6 Mayıs 2012 Pazar

Fenerbahçe Kulübü Başkan Yardımcısı Nihat Özdemir”den ilginç açıklamalar




Basın toplantısı düzenleyen  Fenerbahçe Kulübü Başkan Yardımcısı Nihat Özdemir’den ilginç açıklamalar
 “Hepinizin bildiği gibi Türk ftubolu olağanüstü bir dönemden geçmektedir. 3 Temmuz süreci olarak tanımladığımız ancak başlangıcı daha öncesine dayanan süreç, camiaları karşı karşıya getirmiş, taraftarları birbirine düşürmüş, futbolumuzu içinden çıkılması zor bir girdabın içinde bırakmıştır. Sözde temiz futbol olarak başlanan bu süreç, istenmeyen tribün olaylarına neden oldu, kulüpler suçlandı. İnanılmaz travmalar yaşandı. Taraftarlar, buldukları her ortamda, birbirlerine hakaret ettiler. Herkes birbirini suçladı, küfürler, kötü sözler, iftiralar havada uçuştu. Bu temiz futbol süreci daha ilk dokuz ayında, birbirinden nefret eden, birbirini dinlemeyen bir futbol kültürü yarattı. Karşısındakini dinleme sürece zaten açzdı, tümden yok oldu. En acısı okullarda küçücük çocuklar birbirlerine sen şikecisin, şikeci takım demeye başladı. Gelecek nesiller için nefretin tohumları atılmaya başlandı. Bundan sonra bu sürece nasıl toparlayacağımızı bilmiyoruz.”

“TÜM BUNLARA DEĞDİ Mİ?”

“Bunca yaşananlara, yaşatılanlara, düşmanlıklara, nefrete, ülkemizi küçük düşürecek hamlelere gerek var mıydı. Tüm bulara değdi mi? Temiz futbol için hepimiz ne gerekiyorsa yapmaya, üzerimize düşen katkıyı yapmaya hazırız. Şimdi 3 Temmuz’dan bu yana yaşadıklarımızı hep beraber hatırlayalım.
6 Temmuz’da İstanbul Emniyet Müdürlüğü, bir web sitesinden açıklama yaparak 19 maçta şike yapıldığının delillendirildiğini açıkladı. Fenerbahçe odaklı olarak dosyanın gizliliği ihlal edildi. Haftalarca yayın yasağı getirilmedi. Getirildiğinde de iş işten geçmiştir. Savcılık da son derece zorlamayla çete suçu yaratarak dosyayı özel savcıya getirdi.
Hiç bir savunma almadan, bir rapor yazarak, bir kanaat oluşturmuştur. Dönemin TFF yönetimi de bu eksik rapor üzerinden medyayı ve kamuoyunu yönlendirmiştir. Bu eksik rapor üzerinden UEFA’ya sadece Fenerbahçe odaklı bir bilgilendirme yapılmıştır. Bize göre ülke futbolunun uluslararı ortamda zarar görmesine, hukuk cinayeti işleyenler neden olmuştur.
Tüm bunlar yaşanırken, medyanın bir kesimi, özel yetkili mahkemelerdeki dava hakkında bazıları hak hukuk tanımadan tavırlarını sürdürdüler. Bir iftira kampanyası başladı. Bugüne kadar türlü şekillerde devam etti.”

“BİZLER TEMİZİZ”

Bir takım takipler – tespitler yapılsa neden suçüstü yapılmadı?
Operasyon neden tescilden sonra oldu?
19 maç iddianamede nasıl azaldı?
Neden bir an önce yayın yasağı gelmedi?
Emenike’nin görüntüleri nerede?
Fenerbahçe’nin çete ile ne ilgili olabilir?
Fenerbahçe ne yaptı?
Tüm bunlara rağmen şu sorular yanıtsız kaldı. Deliler toplanırken, neden suçüstü yapılmadı. Operasyon neden ligler tescil edildikten sonra yapıldı. Toplumu ilgilendiren hassas konuda neden yayın yasağı getirilmedi. Emenike’nin para sayma görüntüleri nerede. Fenerbahçe’nin çete ile örgüt ile ne alakası olabilir. Bu sorular medyada yeterince irdelenmedi. Tatmin edici yanıtlar verilmedi.
Bu aşamada biz ne yaptık. Yapılan onca haksızlık ve hukuksuzluğa rağmen Türk adaletine güvendik. Zaman zaman yapılan saldırılara toplu bir basın açıklaması yaptık. Sürece ilişkin bilgilendirmede bulunduk. Az öz açıklama yaptık. Camiamızdan gelen yoğun eleştirileri göze aldık. Gerekmedikçe de konuşmadık. En önemlisi, bizler hiç bir resmi açıklamamızda, başkalyarına hiç bir zaman saldırmadık, hedef göstermedik. Hukuktan adaletten bahsettik. Ortamı germedik. Germeye çalışanlara engel olmaya çalıştık. Atıp tutanların, hunharca kesenlerin, nefeslerin kesileceği ana geldik. TFF’nin yetkili organları, dosya üzerinden ve savunmaları da alarak çalış malarını tamamlamak üzereler. Bizler temiziz. Ve suçsuzluğumuza da inanıyoruz. Adil bir yargılamanın bunu ortaya çıkaracağına bugüne kadar inandık.

“58. MADDEDE TAVRIMIZ DEĞİŞMEDİ”

Basına yansıyan bilgilere göre, Etik Kurulu’nun raporu, bizim ilk günde savunduğumuz olayları teyit eder şekilde. Şike suçu oyuncular tarafından yerine getirilmediyse saha dışında da yoktur. Tabi bunu ilgili kurumlar verecektir. Biz yine verilecek kararı bekliyoruz.”
“Bu noktada bir şeyi daha tekrarlamak istiyoruz, “58. maddenin değişmesi konusunda da ilk günden bu yana kulübümüzün tavrı aynıdır, değişiklik yoktur. Biz suçsuz olduğumuzu söyledik ve değiştirilmemesi gerektiğini söyledik. Sadece madde açısından suz ve cezanın dünya standartları açısından fazlka olduğunu söyledik. Tekrar söylüyorum, biz masumuz, biz geçen seneki maçlarımızı şike yaparak, karşı takımın maçlarını oynamamasından dolayı almadık. Bununla birlikte çıkar amaçlı, suç örgütü kurmak ve yönetmek suçlamasıyla karşı karşıya kalan başkan ve yönetici arkadaşlarımız yargılanmaktadırlar. Haksız suç örgütü yönetmek suçlamasıyla mahkeme karşısındaki yöneticilerimiz, suçsuzdur ve bu tarihteki yerini almıştır. Fenerbahçe hesaplarının hepsinin hukuka uygun olduğu ortaya çıkmıştır. Fenerbahçe tertemizdir ve hiç bir gayri ahlaki ünvanla yan yana konulamaz. Bizlere lütuf ve ayrıcalık olamaz.
Şimdi sıra sevgili başkan ve yönetici arkadaşlarımızın özgürlüklerine gelmiştir. Onlar ki Fenerbahçe değerlerine değer katmıştır: Onları silahlı suç örgütüne dahil etmek isteyenler, bir kişi dışında hepsinin tahliye edildiğini görmezlikten gelmektedir.
Kişiye özel yasalarddan kimler yararlanmıştır. Peşinen suçlu ilan edilirken şu anda futbol hayatılarına devam edenlere tanınan haklar neden başkanımıza ve yöneticilerimize tanınmamaktadır. Her dosyanın kadorlu gizli tanıklarının yalan ve tirajı komik beyanlarla türk sporuna hayatlarını adayan kişilere yapılanlar devamıdır. Başkan ve arkadaşlarımızın en kısa sürede aramıza katılıp Fenerbahçe için yapacaklarına kaldıkları yerinden devam etmeleridir.”

CAS davası

“Fenerbahçe Spor Kulübü olarak TFF ve UEFA’ya karşı , Şampiyonlar Ligi’nden men edilmemiz nedeniyle 1 Eylel 2011′de CAS’a dava açmıştık. Kulübümüzün savunma hakkı gözetilmeden, bu dava süresince kapalı kapılar ardında kalmış bir takım gerçeklere, bilgi belgelere ulaşmıştık.
Bu sorunun ortadan kaldırılması için geçtiğimiz hatfa geri çektik. Fenerbahçe olarak sergilediğimiz bu olgun davranışın hangi noktalara çekildiğini gördük. Kara propaganda yapan mihakların nasıl çalıştığını esefle takip ediyoruz. TFF’nin açıkladığı kararlar sonucunda, artık futbolu yaralayacak her türlü davranışlardan kaçındık, kaçınacağız. Kulübümüzün ve ülkemizin menfaatlerini sonuna kadar yürüttüğümüzün sonuna kadar kimsenin şüphesi olmasın. Kulübümüz ve ülkemiz açısından hayırlı olmasanı istiyoruz”
Sadece 2020 adaylığı değil, başka unsurları da göz önüne alarak davayı çektik.

“ÖNÜMÜZDEKİ SEZON AVRUPA’YA GİDECEĞİZ”

Bir kişi çıkıp bir takımın böyle bir cezanın olmadığını açıklayamadı. Fenerbahçe’nin yerine Trabzonspor’un gitmesi konusunda kimsenin bir ülkede bir takım yerel federasyon kendini çektiği zaman sıradaki takım gider. Bir takım kendini çekseydi, UEFA’nın seçtiği takım gider. CAS Davası’yla ilgili bir çok bilgi kirliliği yaşandı. Bir tarih değişikliği yapılabilir. CAS davalarında Kısmet Erkiner’in de söylediği gibi avukatlar, tarihler değişir. Onlarca örneği vardır.
“Önümüzdeki sene için bir pazarlık yaptınız mı yapmadınız mı?” sorusu ile ilgili olarak, “İddialar ortaya atılıyor. Bir tanesi de Fenerbahçe’ye Avrupa’ya gitmesi konusunda garanti taahhüt verildiği yönündedir. Zaten geçen sene Fenerbahçe savunma yapılmadan cezalandırıldı. Avrupa’ya gitmeyeceğimize dair Avrupa’ya garanti taahhüt verilmemiştir.”

EN BÜYÜK YARA EBEDİ DOSTUMUZ GALATASARAY’DAN GELMEKTEDİR

Fenerbahçe’nin aldığı en büyük yaraların başında ezeli rakibimiz ebedi dostumuz Galatasaray’dan gelmektedir. Ünal Aysal’ın talihsiz bir açıklaması olmuştur. Geçen sene bu olay Trabzonspor ile ilgili olarak oynandı. Trabzonspor’un Şampiyonlar Ligi’ne gitmesinde TFF’nin yaptığı talihsiz bir karar neticesinde olmuştur. Bugün herkes biliyor ki Fenerbahçe’nin hakkı yendi.
AYSAL PLAY-OFF’U FENERBAHÇE’SİZ OYNANACAK SANDI
Ünal Aysal’ın açıklaması bizi derinden yaralamıştır. Ama kendisi play-off maçlarının da Fenerbahçe’siz oynanacağını zannediyordu. “Bu hayalleri görmekten vazgeçin”in altını çizdik. Bugün Allah’a şükürler olsun ki onlarla beraber oynuyoruz. O, kendi camiasına yaptığı hataların giderilmesi için yapılan açıklamalar yapıyor.
Fenerbahçe SK’nin mefaatleri T.C.’ninkilerden ayrılamaz. 2020, TFF- UEFA ilişkileri, bizim UEFA ile olan ilişkilerimizin hepsinin iyiye gitmesi bizim CAS’tan vazgeçme sebebimiz olmuştur. Umaram 2020 de Türkiye’de olacak.

TRABZONSPOR’A SORULAR…

Söz alan Nihat Özdemir, “Maalesef Trabzonspor bizim gösterdiğimiz sağduyuyu, saygı göstermediği gibi her gün her medya kanalına ortamı gerici açıklamalar yaptılar ve ormanın baş mimarı oldular. Soruyorum, Sadri Şener geçmiş dönemde veya bu gün Federasyon’la konuşarak hakem değiştirmiş midir? Trabzonspor önceden para almak için başvurmuş mudur? Biz Topuk Yaylası’nı yaparken, burayı hem Fenerbahçe’nin hem de milli takımların kullanabileceğini söyledik. Buranın yapımında yardım aldık. Yüzde 80′ini biz karşıladık. Yüzde 20′sini yardım alarak yaptık. Trabzonspor hiç yardım almamış mıdır?Trabzon’da Gençlik Oyunları yapıldı. Tapelerdeki gibi oyunlar için ayrılan 6 milyon Lira’dan Trabzonspor pay almış mıdır?
Fenerbahçe-Sivas maçı öncesi Trabzon’dan Sivas’a balık gönderilmiştir. Trabzon nere, Sivas nere. Bu hiç açıklanmadı. Tapelerde sayın başbakana yönelik ifadeler var. Bunlara değinilmedi” ifadelerini kullandı.
Demirören ile Aydınlar Federasyonu yönetimi arasındaki farkın sorulması üzerine Nihat Özdemir, “Mehmet Ali Aydınlar hiç bir zaman hukuka savunmaya önem vermeden, eksik iddianame, iddianamenin 3′te 1′i açıklanmışken karara varıp, idam sehpasını kurmuştur. Sayın Demirören göreve geldikten sonra herkesin savunmasını almıştır. Sadece bu noktayı dikkate almanızı istiyorum” yanıtını verdi.
Basın toplantısının sonlarında ise söz alan Asbaşkan Cihan Kamer, “Şu soruların ve bu ithamların bize hiç bir faydası yok. Yarın eğer Galatasaray veya Trabzonspor UEFA’ya gidemezse, kurullarımızdan dolayı değil basın mensuplarından dolayı olacak. Devamlı olarak birbirimizle kavga ediyoruz. Devamlı olarak UEFA’ya mesajlar gönderiyoruz. Diğer kulüplerin yöneticilerinden de taraftarlarından da basın mensuplarından da artık dur diyorum. Artık yargıyla ilgili kararları yargımız vermiş. Kulüplerle ve kişilerle ilgili kararları yetkili kurullar versin. İnşallah sayın başkanımız Cuma günü tutuksuz yargılanır ve genel kurula gelir” ifadelerini kullandı.

29 Nisan 2012 Pazar

Fenerbahçe, Beşiktaş maçının hazırlıklarına başladı




Fenerbahçe, Spor Toto Süper Final Şampiyonluk Grubu'nun 3. haftasında Beşiktaş ile 29 Nisan Pazar günü yapacağı maçın hazırlıklarına başladı.

Ziraat Türkiye Kupası'nda Kardemir Karabükspor'u eleyerek adını finale yazdıran sarı-lacivertliler, ara vermeden derbi mücadelesinin hazırlıklarına Fenerbahçe Can Bartu Tesisleri'nde start verdi.

Teknik direktör Aykut Kocaman yönetiminde basına kapalı gerçekleştirilen idmanda, dünkü karşılaşmada forma giyen oyuncuların rejenerasyon çalışması yaptığı, diğer oyuncuların ise koşu ve ısınma hareketleriyle başladıkları antrenmanı, 2 grup halinde yaptıkları 5'e 2 top kapma ve pas çalışmalarıyla sürdürdüğü bildirildi. Dar alanda 1'e 1 ikili mücadelenin ardından, yine dar alanda yapılan çift kale maçla antrenmanın tamamlandığı duyuruldu.

Sakatlıkları nedeniyle kupa maçında oynamayan Mehmet Topuz, Bekir İrtegün ve Yobo'nun antrenmanda takımla birlikte çalıştığı, Sow ve Alex'in tedavilerinin sürdüğü, dünkü maçta beline darbe alan Serdar Kesimal'ın ise tedavi olduğu açıklandı.

Sakatlığı süren Sezer Öztürk'ün takımdan ayrı çalıştığı, çift kale maç sırasında sol dizinde ağrı hisseden Özgür Çek'in ise tedbir amacıyla idmanı yarıda bıraktığı bildirildi.

Sarı-lacivertli takım, Beşiktaş maçının hazırlıklarını yarın akşam basına kapalı yapacağı antrenmanla tamamlayacak ve kampa girecek.

28 Nisan 2012 Cumartesi

Bursaspor Teknik Direktörü Sağlam Açıkladı:Ziraat Türkiye Kupasını Kazanacağız…!





Bursaspor Teknik Direktörü Ertuğrul Sağlam, Ziraat Türkiye Kupası'nda yarı finalin ikinci maçında Fenerbahçe'nin finale çıkıp rakipleri olmasının, Avrupa Kupası'yla ilgili ortaya güzel bir şey çıkardığını belirterek, "Üçüncü sene üst üste Avrupa kupalarına katılma şansı yakalamak kulübümüz adına önemli bir başarıdır. Final karşılaşmasını kazanarak müzemize 26 yıl sonra Türkiye Kupası'nı tekrar koymanın mücadelesini vereceğiz" dedi.

Son üç sezondur ortaya koydukları performans ve başarılara yenisini ekleyecekleri için mutlu olduklarını dile getiren Sağlam, "Bu şansı yakalamış olmanın mutluluğu tüm camiaya hakim. Son maçta camianın bütünleşmesi bizi mutlu etti. Bu bütünlükle beraber ortaya çok üst düzeyde büyüklüğünü, her yönden rakiplerine kabul ettiren görüntü ortaya çıktı. Sahada Oyuncularımız güvenle kendilerine yakışan mücadeleyi ortaya koydular. Finale yükselmenin onurunu hepimize yaşattılar" diye konuştu.

"Yarı finalin ikinci maçında Fenerbahçe'nin finale çıkıp rakibimiz olması, Avrupa Kupası'yla ilgili ortaya güzel bir şey çıkardı. Üçüncü sene üst üste Avrupa kupalarına katılma şansı yakalamak kulübümüz adına önemli bir başarıdır. Final karşılaşmasını kazanarak müzemize 26 yıl sonra Türkiye Kupası'nı tekrar koymanın mücadelesini vereceğiz. Göreve ilk sene yarı sezonda başladık, sezonda son maçta Avrupa Ligi'ni kaçırıp sonraki sezonda şampiyonluk, ardından üçüncülük ve bu sene de Türkiye Kupası'nda finale yükselmenin başarısı küçümsenmeyecek bir durum. Başta başkanımız ve yönetimimiz olmak üzere, şehre ve herkese desteklerinden dolayı çok teşekkür ediyorum."

-"Bursaspor her kulvarda iddialı olmak zorunda"-
 
 Takımın son durumu ile ilgili bilgi de veren Sağlam, "Carson eşinin rahatsızlığından dolayı İngiltere'ye gitmek zorunda kaldı. Eşinin durumunu takip ediyoruz. Ona göre de Eskişehir'de olup olmayacağına karar vereceğiz. Ama forma giymesi zor görünüyor. Çok ciddi bir sakatlık problemimiz yok. Ozan İpek'in sakatlığı geçti. En son karşılaşmada tam Oyuna sokacakken şanssızlıktan Oyuna dahil olamadı. Onun dışında bir problemimiz yok. Keyfimiz ve morallerimiz yerinde. Güzel sonuç almak istiyoruz" dedi.

-Ozan İpek ile ilgili haberlere yalanlama-

Sağlam, Ozan İpek ile ilgili "İpleri koparıyor" şeklinde çıkan haberlerin hatırlatılması üzerine, bunun doğru olmadığını söyledi. Ertuğrul Sağlam şöyle konuştu:

"Bu gibi haberler arada çıkıyor, ama genelde de aynı kaynaktan çıkıyor. Bizim adımıza ciddi bir rahatsızlık. Sizlerden de rica ediyoruz. Aslı olmayan, yaşanmamış olayları yaşanmış gibi göstermekten insanlar vazgeçsin. Bu tür haberler daha önce de yapıldı. Ciddi anlamda yaptırımlar uygulamak zorunda kalacağız. Her şeyin güzel gittiği bir dönemde bu türlü asılsız haberlerle kimse bizim huzurumuzu bozmaya kalkışmasın. Bursaspor büyük bir camiadır. Böyle bir şeyin kesinlikle yaşanmadığını söylemek istiyorum. Soyunma odasına da gayet güzel bir şekilde gittik. Takımla beraber Ozan da bu sevinci yaşadı. Bunu duyunca şaşırdım."

Sağlam, bir soru üzerine, sezon başında eleştirilerin olduğunu, o dönemde küme düşmekten bahsedildiğini hatırlattı. Sağlam, sözlerini şöyle tamamladı:

"12 ya da 13'üncüydük. Özellikle medyada eleştirilerin üst düzey yaşandığı dönemi hatırlıyorum. O dönemde küme düşmekten bile bahsediliyordu. O dönemdeki yorumları bizim televizyondakiarkadaşlarımızdan istedim. 'Bu arkadaşlar, yerden yere vurmak için acele ediyor' demiştim. 'Beklesin herkes, resim ortaya çıktıktan sonra bu eleştirileri yapsınlar' diye ufak çaplı serzenişte bulunmuştum. Bu yorumla alakalı da bazıları bunu 'ti'ye almışlardı. Ama futbolda bu var. Dengeler çok çabuk değişebiliyor. Ülkemizde her şey günlük yaşanıyor. İki maç iyi oynadıktan sonra yerin dibine sokulan futbolcuyu da süper futbolcu yapabiliyoruz.

Biraz daha hoşgörülü olmak lazım. Ben o gün de dahil inancımı yitirmedim ve her fırsatta ortaya koydum. Sağ olsunlar onlar da bizi mahcup etmediler. Onur savaşı yaptılar ve sorumluluk aldılar. Hak ettikleri yere kendileri geldiler. Bizim adımıza başarılı bir sezon oldu. Bir taraftan başarıyı kovalarken, bir taraftan da değişimi yaşadık. Çok riski beraberinde taşıyan işi bir arada yapmak büyük kulüplerin işidir. Avrupa'da bile, 'kadroda revizyona gideceğim benden başarı beklemeyin' diyor. Bir sene 8. oluyor ertesi yıl 6. oluyor, sonra şampiyon oluyor. Biz bu değişimi yaşarken başarı içinde de kaldık." 

22 Nisan 2012 Pazar

yestur.com: BESMELE NASIL VE NE ZAMAN SÖYLENMELİDİR?

yestur.com: BESMELE NASIL VE NE ZAMAN SÖYLENMELİDİR?: Besmele'den maksad; Allahû Teâla (cc)'nın herhangi bir ismini zikretmektir. Esasen meşru olan her işe başlarken "Besmele" çekilme...

BESMELE NASIL VE NE ZAMAN SÖYLENMELİDİR?





Besmele'den maksad; Allahû Teâla (cc)'nın herhangi bir ismini zikretmektir. Esasen meşru olan her işe başlarken "Besmele" çekilmelidir. Aksi takdirde; yapılan amelde bereketsizlik ortaya çıkar.(31) Kur'ân-ı Kerîm'de: "Artık üzerine Allah'ın ismi anılan (besmele çekilen hayvan)lardan yeyiniz. Eğer O'nun ayetlerine iman edenler (den) iseniz"(32) hükmü beyan buyurulmuştur. Kesilecek hayvanı kesecek olan kimsenin kıbleye doğru yönelmesi sünnettir. 





Daha sonra sesli olarak; 

"Bismillâh-Allahû Ekber-Allahû A'zam-Allahû'r-Rahman, Allâhu'r-Rahim ve bunlar gibi" Allah'ın isimleri anılır. Tehlil (Lâ ilâhe illâllah), Tesbih (Sübhânâllah) veya Tahmid (El-Hamdû Li'llâh) demek de mümkündür.(33) Fakat dua hükmünde olan ibâreler (Allahümmağfirli -Allah'ım bana mağfiret et gibi) besmele hükmünde değildir. Allahû Teâla (cc)'nın ismini Arapça söylemek şart değildir. Ancak müslümanların; başta besmele olmak üzere, namazlarını edâ edebilecek kadar sûreyi (Hangi kavimden olursa olsun) ezberlemeleri farzdır. Fakat yeni müslüman olmuş bir kimse; kendi kavminin diliyle Allah (cc)'ın adını anarak hayvanı kesse yenilir. 





Çünkü farklı dillerle de olsa;
Allahû Teâla (cc)'nın adını anmak kâfidir.



Zekât'ın Tarifi ve Önemi





Zekât;
Arapça bir kelime olup, temizlik ve üremek (çoğalmak) manalarına gelir.(1)

İbn-i Abidin: "Zekât lûgatta üremekten başka mânalara da gelir. Meselâ: Bereket, medih, senâ mânalarına da kullanılır. Ama bu mânaların hepsi şer'î mânasında mevcuddur. Çünkü zekât, sahibini günahlardan ve cimrilik sıfatından temizlediği gibi, malı da bir kısmını vermek sûretiyle temiz pak eder. Onun için verilen cüzü kirli sayılır. Ve Resûlullah (sav)'in âline (Hanedanına) haram olur"(2) hükmünü zikreder.

İslâmî ıstılâhta zekât; "Bir müslümanın, haşimi ve haşimi'nin kölesi olmayan mü'min bir fakire, ondan hiçbir menfaat beklemeksizin, sırf Allahû Teâla (cc)'nın rızası için, malının bazısını temlik etmektir."(3) Zekâtın şer'i şerifteki tarifi budur. Tebyin'de de böyle tarif olunmuştur.
Kur'an-ı Kerim'de: "Namazınızı kılın ve zekâtınızı verin" emri, birçok Ayet-i Kerimede tekrar tekrar beyan buyurulmuştur.(4)

Esasen zekât ibadetinin Kur'an-ı Kerim'in muhtelif sûrelerinde otuz iki defa zikredilmiş olması, meselenin ehemmiyetini kavramamızı kolaylaştırmaktadır. Hz. Abdullah İbn-i Ömer (ra)'den rivayet edilen bir Hadis-i Şerif'te: "İslâm beş şey üzerine bina olunmuştur. (Bu beş şey) Kelime-i Şehadet getirmek, namaz kılmak, zekât vermek, hacc etmek ve Ramazan-ı Şerif orucunu tutmaktır"(5) buyurulduğu bilinmektedir.

Yine Resûl-i Ekrem (sav)'in: "Mallarınızın zekâtını veriniz"(6) emrinin kat'iyyeti malûmdur. Dolayısıyla zekât; kitab, sünnet ve icmai ümmetle farziyyeti kat'i olan bir ibadettir. Nitekim Feteva-ı Hindiyye'de: "Zekât, muhkem bir farzdır. İnkâr eden kâfir olur. Vermeyen ise öldürülür. Serahsi'nin Muhıyt'inde de böyledir"(7) hükmü kayıtlıdır. Buradaki "Vermeyen ise öldürülür" hükmü üzerinde iyi tefekkür etmek borcundayız.

Ebû Hureyre (ra)'den rivayet edilmiştir: "Resûl-i Ekrem (sav) vefat ettikten sonra Hz. Ebû Bekir halife seçildi. O zaman arab kabilelerinden bir kısmı (Zekât hususunda) isyan ederek küfre döndü. Hz. Ebû Bekir (ra) isyan eden kabilelerle cihad etmeye karar verdi. Fakat Hz. Ömer (ra) buna mani olmak için "Sen bu insanlarla nasıl cihad edersin? Halbuki Resûl-i Ekrem (sav) "İnsanlarla "Lâ ilâhe illâllah, Muhammeden Resûlullah" deyinceye kadar cihad etmekle emrolundum. Kim bu şehadeteyn'i söylerse, malını ve canını şer'i bir vecibe olmadıkça, korumuş olur. Kalbinde gizlediğinin (Küfür ve şirkin) hesabı Allahû Teâla (cc)'ya aittir" buyurmuştur. Sen de bunu biliyorsun" dedi. Hz. Ömer (ra)'in bu sözü üzerine, Halife Hz. Ebû Bekir (ra): "VAllahi her kim namazla zekâtı birbirinden ayırırsa, mutlaka onunla harbederim. Çünkü zekât malın hakkıdır. Allahû Teâla (cc)'ya yemin ederim ki; Resûlullah Sallâllahü Aleyhi Vesellem'e verdikleri bir dişi oğlağı benden esirgerlerse, bundan dolayı muhakkak onların boynunu vururum" buyurdu. Bunun üzerine Hz. Ömer (ra) dedi ki: "VAllahi bildim ki, bu sözler Allahû Teâla (cc)'nın Hz. Ebû Bekir'in gönlünde meydana getirdiği genişliğin bir eseridir. Bu sayede onlarla savaşmanın hak olduğunu öğrendim."( 8 ) Yine İbn-i Ömer (ra)'den rivayet edilen bir Hadis-i Şerif'te Resûl-i Ekrem (sav) şöyle buyurmuştur: "İnsanlarla "Lâ ilâhe illâllah, Muhammeden Resûlullah" deyib, namaz kılıb, zekât verinceye kadar cihad etmekle memur kılındım."(9)

Kur'an-ı Kerim'de: "Ey iman edenler!.. Şu muhakkak ki (Yahudi) bilginlerinin ve (Hıristiyan) rahiblerinin bir çoğu batıl (sebebler)le, insanların mallarını yerler, (onları) Allah yolundan men ederler!.. Altını ve gümüşü yığıb ve biriktirip de, onları Allah yolunda harcamayanlar (yokmu?), işte bunlara pek acıklı bir azabı haber ver. O gün bunlar üzerinde (yakılacak) cehennem ateşinin içinde kızdırılacak da, o kimselerin alınları, böğürleri ve sırtları bunlarla dağlanacak, "İşte bu (Denilecek) nefisleriniz için toplayıp sakladıklarınız. Artık saklayıp, stok ettiğiniz bu nesneleri(n acısını haydi) tadın"(10) hükmü beyan buyurulmuştur.

Hz. Ömer (ra); bu Ayet-i Kerimede geçen "Stok hükmündeki (Kenz) malla" ilgili olarak şöyle buyuruyor: "Zekâtı ödenen mal, toprak altında gömülü de olsa stok hükmüne (kenz'e) dahil değildir. Kenz (Stok, istif) hükmündeki mal, zekâtı edâ edilmeyen maldır. Zekâtı verilen mala gelince; o asla kenz (stok) hükmünde değildir. Velev ki toprak altında gömülü olmasa da, zekâtı verilmeyen malın sahibi, cehennemde dağlanacaktır"(11) İbn-i Abbas (ra) "Mallarını stok edib, Allahû Teâla (cc) yolunda harcamayanlar" Ayet-i Kerimesini tefsir ederken, "Allahû Teâla (cc) bununla, zekâtı verilmeyen malları ve o malların sahiblerinin durumunu izah buyurmuştur"(12) hükmünü zikreder. Allahû Teâla (cc)'nın kendisine ihsan buyurduğu malı; şer'i şerifin çizdiği hududlar içerisinde harcamayan ve cimrilik sebebiyle zekât ibadetini terkeden kimselerin, hem bu dünyada hem de ahirette azaba uğrayacakları kat'i nasslarla sabittir. Günümüzde "Zahiri" ve "Batıni" malların zekâtını tahsil edecek bir "Ulû'lemr" olmadığı için; zekât ibadetini hafife alanları cezalandırmak mümkün değildir. Ancak Allahû Teâla (cc)'nın dinine ihlâsla bağlı olan mü'minlerin, bu hususta hassasiyet gösterecekleri malûmdur.

-------------------------------

(
1) İmam-ı Serahsi - El Mebsut - Beyrut: ty D. Marife Neşri, C: 2, Sh: 149. Ayrıca Abdülgani El Meydani - El Lübab fi Şerhi'l Kitab - Beyrut: 1400, C: 1, Sh: 136.
(2) İbn-i Abidin - Reddü'l Muhtar Ale'd Dürri'l Muhtar - İst: 1983, C: 2, Sh: 7.
(3) Şeyh Nizamüddin ve bir heyet - El Feteva-ı Hindiyye - Beyrut: 1400, C: 1, Sh: 170.
(4) Bakınız!.. El Bakara Sûseri: 43, 83, 110. En-Nisâ Sûresi: 162. Et-Tevbe Sûresi: 11. El Mücadele Sûresi: 13.
(5) İmam-ı Serahsi - A.g.e. C: 2, Sh: 149. Ayrıca İmam-ı Kasani - El Bedaiû's Senai - Beyrut: 1974, C: 2, Sh: 2 - Sahih-i Buhari - İst: 1401, Çağrı Yay. C: 1, Sh: 8, Sahih-i Müslim - C: 1, Sh: 45, K. İman: 5 Had. No. 20, Sünen-i Nesai - K. İman: 13.
(6) İbn-i Hümam - Fethû'l Kadir - Beyrut : 1315 D. Sadr Mtb. C: 1, Sh: 481.
(7) Şeyh Nizamüddin ve bir heyet - A.g.e. C: 1, Sh: 170.
( 8 ) Sahih-i Buhari - İst: 1401, Çağrı Yay. (K. Sitte Serisi) C: 2, Sh: 109-110. Ayrıca Sünen-i Nesai - C: 5, Sh: 14-15, K. Zekât Bab: 3, Sünen-i Ebû Davud ve Tirmizi.
(9) El Ayni - Umdetû'l Kari Şerhi Sahih-i Buhari - İst: 1308 - 11, C: 4, Sh: 271.
(10) Et Tevbe Sûresi: 34-35.
(11) İbn-i Kesir - Tefsirû'l Kur'an'il Azim - Beyrut: 1969, D. Marife Neşri, C: 2, Sh: 350. Ayrıca Fahrüddin-i Razi - Mefatihû'l Gayb (Tefsir-i Kebir) İst: 1308, C: 4, Sh: 630.
(12) Fahrüddin-i Razi - A.g.e. C: 4, Sh: 630 vd.

Ölüm Üzerine ...!



Bir anda uykudan kalktim
çok ilginç bir ışık gördüm ama odanın ışığı kapalıydı
bir baktım saat 3:30 gece 
facir vakti
peki gördüğüm bu kadar ışık nerden
-----
birden şaşırıp kaldım baktım ki elimin yarısı duvarın içinde
hemen elimi çıkardım korku içinde oturup elime bakıyordum
tekrar elimi duvara dogru uzattım yine elim duvarın içine giriyordu!!!!!!!!

--
bir gülümseme sesi duydum
Yüzümü kardeşime dogru çevirdim, yatıyordu
korku içinde yatağımdan kalkıp kardeşimi uyandırmaya gittim
ama cevap vermedi
annemin odasına doğru gittim
babamı uyandırmaya çalıştım

birilerinin bana cevap vermesini istiyorum ama kimse cevap vermiyordu
annemi uyandırmak üzereyken, baktım ki annem uykudan uyandı
uykudan uyandı ama benimle konşmuyordu
---
bismillahirrahmanirrahim diyordu ve tekrarlıyordu
babamı uyandırdı, kalk kalk bir bakalım çocoklara dedi annem
şimdi zamanımı bırak uyuyayim yarın ola hayr ola dedi babam
ama annemin israrı üzerine babam kalkıverdi şaşkınlık içerisinde beraber odamıza doğru geldiler

---
başladım bağırmağa, anne, baba ama hiç birisi cevap vermiyordu!!!
annemin elbisesini çekiyor beni dinlemesini istiyordum ama annem beni hissetmiyordu!!!
başladım annemin arkasından yürümeye ta bizim odaya kadar

odamıza girdi ve ışıkları açıverdi
ama benim için fark etmiyordu çünkü benim için her taraf ışıktı

tam o sırada çok ilginç bir şeyle karşılaştım
---
kendi vücüdumu  gördim!!!

evet kendi vücüdumu

oturup kendi kendimi seyredıyordum, iki taneydim
kendi kendime soruyordum kimdir bu acaba? Nasılda bana benziyor!!!
başladım kendi kendimi uyandırmaya, bu kabustan kurtulayım diye
ama uyanamadım
---
babam dedi ki bak yatıyorlar işte hadi yerimize gidelim

ama annem sakin olamadı ve benim uyuduğum yatağa doğru gelerek
beni uyandırmaya başladı kalk muhammed kalk bana cevap ver
ama cevap veremiyordu!!!
 
bir kaç defa uğraştı ama yok. Birden baktım ki babamın gözlerinden yaşlar dökülüyor
o babam ki şimdiye kadar onun göz yaşlarını görememiştim
bağırışmalar başladı oracık yerden .. kardeşim uyandı ve sordu ne oldu?
annem ona bağırarak, abin muhammed olmüş çok acıklı bir şekilde ağlıyordu

---
bağırmalar fazlalaştı
anneme giderek, anne ağlama ben burdayım bak bana!!
ama kimse bana cevap vermiyordu, neden?
oturup bağırmaya başladım, burdayım bakın işte

ama kimse cevap vermiyordu
başladım bağırmaya ya rabbi, ya rabbi ne olur beni bu rüyadan ve olduğum durumdan kurtar

---
uzaktan bir ses duydum ve geldikçede yükseliyordu
bu ses allah’u taalenin bir ayeti idi
((andolsun sen bundan gaflette idin, derhal biz senin perdeni kaldırdık. Bugün artık gözün keskindir))
birden iki kişi beni tuttular, ama insan değillerdi

çok korktum !!

başladim bağırmaya, bırakın beni, siz kimsiniz? Ne istiyorsunuz?
kabire kadar senin gardiyanlarınız dediler
----
ben ölmedim, daha yaşıyorum dedim
neden beni kabire götürüyorsunuz? bırakın beni!! Ben hissediyorum, konuşuyorum ve görüyorum, ben ölmedim

bana gülümseyerek cevap verdiler

dediler ki, ey insanlar sizzler çok ilginç yaratıksınız, sanıyorsunuz ki ölüm hayatın sonudur ama bilmiyorsunuz ki asıl olan sizin yaşadığınız hayat bir rüyadan ibaret olup öldüğünüz zaman uyanıyorsunuz.
beni kabire doğru çekiyorlardı hala

yoldayken baktım ki benim gibi insanlar ve yanlarında da aynı o iki yaratıktan var, kimi ağlayor kimi gülüyor ve kimi ise bağırıyordu

onlara sordum neden böyle yapıyorlar?

dediler ki, bu insanlar şaşkınlık içerisindeler, nereye gittiklerini biliyorlar, kimisi dalalettedir.. korku içinde sözlerini keserek sordum:
ateşe gidiyorlar mi yani?
evet dediler '
konuşmalarına devam ederek, o gülenler ise cennete gidiyorlar
hemen sordum onlara, peki ben nereye gidecem??
dediler ki, sen bazen iyi gidiyordun, bazende kötü

bazen tövbe edip ertesi gün günah işliyordun ve izlediğin yol tam olarak belli değildi
ve hep öyle yitik kalacaksın
sözlerini korku içerisinde keserek sordum:
yani ben ateşemi gidiyorum yoksa?

Onlarda, Allahın rahmeti geniştir ve yolculukta uzundur dediler

---
yüzümü çevirdim korku içerisinde baktım ailem, babam, amcam, kardeşlerim ve akrabalarım hepsi
Bir sandık içinde beni taşıyorlardı
Onlara koiarak gittim ve onlara dedim ki benim için dua edin lütfen
Ama kimse bana cevap vermiyordu
kimi ağlıyordu kimi ise hüzünlüydü

Kardeşime giderek, dikkatli ol dünyanın fitnesi seni kandırmasın
Beni duymasını çok isterdim
O iki melek beni kabirdeki cesedimin üzerine bağladılar

baktım ki babam toprak atıyor üzerime
Kardeşlerim topak atıyor
Ordaki insanlar hepsi üzerime toprak atıyordu

----
dedim ki, ahh keşke onların yerinde olsaydım Allaha tevbe etseydim

dün sabah namazımı kılsaydım

Keşke her gün rabbime dua etseydim
Keşke her gün tevbemi yenileseydim
Keşke kötülüklerden uzak dursaydım
Başladım bağırmaya, ey insanlar dikkatli olun dünya hayatı sizleri kandırmasın
en azından birisinin beni duymasını çok isterdim
Peki sen beni duyuyormusun ???

----
lütfen herkese gönder
---
eğer göndermesi sana zor geliyorsa, daha iyi olacak çünkü sevabını hakketmiyorsun, ama kabirde olduğun zaman o zaman, ahh keşke gönderseydim diyeceksin
***
süphanallah ve bihamdihi.. süphanallahul azim

Şair Uzman Jandarmadan İkinci Şiir. (Hak arayışı Uzman Jandarmayı Şair Yaptı)

Türkiye cumhuriyeti sınırları içerisinde uzman jandarmalarla ilgili haberleri  okumayan kalmamıştır muhtemelen. Astsubaylarla ...