26 Haziran 2016 Pazar

G20 Zirvesi Antalya



Küresel ekonomik sorunların çözümünde en önemli platformlardan biri sayılan, dünyanın en büyük 19 ekonomisi ve AB'yi buluşturan Group of 20 (G-20) liderlerinin 10’uncu toplantısı, Türkiye’nin ev sahipliğinde 15-16 Kasım tarihlerinde Antalya'da yapıldı. Zirvede ev sahibi ve katılımcı olarak yer alan Cumhurbaşkanı Erdoğan, birçok ülkenin Başbakanı ve Devlet Başkanı ile ikili görüşmeler gerçekleştirdi. İkili görüşmelerin yanı sıra farklı konularda çalışma yemeklerine katılan Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin olaylara bakışını bu toplantılarda ifade etti. Zirvenin son günü Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından açıklanan bildirgede terörle mücadelede küresel iş birliği vurgusu yapıldı.

“TERÖR ÖRGÜTLERİ ARASINDA AYRIM YAPILMAKSIZIN BU TEHDİTLE KARARLI ŞEKİLDE MÜCADELE EDİLMELİDİR”

Terörle mücadele konusunda uluslararası iş birliği noktasında üzerlerine ne düşüyorsa yapmaya hazır olduklarını açıklayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, devamında şunları söyledi: “Bu mücadelede samimi bir uluslararası iş birliği ve dayanışma şarttır. Terörizmle mücadele konusunda G-20 liderleri olarak kabul ettiğimiz bildiri, bu konudaki kararlı duruşumuzu ortaya koyması bakımından önemlidir. Terörün inancı, kökeni, bölgesi yoktur. Terörizmi herhangi bir dinle ilişkilendirmek son derece yanlış olduğu gibi, böyle bir tavır, o dinin mensuplarına yapılacak en büyük hakarettir. Zira bütün dinler için hayat hakkı kutsaldır. Biz bu anlayışı, tarihimizden ilham alarak, ‘İnsanı yaşat ki devlet yaşasın’ şeklinde ifade ediyoruz. Terör örgütleri arasında ayrım yapılmaksızın bu tehditle kararlı şekilde mücadele edilmelidir. Bu örgütler arasında ayrım yapan herkes, her ülke, bizim gözümüzde, terörizmle mücadele konusunda büyük bir hata içindedir. Biz, DAEŞ terörüne karşı da, El Kaide, Boko Haram, PKK, PYd, YPG, DHKP-C gibi terör örgütlerine karşı da aynı kararlılıkla mücadeleye devam edeceğiz. Uluslararası alanda da, terör örgütleriyle mücadelede etkin bir iş birliği sağlamak için, kararlı ve somut adımlar atılması gerekiyor.”

“KENDİ HALKINI KATLEDEN ESED’İN SURİYE’NİN GELECEĞİNDE YERİ YOKTUR”

“Kendi halkını katleden Esed’in Suriye’nin geleceğinde yeri yoktur. Esed bu şansını çoktan kaybetmiştir. Unutulmamalıdır ki, Suriyeli mülteciler DAEŞ’ten ve Esed rejiminin devlet teröründen kaçıyor. G-20 liderleri olarak, pek çok Avrupa ülkesinin toplam nüfusunu aşan sayıdaki bu mültecilere yardım için daha fazla gayret edeceğimizi açıkladık” diye konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, terör olaylarıyla mülteciler arasında ilişki kurulmasını, insani sorumluluklardan kaçma gayreti olarak gördüklerini ifade etti.

“ARTIK KONUŞMA DEĞİL UYGULAMA ZAMANI GELMİŞTİR”

Zirvede büyüme stratejilerinin etkin bir şekilde uygulanması gerektiği konusunda da mutabık kaldıklarını ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, dönem başkanlığı olarak, “Artık konuşma değil uygulama zamanı gelmiştir” dediklerini hatırlattı ve “Liderler olarak kabul ettiğimiz Antalya Eylem Planı’nda, güncellenmiş büyüme stratejilerini, uygulama takvimlerini ve bu yıl ilk kez hazırlanan hesap verilebilirlik raporunu bulabilirsiniz” dedi.

“G-20 BİR ZENGİNLER KULÜBÜ DEĞİLDİR”



“G-20 bir zenginler kulübü değildir. Bizler sadece belirli bir refah seviyesini yakalamış toplumları değil, aynı zamanda, kalkınma çabaları devam eden ülkeleri de temsil ediyoruz” ifadelerini kullanan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şu değerlendirmelerde bulundu: “Dünyanın önde gelen gelişmiş ve yükselen ekonomilerinin temsilcileri olarak, düşük gelirli ve gelişmekte olan ülkelerin halinden de anlıyoruz. Dolayısıyla bu noktada söyleyecek sözümüzün olması gerekir. Bu anlayışla, G-20 kalkınma gündeminin, ‘Sürdürülebilir Kalkınma İçin 2030 Gündemi’ni destekleyecek şekilde, yeniden yapılandırılması için mutabık kaldık. Kültür ve medeniyet değerlerini adalet üzerine bina eden bir ülke olarak, kapsayıcılık ilkesini, bu doğrultuda ısrarla savunmaya devam edeceğimizi özellikle belirtmek istiyorum.”

Dünya İnsani Zirvesi Yapıldı



Birleşmiş Milletler (BM) tarafından ilk kez düzenlenen ve Türkiye’nin ev sahipliğinde gerçekleştirilen Dünya İnsani Zirvesi’nin açılışında bir konuşma yapan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, küresel yardım sisteminin yeniden ele alınması gerektiğini vurgulayarak, “Mevcut sistem, insanlığın acil sorunları karşısında ne yazık ki yetersiz kalıyor. Sorunlara çözüm üretemeyen sistemin yükünü, sadece belli ülkeler omuzluyor. Artık bu konuda herkes elini taşın altına koymalıdır” dedi.

İstanbul Kongre Merkezi’nde, 180'in üzerinde ülke, uluslararası kurum ve kuruluşun temsil edildiği ve 60'a yakın ülkenin devlet ve hükûmet başkanı düzeyinde katıldığı zirvenin açılışında katılımcılara hitap eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, tarihin ilk Dünya İnsani Zirvesi’ne ev sahipliği yapmaktan ve duyduğu memnuniyeti ifade etti.

“ACININ RENGİ, IRKI, DİLİ VE DİNİ OLMADIĞINI ÇOK İYİ BİLİYORUZ”

Savaşların, doğal afetlerin, salgın hastalıkların ve iklim değişikliğinin yol açtığı krizlerin, tüm insanlığın huzurunu, refahını ve ortak geleceğini tehdit ettiğine dikkat çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Zirve’de bulunanlar olarak hepimiz de, acının rengi, ırkı, dili ve dini olmadığını çok iyi biliyoruz” dedi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin bu anlayışla, bugün dünyanın 140’ı aşkın ülkesinde, insani ve kalkınma yardım faaliyeti yürütüp binlerce projeyi hayata geçirdiğini ve aynı zamanda, 3 milyonun üzerinde Suriyeli ve Iraklı mülteciyi misafir ettiğini hatırlattı.

“HERKES ELİNİ TAŞIN ALTINA KOYMALI”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin insani ve kalkınma yardımlarının 2014 yılında 6,4 milyar dolar olduğuna ve bu rakamın her geçen yıl arttığına işaret etti ve şunları söyledi: “Bu süreçte, küresel insani yardım sisteminin tüm yönlerini görme, aksaklıkları, eksiklikleri bizzat tecrübe etme imkânı bulduk. Mevcut sistem, insanlığın acil sorunları karşısında ne yazık ki yetersiz kalıyor. Sorunlara çözüm üretemeyen sistemin yükünü, sadece belli ülkeler omuzluyor. Artık bu konuda herkes elini taşın altına koymalıdır. Öncelikle, küresel yardım sistemini, insanı merkeze alan farklı bir bakış açısıyla yeniden ele almamız gerekiyor.”

“İNSANLIĞIN KADERİNİ 5 ÜLKENİN SİYASİ ÇIKARLARINA MAHKÛM ETMEK, NE AKLA NE DE VİCDANA SIĞAR”

Zirve kapsamında BM Genel Sekreteri Ban Ki-mun’un yönetiminde gerçekleşen ‘Çatışmaların Sona Erdirilmesi ve Önlenmesi İçin Siyasi Liderlik’ konulu yuvarlak masa oturumunda da bir konuşma yapan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Çatışma riski barındıran ihtilafların zamanında tespiti, bunlara vakitlice etkin şekilde müdahale edilebilmesi ve önlenebilmesi kritik öneme sahiptir. Bunun için de, kararlı, hızlı, şeffaf ve hesap verebilirlik ilkesi doğrultusunda çalışan bir Güvenlik Konseyi’ne ihtiyacımız bulunuyor. Biz, her fırsatta bu soruna işaret ediyor ve ‘Dünya 5’ten büyüktür’ diyoruz. İnsanlığın kaderini 5 ülkenin siyasi çıkarlarına mahkûm etmek, ne akla, ne vicdana, ne de hakkaniyete sığmaz” dedi.

DÜNYA İNSANİ ZİRVESİ

Birleşmiş Milletler (BM) tarafından tarihinde ilk kez düzenlenen ve Türkiye'nin ev sahipliğinde yapılan Dünya İnsani Zirvesi, 21-24 Mayıs 2016 tarihlerinde İstanbul Kongre Merkezi’nde gerçekleştirildi. Küresel insani yardım sisteminin masaya yatırıldığı zirveye 180'in üzerinde ülke, uluslararası kurum ve kuruluş katılırken; 60’a yakın ülke devlet ve hükûmet başkanı düzeyinde temsil edildi.

Zirvede, 15 özel organizasyon, 17 yuvarlak masa toplantısı, 130 yan etkinlik ve 30 sergi düzenlendi. 500 yerel ya da uluslararası sivil toplum kuruluşunun deneyimlerini paylaştığı zirveye, dünyanın çeşitli yerlerinden 345 şirket de katıldı.
BM Genel Kurulu’ndan sonra en yüksek katılımlı uluslararası organizasyon olan zirveye, yaklaşık 1000’i Türkiye’den 10 binin üzerinde katılımcı iştirak etti. Zirveyi 900 medya mensubu takip etti.

ZİRVE SOSYAL MEDYADA DA TEMSİL EDİLDİ


Dünya İnsani Zirvesi sosyal medyada da ilgiyle takip edildi. Zirve ev sahipliği için açılan resmî twitter (twitter.com/dizturkiye) ve facebook (facebook.com/dizturkiye) hesapları vasıtasıyla zirve ile ilgili detaylı bilgilerin yanı sıra Türkiye’nin insani politikaları ve Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın zirve kapsamındaki programı Türkçe, İngilizce, Arapça ve Franızca dillerinde sosyal medya kullanıcılarına aktarıldı. Türkiye'de zirve için belirlenen #Humanistanbul etiketi 15 bini aşkın kullanıcı tarafından paylaşıldı.

Recep Tayyip Erdoğan Kimdir...?



Aslen Rizeli olan Recep Tayyip Erdoğan 26 Şubat 1954'te İstanbul'da doğdu. 1965 yılında Kasımpaşa Piyale İlkokulu'ndan, 1973 yılında ise İstanbul İmam Hatip Lisesi'nden mezun oldu. Fark dersleri sınavını vererek Eyüp Lisesi'nden de diploma aldı. Üniversiteyi Marmara Üniversitesi İktisadî ve Ticarî Bilimler Fakültesi'nde okuyan Erdoğan, bu okuldan 1981 yılında mezun oldu.

Gençlik yıllarından itibaren sosyal hayat ve siyasetle iç içe bir yaşamı tercih eden Erdoğan, disiplinli ekip çalışmasının ve takım ruhunun önemini kendisine çok genç yaşlarda öğreten futbolla 1969-1982 yılları arasında amatör olarak ilgilendi. Aynı zamanda bu yıllar, genç bir idealist olarak memleket meseleleri ve toplumsal sorunlarla ilgilenen Recep Tayyip Erdoğan'ın aktif politikaya adım attığı döneme rastlamaktadır.



Lise ve üniversite yıllarında Millî Türk Talebe Birliği öğrenci kollarında aktif görev alan Recep Tayyip Erdoğan, 1976 yılında MSP Beyoğlu Gençlik Kolu Başkanlığı'na ve aynı yıl MSP İstanbul Gençlik Kolları Başkanlığı'na seçildi. 1980 yılına kadar bu görevlerini sürdüren Erdoğan, siyasi partilerin kapatıldığı 12 Eylül döneminde, özel sektörde bir süre müşavirlik ve üst düzey yöneticilik yaptı.

1983 yılında kurulan Refah Partisi ile fiilî siyasete geri dönen Recep Tayyip Erdoğan, 1984 yılında Refah Partisi Beyoğlu İlçe Başkanı, 1985 yılında ise Refah Partisi İstanbul İl Başkanı ve Refah Partisi MKYK üyesi oldu. İstanbul İl Başkanlığı görevi sırasında diğer siyasi partiler için de model olan yeni bir örgütsel yapı geliştiren Erdoğan, bu dönemde özellikle kadınların ve gençlerin siyasete katılımını artırmaya yönelik çalışmalar yaptı; siyasetin tabana yayılarak geniş halk kitleleri tarafından benimsenip itibar görmesi yolunda önemli adımlar attı. Bu yapılanma, mensubu bulunduğu Refah Partisi'ne 1989 Beyoğlu yerel seçimlerinde büyük bir başarı kazandırırken, yurt genelinde de parti çalışmaları için örnek teşkil etti.

27 Mart 1994 yerel seçimlerinde İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı seçilen Recep Tayyip Erdoğan, siyasî yeteneği, ekip çalışmasına verdiği önem, insan kaynakları ve malî konulardaki başarılı yönetimiyle dünyanın en önemli metropollerinden biri olan İstanbul'un kronikleşmiş sorunlarına doğru teşhis ve çözümler üretti. Su sorunu, yüzlerce kilometrelik yeni boru hatlarının döşenmesiyle; çöp sorunu ise dönemin en modern geri-dönüşüm tesislerinin kurulmasıyla çözümlendi. Hava kirliliği sorunu Erdoğan döneminde geliştirilen doğalgaza geçiş projeleriyle son bulurken, kentin trafik ve ulaşım açmazına karşı 50'den fazla köprü, geçit ve çevre yolu inşa edildi; sonraki dönemlere ışık tutacak birçok proje geliştirildi. Belediye kaynaklarının doğru kullanımı ve yolsuzluğun önlenmesi amacıyla olağanüstü önlemler alan Erdoğan, 2 milyar dolar borçla devraldığı İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin borçlarını büyük ölçüde ödedi ve bu arada 4 milyar dolarlık yatırım gerçekleştirdi. Böylece, Türkiye'nin belediyecilik tarihinde yeni bir çığır açan Erdoğan, bir yandan diğer belediyelere örnek olurken, bir yandan da halk nezdinde büyük bir güven kazandı.



Recep Tayyip Erdoğan, 12 Aralık 1997'de Siirt'te halka hitaben yaptığı konuşma sırasında, Millî Eğitim Bakanlığı tarafından öğretmenlere tavsiye edilen ve bir devlet kuruluşu tarafından yayınlanan bir kitaptaki şiiri okuduğu için hapis cezasına mahkum edildi ve İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı görevine son verildi.

Recep Tayyip Erdoğan, 4 ay kaldığı cezaevinden çıktıktan sonra kamuoyunun ısrarlı talebi ve gelişen demokratik sürecin bir sonucu olarak 14 Ağustos 2001'de arkadaşlarıyla birlikte Adalet ve Kalkınma Partisi'ni (AK Parti) kurdu ve Kurucular Kurulu tarafından AK Parti'nin Kurucu Genel Başkanı seçildi. Milletin teveccüh ve güveni AK Parti'yi daha kuruluşunun ilk yılında Türkiye'nin en geniş halk desteğine sahip siyasî hareketi haline getirdi ve 2002 yılı genel seçimlerinde üçte ikiye yakın parlamento çoğunluğuyla (363 milletvekili) tek başına iktidara taşıdı.

Hakkındaki mahkeme kararı nedeniyle 3 Kasım 2002 seçimlerinde milletvekili adayı olamayan Erdoğan, yapılan yasal düzenlemeyle milletvekili adaylığının önündeki yasal engelin kalkması üzerine, 9 Mart 2003'te Siirt ili milletvekili yenileme seçimine katıldı. Bu seçimde oyların yüzde 85'ini alan Erdoğan, 22. Dönem Siirt Milletvekili olarak parlamentoya girdi.



15 Mart 2003 tarihinde Başbakanlık görevini üstlenen Recep Tayyip Erdoğan, aydınlık ve sürekli kalkınan bir Türkiye idealiyle, hayatî öneme sahip birçok reform paketini kısa süre içinde uygulamaya koydu. Demokratikleşme, şeffaflaşma ve yolsuzlukların engellenmesi yolunda büyük mesafeler katedildi. Buna paralel olarak ülke ekonomisi ve toplum psikolojisini olumsuz yönde etkileyen ve onyıllardır çözülemeyen enflasyon kontrol altına alındı, itibarını yeniden kazanan Türk Lirası'ndan 6 sıfır atıldı. Devletin borçlanma faiz oranları aşağı çekildi, kişi başına düşen millî gelirde büyük artış gerçekleştirildi. Ülke tarihinde daha önce görülmemiş hız ve sayıda baraj, konut, okul, yol, hastane ve enerji santrali hizmete girdi. Bütün bu olumlu gelişmeler, bazı yabancı gözlemciler ve Batılı liderler tarafından "Sessiz Devrim" olarak adlandırıldı.



Recep Tayyip Erdoğan, Avrupa Birliği'ne giriş sürecinde ülke tarihinin dönüm noktası olarak nitelenen başarılı girişimlerine ek olarak, akılcı dış politikası ve yoğun ziyaret-temas trafiğiyle Kıbrıs sorununun kalıcı çözüme kavuşturulması ve dünyanın çeşitli ülkeleriyle verimli ilişkiler geliştirilmesi konularında önemli adımlar attı. Tesis edilen istikrar ortamı iç dinamikleri harekete geçirirken, Türkiye'yi bir merkez ülke haline getirdi. Türkiye'nin ticaret hacmi ve siyasal gücü, yalnız içinde bulunduğu coğrafî bölgede değil, uluslararası alanda da hissedilir düzeyde arttı.



Recep Tayyip Erdoğan, 22 Temmuz 2007 genel seçimlerinde %46.6 oy alarak büyük bir zafer kazanan Ak Parti’nin Genel Başkanı olarak Türkiye Cumhuriyeti’nin 60. Hükümeti’ni kurdu ve tekrar güvenoyu aldı.


Recep Tayyip Erdoğan, 12 Haziran 2011 seçimlerinden de daha büyük bir zaferle çıktı ve % 49.8 oy alarak 61. Hükümeti kurdu.

10 Ağustos 2014 Pazar günü, Türk siyasi tarihinde ilk kez doğrudan halkın oylarıyla ve ilk turda 12. Cumhurbaşkanı seçildi.

Recep Tayyip Erdoğan evli ve 4 çocuk babasıdır.


Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan,Şırnak'ta Askerlerle İftar Yaptı


             Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Şırnak Cizre’de bulunan 172. Zırhlı Tugay Komutan Yardımcılığı 3. Tank Taburu Komutanlığı’nı ziyaret ederek askerlerle iftarda bir araya geldi.


           Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ziyaretine Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar, Avrupa Birliği Bakanı ve Başmüzakereci Ömer Çelik, Çevre ve Şehircilik Bakanı Mehmet Özhaseki, Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Abidin Ünal, Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Bülent Bostanoğlu ve Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Galip Mendi de eşlik etti.



           Cumhurbaşkanı Erdoğan, komutanlık ziyaretinde incelemelerde bulunarak yetkililerden bilgi aldı. İncelemelerin ardından komutanlıkta yemekhaneye geçen Cumhurbaşkanı Erdoğan, beraberindeki heyetle birlikte askerlerle iftar yaptı.











25 Haziran 2016 Cumartesi

İngilizler AB'den çıkıyor.Brexit referandumundan sonra Cameron istifa kararı aldı.Piyasalar Alt Üst Oldu…!



                     İngiltere'den son dakika haberleri gelmeye devam ediyor. Birleşik Krallık’ın Avrupa Birliği’nden ayrılması ya da ayrılmaması için yapılan kritik referandumda halk “AB’ye Hayır” dedi. Son dönemlerde, dünya gündeminin ilk maddesini İngiltere, Galler, İskoçya ve Kuzey İrlanda’dan oluşan Birleşik Krallık’ın AB üyeliğinin oylanacağı referandum oluşturuluyordu. Ülkenin kaderini belirleyen referandumda “AB’ye Hayır” diyenler yüzde 51.9 olurken, “Evet” diyenler ise yüzde 48.1’de kaldı. Şok sonucun ardından, AB yanlısı İngiltere Başbakanı David Cameron istifa kararı aldı. Peki şimdi ne olacak? Ayrılık kararı alan İngiltere'yi Avrupa Birliği ile iki yıllık bir müzakere süreci bekliyor.

                    Birleşik Krallık'ın kaderini belirleyecek olan referandumda oyların büyük bölümü sayıldı.Resmi olmayan sonuçlara göre, referandumda AB'den ayrılma (Brexit) yönünde oy kullananların oranı yüzde 51.9. 'AB'de kalalım' diyenlerin oranı ise yüzde 48.1. Referandumda İskoçya (Yüzde 62'ye yüzde 38) ve Kuzey İrlanda (Yüzde 55.8'e yüzde 44.2), AB'de kalma yönünde oy verdi. "AB'de Kal" kampı, başkent Londra hariç İngiltere'nin büyük bölümünde başarısız oldu. Galler'de de "AB'den Ayrıl" kampı kazandı. Galler seçmeninin yüzde 52.5'i AB'den ayrılma yönünde oy verirken, yüzde 47.5'i "AB'de kalalım" dedi.

SONUÇ SABAH SAATLERİNDE KESİNLEŞTİ

Birleşik Krallık'taki toplam 382 seçim bölgesinin tamamındaki sandıklar TSİ 09.00 sularında sayıldı. "AB'den Ayrıl" kampının referandum zaferi ise oy sayımının tamamlanmasından yaklaşık bir saat önce kesinleşti.

CAMERON İSTİFASINI AÇIKLADI

Referandumda büyük yenilgi alan İngiltere Başbakanı Cameron, TSİ 10.00 sularında kameraların karşısına geçti ve görevi bırakacağını açıkladı.
Muhafazakar Parti'nin Ekim'deki kongresinde aday olmayacağını söyleyen Cameron, İngiltere'nin istikrarını sağlamak için gelecek haftalarda ve aylarda elinden geleni yapacağını belirtti.

"KESİN TAKVİM VEREMEM"

Cameron, "Ama ülkeyi sonraki hedefine taşıyacak kaptan olarak kalmaya çalışmayı doğru bulmuyorum. Bu, kolay aldığım bir karar değil. Bir istikrar döneminin, sonrasında ise yeni bir liderliğin gerekli olduğunu düşünüyorum. Bugün kesin bir takvim vermeye gerek yok ancak bence ekim ayındaki Muhafazakar Parti kongresinde yeni bir başbakana sahip olmayı hedeflemeliyiz" diye ekledi.
Açıklamasında, "Bu karar hafife alınmamalıdır; Britanya halkının kararlarına saygı göstermek gerekir" diyen Cameron, "Tüm çıkarların korunduğu bir çözümle ilerlenmelidir. Şimdi AB ile görüşmeler yapmak için hazırlanmalıyız. Her zaman büyük kararlarla yüzleşmek gerekiyor" ifadesini kullandı.

Cameron, İngiltere'nin AB ile daha güçlü olduğunu düşündüğünü de sözlerine ekledi.
2005'ten beri Muhafazakâr Parti lideri olan Cameron, bu süre zarfında iki genel seçim zaferi yaşamıştı.

Geçen yıl yapılan genel seçim öncesinde AB konusunda referanduma gitme sözünü Muhafazakar Parti'nin seçim manifestosuna koyan İngiltere Başbakanı Cameron, ülkesinin üyelik koşularını değiştirmek için birlik ile yeni bir müzakere süreci başlatmıştı. Müzakereler çerçevesinde AB'den egemenlik, göç ve siyasi birliğin dışında kalma başlıkları altında yeterli tavizleri aldığını savunan Cameron, tarihi 23 Haziran olarak ilan edilen referandumda ülkesinin birlikte kalması için Şubat ayından beri kampanya yürütüyordu.

EN GÜÇLÜ ADAYLARDAN BİRİ BORIS JOHNSON

Partisini ve kabine üyelerini referandum konusunda serbest bırakan Cameron'ın karşısında, Adalet Bakanı Michael Gove ve eski Londra Belediye Başkanı Boris Johnson'ın başını çektiği AB'den ayrılma yanlısı grup yer aldı. Cameron'dan sonra Muhafazakar Parti'nin liderliği için güçlü adaylar arasında yer alan Johnson'ın, referandumdan çıkan ayrılık kararının AB'den ayrılma sonucu Cameron'ı istifaya zorlaması bekleniyordu.
Muhafazakar Parti hükümeti döneminde 43 yıl önce Avrupa Ekonomik Topluluğu'na (AET) üye olan Birleşik Krallık, yine bir Muhafazakar Parti hükümeti döneminde birlikten ayrılmış olacak.

YÜKSEK KATILIM

Birleşik Krallık seçmeninin referanduma ilgisi büyüktü.
Referanduma katılım oranı yüzde 72.2 olarak açıklandı. 46.5 milyon kayıtlı seçmenden 33 milyon 568 bin 184'ünün geçerli oy kullandığı duyuruldu.

KUZEY İRLANDA İÇİN YENİ REFERANDUM SESLERİ

Kuzey İrlanda'daki Sinn Fein partisi, “Kuzey İrlanda'da, birleşik bir İrlanda için referandum yapılmasını” talep etti.
İrlanda Cumhuriyeti ile birleşilmesi için referanduma gidilmesini isteyen Sinn Fein'in açıklamasında, ortaya çıkan sonucun Kuzey İrlanda'daki siyasi görünümü tamamen değiştirdiği belirtildi.

Parti, Britanya'nın AB'den çıkması durumunda bu ülkenin Kuzey İrlanda halkının çıkarlarını temsil etme yetkisinden mahrum kalacağını söyledi.AB referandumunda Kuzey İrlanda'daki seçmenlerin çoğunluğu, AB'de kalınmasından yana oy kullandı.

FARAGE'DAN ŞAŞIRTAN TAHMİN


İlk anketlerin açıklanmasının ardından Birleşik Krallık Bağımsızlık Partisi'nin (UKIP) lideri Nigel Farage, "AB'de kalınması yönünde yürütülen kampanya kazanmış görünüyor" açıklamasını yaptı. AB'den ayrılma taraftarı olan Farage'ın bu tahmini, ilerleyen saatlerde gelen oylama sonuçlarıyla çelişti. Farage, sonuçların AB karşıtları lehine çıkması üzerine ise söylemini değiştirdi. UKIP lideri, destekçilerine yaptığı konuşmada, "Bu, sıradan insanlar için, iyi insanlar için bir zafer olacak" dedi.
AB üyeliğinin devamı yönündeki kampanyanın başını çeken İngiltere Başbakanı David Cameron ise resmi Twitter adresinden, "Britanya'nın daha güçlü, daha güvenli ve Avrupa'da daha iyi olması için oy veren herkese teşekkür ediyorum" diye yazdı.   

‘AYRILMA’ KARARI ÇIKTI, ŞİMDİ NE OLACAK

İngiltere’de sandıktan ne sonuç çıkarsa çıksın AB açısından hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağı belirtiliyordu. İngiltere’nin AB’de kalma kararı alması durumunda yumuşak ve daha yavaş değişim süreci, AB’den çıkış (Brexit) kararı alması halinde ise daha hızlı ve radikal değişim yaşanması bekleniyordu.
Brexit, yani ayrılma kararı alınması, AB’nin kimyasını kaçınılmaz şekilde değiştirecek. Muhtemel gelişmeler şöyle:
AB’nin ilk hamlesi Brexit’in domino etkisi yaratmasını engellemeye çalışmak olur. Fransa’nın da aralarında bulunduğu çok sayıda AB ülkesinde popülist partilerin güç kazanmaya devam etmesi dikkate alınarak, Brexit örneğinin izlenmesini engellemek amacıyla radikal adımlar atılabilir.

Brexit etkisi altına girme riski en yüksek ülkelerden biri Fransa. Brexit’in İngiltere açısından fazla sorun yaratmadığı bir durum oluşması halinde Fransa’nın çıkışını savunan aşırı sağın iktidara ulaşması şehir efsanesi olmaktan çıkabilir. Bu da Avrupa projesini yaşamsal bir sorunla karşı karşıya bırakabilir.

Brexit, bazı AB ülkelerinde ekonomi alanında çok olumsuz sonuçlar doğuracağından ekonomik ve sosyal şoklar olabilir. Bunlar da yeni krizleri tetikleyebilir.

BREXIT’TE SÜREÇ NASIL İŞLEYECEK

Brexit kararı, sancılı bir ‘boşanma süreci’ yaşatacak. Sonucun yasal açıdan İngiliz hükümeti açısından bağlayıcılığı yok. Ancak böyle bir sonucu siyasi açıdan görmezden gelmenin imkanı olmadığından İngiltere Başbakanı Cameron’ın ilgili prosedürü hızla başlatması bekleniyor. Boşanmanın başlaması için Cameron’ın kararı Lizbon Antlaşması’nın 50’nci maddesine bağlı olarak AB Konseyi’ne bildirmesi gerekiyor. Süreç bu bildirim yapıldığında başlayacak. Taraflar ayrılığı müzakere edip bir anlaşma sağlayacak. Bu anlaşma sağlandığı andan itibaren ya da bildirimden sonra en geç iki yıl içinde AB antlaşmaları İngiltere için uygulanır olmaktan çıkacak. Bu süreyi uzatma imkanı olsa da AB ve İngiltere’nin oybirliği gerekiyor.

AYRILMA HALİNDE OPSİYONLAR NELER

İzlanda ve Norveç modeli: Bunlardan ilki ve en sık dile getirileni İngiltere’nin İzlanda ve Norveç’in de yer aldığı Avrupa Ekonomik Alanı’na dahil olması. İngiltere, ortak pazara erişim sağlayacak, ancak AB kararlarına ortak olamayacak.
İsviçre modeli: Yüzlerce anlaşmaya dayanan İsviçre modeli de bir başka model ancak bu anlaşmanın İsviçre’yi bile tatmin etmediği düşünüldüğünde
İngiltere için bir opsiyon olabileceğini düşünmek zor. AB’yle Serbest Ticaret Anlaşması ya da Türkiye ile AB arasındaki Gümrük Birliği benzeri bir anlaşma imzalamak da öteki seçenekler arasında.



21 Haziran 2016 Salı

Prensesim Ece Elçin Varan-1

Prensesim Ece Elçin Varan-1










Buhar Makineleri Ne İşe Yarar ? Burun Kuruluğuna İyi Gelir Mi..?


 BURUN KURULUĞU VE BUHAR MAKİNELERİ

Burun kuruluğu nefes almayı zorlaştıran, günlük yaşamı oldukça etkileyen sıkıntılı bir durumdur. Eğer burun açılmazsa farklı hastalıklara da neden olabilir. Burundaki kuruluk enfeksiyon, virüs gibi çeşitli rahatsızlıklardan olabileceği gibi ortamdaki havanın nemsiz olmasından da kaynaklanabilmektedir. Alerjiye bağlı olarak kullanılan çeşitli ilaçlar ve uzun süreli kullanılan burun spreyleri de burunda kuruluğa neden olabilmektedir.
Burun kuruluğu için yapılması gerekenler;

Burun kuruluğuna neden olan ilaç varsa doktorunuzla konuşarak uygun ise ilaç alımı kesilmelidir.

Bol bol sıvı tüketilmelidir. Vücut nemi yüksek tutulmalıdır.

Kullanılan burun spreyleri varsa 5 günden fazla kullanmamaya dikkat edilmelidir.
Havanın ve bulunulan ortamın kuru olduğu durumlarda nemlendirilmesi gerekmektedir.

    Buhar makineleri bulunduğu ortamı nemlendirmeye yarar. Bu sebeple burun kuruluğu ve tıkanıklığında oldukça yaygın bir şekilde kullanılmaktadır.


Neden buhar makineleri kullanılmalıdır?

Özellikle kış aylarında evlerimizde kullanılan ısınma araçları ortamdaki havayı kurutmaktadır. Bu nedenle buhar makineleri kullanılarak havanın nemlendirilmesi sağlanmalıdır.
Buhar makinelerinin genelinde ortamın sıcaklığını, nemini gösteren termometreler mevcuttur. Bunlar ortamdaki havanın durumunu ölçerek ne zaman kullanmanız gerektiği konusunda size yardımcı olmaktadır.



Bazı buhar makineleri havayı temizleyebilme özelliğine de sahiptir.
Elektrik tüketimi oldukça azdır.

Su haznesine konulan su tükendiğinde kendisini otomatik olarak kapatabilmektedir.

Buhar makinesi kullanılmasının sakıncaları olduğu durumlar nelerdir?

Buhar makineleri burun kuruluğu için önemli olmakla beraber eğer temizliğine dikkat edilmez ise sağlığa zararlı hale gelebilmektedir. Su haznesinin ve filtresinin periyodik olarak temizlenmesi gerekmektedir. Ayrıca akciğer hastaları ve alerjik astım hastalarının kullanması sakıncalı olabilmektedir. Ev tozu ve mantar alerjisi olanlar da temizliğine çok dikkat ederek kullanmalıdır.


Şair Uzman Jandarmadan İkinci Şiir. (Hak arayışı Uzman Jandarmayı Şair Yaptı)

Türkiye cumhuriyeti sınırları içerisinde uzman jandarmalarla ilgili haberleri  okumayan kalmamıştır muhtemelen. Astsubaylarla ...