklayacak. Sonra herkes şapkasını önüne koyup bir daha, bir daha düşünecek. 

TÜRKİYE KRİTİK KAVŞAKTA


 

Independent'e Göre Türkiye Önemli Bir Kavşakta
İngiliz İndependent gazetesi, Türkiye'nin son 10 yıldaki "kazanımların şimdi tehlikeye girdiği"ni öne sürdü.

İndependent gazetesinin tanınmış gazeteci yazar ve Ortadoğu uzmanı Patrick Cockburn, “Kaplan Türkiye, Kavşakta” başlığı ile yayımladığı İstanbul kaynaklı geniş haberi analizinde Türkiye’nin son 10 yıllık dönemin dünyanın “en büyük siyasi ve ekonomik başarı öykülerinden biri” olduğunu, cezaevlerinden işkencenin bittiğini, Ankara’da gücün kimin elinde olduğunu darbeler değil seçimlerin belirlediğini, “Adalet ve Kalkınma Partisi, Batı’nın tam cesaretlendirmek istediği ılımlı, demokratik, kapitalizm yanlısı bir hükümet türüydü” yorumunu yaptı.

“Geçen yıl yabancı medya eleştirilere yer vermeyen Türkiye’yi, polis devletleri çökmeye başladığı Arap Dünyası için bir model olarak destekledi” diyen gazete, AK Parti döneminde gerçekleşen “Türk mucizesinin” özlü olduğunu, Avrupa’daki İrlanda veya Yunanistan gibi ülkelerin aksine siyasi ve ekonomik değişiminin “gerçek” olduğunu kaydetti.

“SON 10 YILDAKİ KAZANIMLAR TEHLİKEDE”

Bu bağlamda Türkiye’nin son 10 yılda ulusal gelir ve ihracatın katlandığını, Kobiler’in yorulmaz ihracatçılara dönüştüğünü, yabancı yatırımların aktığını, Türk ekonomisinin dünyanın 15’inci ekonomi haline geldiğini belirten gazete “İşte şimdi tehlikede olan bu kazanımlardır. Siyasi reformlar iki yıl önce durma noktasına geldi” ifadesini kullandı.

“AK PARTİ SELEFLERİNCE KULLANILAN BASKI MEKANİZMALARINI BENİMSEMEYİ UYGUN GÖRDÜ”

Haberde “Türkiye’nin yeni kavuştuğu güce olan aşırı güven, dikkatini hayati sorunlardan ki en önemlisi Kürt ayaklanmasına son vermektir - uzaklaştırdı” yorumu yapıldıktan sonra “Bazı Türk liberaller, AK Parti’nin iktidarda 10 yıla yakın bir süre bulunduktan sonra seleflerince kullanılan baskı mekanizmaları benimsemeyi uygun gördüğünden kuşkulanıyorlar” denildi.

“BASKILAR ÇOK CİDDİ”

Baskıların “çok ciddi” olduğunu öne süren gazete, bu çerçevede Sınırı Aşan Gazeteciler Örgütü’nün Türkiye’nin basın özgürlüğü açısından 178 ülke arasında 148’nci sırada yerleştiren raporuna gönderme yaptı. “Sık sık gazetecilerin haklarındaki suçlamaları bilmeden bir yılı aşkın süre tutuklu kaldığı”nı yazan gazete, ifade özgürlüğü ile terör örgütü üyeliği arasındaki farkın net olmadığı görüşlerine de yer verdi.

İngiliz gazetesi, liberallerin “derin devlet”in hala faaliyet göstermesinden korktuğunu, hükümeti eleştirenlerin de, “AK Parti’nin artık bu karanlık ajanların köklerini kazmakla ilgilenmediğinden kuşkulandığı”nı da kaydederek, Dink davasına ilişkin tartışmalı yargı kararına değindikten sonra, “AK Parti hükümeti ise, başlıca mücadelesini ordunun devlet üzerindeki kontrollüne son vermek için verdiğini savunabileceğini de belirtti.

“ORDU AKP’Yİ, ABD İSTEMEDİĞİ İÇİN DEVİRMEDİ”

Buna karşın, “ordunun AK Parti hükümetini, ABD’nin istemediği için devirmediği” görüşlerinin de aktarıldığı haberde, Türkiye’deki reform ivmesinin azalmasının başka bir nedeni olarak da AB üyeliğinin gerçekleşmemesi gösterildi.

İndependent, “Büyük bir siyasi yeteneği olan dindar ve popülist milliyetçi Sayın Erdoğan, giderek artan biçimde bir otokrat gibi görünüyor ve hareket ediyor” savlarına da yer verdiği haberinde Avrupa’nın Türkiye’yi reddetmesinin en az “psikolojik olarak Türkiye’nin Ortadoğu’daki genişleyen rolü ile telafi edildiği ancak bu bölgedeki girişimlerinin de ekşimeye başladığı” yorumunu da yaptı.

“TÜRKİYE ARAP BAHARI’NDAN SONRA AT DEĞİŞTİRDİ”

İki yıl önce komşularıyla siyasi ve ticari ilişkilerini geliştiren Türkiye’nin Arap Baharı’ndan sonra “at değiştirdiği, eski müttefiklerini terk ettiğini, Libya ve Suriye’de protesto edenleri ve ayaklananları desteklediğini” değerlendirmelerinde bulunuldu.

Haberde Mısır gibi ülkelerde Başbakan Erdoğan’a duyulan hayranlığına dikkat çekilerek “Ancak bu popülaritenin avantajları abartılabilir. Mısırlılar, Sayın Erdoğan’ı beğenebilir ama kendilerini yönetmesini talep etmiyorlar. Şimdi Türkiye, Suriye ve Irak hükümetlerinin husumetini kışkırtan aşırı güvenin bedelini ödemek zorunda kalıyor” sözlerini de kullandı.

“TÜRK YÜKSELİŞİ KÖPÜĞE DÖNÜŞÜR MÜ?”

“Türk yükselişi, bir köpüğe dönüşür mü” sorusunu da soran İngiliz gazetesi, “Önceki daralmalar, yabancı sermaye çıkışlarına tanık olmuşlardı. Türkiye’ye yatırım yapan Avrupalı bankalar, kendileri de kırılgandır. Ancak Türkler, hala gemi ve araba gibi şeyler yapıyor. İstanbul’un çevresi, daha teknik ürünlerin yanı sıra mobilya, tekstil ve ayakkabı üreten işyerleriyle dolu” diye yazdı.

Gazete, haberini, “Türkiye’nin Avrupa’daki hasta adamlara katılıp katılmayacağını gelecek yıl gösterecek. Aynı yılda da Türkiye’nin nihayet otokratik devletin mirasından kurtulup kurtulmadığı da belli olabilir" sözleriyle noktaladı.

Metabolizmayı hızlandırmanın yolları




Kilonuzu kontrol etmede güçlük çekiyor musunuz? Eğer yeterince kalori kısıtlaması yaptığınızdan ve gereği kadar aktif bir yaşam sürdürdüğünüzden eminseniz metabolizmanızı biraz ateşlemeyi deneyin. İşte size kolay uygulanabilir bazı öneriler:

1. Tiroidinizi kontrol ettirin: Tiroit bezinin normal çalışmaması kilo almanızı kolaylaştırır. Guatr sorunu olanların önemli bir kısmında tiroit bezi yeterli tiroit hormonu üretemez. Normalden daha az tiroit hormonu vücudun normalden daha az enerji yakmasına neden olur. Tiroit bezinizin iyi çalışıp çalışmadığından emin olmak için tiroit bezi hormonlarının ölçülmesi yeterli olacaktır.

2.Yürürken daha hızlı değil daha uzun mesafelere gidin: Vücudunuzun oksijen eşliğinde yaptığı hareketler ne kadar uzun sürerse bedeninizin o kadar çok yakıt (yağ depolarınız) harcayacağından emin olabilirsiniz.

3.Gezinmek yerine, ciddi bir yürüyüş yapın: Adımlarınızı biraz sıklaştırırsanız metabolizmanızı daha da hızlandırır, daha çok yağ yakabilirsiniz. Uzun mesafeleri katetmek her zaman iyidir, bu mesafeleri daha hızlı adımlarla katetmek ise daha da iyidir.

4. Yemek sonrası kısa yürüyüşler yapmayı unutmayın: Yemeği takiben yaptığınız hafif yürüyüşlerde metabolizmanın daha hızlı bir süreçle işlediği, daha çok kalori (enerji) ve daha çok yakıt tükettiği biliniyor. Yemek sonrası yürüyüşlerin metabolizmayı hızlandırıcı etkisinden yararlanın.

5.Öğün atlamayın: Yavaş ve uzun süre çiğneyerek yemeyi deneyin.

6.Hayatınızı baharatlandırın: Kırmızı acı biber, turp ve hardal gibi baharatların metabolizmayı hızlandırabileceği düşünülür. Baharatlar vücudunuzu daha hızlı bir çarka sokabilir, metabolizma hızınızı yükseltebilir.

7. Doktorunuz tarafından önerilmeyen ilaçları kullanmayın: Zayıflamak adına yosun hapları, detoks likidleri, tiroit ekstreleri, amfetamin, sibutramin, efedrin gibi maddeleri kullanmamaya özen gösterin.

ERGENEKON-PKK EL ELE



Kemal burkay'ın mecliste "apo derin devletin ve ergenekonun adamı" ifadelerini askerler de doğruladı. Biz neyle mücadele etmişiz?

12 sene Özel kuvvetler de aktif görev yapmış olan Yarbay Nesimi Soner Dedeoğlu'nun ses kaydı Ergenekon yapılanmasının ve PKK terör örgütünün Gladyo olarak da bilinen Özel Kuvvetlerle ilişkisini deşifre etmektedir. Ses kaydında özetle;

"Özel Kuvvetler'de maalesef Ergenekon diye bir şey var. Ergenekon'dan tutuklu olan herkesin nerde görev yaptıklarını, nerde ne şekilde kullanıldıklarını biliyorum. Abdullah Öcalan da Murat Karayılan da devletten gayri nizami harp eğitimi almış kişilerdir. Cem Ersever, Abdullah Çatlı'dan farkları 10 yıl görev yaptıktan sonra öldürülememiş olmalarıdır. Korkut Eken konuşsa o da ölür. Silahlı Kuvvetler'de daha fazla kalmak istemiyorum. Yeter, bu meslekte kaldıkça değer yargılarımızı yiyeceğiz. Devletin bekası diye farklı işler yaptırıyorlar. Olayları (görev aşkını) abartmayın. Ben 3 sene eve hiç gitmedim, telefon açmadım, oğlumu 3 yaşında gördüm. Şehit olanlarımıza enayi gözü ile bakıyorlar." demektedir.

İç güvenlik birliklerinde eğitilemez kazmalarla bizi operasyonlara gönderiyorlar. Şehit vermemiz kaçınılmaz

İç güvenlik birliklerinin şeyde operasyonlarda hiçbir şeyi yok. Hiç olmazsa komando birliklerindeki adamlar üç aşağı beş yukarı komando eğitimi almış oluyor. İç güvenlik birimindeki adamların hiçbir şeyi yok ki. Annesinin eğitimini alamamaş, anne baba eğitiminden yoksun, okula gitmiş öğretmeni eğitememiş, ağaç tam hamurken buna tam şekil verememişler, odunlaşmış hadi sen bunu eğit diye bana geliyorlar. Tamam mı? Hadi eğit. Biz de burdaki kazma askerlerle operasyona gidiyoruz işte yaa. Kazma askerlerle gidiyorsun çatışmaya. Hakkâri'de ben ordayken 970 küsur şehit vardı. Şimdi 1400 küsur olmuş. 2005'te 900 küsurdü. Şimdi 500 tane daha şehit vermişiz. Yani orası öyle. Ne zaman çıksan operasyona durmadan şehit verirsin yaa. Dağlıca da öyle.

Üç buçuk sene dağda kaldım. Eve telefon bile açamadım. Geldiğimde oğlum 3 yaşındaydı.

Sağ, sol her taraf dağ silsilesi. Her yer senin adına mayınlı. 12 sene özel kuvvetlerde çalışmış birisi olarak söylüyorum bunu size. Abartmayın yani olayı. Şehit olanlara, ölenlere salak gözüyla bakıyorlar. Kalanlarınıza kimse sahip çıkmıyor kardeşim. Çıkmıyor. Ben üçbuçuk sene kaldım orda üç buçuk sene boyunca eve hiç gelmedim ben. Hiç. Oğlum 3 yaşına gelmişti. Ben 3 yaşından sonra gördüm oğlumu, vallahi. Ne bir telefon, ne bir şey.

Özel kuvvetlerde devletin bekası denilerek çok farklı işler yaptırtıyorlar. Çok şey bilincede tehlikeli boyutlara geliyorsun.

Şimdi de tabi biz o zaman özel kuvvetçi olmakla gurur duyuyorduk. Şimdi özel kuvvetçi dediğim zaman ergenekon mu diyorlar bazen bana. Bağlantın var mı diyorlar yani. Özel kuvvetlerdeki adamlara çok farklı işler yaptırtıyorlar. Yani aklınıza gelmeyecek her türlü devletin bekası için gerekli olan her türlü şeyi yaptırtıyorlar adama. Şimdi bütün bunların hepsini bilirsen tehlikeli boyutlara geliyorsun demektir.

Ergenekon tarzı yapılanma maalesef var. Ergenekondan içerde olanların hepsinin nerde, ne şekilde kullanıldığını biliyorum.

Mesela şeyin ergenekon olayının içindeki adamların hepsinin şu andaki görevinin ne olduğunu biliyorum ben mesela. Ama adamların tamamını biliyorum ben yani. Ne işe yaradıklarını, ne yaptıklarını, daha önce nerede görev yaptıklarını, nasıl, nerde, ne şekilde kullandığımızı falan biliyorum yani. Onun için yani, kendi elinle adamları yetiştirmeyeceksin.

Gayri nizami harpte kural budur. Yetiştirirsin, tehlikeli olduğunda öldürürsün. Cem ersever, abdullah çatlı bunlar imha edilenler.

Gayri nizami harpte şu vardır. Ülkenin menfaati için adamı en üst noktalara kadar yetiştirirsin. Tehlikeli olacağı zaman imha edersin. Yani bu böyledir yani. Cem ersever imha edilmiştir. Abdullah çatlı imha edilmiştir. Korkut eken sesi soluğu çıkıyor mu bu yakınlarda. İmha edilir. Tamam, mı? Bunun gibi belli başlı adamlar. Faydalanılır, istifade edilir, devletin başına bela olacağı zaman imha edilen adamlardır.

Abdullah öcalan ve murat karayılan, gayri nizami harp eğitimi almış devletin adamlarıdırlar. Karayılan, kara harp okulu 1988 devresindendir. Biz niye mücadele ediyoruz? Bu meslekte kaldıkça değer yargımı yiyorum

Mesela devletin gayrinizami harp yaptırtıp da öldüremediği adamlardan bir tanesi de kimdir? Abdullah öcalan'dır. Devletin adamıdır, yetiştirdiği. Abdullah öcalan 10 sene kadar devlet için çalışmış bir adamdır. 10 seneden sonra imha edemiyorlar. Devletin başına bela oluyor. Niye yaptırttık niye mücadele ettik yani biz?



9 Şubat 2012 Perşembe

SAYAN" CHP MEZHEP PARTİSİ OLUYOR"




Savcı SAYAN "CHP Mezhep ve Köken Partisi Oluyor"
Habertürk'de Didem Yılmaz'ın sunduğu Gün Ortası programında CHP'deki çifte kurultay tartışıldı. Programa telefonla bağlanan CHP Mersin Milletvekili İsa Gök, CHP'nin bir çok yerde mahalle delegelerinin belirlendiğini ve kısa bir süre içinde biteceğini söyledi.

CHP Mezhep Partisi Oluyor

İsa Gök, ''CHP şu anda genel merkezin verdiği talimatla tek etnik bir temele ve tek bir mezhebe dayanarak yeniden oluşturuluyor. Parti omurgasını kaybediyor.'' diye konuştu.

Didem Yılmaz, ''Lütfen çok net konuşur musunuz? Tek bir mezhep derken neyi kastediyorsunuz?'' diye sordu.

Gök, ''Bunu zaman içinde herkes görecek, Ankara'da oluşturulan mahalle delegelerini inceleyin, büyük çoğunluğu bir ilimizden ve bir yapıdan gelmedir. CHP, tek bir ile ve o ile komşu iki ile sıkıştırılamaz, CHP Anadolu'nun partisidir'' dedi.

Kılıçdaroğlu'nun Alevi Olması CHP'de Rahatsızlık mı Yaratıyor?

''Kemal Kılıçdaroğlu'nun Alevi olması CHP'nin bir kesimini rahatsız mı ediyor?'' diye soran Didem Yılmaz'a Gök'ün cevabı, ''CHP sol temelde siyaset yapan bir partidir. CHP, ideolojik bir tutum sergiler. Ama CHP ideolojik yapıdan uzaklaştırıldığı için, ne yazık ki parti mezhepler arası kavgalar içine atıldı'' diye yanıt verdi.

"CHP'de sol anlamında kimsenin yaşamasına izin verilmiyor" diye sözlerine devam eden Gök, "Genel Başkan ikinci bir kurultaydan bahsediyor bu tüzüğe ve hukuka aykırıdır, padişahlık yetkisinin kaldırılmasını istiyoruz" diye konuştu.

Savcı Sayan'a Mezhep Sorusu

Didem Yılmaz programın diğer konuğu CHP eski MYK Üyesi Savcı Sayan'a da, "CHP tek bir mezhep üzerine mi yoğunlaşıyor, CHP'de bölünmemi yaşanacak?" diye sordu.

Savcı Sayan, ''Ben Yıllardır CHP'de görev yaptım . Bu zamana kadar CHP'de hiç mezhep ayrımı görmedim. Bunlar hoş şeyler değil. CHP herkesi kucaklayabilecek bir partidir'' şeklinde yanıt verdi.

Deniz Baykal'ı Parti'nin Başında Görmek İstiyor musunuz?

Didem Yılmaz, "Sizin hayalinizde de Deniz Baykal'ı tekrar partinin başında görmek var mı?" diye sordu.

Sayan, ''Böyle şahsi bir düşüncem olabilir, fakat buna partinin delegeleri karar verir. Bizim bugünkü amacımız Deniz Baykal, Önder Sav, Kılıçdaroğlu konusu değildir. Bizim amacımız güçlü bir muhalefettir, güçlü muhalefet iktidar getirir'' diye konuştu.


Kılıçdaroğlu Bırakmalı

Savcı Sayan sözlerini, ''Kılıçdaroğlu ismini altın harflerle CHP tarihine yazdırmak istiyorsa; ben bu işi beceremedim, partimi yönetemedim diyerek yeni bir oluşum yapmalı, yeni bir kadro çıkarmalıdır'' diye konuşarak Kemal Kılıçdaroğlu'nun Genel Başkanlığı bırakması gerektiğini söyledi.



Şair Uzman Jandarmadan İkinci Şiir. (Hak arayışı Uzman Jandarmayı Şair Yaptı)

Türkiye cumhuriyeti sınırları içerisinde uzman jandarmalarla ilgili haberleri  okumayan kalmamıştır muhtemelen. Astsubaylarla ...